Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/267 E. 2023/74 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/267
KARAR NO: 2023/74
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2017/491 E. – 2019/1211 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Simsarlık sözleşmesinden kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tellallık/simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan komisyon alacağının tahsili için iş sahibi davacı şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalı şirketin ödeme emrine itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, davalı firma ile aralarında yapılan sözleşmeye rağmen davalı firmanın sözleşme süresi içinde müvekkilinin yer göstererek aracı olduğu firmaya müvekkiline komisyon ödememek için kendilerinin dışında satış sözleşme koşullarına aykırı satış yaptığını, satış yetki belgesinin 1/a maddesinde yetkilendirme süresinin bitiminden en az 15 gün önce yazılı fesih bildiriminde bulunulmadığı takdirde sözleşmenin aynı koşullarla sözleşme süresi kadar uzayacağını, 1/e maddesinde davalı şirketin yetki belgesi süresince kendisine ulaşan müşterileri müvekkil şirkete yönlendireceği, yetki süresince satış fiyatını artıramayacağı, koşulları değiştiremeyeceği, 2/a maddesinde satış/hizmet gerçekleştiğinde davalı şirketin sözleşmede yazılı 1.400.000 TL satış bedelinin %1+KDV’sini hizmet bedeli olarak müvekkili şirkete ödeyeceği, 2/f maddesinde davalının yetki belgesi süresi içerisinde satışı engellemesi, yetkilendirme belgesinin süresinin bitiminden sonra dahi taşınmazı müvekkili şirketin gösterdiği kişi ve kuruluşlara, bu kişilerin ortağı veya idarecisi olduğu kuruluşlar ile birinci derecede kan ve sıhri hısımlarına 1 yıl içinde satması halinde hizmet bedeli olarak sözleşmede yazılı satış bedelinin %6+KDV’sini ödeyeceğinin hüküm altına alındığını, davalı şirketin taşınmazı sözleşme süresi içerisinde müvekkili şirket tarafından bulunan müşteriye satarak sözleşmenin 2/f maddesini ihlal ettiğini, sözleşmenin süresinin 4,5 ay süre ile uzadığını, taşınmazı satın alan müşteriyi müvekkilinin bulduğunu ve davalı şirket ile bir araya getirdiğini, davalının sözleşmenin 1/e maddesine açıkça aykırı şekilde müşteri ile görüşmeye başladığını, sözleşmenin kurulmasıyla müvekkili şirketin yasa ve içtihat hükümleri uyarınca ücrete hak kazandığını, aslında alacak miktarının sözleşmede belirtilen 1.400.000TL bedel üzerinden hesaplanması gerekirken müvekkili şirket ile müşteri arasında pazarlık neticesinde mutabık kalınan 1.300.000TL bedel üzerinden hesaplandığını, davalı şirketin itirazının haksız ve kötüniyetli olduğunu iddia ederek, itirazın iptaline ve takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin satış işlemini sözleşme bittikten sonraki bir tarihte yaptığını, satış yapılan firmaya davacı firmanın aracılık yaptığını ispatlayıcı yer gösterme vs. gibi herhangi bir belgeyi dosyaya sunamadığını, ayrıca davacı firmanın iddia ettiği gibi gayrimenkul satış bedelinin KDV hariç 860.000,00TL olduğunu, KDV’li bedelinin 1.014.800,00 TL olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi ek ve kök raporları dikkate alındığında; taraflar arasında 17/08/2016 tarihinde “Satış Yetki Belgesi” sözleşmesi yapıldığı konusunda bir ihtilaf yoktur. Sözleşmenin 1/a maddesine göre; davalı tarafından sözleşmenin bitiminden 15 gün önce yazılı fesih bildiriminde bulunulmadığından sözleşmenin kendiliğinden 15.05.2017 tarihine kadar uzadığının kabulü gerekir. Davacı taraf her ne kadar sözleşmenin 2/f maddesine dayanarak davalı tarafından satışın davacı tarafın gösterdiği kişi ve kuruluşlara yapıldığının kabulü nedeniyle sözleşmenin 2/f maddesine göre hizmet bedelinin %6+KDV sini talep etmiş ise de; tüm dosya kapsamında davacı tarafından dava konusu işleme konu taşınmazı satın alan davadışı …Ltd.