Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/217 E. 2022/1556 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/217
KARAR NO: 2022/1556
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2019
NUMARASI: 2018/664E. 2019/829 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, yurt dışından asansör ve yürüyen merdiven malzemeleri ithal ederek Türkiye’de bulunan asansör firmalarına satış yaptığını, bu kapsamda davalı tarafa da ürün satışı yapıldığını, ancak davalının cari hesap borcunu ödemediğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin adresinin Rize ilinde bulunduğunu, bu nedenle Rize icra müdürlüklerinin yetkili olduğunu, davacının müvekkilinin borçlu olduğunu iddia ettiği ayırt edici bir envanter sunmadığını, davacı ile davalı arasındaki ticari faaliyetin Türk lirası üzerinden yapıldığını, Euro üzerinden yapılmadığını, tüm faturaların Türk lirası üzerinden ödendiğini, davalıya borcun bulunmadığını, takibin haksız olduğunu savunarak, davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, fatura ve cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Davalı borçlu, İstanbul İcra Dairelerinin yetkisine itiraz ederek yetkili icra dairesinin Rize İcra Daireleri olduğunu ileri sürmüştür. Bilindiği üzere itirazın iptali davalarında davanın dinlenebilmesinin ön koşulu, yetkili icra dairelerinde usulüne uygun başlatılmış bir takibin bulunması zorunludur. Yetkili icra dairesinde usulüne uygun bir takip başlatılmamış ise itirazın iptali davası dinlenemez. Dava fatura alacağından kaynaklı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, bu alacağın tahsili için yetkili icra dairesi İİK’nun 50.maddesinin yollamasıyla HMK’nun 6.ve 10.maddeleri gereğince davalının veya davacının adreslerinin bulunduğu yer icra daireleridir. Somut olayda; davalı taraf süresi içinde sunduğu takibe itiraz dilekçesi ile davalının ikametgahı itibari ile Riza İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu ileri sürmüştür. Dosyanın incelenmesinden; davacının adresinin Tuzla/İstanbul davalının adresinin ise Rize olduğu, davalıya tebligatın bu adreste tamamlandığı görülmüştür. Bu durumda takipte yetkili icra daireleri davacının ve davalının adresi itibariyle İstanbul Anadolu ve Rize İcra Daireleridir.Dolayısıyla takibin başlatıldığı İstanbul İcra Dairesi yetkili değildir. Takip yetkili icra dairesinde başlatılmamış olduğundan … “gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının, davalıdan olan cari hesap alacağının tahsili için açılan davada, davalı tarafın yetki itirazında bulunarak dosyanın Rize mahkemelerine gönderilmesini talep ettiğini, ancak mahkemece, fatura alacağından kaynaklı davaların davacı veya davalı adreslerinde açılabileceği belirtilerek davanın yetkisiz mahkemede açılması sebebiyle esastan reddine karar verildiğini, oysa ki davalı tarafından da verilen cevap dilekçesinde davaya yetki itirazında bulunularak dosyanın Rize mahkemelerine gönderilmesi talep edilmesine rağmen davanın esastan reddine ilişkin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın kaldırılarak yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve yetkisizlik kararı verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul .. .İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 22.02.2018 tarihinde, 12.043,80 Euro ( harca esas değer 56.124,11 TL) asıl alacağın işleyecek %2,45 Euro faizi ile birlikte tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak 22.02.2018 tarihli cari hesap alacağı olarak gösterildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 28.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince 01.03.2018 tarihinde borca itiraz edildiği, esas ilişkin itiraz sebepleri yanında Rize icra müdürlüklerinin yetkili olduğunun da ileri sürüldüğü, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında asansör ve malzemelerinin satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından cari hesap alacağı bulunduğu iddiasıyla ilamsız icra takibi yapıldığı, borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz edilmesi üzerine eldeki itirazın iptali davasının açıldığı, davalı tarafından süresinde verilen cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunularak, davalının faaliyet merkezinin Rize ilinde bulunması sebebiyle yetkili icra dairelerinin ve mahkemenin Rize mahkemeleri ve icra daireleri olduğunun belirtildiği, davalının merkezinin Rize ilinde, davacının merkezinin ise İstanbul ili, Tuzla ilçesinde bulunduğu görülmektedir. Dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme, öncelikle tetkik merciinin yerine geçerek, icra dairesinin yetkisini incelemeli ve kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Kaldı ki itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir ve icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz üzerine yapılan inceleme sonucunda mahkeme, kendisinin de yetkili olup olmadığını belirlemiş olacaktır. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. İtirazın iptali davası için yetkili icra dairesinde başlatılmış geçerli bir icra takibinin bulunması, dava ön şartı niteliğindedir. Şayet icra takibi yetkili icra dairesinde yapılmamış ve icra dairesinin yetkisine usulüne uygun olarak itiraz edilmiş ise, itirazın iptali davasının bu davaya özgü ve özel dava şartı yokluğu (icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması) nedeniyle davanın usulden reddine karar verilir. İcra dairesinin yetkisi ise İİK’nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, İİK’nın 50/1. maddesinde, HMK’nın yetkiye dair hükümlerinin kıyas yoluyla tatbik olunacağı belirtilmiştir. Buna göre, HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, aynı Kanunun 10.maddesi hükmünde sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı, TBK’nın 89.maddesi hükmü uyarınca kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Bu bilgilere göre somut olayın incelenmesinde ; davanın, alım satım sözleşmesinden doğan alacağın tahsili istemiyle açılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davalı tarafın cevap dilekçesinde akdi ilişkiyi ikrar ettiği, bu nedenle taraflar arasında akdi ilişki bulunduğu konusunda uyuşmazlık olmadığından sözleşmeden kaynaklanan para alacağı bakımından davalı-borçlu şirketin merkezinin bulunduğu genel yetkili Rize icra daireleri yanında TBK’nın 89.madde hükmü uyarınca davacı-alacaklının yerleşim yerinin bulunduğu İstanbul Anadolu icra dairelerinin de yetkili olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak davacı tarafından yetkili olmayan İstanbul …İcra Müdürlüğü nezdinde icra takibi başlatıldığı ve davalı-borçlu tarafından bu icra dairesinin yetkisine de süresi içinde itiraz edildiği görülmektedir. Somut davada olduğu gibi, icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz edilmesi ve alacaklının itirazın iptali davası açmış olması halinde, öncelikle icra dairesinin yetkisinin incelenmesi gerekecektir. Yetkisiz icra dairesinde takip başlatılmışsa, itirazın iptali davasının usulüne uygun olarak açılmış olduğu kabul edilemez. Açılan davada mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsa dahi öncelikle icra dairesinin yetkisi incelenip karara bağlanmalıdır . Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, yetkisiz icra dairesinde takip başlatılmışsa itirazın iptali davası, usulüne uygun olarak açılmış bir dava olarak kabul edilemeyeceğinden eldeki itirazın iptali davasının, yetkili icra dairesinden gönderilmiş bir ödeme emri bulunmadığından, HMK’nın 114/2. anlamında bu davaya özgü ve özel dava şartı yokluğu (icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması) nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken ”davanın reddine” şeklinde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 114. maddesi dava şartlarının mahkemece resen gözetilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının resen düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve neticede davanın usulden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte kararın resen düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 33, 355 VE 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, dava hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1- HMK’nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine, 2- Hüküm tarihi itibariyle alınması gereken 80,70 TL harcın, peşin olarak alınan 676,67 TL’den mahsubu ile artan 595,97 TL harcın, talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 6-Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların, yatıran tarafa iadesine, 7- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden:a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılmış olan 44,40 TL istinaf karar harcının, talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,b-Kararın niteliğine göre, kanun yolu giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,8-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.