Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/254 E. 2022/1681 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/254
KARAR NO: 2022/1681
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2018/1048 E. – 2019/974 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil ile davalı arasındaki ticari ilişkilerden kaynaklı alacak ilişkisi bulunduğunu, davalı müvekkile olan borçlarını ödemediğini, bunun üzerine müvekkil adına borçlu olunan fatura bilgileri eklenerek İstanbul Anadolu … İcra Müd. … dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ilgili icra dosyasına davalı/borçlu tarafından borcu bulunmadığı gerekçesi ile itiraz edildiğini, yapılan itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu iddia ederek, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazın iptali ile İstanbul Anadolu … İcra Müd. … E. sayılı takibin devamına, davalı borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; husumet yönünden itirazlarının bulunduğunu, belgeye ve ticari ilişkiye dayandığının ispatlanamaması nedeni ile haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile davacı tarafın %20 den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının bu kapsamda dosya kapsamına sunduğu belgeler ile de HMK 145/2 gereğince sonuca gidilmesi yönündeki talebi yönünden yapılan değerlendirme de ise davalı vekilinin belgenin sahteliğini savunuşu ve sunulan belge gereğince ayrıca … A.Ş kayıtları üzerinde ayrıca inceleme yapılması gerektiğinden, davacının davalı ticari defter ve kayıtlarının uzantısı olan BA formları dışı arda kalan faturalardaki hizmetlerin davalıya verildiğinin davacı tarafından kesin deliller ile ispat edilememesi nedeni ile bu talepler yönünden davacı tarafından ikame edilen davanın reddine karar verilmiştir. Takibe ve kabule konu alacağın varlığı ve miktarı açık hesaba konu teşkil eden 2 adet faturalardaki hizmetin davalıya teslim edildiği, taraf defter ve kayıtları ile sabit olduğundan alacağın varlık ve miktarı davalı tarafından önceden belirlenebilir olduğundan kabule konu alacağın likit nitelikte alacak bulunduğunun anlaşılmasına göre icra inkâr tazminatı şartlarının oluştuğu anlaşılmakla takip konusu asıl alacağın %20 si nispetinde icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm ittihaz olunmuştur” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı borçlunun İAA …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 39.750,75 TL asıl alacak yönünden devamına, sair ve fazlaya yönelik istemlerin ise reddine, takipte kabule konu asıl alacak için takip tarihinden tahsil tarihine değin 3095 sayılı yasa 2/2.maddesi gereğince avans faizi uygulanmasına, kabule konu asıl alacağın likit bulunması nedeni ile asıl alacağın %20’si nispetinde ( 7.950,15 TL )icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, redde konu tutar için davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalı vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kumanya hizmeti sunmuş olması sebebiyle davalı şirketten alacaklı olduğunu, ancak davalı şirketin ticari ilişkiden doğan ve kendisine fatura edilmiş 61.155 TL miktarlı borcunu ödemediğini, sonrasında ise aleyhinde başlatılmış olan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, bu sebeple davanın ikame edildiğini, yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile müvekkilin 39.705,75 TL alacağı olduğuna hükmedildiğini, Müvekkilinin 21.404,25 Tl bedelli alacağının reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin, hüküm tesis ederken HMKnun 220. maddesinde belirtilen karineyi dikkate almadığını, kararda müvekkilin ticari defter ve kayıtlarında uyuşmazlık konusu faturaların bulunmasının, davalı tarafından ticari defter ve kayıtların ibrazından kaçınılması nedeni ile tek başına ispat külfetini ortadan kaldırmayacağı ve alacağın 21.404,25 TL’lik kısmının kesin delillerle ispat edilemediğinin belirtildiğiNİ, ancak mahkemenin, bu gerekçesini temellendirirken karinelerin ispat yüküne ilişkin kurallarının istisnasını oluşturduğu hususunu nazara almadığını, zira HMK’nun 220/3. Maddesi, kendisine bir belgeyi ibraz etmesi için süre verilen tarafın verilen süre zarfında belgeyi ibraz etmemesi ve bu konuda kabul edilebilir bir mazeret göstermemesi halinde, engel olmaya