Şti.’ne gösterdiğine ilişkin bir “Yer Gösterme Tutanağı” bulunmadığından sözleşmenin bu maddesine göre tazminat talep etmesi mümkün görülmemiştir. Ancak; davalı taraf uzayan sözleşme süresi içerisinde taşınmazı sattığından sözleşmenin 2/d maddesi gereği hizmet gerçekleşmiş kabul edildiğinden satış bedeli olan 1.300.000TL’nin %3’ü olan 39.000TL üzerinden icra takibinin haklı olduğu kanaatine varılmıştır. Fatura bulunmadığından davacı taraf KDV alacağına hak kazanmamıştır. Dosyada alınan 07/01/2019 tarihli SMM bilirkişi … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda satış bedeli olarak 860.000TL’nin kayıtlarda gözüktüğü tespit edilmiş ise de; taraflar arasında yapılan sözleşmede tazminat hesaplamalarına esas olmak üzere sözleşmede yazılı “satış bedeli” ne atıf yapılmış, ne var ki davacı alacaklı davalı aleyhine yaptığı İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takibinde 1.300.000TL üzerinden tazminat hesaplaması yapmış olduğundan talepten fazlasına karar verilemeyeceğinden sözleşmede yazılı 1.300.000TL üzerinden hesaplama yapılarak; davanın kısmen kabulü ile; sözleşmenin 2/d maddesi gereğince hesaplanan 39.000TL alacak yönünden davalının itirazının iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, alacak likit görülmediğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, davacının kötüniyeti ispatlanamadığından ret edilen kısım yönünden davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine itirazının 39.000TL asıl alacak yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 yasal faiz uygulanmasına, fazlaya dair talebin reddine, icra inkar tazminatı talebinin reddine, davalının reddedilen kısım yönünden talep ettiği kötüniyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin yer gösterme tutanağı bulunmadığı gerekçesiyle sözleşmenin 2-f maddesi yerine 2-d maddesine göre karar vermesinin ayrıca fatura bulunmadığı gerekçesiyle KDV ile ilgili alacak talebini reddetmesi ve alacağın likit olmadığı gerekçesiyle icra inkar tazminatını reddetmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, taleplerinin satış yetki belgesinin 2-f maddesi kapsamında kaldığını, davalı şirketin yetki belgesinin süresinin bitiminden en az 15 gün önce yazılı fesih bildiriminde bulunmadığı için satış yetki belgesinin 1-a maddesi uyarınca sözleşme süresinin aynı koşullarla ve aynı süre kadar dört buçuk ay uzadığını, dava konusu taşınmazın uzayan süre içerisinde 30.01.2017 tarihinde dava dışı …Ltd.Şti.’ne satıldığını, satış işleminin müvekkili emlak ofisinin devre dışı bırakılarak yapıldığını, dava dışı şirketin müvekkili emlak ofisi tarafından bulunduğunu ve davalı mal sahibi ile bir araya getirildiğini, dosyaya sunulan Whatsapp yazışmalarıyla sabit olduğunu, mahkemenin yer gösterme tutanağı olmadığına dair gerekçesinin haksız, mesnetsiz ve gerçek dışı olduğunu, TBK’nın 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen simsarlık sözleşmesinde taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanını hazırlamak veya sözleşmenin kurulmasına aracılık etmek olduğunu, Whatsapp yazışmaları, telefon görüşmeleri, tapu kaydı ve dosya kapsamından sabit olduğu üzere satın alan şirket yetkilisinin taşınmaz üzerinde asılı bulunan ilamdaki iletişim bilgilerinden müvekkili emlak ofisine ulaştığını, satış koşullarının olgunlaşmasından sonra müvekkili emlak ofisine hizmet bedeli ödemek istemeyen şirketin mal sahibi ile görüşmek istediğini, bunun üzerine müvekkilinin bir araya getirdiğini, KDV ile ilgili taleplerinin reddedilmesinin açıkça haksız olduğunu, KDV alacağına hak kazanmak için fatura düzenlenmesine gerek olmadığını, fatura tanzim edilmesinin Vergi Usul Kanunu’nu ilgilendiren konu