Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/22 E. 2021/897 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/22
KARAR NO: 2021/897
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2016/370 E. – 2019/422 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Deniz ticaretinden kaynaklı)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Ürdün’de yerleşik … firmasına 14.03.2016 tarih ve … numaralı fatura ile dondurulmuş tavuk ve hindi emtiası sattığını, emtianın nakliyesinin Aliaağa Limanı’ndan Aqaba Limanı’na davalı tarafından üstlenilerek … isimli gemi ile yapıldığını, navlunun davalı tarafından kendi nam ve hesabına tahsil edildiğini, gıda emtiasının -18°C’da taşınması gerektiğini ve yükle birlikte konteynere casus termometre yerleştirildiğinin davalıya bildirildiğini, bildirilen ısıda yükün taşınmaması nedeniyle yükün zayi olduğunun tespit edildiğinin tutanakla belirlendiğini, ekspertiz çalışması sonucunda yükün 28 gün boyunca 0 ila -10°C arasında taşınması sebebiyle zayi olduğunun tespit edildiğini, durumun 14.04.2016 tarihinde davalıya bildirildiğini ileri sürerek, toplam 30.819,50 USD tutarında zararın ve zararın ihbar edildiğini 14.04.2016 tarihinden faiziyle birlikte davalıdan tahsile karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu emtianın … nolu konşimento ile taşındığını, müvekkilinin konşimentonun tarafı olmaması nedeniyle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, konşimento gereğince müvekkilinin sorumluluğu bulunmaması nedeniyle davanın husumetten reddi gerektiğini, konşimentoyu … (…) adına acente sıfatıyla imzalandığını, taşımayı fiilen gerçekleştiren şirketin … Şirketi olduğunu, acenteye doğrudan husumet yöneltilemeyeceğini, konişmentonun 19. Maddesinde bu konşimentodan doğacak davaların taşıyanın tercihine göre her iki seçenekte de İngiliz Hukuku uygulanması kaydıyla İngiltere veya Kuveyt’de karar bağlanacağını, konşimentodaki şarta göre İngiliz mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacı tarafından TTK’nın 1185.maddesi gereğince usulüne uygun bir ihbar yapılmadığını, taşınan emtianın zayi olduğuna ilişkin 30.04.2016 tarihli ekspertiz raporunun gösterildiğini, dava dilekçesinde hasarın 14.04.2016 tarihinde müvekkiline bildirildiğinin iddia edildiğini, ancak 26.04.2016 tarihinden önce yapılan bir bildirimin bulunmadığını, ekspertiz raporunun TTK’nın 1184/1.maddesine aykırı olarak müvekkilinin katılımı olmadan yapılan bir inceleme neticesinde hazırlandığını, bu durumda emtianın taşıyan tarafından teslim alındığı gibi hasarsız olarak teslim edildiğinin kabulü gerektiğini, ekspertiz raporunda ürünlerin vakumlanmadan ambalajlandığını ve siparişin de bu şekilde verildiğinin belirtildiğini, bu cins gıdanın belli bir sıcaklıkta taşınması ve bozulmalardan korunması için vakum ambalajının da yapılmasının gerektiğini, usulüne uygun ambalajlanmayan ürünler nedeniyle müvekkilinin TTK’nın 1182/1-g maddesi gereğince sorumlu olmadığını, oksitlenme ile oluşan hasarın standartlara uygun olmayan ambalajdan kaynaklandığını savunarak, davanın yetkisizlik, pasif husumet yokluğu ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davaya konu emtiaların taşındığı konteynerda meydana gelen sıcaklık dalgalanmalarının ne zaman ve taşımanın hangi safhasında başladığı ve buna bağlı olarak da emtia hasarının hangi safhada gerçekleştiği hususu önem arz etmektedir. Dosyaya sunulan ve davacı sigortalısı tarafından konteynerlara yerleştirilen casus termometre sonuçlarına ve dosyaya sunulan teknik bilirkişi raporlarına göre; -18°C sıcaklığın, nakliyenin hiç bir aşamasında söz konusu soğutuculu konteyner tarafından düzenli olarak sağlanamadığı ve bu nedenle de … numaralı davaya konu emtiaları taşıyan konteynerin elverişsiz olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi heyetinde bulunan gıda mühendisi bilirkişi ise; esasen bozulmanın tam olarak taşımanın hangi safhasında gerçekleştiğine dair net bir görüş bildirememekle birlikte, konteynerın başlangıçtan itibaren yükü belirlenen ısıda tutamaması sebebiyle zararın oluştuğunu belirtmiştir. Buna bağlı olarak da, mahkemece, hasara konteynerın elverişsizliğinin sebep olduğu kabul olunmuştur. Bu aşamada esasen uyuşmazlık, konteynerın