çalıştığı sonucu kabul etmiş sayılacağı karinesini içerdiğini, nitekim yargılama süresinde iki kez davalıya ticari defterlerini ibraz etmesi için süre verildiğini, davalı şirketin önce bilirkişinin kendileri ile iletişime geçmesi üzerine, defterlerini ibraz edeceğini söylese de defterlerini ibraz etmediğini ve kendilerine ticari defterlerini ibraz etmek için ikinci kez süre verildiğinde ise hiçbir mazeret ileri sürülmeksizin defterlerin ibrazından kaçındığını, bu sebeple kanuni karine gereğince de engel olmaya çalıştığı sonucunun kabul etmiş sayılması, yani alacağının tamamının ispat edilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında bu yönde olduğunu, alacağın tamamının da kesin delillerle ispat edildiğini, delillerin hasrına ilişkin istisnaların basit yargılama usulünde de uygulandığını, her ne kadar kararda, davanın basit yargılama usulüne tabi olması sebebiyle dava dilekçesi verildikten sonra davalının muvafakati halinde yeni delil sunulabileceğini, bu sebeple hüküm tesis edilirken dava dışı … A.Ş.’den temin edilen virman kayıtlarının dikkate alınmadığı belirtilmiş ise de belirtilen virman kayıtları, mahkemenin 2. celsede 3 nolu ara kararı ile taraflara ticari defter ve kayıtları sunmak için vermiş olduğu süreye istinaden sunulduğunu, mahkemece bu ara kararı ile HMK’nun 31. madde hükmünde yer alan aydınlatma yükümlülüğünün bir gereği olarak yeterince açık olmayan bir olayın aydınlatılması için taraflardan ticari defter ve kayıtlarının sunulmasını istediğini, kaldı ki basit yargılama usulü ile yazılı yargılama usulü arasında çeşitli hususlarda farklılık bulunmakla birlikte, HMK’nın 322/1. maddesinde, ilgili kanunlarda hüküm bulunmayan hallerde, basit yargılama hakkında yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağının belirtildiğini, delillerin hasrı ve istisnaları da kıyasen yazılı yargılama hükümlerinin uygulanacağı hususlardan olduğunu, sonuç olarak, virman kayıtlarının mahkemenin ara kararı gereği dosyaya sunulduğunu ve bu kayıtlar üzerinde yine mahkemenin ara kararı gereğince bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, işbu sebeple, mahkemenin gerek kendi ara kararını görmezden gelerek gerekse HMK’nun 145. maddesi hükmüne atıf yapmaksızın vermiş olduğu karar ile 21.404,25 TL’lik alacağın varlığını reddetmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını, alacağın tamamının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; husumet yönünden itiraz ettiklerini, davacı tarafla hiçbir ticari iş ilişkisi olmaması sebebi ile sehven yapıldığını düşündükleri icra takibine itiraz edildiğini, diğer önemli hususunda davaya konu faturaların düzenleme tarihleri olduğunu, davacının haksız, kötü niyetli ve haksız kazanç elde etme talebi içinde olduğunun kabulü gerektiğini, bahse konu faturaların 30.01.2016 tarihinde 11.04.2016 tarihleri arasında olduğunu, söz konusu faturaların müvekkili şirkete bildirilmediğini, üç sene sonra düzenlenen faturaların takibe konu edildiğini, davacı tarafın fatura içeriğindeki malın satıldığı, teslim edildiği, bedelinin anlaşmaya uygun olduğu ve faturanın borçluya gönderildiğini ispatlaması gerektiğini, hiçbirinin gerçekleşmediğinin aşikar olduğunu, ticari faaliyetten kaynaklanan alacağın kaynağının ispat yükünün davacı da olduğunu, ticari faaliyeti ispatlamayan davacının davasının reddi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde müvekkili şirket ile … A.Ş arasında güvenlik koruma hizmetine yönelik ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davacı şirketin … A.Ş’ye güvenlik koruma hizmeti veren müvekkili şirketin çalışanlarına kumanya hizmeti verildiğini iddia ettiğini ve faturaların bu ilişki sebebi ile oluşturulduğundan söz ettiğini, taraflarınca anlaşılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafça söz konusu faturanın hangi ilişkiden kaynaklandığına ilişkin sözleşme faturanın müvekkili şirkete gönderildiğine ilişkin herhangi bir dayanak belge irsaliye ve ticari ilişkiyi kanıtlayan hiçbir belge sunulmadığını, müvekkili şirketin borç ilişkisinin tarafı olmadığını, davacı ile hiçbir zaman ticari ilişkisinin bulunmadığını, dilekçeler aşaması bitmiş olmasına, davacı tarafın hiçbir delil sunmamış olmasına rağmen 15.01.2019 tarihinde ön inceleme duruşması