olduğunu, KDV alacağına hak kazanmak için fatura düzenlemeye gerek ve ihtiyaç bulunmadığını, aynı şekilde icra inkar tazminatına karar verilmemesinin de buna ilişkin ret kararının da yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararın ret edilen kısmının kaldırılmasına ve davanın satış yetki belgesinin 2-f maddesi gereğince %18 oranındaki KDV alacağı da dikkate alınmak üzere kabulüne ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı ile mülkiyeti davalıya ait gayrimenkulün satışı için süreli satış yetki belgesi düzenlendiğini, kararlaştırılan süre içerisinde satış gerçekleştirilirse davacının %1 oranında hizmet bedeli almasının kararlaştırıldığını, davacı tarafından matbu sözleşmede yer alan ve okumaya imkan vermeyecek puntada sair hususların müzakere edilmediğini, davacının gayrimenkulü satamadığını, süre sonunda pazarlama faaliyetine son verdiğini, 31.01.2017 tarihinde müvekkiline ulaşan dava dışı şirketin satın almak istediğini ve gayrimenkulün satıldığını, mahkeme kararının somut olaya uygun düşmediğini, hukuka aykırı olduğunu, yetki belgesinin 2-d bendine aykırı satışın söz konusu olmadığını, sözleşmenin 31.12.2016 tarihinde sona erdiği hususunun davacının takip talebinde talep ettiği tutar ile dava ve beyan dilekçelerinden anlaşıldığını, davacının sözleşmeden sonra gayrimenkulü üçüncü kişilere gösterdiğine dair hiçbir yer gösterme tutanağı sunulmadığını, ayrıca 31.12.2016 tarihinden sonra internet üzerinden ilan verdiği veya başka herhangi bir şekilde pazarlama faaliyeti yaptığına ilişkin hiçbir veri de sunmadığını, sözleşmede belirtilen 31.12.2016 tarihinde hukuki ilişkinin karşılıklı olarak tasfiye edildiğini ortaya koyduğunu, sözleşmenin hukuken veya fiilen uzamasının söz konusu olmadığını, gayrimenkulün davacı tarafın sözleşme süresinin sona ermesinden sonra yer gösterimi yapmadığı dava dışı şirkete satılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, sözleşmedeki haksız şartların TBK’nın 20. maddesi gereğince geçersiz olduğunu, gerek doktrin gerekse yargı kararlarında TBK’nın 20 ve devamı hükümlerinin tacirlere de uygulanacağının kabul edildiğini, davacı tarafın genel işlem şartlarının müzakere edildiğini, sözleşmenin bir suretinin davalıya verildiğine ve sözleşme içeriğine vakıf olunduğuna ilişkin hiçbir somut veri sunmadığını, satış bedeline ilişkin resmi kayıtların nazara alınmamasının mümkün olmayacağını, davacının 1.300.000,00 TL gayrimenkulü satamadığını, kendilerinin belirlediği değerin fahiş olduğunu gösterdiğini, cezai şart tutarının fahiş olup tenkise tabi olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesini istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taşınmaza ilişkin simsarlık ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, satış yetki belgesinin varlığı, davalı şirketin söz konusu belgedeki gayrimenkulün maliki olduğu, dava konusu taşınmazın davalı şirket tarafından dava dışı şirkete satılmış olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacı simsarın ücrete hak kazanıp kazanmadığı, satış yetki belgesi gereğince hizmet bedeline sözleşmenin 2-d bendi kapsamında mı hak edeceği, yoksa sözleşmenin 2-f bendi gereğince mi hak kazanacağı, mahkemenin kabulünün yerinde olup olmadığı, icra inkar tazminat talebinin reddinin isabetli olup olmadığı, fatura düzenlenmeyen hizmet bedeline ilişkin olarak KDV talebinin reddinin yerinde olup olmayacağı ile satış yetki belgesindeki düzenlemenin TBK’nın 20 ve devamı maddelerinde yer haksız işlem şartı içeren genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı ile davalı tacirin söz konusu hükümlerden yararlanıp yararlanamayacağı hususlarına ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında 17.08.2016 tarihinde başlangıç tarihi 17.08.2016, yetki bitiş