kim tarafından temin edildiği noktasında toplanmıştır. Bu hususta dosyaya davacı tarafça navlun faturası ile bir takım mail yazışmaları sunulmuştur. Her ne kadar bilirkişiler konteynerın elverişsiz olduğunu belirtmelerine karşın konteynerın davalı tarafça temin edildiğinin net olarak ortaya konulamadığını belirterek hasar nedeniyle davalının kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı yönünde görüş bildirmiş olmalarına karşın, bu husus esasen ispat hukuku ile ilgili olmakla delillerin değerlendirilmesi, mahkemenin takdirinde olduğundan mahkemece bu konuda bilirkişi raporunda varılan sonuç benimsenmemiştir. Dosyaya sunulan deliller ışığında konteynerın kim tarafından temin edildiği hususunun değerlendirilmesi teknik bir husus değil ispat hukukunu ilgilendiren hukuki bir meseledir. Kaldı ki bilirkişilerde rapor içerisinde konteyner elverişsizliğinden konteynerı temin eden tarafın sorumlu olması gerektiğini de belirtmişlerdir. Dosya içerisinde bulunan konişmento kayıtlarına göre davalının limandan-limana taşımayı üstlendiği sabit olmakla birlikte, konteynerın temini ile kara taşımasından sorumluluk esasen farklı hususlardır. Somut olayda kara nakiyesinin kim tarafından gerçekleştirildiği önem arz etmemektedir. Zira yukarıda bahsedildiği şekilde hasar kara nakliyecisi kusurundan değil, konteynerın elverişsizliğinden kaynaklanmaktadır. Buna göre davacı tarafça 08/03/2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan mail yazışmaları incelendiğinde, davalı tarafça taşıma ücretinin ‘..all in 3000 USDdir. Navlunumuza dış dolum lokaller ve 3 gün ardiye monitoring dahildir’ şeklinde belirtildiği görülmüştür. Ayrıca aynı tarihte sunulan mail yazışmalarında konteyner detaylarının da davalı yetkilisi tarafından davacıya bildirildiği anlaşılmaktadır. Son olarak konteyner numarasının … olduğu ve dosyaya sunulan hukuki mütalaada belirtildiği üzere, konteyner numarası başında bulunan kodların davalı şirket bünyesinde ve teriminde olduğu hususları bir arada değerlendirildiğinde, davaya konu emtiaların taşındığı konteynerın davalı tarafça temin edildiği olgusu davacı tarafça yaklaşık ispat kurallarına göre ispatlanmış kabul edilmiştir. Davalı taraça ise; konteynerın kendileri tarafından temin edilmediğine dair dosyaya somut ve kesin bir delil sunulamamıştır. Açıklanan nedenlerle davaya konu olan emtiaların taşındığı konteynerın davalı tarafça temin edildiği ve hasara ise konteyner elverişsizliğinin neden olduğu mahkemece kabul olunmakla davalının hasar nedeniyle kusur ve sorumluluğu bulunduğu kabul olunarak bilirkişilerce kadri maruf bulunan hasar nedeniyle davanın kabulüne…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 30.819,50 USD’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesine rağmen faize hükmedilmediğini, dava dilekçesinde 30.819,20 USD tutarındaki zararın 14.04.2016 tarihinden itibaren kamu bankalarınca bir yıl vadeli USD mevzuatına uygulanan en yüksek orandaki faiziyle birlikte tahsilinin istenildiğini, ayrıca mahkemece hükmedilen miktarın karar tarihindeki TC Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden yabancı paranın Türk Lirası karşılığının bulunarak vekalet ücretine 15.10.2019 karar tarihi itibariyle 182.069,27 TL üzerinden hesaplanarak hükmedilmesi gerekirken eksik vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu, bu konulara ilişkin tavzih talebinin mahkemece reddedildiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının faiz ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek 30.819,20 USD tutarındaki alacağa 14.04.2016 tarihinden itibaren kamu bankalarınca bir yıl vadeli USD mevzuatına uygulanan en yüksek orandaki faiz uygulanmasına, vekalet ücretinin karar tarihindeki kura göre belirlenen 182.069,27 TL üzerinden hesaplanmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin taşıyanın acentesi olduğunu ve acenteye karşı doğrudan dava açılamayacağı halde mahkemece yasa ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına aykırı karar verilerek husumet itirazlarının değerlendirilmediğini, dava konusu taşımanın … tarafından tanzim edilen … nolu konişmento kapsamında yapıldığını, konşimentoda taşıyanın … olduğunu, müvekkil şirketin ise taşıyan …’ın acentesi olarak