yapıldığını, taraflarına iki haftalık kesin süre verildiğini, buna rağmen 30.05.2019 tarihli ikinci celsede davacı tarafa adeta yeni delil sunulmak üzere süre verildiğini ardından dosyanın ek rapor aldırılması için bilirkişiye tevdi edileceğine dair ara karara muvafaakatların olmadığının belirtildiğini, buna rağmen ara kararın oluşturulduğunu, HMK 319.madde de iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının düzenlendiğini, ayrıca yargılamaya dair yapılan incelemeler esnasında bahsi geçen borcun daha önceden … Tic A:Ş tarafından ödendiğinin tespit edildiğini, davacı ve dava dışı üçüncü kişi şirket arasında ticari ilişki olduğunun aşikar bulunduğunu, incelemeler esnasında taraflarına sehven gönderildiğini düşündükleri, müvekkili şirketin adı, kaşesi, imzası ve sözde anteti kullanılarak oluşturulmuş sahte bir evrakta davacı ve dava dışı üçüncü kişinin müvekkilin üzerinden para transferi gerçekleştirilmiş gibi bir imaj çalışıldığının anlaşıldığını, bu sebeple 10.10.2019 tarihinde duruşma zaptına geçirttikleri ve 19.09.2019 tarihli beyan dilekçesinde belirttikleri üzere davacı ve dava dışı … Tic.A.Ş’şe karşı bu konu hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını iddia ederek kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin faturaya bağlı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalı vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından davalı hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas no’lu dosyasında 20.07.2018 tarihinde toplam 61.155,00 TL asıl alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe konu faturaların 31.01.2016 dahil 11.04.2018 olmak üzere toplam değişik tutarlı altı adet fatura olduğu, davalı tarafça icra takibine konu borca ve ferilerine itirazda bulunulduğu, davacının ise İİK’nın 67. maddesi gereğince işbu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık , davalı şirkete husumet yöneltilmesinin isabetli olup olmadığı, davacı tarafın iddiasına ispatlayıp ispatlayamadığı ile kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. 25.02.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacının takipteki alacağını ödeme emri üzerinde gösterdiği 6 adet satış faturasına dayandırdığı, toplamın: 61.155.00 TL olduğu, faturaların, dosyaya sunulmadığından, içeriğinin ne olduğunun değerlendirilemediği, davanını ticari defterlerinin incelenmesinden davacının 2016 yılı yevmiye defterini ibraz ettiği ve noter kapanış tasdikinin süresinde yaptırıldığı görülmüş ise de, bu defterle birlikte tutulması ve ibrazı gereken Kebir ve Envanter defterlerinin ibraz edilmediği, bu nedenle sunulan ticari defterin kanuna uygun tutulmadığının kabulü gerektiği, davacının ticari defterinde toplam 61.155.007TL faturaların, 120.10.046 alıcılar hesabından, davalı adına borç kayıt edildiği, ancak bedelinin tahsil edilmediğ davacının, davalıdan 61.155.00 TL alacağının olduğunun tespit edildiği, davalı şirketin defterlerini ibraz etmediği, davalının yerinde inceleme talebinde bulunmadığı, davalı vekilinin telefonla iki kez aranıldığı, dönüş yapılacağı bildirilmesine rağmen bilirkişinin aranmadığı, Bu durumda davacının, takibin konusu olan 61.155.00 TL bedelli (6) adet fatura ve içeriği Mal/hizmeti, sevk irsaliyeleri ile kanıtlaması gerektiği, ne var ki davacının gerek fatura ve gerekse sevk irsaliyelerini dosyaya sunmadığı, fatura içeriği mal/hizmetin davalıya teslimini gösteren bir tesellüm belgesinin ibraz edilmediği, bu nedenle davacının takip tarihi itibariyle davalıdan takip konusu faturalara dayalı bir alacağının olduğu tespitine varılamadığı belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde; 6 adet irsaliyeli faturanın sunulmuş olmasına rağmen bilirkişi tarafından dosya kapsamına alınmadığını, müvekkili tarafından ödeme emrinde gösterilen altı adet irsaliyeli faturanın inceleme sırasında defterlerle beraber sunulduğu, fatura örneklerine rağmen değerlendirme yapılmadan taraflarına iade edildiğini, deliller kısmında açıkça belirtildiğini, raporun irsaliyeli faturalar değerlendirilmeden hazırlandığını, eksik inceleme yapıldığını, davalının taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığı gibi bilirkişi tarafından bu hususun tespitine ilişkin değerlendirmede yapılmadığını, olayda dava dışı … Tic. A.