tarihi 31.12.2016 tarihi olan satış yetki belgesi düzenlendiği, satıcı bilgilerinde davalı şirket unvanının ve bilgilerinin yer aldığı, emlaka ilişkin bilgiler arasında ise İstanbul Başakşehir’de yer alan parsel adadaki ticari nitelikteki taşınmaz olduğu, belgede satış bedelinin 1.400.000,00 TL olarak belirlendiği, yetkilendirme süresinin bitiminden en az 15 gün önce yazılı fesih bildiriminde bulunulmadığı taktirde sözleşmenin aynı koşullarla sözleşme süresi kadar uzayacağının belirtildiği, sözleşmenin 2. maddesinde hizmet bedeli ve diğer koşullara yer verildiği, 2-a bendinde hizmet gerçekleştiğinde satıcının yazılı satış bedelinin %1 + KDV’sini temsilciliğe ödemeyi kabul ve taahhüt edeceği, 2-d bendinde satıcının yetkilendirme süresi içinde sözleşmeden vazgeçer, yetki belgesini zamanından önce fesheder veya kendisi yada farklı kuruluşlar aracılığıyla müşteri bulup satarsa hizmetin gerçekleşmiş kabul edileceği, bu durumda müşterinin yukarıda yazılı satış bedeli üzerinden %3 + KDV’yi hizmet bedeli olarak temsilciliğe ödemeyi kabul ve taahhüt edeceğinin belirtildiği, 2-f bendinde ise satıcının yetki belgesinin süresi içinde satışı engellerse yada yetkilendirme belgesi süresinin bitiminden sonra dahi emlakı temsilciliğin gösterdiği kişi ve kuruluşlara bu kişilerin ortağı ya da idarecisi olduğu kuruluşlar ile birinci dereceden kan ve sıhri hısımlarına bir yıl içerisinde satarsa yazılı hizmet bedelinin %6 + KDV’sini temsilciliği ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğine yer verildiği, dava konusu …parselde yer alan taşınmazın dava dışı …Ltd. Şti’ne 30.01.2017 tarihinde satıldığı, davacı şirket tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 03.04.2017 tarihinde, 92.040,00 TL asıl alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe konu olarak 17.08.2016 tarihli satış yetki belgesine konu hizmet bedeli KDV dahil açıklamasına yer verildiği, icra takibine davalı şirket tarafından yasal süre içerisinde itiraz edildiği, davacının ise İİK’nın 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında dosya içerisine ibraz edilen Whatsapp yazışmaları söz konusudur. 20.07.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının 2015 yılına ilişkin tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutuldukları anlaşılmakla, 03.04.2017 icra takip tarihinde davacının 17.08.2016 tarihli 005452 no’lu “Satış Yetki Belgesine” dayanarak; davalının taşınmazı üzerinde müşteri dava dışı… şirketi ile yapılan pazarlıklarda 1.300.000,00 TL üzerinden pazarlık yapıldığı beyan edilmekle; %6 oranda 78.000,00 TL hizmet bedeli ve 14.040,00 TL %18 KDV olmak üzere davalıdan 92.040,00 TL alacak talep edildiği, simsarın aradan çıkarılmak suretiyle ana sözleşmenin kurulmasının; simsarın, usulüne uygun sözleşmesi varken iş sahibi tarafından aradan çıkarılması nedeni ile simsarlık ücretinden mahrum bırakılması durumunda Yargıtay’ın yaklaşımının, simsarın ücrete hak kazanacağı görüşünde olduğunun gündeme geldiği, davacı tarafından dava dışı ancak dava konusu edilen taşınmazı satın aldığı beyan edilen…. Ltd. Şti.’ne dava konusu edilen taşınmazı gösterdiğine ilişkin herhangi bir “Yer Gösterme Tutanağı” dava dosyası içeriğinde görülemediği, bu husustaki hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu, davacı tarafından dava konusu edilen “Taşınmaza Ait Tapu Kaydına” göre dava dışı… şirketine 30.01.2017 tarih ve 1901 yev. no. ile 800.000,00 TL değer üzerinden tescil edildiği, davacı tarafından taşınmazın yetki belgesinde 1.400.000,00 TL bedel ile satılacağının kararlaştırıldığı, dava dışı… şirketi ile 1.300.000,00 TL üzerinden anlaşma yapıldığının beyan edildiğinin görüldüğü, tarafların aralarındaki yetki belgesinin 17.08.2016-31.12.2016 tarihleri arasında (136 gün) olduğu hüküm