hareket ettiğini, TTK’nın 105. maddesi gereğince acenteye karşı doğrudan dava açılamayacağına ilişkin kuralın ihlal edildiğini, tüm aşamalarda husumet itirazında bulunulmasına rağmen mahkemece bu itirazların değerlendirilmeden karar verildiğini, Taşımanın dayanağı konşimento klozları uyarınca, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesinin hatalı olduğunu, taşıyıcı tarafından düzenlenen konşimentonun yetki başlıklı 19. maddesinde iş bu konşimento tahtında gerçekleştirilen taşımalardan doğacak tüm talep ve davalarda İngiliz Hukuku’nun uygulanacağı ve uyuşmazlıklarda İngiltere veya Kuvevt Mahkemelerinin yetkili olacağının düzenlendiğini, yabancılık unsuru taşıyan sözleşmelerdeki yetki şartının 5718 sayılı Kanun’un 47. maddesi uyarınca geçerli olduğunu, Dosyadaki bilirkişi raporlarından konteynerdeki sıcaklık değişimlerinin, konteynerin gemiden tahliye edilmesinden sonra başladığı, dolayısıyla emtianın deniz taşıması sırasında bozulmadığı, zarara neden olan olayın taşıyanın sorumluluk süresi sona erdikten sonra meydana geldiği, bu nedenle davalının zarardan sorumlu tutulamayacağının açıkça belirtilmesine rağmen taşıyıcının sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin taşıyan sıfatı bulunmamakla birlikte müvekkili şirketin acenteliğini yaptığı taşıyanın, kendisine kapalı ve mühürlenmiş bir şekilde teslim edilen konteynerin deniz yoluyla taşımasını üstlenerek konşimento üzerindeki “PORT TO PORT” yani “limandan limana” kaydıyla taşıdığını, müvekkil şirket tarafından acente sıfatıyla tanzim edilen 17.03.2016 tarihli faturada da sadece “Ocean Freight” yani deniz taşımasına ilişkin navlun alacak kaleminin tahsil edilmesi nedeniyle, deniz taşımasından sonra meydana gelen zarardan taşıyıcının sorumlu tutulamayacağını, Bilirkişi raporlarında da açıkça, sıcaklık değişimlerinin konteynerin gemiden tahliye edilmesinden sonra başladığının, yani zarara neden olan olayın taşıyanın sorumluluk süresinin sona ermesinden sonra gerçekleştiğinin belirlendiğini, sadece deniz yolu ile taşıma işini üstlenen taşıyana herhangi bir sorumluluk yüklenmesinin hukuken mümkün olmadığı gibi, taşıyanın acentesi olan müvekkilinin de meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağını, Konteyner taşımacılığında, taşımada kullanılacak konteynerlerin “taşıyan” tarafından tahsis edildiğini, ilk derece mahkemesince “konteynerin davalı tarafindan tahsis edildiği” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne karar verildiğini, oysa müvekkilinin acente olması nedeniyle konteynerleri temin etmediğini, acentenin konteyner tahsis ve tedarik etmesinin söz konusu olmadığını, taşımaya konu konteynerlerin de taşıyan …tarafından tahsis edildiğini, konteyner numarasinin basındaki kodların da müvekkili şirkete değil taşıyana ait olmasına rağmen müvekkilinin sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, konteyner taşımacılığında taşıyanın tek sorumluluğunun yola ve yüke elverişli konteyner tahsis etmek olduğunu ve taşıyan tarafından yüke ve yola elverişli konteyner tahsis edildiğini, hasarın konteynerin gemiden tahliyesinden sonra liman işletmesince veya son kara taşımasını yapan tarafından uygun ısıda tutulmaması nedeniyle meydana geldiğini, konteynerlerin içine yükün yüklenmesi, yükün emniyetli bir şekilde sabitlenmesi ve istiflenmesi, taşımaya konu yükün taşımaya uygun ve yeterli bir şekilde ambalajlanması ve paketlenmesinin tamamen yükleyicinin sorumluluğunda olduğunu, taşınan gıda emtiasının davacı tarafından yüke uygun şekilde ambalajlanarak istiflenmediğini, bilirkişi raporlarında, sıcaklık değişimlerinin konteynerin gemiden tahliye edilmesinden sonra başlaması nedeniyle hasarın deniz taşımasının sona ermesinden sonra meydana geldiğinin açıkça anlaşıldığını, emtiaların davacı tarafından konteynere yüklendiğinin konşimentoyla sabit olduğunu, davacının dayandığı ekspertiz raporunda da yükün usulüne uygun şekilde vakumlanmadan ambalajlandığının belirtildiğini, ambalajın taşımaya uygun olmadığını, davacının yükü yetersiz, standartlara ve taşımaya uygun olmayan bir şekilde ambalajlanarak konteynere yüklendiğinin, bizzat davacı tarafından sunulan ekspertiz raporuyla belirlenmesi nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, Davacının