Ş’nin fatura bedelini 2016 yılında virman yapması ile muhasebe hesaplarının 120 alıcılar hesabı ile kapandığını ancak virmanın 03.11.2017 tarihinde iptal edilmesi üzerine müvekkilinin tekrar alacaklı konuma geçtiğini, bu sebeple müvekkilinin 2017 tarihinde yapılan virman iptalinden dolayı alacaklı konumunda olduğunu, dava dışı … A.Ş’nin 08.08.2016 tarihinde düzenlenmiş ve 03.11.2017 tarihinde iptal edilmiş olan 61.155 TL tutarlı virmanın incelenmesi, iptal evrakının incelenmesi ile dava konusu alacağın subuta ereceğini, eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davalının ödeme yaptığına ilişkin makbuz veya dekontları ibraz etmesi gerektiğini, ayrıca 7.000 TL üzeri ödemelerin banka kanalıyla yapılması gerektiğini, bilirkişi incelemesi yapılmak üzere ibrazı istenen defterlerin davalı tarafça ibraz edilmediğini, hesaplarda çapraz kontrol imkanı sağlayan BA/BS formları üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, emsal Yargıtay kararlarının bu doğrultuda olduğunu belirterek ek rapor alınmasını talep etmiştir.Davalı vekili, bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanında; ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, akdi ilişkinin varlığını gösteren teslim olgusunun belgelerle ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 30.05.2019 tarihli duruşma zaptına geçen taraf vekilleri beyanlarında, davacı vekili itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmiş, davalı vekili ise beyan dilekçeleri neticesinde davanın reddine karar verilmesini ayrıca defter ibrazı için mehil verildiğinden yeniden mehil verilmesine muvafakatları olmadığını, ayrıca müvekkilinin defter ve kayıtlarını ibraz edeceğini beyan etmiştir. Mahkemece ,davalı şirketin BA formlarının ilgili vergi dairesinden talep edilmesi ile bilirkişiden dosya içerisinde bulunan BA’lar ile birlikte ek rapor tanzim edilmesi için dosyanın tevdine ,her iki taraf vekiline ek rapor için ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmek istedikleri anlaşıldığından talep halinde inceleme günü belirlenmesine dair ara karar oluşturulmuştur. İlgili vergi dairelerine müzekkereler yazılmıştır. 13.09.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda; kök rapordan sonra davalı şirkete ait BA formlarının dosyaya geldiği, bilindiği üzere BA formu, aylık 5.000 TL ve üzeri alış miktarlarını, KDV hariç, bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirilmesine mahsus belge olduğu, davalıya ait BA formunda, beyan edilen faturanın 2016 Ocak ayında KDV hariç 36.806.00 TL tutarlı fatura olduğu, %8 KDV li tutarı, (36.806 x 1.08) – 39.750.75 TL olduğu, davacının defterinde, Ocak 2016 fatura tutarının 39.750.75 TL olduğu, bu durumda davalının, beyan ettiği fatura kaydı ile davacı şirketten Ocak 2016 ayında 39.750.75 TL faturalı mal/hizmet aldığının sübut bulduğunun kabulünün mahkemenin takdirinde olduğu, davalının Şubat, Mart ve Nisan ve takip eden aylardaki BA formlarında, davalının, davacı için herhangi bir fatura beyan etmediğinin görüldüğü, bu durumda davacının toplam 21.404.25 TL bedelli (5) adet fatura ve içeriği mal/hizmeti de davalıya teslim ettiğini kanıtlaması gerektiği, davacının kök rapordan sonra sunduğu koçan içindeki faturalar, irsaliyeli fatura olup, içeriğinin kumanya bedeli olduğu, ancak üzerlerinde tesellüm isim-imzalarının olmadığının görüldüğü, davacının ibraz ettiği 2017 yılı ticari defterlerden, zorunlu kapanış tasdikine tabi yevmiye defterinin, noter kapanış tasdikinin yaptırıldığı, kanuna uygun tutulduğunun görüldüğü, davacının 2017 yılı açılış bilançosu 120 kodlu hesaplarında, davalıdan 2016 yılından devreden bir alacağının, 2017 yılı kapanış bilançosunda da 120 alıcılar hesabından bir alacak kaydının bulunmadığı, davacının, davalının herhangi bir ödeme belgesi sunamamasına göre sehven bu alacak hesabını defterinde kapattığının anlaşılmakla beraber, dosyaya sunulan dava dışı … A.