altına alınsa da; davalı satıcı tarafından satış yetki belgesinin bitiminden en az 15 gün süre öncesinde yetki belgesinin hükümsüz kalacağına ilişkin madde 1-a maddesine göre sözleşmeyi fesih ettiğini yazılı olarak davacıya bildirdiğine ilişkin herhangi bir yazılı bir belgenin dava dosyası kapsamında görülemediği, buna göre sözleşmenin aynı şartlarda ve 4,5 ay kadar ve 16.05.2017 tarihine uzadığının (31.12.2016-136 gün-) kabul edilebileceği, Satış Yetki Belgesinin 2-Hizmet Bedeli ve Diğer Koşullar bölümünde ve 2-d maddesine göre; satıcı davalının kendisi tarafından yetki süresi içinde (ki sözleşme 16.05.2017 tarihine uzadığına göre 31.01.2017 tapu tescil tarihi sözleşme süresinde kalmaktadır) müşteri bulup satış yapması halinde davacıya “sözleşmede yazan bedel üzerinden (1.400.000,00 TL) %3 + KDV olarak” davacıya ödeme yapması gerektiğinin hüküm altına alındığı, mahkeme tarafından davacının alacaklı olduğunun kabulü halinde; yapılan açıklamalar ışığında davalının 17.08.2016 tarihli 005452 no.lu “Satış Yetki Belgesinin” 1-Konu ve Yetki 1-a bendine göre 31.05.2017 tarihine uzadığının kabulü halinde, davacının iş bu davasında talep edebileceği alacak miktarının; satış bedeli 1.400.000,00 TL’nin %3 hizmet bedeli 42.000,00 TL, %18 KDV 7.560,00 TL olmak üzere toplam 49.560,00 TL olduğu, KDV hariç ise 42.000,00 TL olarak hesaplandığı, davacının KDV alacağından bahsedebilmesi için öncelikle hüküm altına alınacak alacak tutarına bağlı olarak davalı şirkete hizmet faturasını düzenlemesi, mahkemeye bir suretini de ibraz etmesi ve ardından bu faturada KDV tutarının asıl alacağın %18’i olarak hesaplanması gerektiği ve bu şekilde asıl alacak tutarına eklenecek KDV’yi de davalı şirketten talep edebileceği belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna beyan dilekçesinde; raporda belirtilen, sözleşmenin 2-d hükmü, fatura tanzimi, KDV talebi ilgili olarak aleyhe hususları kabul etmediklerini, KDV’nin talep edilebilmesi için fatura tanzimine gerek bulunmamakla birlikte mahkemenin fatura tanzim edilmesi gerektiğini düşünmesi halinde müvekkilinin fatura tanzim etmeye hazır olduğunu, fatura bedelinin belirlenmesine ve taraflarına bildirilerek süre verilmesini karar verilmesini talep etmiştir. Davalı şirket tarafından dava konusu taşınmaz satışına ilişkin 31.01.2017 tarihli 1.014.800,00TL bedelli fatura örneğini dosyaya ibraz etmiştir. Fatura üzerinde şirket aktifinde iki yıldan fazla yer alan gayrimenkulün satışının KDV kanununun 17. maddesine istinaden KDV muafiyeti uygulanmıştır ifadesine yer verildiği anlaşılmıştır. Talimat yoluyla alınan 07.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalı şirketin ticari defterleri ve dosya üzerinde yapılan incelemelere göre dava konusu gayrimenkulün satışının ticari defter kayıtlarında 30.01.2017, satış bedelinin 860.000,00 TL olarak ve ödemelerinin 860.000,00 TL olarak kayıtlı olduğu, %2 oranındaki tapu harcı olarak 17.200,00 TL ödendiği ve defterlerde kayıtlı olduğu belirtilmiştir. 17.05.2019 tarihli ek bilirkişi heyet raporunda; simsarın aradan çıkarılmak suretiyle ana sözleşmenin kurulmasının; simsarın, usulüne uygun sözleşmesi varken iş sahibi tarafından aradan çıkarılması nedeni ile simsarlık ücretinden mahrum bırakılması durumunda Yargıtay’ın yaklaşımının, simsarın ücrete hak kazanacağı görüşünde olduğunun gündeme geldiği, davacı tarafından davalı ile imzalanan yetki belgesinin davalı tarafından matbu olduğu ve genel işlem şartları açısından değerlendirilmesi talep edilse de her iki tarafın tacir olmaları ve yetki belgesinin sadece 1 sayfadan ve 2 maddeden ibaret ve gayet sade/okunaklı olduğu ve tarafların birlikte boşlukları doldurdukları ve tarafların karşılıklı kaşe ve üzerine imza attıkları ve müzakere edilmemesinin mümkün