usulüne uygun şekilde hasarı tespit ederek ihbarda bulunmadığını, TTK’nın 1185. maddesi gereğince ekspertiz incelemesi ve hasar ihbarının usule aykırı bir şekilde yapılması halinde taşınan emtianın hasarsız şekilde teslim alındığının kabul edileceğini, ilk derece mahkemesince hükmedilen tazminatın fahiş ve afaki olduğunu, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, deniz yolu ile taşınan gıda emtiasında oluşan hasar bedelinin taşıyandan tahsili istemiyle açılmış alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde; Somut olayda davalı, taşıyan sıfatının bulunmadığını, dava dışı taşıyan … şirketinin acentesi sıfatıyla taşıma ilişkisinde yer alması nedeniyle kendisine husumet yöneltilmeyeceğini savunmaktadır. TTK’nın 102 vd. maddelerinde acentelik kurumu düzenlenmiş olup, anılan Kanun’un 105/2. maddesinde acentenin aracılık yaptığı sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Ancak somut uyuşmazlıkta, davacının dava dışı taşıyan adına hareket ederek acente sıfatıyla taşıma ilişkisinde bulunduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığı gibi, dava dosyasında bulunan 17.03.2016 tarihli navlun faturası da doğrudan davalı tarafından düzenlenmiş olmakla, davalının akdi taşıyıcı olduğu kabul edilmelidir. Akdi taşıyıcı taşıma işini göndericiye karşı taahhüt eden kimsedir. Dava konusu uyuşmazlıkta taşıma işini davalı tarafından navlun karşılığı üstlenilmesi karşısında ve acente sıfatına ilişkin herhangi bir kanıt sunulamaması nedeniyle, akdi taşıyıcı olan davalının taşıma işini bizzat yapmayarak, fiili taşıyıcı eliyle taşımayı gerçekleştirmesi nedeniyle meydana gelen hasardan akdi taşıyıcının sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Taşıyan ile gönderilen (konişmentonun meşru hamili) arasındaki ilişkide konişmento esas alınır (TTK.m.1237/1). Dolayısıyla konişmento hamili gönderilen eşyayı teslim alma hakkının kapsam ve koşulları, navlun sözleşmesinden bağımsız olarak konişmentoya göre belirlenir. TTK.m.1237/2 hükmünde ‘taşıyan ile taşıtan arasındaki ilişki ise navlun sözleşmesi hükümlerine bağlı kalacağı’ öngörülmüş olmakla birlikte, navlun sözleşmesi hakkında ayrı bir belgenin düzenlenmediği hallerde, taşıyan ile taşıtan arasındaki ilişkide de konişmento esas alınır; zira konişmento bir navlun sözleşmesi yapıldığını ve şartlarını tespit eder (TTK.m.1228/1) (Kender/Çetingil/Yazıcıoğlu, s.193). Somut olayda, akdi taşıyıcı olan davalı konşimentoda yer almamakta olup konşimentonun tarafları gönderen, taşıyıcı ve teslim alandır. Akdi taşıyıcının yer almadığı konşimentoda düzenlenen yetki şartının davalı bakımından geçerli olduğu kabul edilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesinin yetkili olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu uyuşmazlıkta konteynerin taşıyıcı tarafından temin edilerek gönderilene teslim edildiği sabittir. Her ne kadar davalı konteynerlerin kendisi tarafından değil fiili taşıyıcı tarafından teslim edildiğini, istinaf başvurusunda belirtmiş ise de akdi taşıyıcı olan davalının taşıma işini üstlenen fiili taşıyıcının, taşımadaki kusurlarından da akdi taşıyıcının sorumlu olması nedeniyle bu yöne ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve ek raporlarda dosya kapsamındaki belgelerin incelenmesinde, yükün -18 derecede taşınması gerekirken nakliyenin hiçbir aşamasında bu sıcaklığın elde edilemediği, sunulan belgelerden konteyner içi sıcaklığın 0 ile 12,5 derece arasında değişiklik gösterdiği, gemi ile taşıma sırasında da aynı sıcaklık dalgalanmasının bulunduğu, gerek deniz gerek kara yolu taşıması sırasında sıcaklığın sağlanmamasının konteynerin yük ve yola elverişli olmamasından kaynaklandığı belirlenmiştir. Taşımanın CY/CY klozu ile yapılması nedeniyle taşımanın limandan limana şekilde davalı tarafından üstlenildiği, kara yolu ile yapılan taşımanın davalı tarafından üstlenilmediği anlaşılmıştır. Ancak, bilirkişi raporlarında belirlendiği üzere, taşımanın başından itibaren konteynerin yüke elverişli olmaması nedeniyle gıda emtiasının saklanması gereken sabit sıcaklığın sağlanmaması nedeniyle, hasarın tam olarak hangi aşamada meydana geldiği belirlenememiştir. Yükün taşındığı konteynerin davalı tarafından temin