Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/250 E. 2022/1686 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/250
KARAR NO: 2022/1686
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2018/771 E. – 2019/925 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Şirket ortaklığından kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Bakırköy …İcra müdürlüğünün … E.sayılı dosyası kapsamında davalı ile … Tic. Ltd. Şti.’ne ortak olduğu döneme ilişkin vergi dairesince yapılan inceleme sonucu 2007 – 2008 ve 2009 vergilendirme yıllarına ait re’sen Katma Değer Vergisi Tarhıyatı yapılarak Vergi Ziya Cezası, Özel Usulsüzlük Cezası kesilmiş olup söz konusu cezaların iptaline ilişkin müvekkili tarafından davalar ikame edildigini, ancak dava sürecince cezaların yapılandırılarak (vergi affından yararlandırılarak) taksitler halinde ödenmekte olduğunu, davalı/borçlu ile müvekkilinin ortak olduğu döneme ilişkin cezalardan müştereken sorumlu olmaları nedeniyle ödenmiş olan vergi cezalarının %50’sinin davalı tarafa rücu edildiğini, ancak davalı tarafından icra takibine itiraz edilerek icra takibinin durdurulmuş olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla, davalı yanın haksız ve mesnetsiz itirazın iptalini, takibin 6.194,64 TL Asıl Alacak üzerinden Ana Paraya İşleyecek Yasal Faiz ile birlikte devamını, davalının Asıl Alacak olan 6.194,64 TL üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin, tarafların ortak olduğu … Tic. Ltd. Şti.’nin İlgili vergi dairesinin incelemesi sonucunda 2007 – 2008 ve 2009 yıllarına ait Katma Değer Vergisi Tarhiyatı yapılarak, Vergi Ziya Cezası, Özel Usulsüzlük Cezası kesildiğini bu cezalarla ilgili olarak 6736 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte davacının toplam 552.083,26 TL Amme Alacağının 223.006,99 TL indirildiğini bu Kanun gereğince Maslak Vergi Dairesi tarafından yapılandırma işlemi yapılmış ve buna göre ödenen makbuzlar ile ilgili olarak müvekkilinin de eski ortak olması nedeniyle payına düşen kısmın tahsili için ilamsız takip yapıldığını ve itiraz üzerine takip durdurulduğundan huzurdaki davanın açıldığını, borcun dava dilekçesinde de belirtildiği üzere … Tic. Ltd. Şti.’ne ait olduğunu, davacı …’ın da bu şirketin tek sahibi olduğunu, borçlu davacının … olmayıp belirttikleri gibi şirket olduğundan davacıların Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında alacaklılık sıfatları ve huzurdaki davada da davacılık sıfatlarının olmadığını, bu nedenle öncelikle davacının dava açma yetkisinin bulunmadığından ve davanın mesmu olmadığı nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, belirtilen cezalarla ilgili şirket adına İstanbul Vergi Dairesinde de dava açılmış olduğunu, bu davalardan bir kısmının vergi dairesi işlemini iptal ederek, davacı kazanılmış davadan feragat ederek yapılandırmaya gitmiş olduğundan, bu yönü ile de dava açmaya hakkının olmadığını, ilişikte sundukları tarafların anlaşma olarak boşandığı dosyada da anlaşma protokolü olarak sundukları ve duruşma sırasında da bizzat kabul ettikleri protokol içeriğine göre de davacı ile davalı borç alacakları ile ilgili anlaşma yaptıklarını ve bu anlaşmaya göre üzerlerine düşen görevleri yerine getirdiklerini, buna göre de davacının davalı müvekkilinden her hangi bir talepte bulunmaya hakkının olmadığını, vergi borçları ile ilgili tahakkukların 2007 – 2008 – 2009 yıllarına ait olduğunu, tarafların Bakırköy l.Aile Mahkemesi inin 2011/126 E.Sayılı dosyası ile boşandıklarını iş bu boşanma kararının 26.04.2011 tarihinde kesinleştiğini, TTK’nın 264-265-266 maddelerine göre hisse devri yapıldığı tarihten itibaren 3 yıl geçtiğini, bununla ilgili devir alanın devredene herhangi bir talepte bulunma hakkının kalmadığını, zaman aşımına uğradığını, ayrıca protokol içeriğine göre de talep hakkı olmadığının kesinleşmiş Mahkeme Kararı ile de kabul edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya kapsamında, 01.02.2011 tarihinde düzenlenen taraflar arasında yapılmış 1 sayfadan ibaret sayfada tarafların imzalarının mevcut olduğu BOŞANMA PROTOKOLÜ adı altında yazılı bir sözleşmenin mevcut olduğu, 7- Netice olarak; takdiri Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere; 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35.maddesi hükmü çerçevesinde davalının hissesini devir ettiği döneme kadar oluşan Vergi Borçlarından hissesi oranında sorumlu tutulacağı, ancak; taraflar arasında imzalanan Boşanma Protokolünün 2. Maddesi kapsamında “İlgili Şirketin Tüm Alacak Ve Borçlan Devir Alana Ait Olacaktır.” Şeklinde olduğu, dolayısıyla davacımn dava konusu alacağının hukuki dayanağının bulunmadığının değerlendirildiği, açıklanmış, gerek bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, taraflar arasında 01/02/2011 tarihli boşanma protokolün 2.maddesinde ilgili şirketin tüm alacak ve borçları devir alana ait olacağının açıkça belirtildiği, tarafların serbest iradesi ile düzenlemiş oldukları sözleşmeye göre davacının devir öncesi döneme ait şirket borçlarını davalıdan talep edemeyeceği, protokol kapsamında tarafların Bakırköy 1.Aile Mahkemesinin 2011/126 – 146 esas-karar sayılı ilamı ile boşandıkları, boşanmanın