olmadığı görülmekle, yetki belgesinin geçerli olduğu mütalaa edildiği, davacı tarafından dava dışı ancak dava konusu edilen taşınmazı satın aldığı beyan edilen…. Ltd. Şti.’ne dava konusu edilen taşınmazı gösterdiğine ilişkin herhangi bir “Yer Gösterme Tutanağı” dava dosyası içeriğinde görülemediği, bu husustaki hukuki değerlendirmenin mahkemeyi ait olduğu, tarafların aralarındaki yetki belgesinin 17.08.2016-31.12.2016 tarihleri arasında (136 gün) olduğu hüküm altına alınsa da; davalı satıcı tarafından satış yetki belgesinin bitiminden en az 15 gün süre öncesinde yetki belgesinin hükümsüz kalacağına ilişkin madde 1-a maddesine göre sözleşmeyi fesih ettiğini yazılı olarak davacıya bildirdiğine ilişkin herhangi bir yazılı bir belgenin dava dosyası kapsamında görülemediği, buna göre sözleşmenin aynı şartlarda ve 4,5 ay kadar ve 16.05.2017 tarihine uzadığının (31.12.2016 136 gün) kabul edilebileceği, mahkeme tarafından davacının alacaklı olduğunun kabulü halinde; ve seçimlik hak ve değerlendirme mahkemeyi ait olmak üzere; Yetki Belgesi 2-d maddesine göre, davacının iş bu davasında talep edebileceği alacak miktarının sözleşmede belirtilen satış bedeli olan 1.400,000,00 TL üzerinden ve sözleşmenin 2-d maddesine göre KDV hariç 42.000,00 TL olarak hesaplandığı, Yetki Belgesi 2-f maddesine göre ise davacının iş bu davasında talep edebileceği alacak miktarının sözleşmede belirtilen satış bedeli olan 1.400,000,00 TL üzerinden ve sözleşmenin 2-f maddesine göre; bu durumda davalı tarafından bulunup davalı ile bir araya getirilen alıcı… Ayakkabıcılık’a davalı tarafından satış yapıldığından KDV hariç 84.000,00 TL olarak hesaplandığı, davacının davalıya kestiği herhangi bir faturanın dava dosyası içeriğinde görülemediği, KDV alacağından bahsedebilmesi için öncelikle hüküm altına alınacak alacak tutarına bağlı olarak davalı şirkete hizmet faturasını düzenlemesi mahkemeye bir suretini de ibraz etmesi ve ardından bu faturada KDV tutarının asıl alacağın %18’i olarak hesaplanması gerektiği ve bu şekilde asıl alacak tutarına eklenecek KDV’yi de davalı şirketten talep edebileceği, bunun mali mevzuat gereği olduğu, Maliye’ye beyan edilmemiş olan KDV’nin davacı tarafından talep edilemeyeceği belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi ek raporunda terditli olarak düzenlenen 2-d maddesi gereğince yapılan hesaplamaya göre davacı şirket tarafından takip talebinde yetki satış belgesindeki gösterilen satış bedeli 1.400.000,00 TL üzerinden değil gerçek satış bedeli üzerinden 1.300.000,00 TL üzerinden talepte bulunması da dikkate alınarak sözleşmenin 2-d maddesi gereğince %3 oranındaki 39.000,00 TL alacak yönünden itirazın iptaline, davacının fatura düzenlememiş olması ve fatura bulunmadığından KDV alacağına hak kazanamadığı ve alacak likit olmadığı gerekçesiyle de icra inkar tazminatına hak kazanılamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilirkişi raporu ve ek rapor dosya kapsamına uygun yeterli ve gerekçelidir. TBK’nın 520/son maddesi uyarınca, taşınmazlar hakkındaki simsarlık sözleşmelerinin yazılı yapılması geçerlilik koşuludur. Tarafların sözleşmeye ne ad verdiklerinin önemi yoktur. TBK’nın 521/1.maddesi uyarınca simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Tellallık sözleşmesi, tellal ile bu sözleşmeyi imzalayan kişi arasında hak ve borç doğuran bir sözleşmedir. Davalı, şartların gerçekleşmesi halinde, davacıya karşı sözleşme ile yükümlendiği ücretten sorumludur (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/36598 E 2015/35239 K. 02/12/2015 T.). TBK’nın 521/1. maddesi uyarınca; simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Ancak taraflar sözleşmede bunun aksini kararlaştırabilirler (Yargıtay HGK’nun 2014/1 E- 2015/1539 K sayılı, 10.06.2015 