edilmiş olması nedeniyle ve hasarın da yüke elverişsiz konteynerden kaynaklanması karşısında meydana gelen hasardan taşıyıcının sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Konşimentoda yer alan shiper’s load and count klozu yer almakla birlikte, hasarın istif hatasından değil, konteynerin yüke elverişli olmamasından, uygun sıcaklık derecesini sağlamamasından kaynaklandığı dikkate alındığında, bu kayıt taşıyanı sorumluluktan kurtarmayacaktır. Emtianın konteynerden tahliyesi sonrasında yasal süresi içerisinde TTK’nın 1185. maddesine göre tespit edilerek hasarın davalıya ihbar edilmesi nedeniyle hasar bildiriminin zamanında yapıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında hasara uğrayan gıda emtiasının ağırlığına göre tazminat miktarı belirlenmiş olup, TTK’nın 1178. maddesi gereğince taşıyıcının sorumlu olduğu navlun sözleşmesinde gönderilene atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri reddedilmiştir.Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde; İlk derece mahkemesince, talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki Türk Lirası karşılığı belirlenerek, bu miktar üzerinden vekalet ücreti takdir edilmiştir. Konusu para ile ölçülebilen davalarda HMK’nın 330. maddesi gereğince, taraflar lehine vekalet ücretine hükmedilmelidir. Her dava açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirileceğinden, ilk derece mahkemesince, dava dilekçesindeki dava değeri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakla, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Borcunu ifada temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusurlu olmadığını ispat etmedikçe, ifanın gecikmesinden dolayı alacaklının uğradığı zararları gidermekle yükümlü olduğu gibi temerrüt tarihinden itibaren, temerrüt faizi uygulamakla yükümlüdür. Hasarın 14.04.2016 tarihinde ihbar edildiği ve temerrütün oluştuğu ileri sürülmüş ise de belirtilen ihtarın TBK’nın 117/2. maddesindeki temerrüt ihtarı niteliğinde olmaması nedeniyle temerrüdün dava tarihinde oluştuğu kabul edilmiştir. Bu nedenle mahkemece davacı talebi gibi hüküm altına alınan alacağa faiz yürütülmesi gerekirken bu konuda bir karar verilmemesi yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının işlemiş faiz yönünden düzeltilmek üzere kaldırılması, Dairemizce davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine; davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının faiz yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A)Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 4.711,46 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davalı vekili tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakıymasına,B-Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden:HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının faiz yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın kısmen kabulü ile 30.819,50 USD’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte ve tahsil tarihindeki TCBM efektif satış kuru TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine; faizin başlangıcına ilişkin fazla istemin reddine,2-Alınması gereken 6.281,94 TL harçtan, peşin alınan 1.557,91 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.724,03 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan (1.591,41 TL ilk harç, 315,80 TL posta ücreti ve 6.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere) toplam 8.507,21 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Karar tarihi itibariyle AAÜT’ne göre hesaplanan 12.616,44 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avanslarının, karar kesinleştiğinde iadesine, 7- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama yargılama giderleri yönünden;a)Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 44,40 TL peşin istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,b)Davacı tarafından sarfedilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile 48,00 TL posta ve tebligat gideri olarak toplam 169,30 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,c)İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadağına,8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.07.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.