Ş’ye ait hesap ekstresinde 03.11.2017 tarihinde, 61.155 TL nin davacı şirket adına, davalı şirketin cari hesabına virman yapıldığının görüldüğü, bu virman kaydının, davacının davalı şirkete teslim ettiği 61.155’TL lik kumanya bedelinin davacıya ödenmesi için yapıları hesap yansıtması olduğu, bu kaydın davacının kumanya hizmetini davalı şirkete yaptığını gösterdiği, bu durumda davalının yükümlülüğünün, her iki ahvalde, yani, gerek BA formuyla vergi dairesine beyan ettiği fatura bedelini yahut da işverenin davacı şirkete ödenmek üzere davalının cari hesabına virman yaptığı miktarını ödediğini kanıtlamakta olduğu ne var ki davalının, hiçbir ödeme belgesini dosyaya sunmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili, BA-BS formlarıyla dava konusu alacağın 39.750,75 TL’sinin ispat edildiğini, dava dışı … A.Ş kayıtları ile ise alacağın tamamının ispat edildiğini, alacağın ödenmediğini, davalı tarafın defterlerini sunmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili kesin süre içerisinde hiçbir evrak sunulmadığını, söz konusu alacağın hiçbir zaman doğmadığını, bu denli yüksek meblağın neredeyse 3 yıl sonra talep edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ispatın davacı tarafa ait olduğunu, 08.08.2016 tarihli belgenin savcılık soruşturmasına konu edileceğini, müvekkili şirketin ne hizmet aldığını ne mal aldığını ne de borçlandığını belirtere, davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece vergi dairesi tarafından dosyaya ibraz edilen davalıya ait BA formunda beyan edilen miktarın kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir.Davalı tarafça ticari ilişki reddedilmiştir.Fatura tek başına akdi ilişkinin ve alacağın varlığını kanıtlamaz.Davalının fatura konusu mal bedelinden sorumlu tutulması için faturaların tebliği ve malların tesliminin kanıtlanması gerekir. Somut olayda, davalı şirket tarafından bağlı bulunduğu vergi dairesine ibraz edilen BA formunda ,davacı tarafın düzenlemiş olduğu kumanya bedeline dair faturanın beyanının yapılmış olduğu , davalının beyan etmiş olduğu fatura ile davacı tarafça düzenlenen Ocak 2016 tarihli faturanın aynı tutarda olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere BA formu aylık 5.000,00 TL ve üzeri alış miktarlarını KDV hariç bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirilmesine mahsus belgedir.Bu durumda bildirimi yapılan faturanın ve fatura konusu kumanyanın davalıya teslim edildiğinin kabulü dosya kapsamına uygundur.Diğer yandan, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde deliller arasında ticari defter, fatura ve kayıtlar açıkça belirtilmiştir.Her ne kadar kök raporda faturanın ibraz edilmemiş olduğu ifade edilmiş ise de davacı vekilinin beyan dilekçesinde irsaliyeli faturaların dosyaya ibraz edilmiş olduğu belirtilerek itiraz edilmiştir. HMK 222/1 fıkrası gereğince ticari davalarda mahkemece tarafların ticari defterlerini ibrazına kendiliğinden karar verebileceğinden davalı vekilinin davacı defterlerinin incelenmesi yönünden ikinci defa süre verilmiş olduğuna ve bu durumun iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına aykırı olduğu itirazların isabetli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca her iki tarafın ticari şirket olması nedeniyle incelenen bilgi ve belgeler dikkate alındığında söz konusu hususun iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmemiştir. Bu durumda davalı tarafça vergi dairesine beyan edilen fatura bedeli nispetinde davacının takip konusu alacak hakkının ispat edilmiş olduğunun kabulü gerekecektir. Her ne kadar davacı vekili tarafından davalı şirketin koruma hizmeti verdiği dava dışı işveren konumundaki … San. Tic. A.Ş’nin cari hesap hareketlerinden virman kaydının kabulü ile davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiş ise de dava dışı şirket davada taraf olmadığı gibi davalı tarafça da söz konusu belge ve bilgiler kabul edilmeyerek sahtecilik iddiasında bulunulduğundan mahkemece kabul edilen miktar haricindeki takip konusu alacağın reddinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı vekili tarafından başlangıçta ödenen 1.315,00 TL ve 44,40 TL olmak üzere toplam 1359,40 TL harçtan, alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile artan 1.278,70 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 2.036,53 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davanın esası yönünden oy birliğiyle, davalıdan alınması gereken nispi istinaf karar harca bakımından oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.15.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.