tarihli kararı). Simsar ile gayrimenkul sahibi arasında sözleşme bulunmasına veya gayrimenkul malikinin rıza göstermesine, simsara yetki vermesine de gerek yoktur (Yargıtay 13.HD’nin 2013/25697 E- 2013/26145 K. sayılı, 28.10.2013 tarihli kararı) Davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme bir simsarlık sözleşmesidir. Sözleşmede belirtilen süre içerisinde 15 gün öncesinde davalı satıcı şirket tarafından fesih bildiriminde bulunulmamıştır. Aksi davalı tarafça iddia edilmediğinden sözleşmenin aynı koşullarda ve sürede uzayacağının kabulü isabetlidir. 30.01.2017 tarihinde gerçekleştirilen satışın bu süre içerisinde yapılmış olduğu göz önünde bulundurulduğunda TBK’nın 521. maddesi kapsamında simsarın, sözleşmeye yansıyan taraf iradeleri doğrultusunda ücrete hak kazandığının kabulü gerekli olup ilk derece mahkemesinin bu yöne ilişkin tespiti isabetli olup taraf vekillerinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı şirkete ait gayrimenkulün satışı, dava dışı şirkete yapılmıştır. Bu nedenle mahkemenin kabulünde olduğu üzere, sözleşmenin 2-d bendi kapsamında davacı şirketin satış bedeli üzerinden %3 oranında KDV’si ile birlikte hizmet bedeli alacağına hak kazanacağının kabulü gerekir. Her ne kadar bilirkişi raporunda yer verildiği üzere mali mevzuat gereğince maliyeye beyan edilmemiş olan KDV’nin talep edilmesinin mümkün olmayacağı ifade edilmiş ise de fatura düzenlenmesi yasal düzenlemeler kapsamında zorunlu olduğundan, mahkemece davacının kabul edilen alacak miktarı üzerinden KDV alacağına karar verilmemiş olması isabetli görülmemiştir. Emsal Yargıtay 23.HD’nin 2018/215 Esas, 2020/3539 Karar sayılı 11.11.2020 tarihli ilamında “…Vergi Usul Kanununa göre katma değer vergisinin mükellefi hizmet alandır. Ancak bu vergiyi vergi dairesine faturayı kesen taraf ödemekle yükümlüdür. Davacı mahkeme kararında belirlenen bedeli tahsil ettiği takdirde fatura kesmesi gerecek ve vergi dairesine KDV ödeme yükümlülüğü doğacaktır. Açıklanan bu nedenlerle KDV’nin davalıdan tahsilinin de hüküm altına alınması gerekirken bu hususun göz önünde bulundurulmaması isabetli olmamıştır…” ifadelerine yer verilmiştir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8.maddesinin a bendinde Katma Değer Vergisinin mükellefleri arasında mal teslimini ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar da gösterilmiştir. 10. maddenin a bendinde ise vergiyi doğuran olaylar arasında mal teslimi ve hizmet ifası sayılmıştır. Sonuç olarak davacı tarafça gerçekleştirilen hizmet bedeli yönünden henüz fatura düzenlenmemiş olması KDV alacağına hak kazanamayacağı anlamına gelmeyecektir. Bu nedenle davacı vekilinin KDV’ye yönelik istinaf nedeni yerinde görülmüştür. Diğer taraftan, davacı tarafça her ne kadar sözleşmenin 2-f bendi kapsamında alacağa hak kazandığını iddia ederek bu miktar üzerinden takip başlatılmış ise de söz konusu bent şartlarının gerçekleştiğinin kabulü mümkün görülmemektedir. Çünkü maddede, yukarıda yer verildiği üzere, satıcının yetki belgesi süresi içerisinde satışı engellenirse ya da yetkilendirme belgesi süresi bitiminden sonra gösterdiği kişi ve kuruluşlara veya yakınlarına satışının yapılması hususu düzenlenmekte olup, somut olayda söz konusu şartların gerçekleşmediği anlaşılmıştır. Dosyaya ibraz edilen Whatsapp yazışma örneklerinin incelenmesinden ise sözleşme konusu taşınmazın davalı şirket tarafından dava dışı üçüncü kişiye 30.01.2017 tarihindeki satışından önce, bu müşterinin davacı tarafça bulunduğu ve davalı şirketle tanıştırıldığına ilişkin herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Bu sebeple davacı şirketin Whatsapp yazışmaları ile satışın yapıldığı dava dış şirketin emlak ofisi tarafından bulunduğu iddiasının kabulü mümkün