taraflar arasında düzenlenen protokole göre gerçekleştiği, tarafların serbest iradesi ile düzenledikleri 01/02/2011 tarihli boşanma protokolü ve 06/04/2011 tarihli hisse devir sözleşmesine göre davalının şirketteki tüm haklarını aktif ve pasifi ile birlikte davacıya devrettiği, her iki sözleşmede de şirkete ait borçların zaman dilimi belirtilmeksizin davacıya ait olacağının açıkça belirtildiği, bu nedenlerle davalının şirketteki hisselerini devir alan davacının şirkete ait vergi borcuna ilişkin yapmış olduğu ödemeyi davalıdan talep edemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece müvekkilinin boşanma protokolü ve hisse devir sözleşmesi ile şirketi aktif ve pasifleriyle birlikte devralmasından dolayı davalıdan herhangi bir alacak talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, ancak dava konusu vergi borcunda öngörülmezliğin söz konusu olduğunu, şirketin geçmiş yıllardaki faaliyetleri dolayısıyla vergi cezası kesileceği hususunun tarafların sözleşme yaptığı anda bilmediği, bilemeyeceği ve bilmesi kendinden beklenemeyeceği bir durum olduğunu, bu sebeple müvekkilinin tek başına söz konusu cezaları ödemesinin beklenemeyeceğini, Türk Hukukunda doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında öngörülemeyen hallerin benimsendiğini, her ne kadar Sözleşme Hukukunda sözleşmenin geçerliliğinin kurulduğu andaki şartlara bağlı olsa dahi dava konusu vergi cezalarında öngörülemezliğin söz konusu olduğunu, devir sözleşmesinin ve boşanma protokolünün imzalandığı sırada herhangi bir vergi borcu/cezasının öngörülmediğini, bu davanın konusunun vergi borcundan değil vergi cezasından kaynaklandığını, vergi cezalarının devir sözleşmesi ve boşanma protokolünün imzalandığı tarihlerde bilinmesinin beklenemeyeceğini, TTK uyarınca şirket devrinde şirketin aktif ve pasifleriyle devredileceği, hisse devir sözleşmesinde belirlenen şirketin aktif ve pasiflerinin sözleşmenin yapıldığı sıradaki ticari defterlerde bulunanlar ile sınırlı olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca anlaşmalı boşanma protokolünde mal paylaşımı yapılırken hak ve alacakların hangi mal varlığına ilişkin olduğunun tek tek belirtilmesi gerektiğini, davaya konu protokolde söz konusu aktif ve pasiflerin tek tek belirtilmediğini, amme alacağına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden müvekkilinin dava hakkının saklı olduğunu, kapsam itibariyle protokolün sadece boşanmanın eki niteliğinde bulunan istek ve alacaklarla sınırlı olduğunun kabulü gerektiğini, protokol kapsamı dışında kalan alacaklar için müvekkilinin alacak hak talep hakkının bulunduğunun açıkça görüldüğünü, davalı tarafça kötü niyet tazminatının talep edilmemesine rağmen taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak kötü niyet tazminatına karar verilmiş olmasının kararın hatalı ve yeterli inceleme yapılmaksızın verildiğini gösterdiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket ortaklığından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, boşanma davasının gerçekleşmiş olduğu, ayrıca boşanma davası sırasında düzenlenen boşanma protokolü ile tarafların hissedarı olduğu …Ltd. Şirket’inin davacı tarafa hisse devir sözleşmesiyle birlikte davalı tarafça devredilmiş olduğu, devir hususunun boşanma protokolünün 2 numaralı bendinde yer aldığı ve dava dışı şirketle ilgili olarak ceza ihbarname bildirimlerinin tahakkuk ettirilmiş olduğu, davacı tarafça şirketin vergilendirme dönemlerine dair alacağın tahsili için icra takibi başlatılmış olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, boşanma protokolüne konu olan şirket devrinde devir alanın, protokol tarihi ve hisse devir tarihinden önceki döneme ait olan vergi cezalarının tamamından sorumlu olup olmayacağı, davacı devir alan tarafından boşanma protokolüne rağmen davalı devir edenden ceza bedelini tahsil talebinin usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı ile davalı yararına kötü niyet tazminatına karar verilmiş olması ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Mahkemece, taraf delilleri dosyaya ibraz edildikten sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında, tarafların iddia ve savunmaları özetlenip, dosya kapsamında bulunan delillerin HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmeden davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesi, dosya kapsamı itibariyle davanın reddine karar verdiğini belirtmiş ise de gerekçelerini kararda tartışmamıştır. Hangi hukuki sebeple ve hangi maddi vakıalar sabit görülerek karar verildiği, iddia ve savunma gerekçelerinin nasıl aşıldığı gösterilmeden gerekçesiz olarak hüküm verilmiştir.Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nun 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür.Somut olayda istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmamaktadır. Yani ilk derece mahkemesi, iddia ve savunma kapsamında delil değerlendirmesi yapmamıştır. Karar, bu haliyle istinaf incelemesine elverişli değildir. HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle, işin esası incelenmeksizin. ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.12.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.