Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/270 E. 2022/1678 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/270
KARAR NO: 2022/1678
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2019
NUMARASI: 2019/259 E. – 2019/1200 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2005 yılında geçirdiği trafik kazasından kaynaklanan haklarının tazmini için davalıya mesleki sorumluluk sigortası yaptıran avukat …’i vekil olarak tayin ettiğini, avukatın davayı süresinde açmayarak zamanaşımından reddine sebep olduğunu iddia ederek ,adli yardım talebinin kabulü ile 5.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi olmak üzere toplam 30.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; yetkili mahkemenin Beykoz mahkemeleri olduğunu belirterek yetki itirazında bulunduğu, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, olayın manevi tazminat gerektirmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;davacı ile dava dışı avukat arasında kurulan vekalet ilişkisi gereğince dava dışı avukatın vekalet akdini kötüye kullandığından bahisle uğradıkları zararın tazmini istemiyle eldeki dava açılmıştır. Dava dilekçesinde belirtilen davacı ile dava dışı avukat ve davalılar arasındaki vekalet sözleşmesinin kaynağı olan davaların incelenmesinde davacıların tüketici konumunda oldukları, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğunun kabulü gerekir.28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, yasanın 87. maddesi gereğince yayım tarihinden itibaren altı ay sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi , tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan ,eser ,taşıma ,simsarlık, sigorta ,vekalet , bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez .Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.”düzenlemesine yer verilmiştir, ilgili yasa maddesi ile görev konusunun tartışılmasının önüne geçilmiştir. Davacı dava dilekçesinde dava konusu ürünü evinde kullanmak üzere satın aldığını ve ayıplı çıktığını beyan ettiğinden dolayı yapılan işlem tüketici işlemi olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğuna yer verilmiştir.Aynı yasanın 114/1-c bendinde mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır.Mahkemenin görevi ile ilgili yasal düzenlemeler sonucunda görevle ilgili konular taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmaz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 2019/1724 Esas ve 2019/1534 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi dava hukuki niteliği itibariyle tüketici işleminden kaynaklandığından dava şartlarının mevcut olup olmadığı, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır ve dava şartı noksanlığı halinde HMK 115. maddesi gereğince davanın usülden reddine karar verilmesi gerekeceğinden mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, dosyanın HMK’nın 20.maddesindeki prosedür çerçevesinde; görevli tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın mesleki sorumluluk sigortası kapsamında, davalı sigorta şirketinden tazminat talebine ilişkin olduğu, mahkemece davacının tüketici konumunda oldukları, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğunun kabulü gerektiği iş bu sebeple de davanın Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verdiğini, mahkeme kararının hukuka aykırı olup açılan davanın Ticaret Kanunu’n 4/1-a hükmü kapsamında açıldığını, ayrıca TTK m.1478 “Zarar gören, uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmının tazminini, sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.” şeklinde olduğunu, söz konusu kanun hükmünün açık olup bu durumda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun görüldüğünü, belirtilen nedenlerle sorunun hukuki çözümü için genel hükümlere başvurmak gerekeceğini, buna göre sigorta sözleşmesinin TTK.’da düzenlenmiş olduğundan söz konusu sözleşmeden doğan davaların tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın mutlak ticari dava olduğu bu sebeple de ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği, sigorta ettiren, sigorta sözleşmesini mesleki amaç ile yaptığından tüketici sayılmayacağı için sigorta sözleşmesinin de tüketici işlemi olmadığı, öte yandan zarar gören sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığından sigorta sözleşmesihih bu bakımdan da tüketici işlemi olmadığı, bu sebeple TKHK’ nın yetki ve göreve ilişkin hükümlerinin uygulanma imkanı olmadığı, bu durumda mahkeme kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, istinaf başvurusunda özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, bir işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olmasının tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmeyeceğini iddia ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, mesleki sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, davalı sigorta şirketi ile dava dışı … arasında mesleki sorumluluk sigorta poliçesinin düzenlenmiş olduğu, davacı tarafa velayeten dava dışı …’ın ve …’ın sigortalı Av….’i 03.05.2006 tarihli Başkale Noterliğinde düzenlenen genel vekaletname ile vekil tayin ettikleri, davacı tarafça 25.04.2018 tarihinde dava dışı avukata zamanaşımı süresi içinde dava açılmadığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminattan sorumlu oldukları iddiası ileri sürülerek ihtarname keşide edildiği, dava dışı Av. … tarafından 03.05.2018 tarihinde davacının ihtarnamesine cevaben tüm iddiaların gerçek dışı olduğu belirtildiği, ayrıca bahse konu zararın doğduğu kabul edilecekse gerçekleşen rizikonun mesleki sorumluluk sigorta poliçe kapsamında kaldığının ifade edilerek zarar talebinin sigorta şirketine iletilmesinin belirtildiği, davacı tarafça bunun üzerine dava dışı avukata ait mesleki sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında kaldığı iddia edilen maddi ve manevi tazminat talebinin tahsili amacıyla davalı sigorta şirketine karşı Van Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davasını açtığı, 09.07.2018 tarihinde açılan dava neticesinde Van 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin ( Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla ) 2018/544 Esas, 2018/637 Karar ve 25.10.2018 tarihli kararla Beykoz Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verildiği, yetkisizlik kararının istinaf edilmeksizin kesinleştiği, Beykoz 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/59 Esas, 2019/42 Karar ve 08.02.2019 tarihli kararı ile İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev nedeniyle usulden reddine karar verildiği, görevsizlik kararı üzerine kararın istinaf kanun yoluna gidilmemesi üzerine kesinleştirilmiş olduğu anlaşılmıştır. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Sigorta hukuku TTK’da düzenlendiğinden, işlemin tüketici işlemi niteliği taşımaması halinde uyuşmazlık bakımından asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerekecektir.Uyuşmazlık, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin “tüketici” işlemi olup olmadığı, iş bu davanın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre de mahkemece verilen görevsizlik kararının isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1 maddesi ile, “Sağlayıcı, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, satıcı, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Yine 6502 Sayılı Kanunun 73/1 maddesi gereğince tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda sigorta sözleşmesi ise her ne kadar 6502 sayılı yasa kapsamında sayılmış sözleşmelerden ise de taraflar arasında 6502 sayılı yasal düzenleme kapsamında sigorta sözleşmesi mevcut değildir. Taraflar arasaında akdedilmiş bir tüketici sözleşme ilişkisinin bulunduğundan söz edilemez. Davacı ile dava dışı vekil arasındaki vekalet ilişkisi kapsamında dava dışı vekilin sorumluluk sigortacısı olan sigorta şirketine karşı açılan işbu davada, sigorta hukukunun TTK’da düzenlenmiş olduğu da dikkate alınarak, davanın mutlak ticari davalardan olduğunun ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerekir. İlk derece mahkemesince olaya uygun düşmeyen gerekçelerle tüketici mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmesi isabetli olmamıştır. Bu açıklamalar ışığında mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-Görevsizlik kararı veren ilk derece mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince taraflara iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hakkındaki kararla birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.12.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.