görülmediğinden, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı tarafın davacının ücrete hak kazanmadığına yönelik davalının aksine iddiaları ise dosya kapsamından ve yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin bir diğer istinaf nedeni ise sözleşme hükümlerinin haksız şart niteliğinde genel işlem koşulu olduğudur. Kural olarak genel işlem koşulları içeren sözleşmelerin düzenlenmesi, yasal sınırlar içinde hukuken mümkündür. Ancak, Yasanın 25.maddesine göre, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz”.Genel işlem koşulu içeren simsarlık sözleşmelerine, dürüstlük kuralına aykırı ve karşı tarafın aleyhine olacak hükümler varsa, bu hükümler hiç yazılmamış (hükümsüz) sayılacaktır. Ancak, olayımızda, her iki taraf tacir olmakla beraber bilirkişi ek raporunda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşme tek sayfadan ve bir paragraftan ibarettir. Simsarlık sözleşmesi imzalayanlar tarafından kolayca anlayabileceği bir içeriktedir. Kaldı ki sözleşmede kararlaştırılan ücret ve süre konusundaki hükümler dürüstlük kuralına aykırı bir düzenleme sayılamayacağından, haksız işlem şartı olarak kabul edilemez. Davalı vekilinin bu konudaki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Diğer taraftan alacak likit ve bilinir nitelikte olduğundan İİK’nın 67/2. maddesi gereğince davacı yararına %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin reddedilmiş olması da isabetli görülmemiştir. Davacı vekilinin icra inkar tazminatına yönelik istinaf başvurusunun da kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesini istinafa konu kararının düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine ve neticede davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesini istinafa konu kararının düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine bu doğrultuda; 1-İİK’nın 67/1. Maddesi uyarınca davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile 39.000 TL asıl alacak ve 7.020,00 TL KDV olmak üzere toplam 46.020,00 TL alacağın icra takip tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faiziyle birlikte tahsili için takibin devamına, 2-Fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine,3-Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle, İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca takdiren % 20 oranı üzerinden belirlenen 9.204,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davanın reddedilen kısım yönünden davacının kötü niyeti sabit görülmediğinden, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,5-Alınması gereken 3.143,62 TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 1.111,62 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.032,00 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,6-Davacı tarafça yapılan 3.423,00 TL yargılama giderinin davadaki haklılık oranlarına göre hesaplanan 1.711,50 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Davalı tarafından harcanan 608,40 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 304,20 TL’lik bölümünün davacıdan alınıp davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine. 9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,10-Taraflarca yatırılan gider avans bakiyelerinin, karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine,11-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,b-Davacı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 31,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 152,80 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,c-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde davalıya iadesine, d-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,12-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26.01.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle karar kesindir.