Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/216 E. 2023/35 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/216
KARAR NO: 2023/35
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2019
NUMARASI: 2016/546 E. 2019/96 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat
Taraflar arasındaki çek istirdadı davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 31.03.2014 tarihinde müvekkilinin iş yerinde kimliği belirsiz kişilerce gerçekleştirilen hırsızlık sonucunda, müvekkiline ait büyük bir kasa kapısının kesici aletlerle açılarak yaklaşık olarak 750.000,00TL tutarlı 30’a yakın sayıda çekin çalınmış olduğunu, söz konusu hırsızlık sebebiyle olay sonrasında şikayette bulunulduğunu, davalının elinde bulunan … Bankasına ait, 30.09.2014 keşide tarihli ve … tarafından keşide edilen 7.000,00 TL bedelli, … Bankası Mercan Şubesi’ne ait, 05.10.201 keşide tarihli, … Dış. Tic. Ltd. Şti.tarafından keşide edilen 3.000,00 TL bedelli ve … banka Diyarbakır Şubesi’ne ait, 30.09.2014 keşide tarihli …- … Otomotiv tarafından keşide edilen 8.000,00 TL bedelli 3 adet çekin de çalınan çekler arasında olduğunu, davalı şirketin dava konusu üç adet çeki, bankaya ibraz eden … AŞ’den temlik aldığını, çalınan tüm çeklerle birlikte dava konusu çeklerin iptali için İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1390 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece dava konusu çekler hakkında 03.04.2014 tarihinde ödeme yasağı kararı verildiğini, ilanlar sonrasında davalı tarafından bu üç çekin ibraz edildiğini, diğer dört adet çekin ise dosyaya ibraz edilmediğini, sonrasında ise bu çeklerin davalı şirkete temlik edildiğini, böylece söz konusu çeklerin davalı şirkete temlik eden şirket nezdinde olduğunun öğrenildiğini, bugüne kadar çeki elinde bulunduran birçok üçüncü şahsın icra takibi yapmak sureti ile meşru hamil olan müvekkili şirketin iş yerinde haciz yapmak istediğini ve haciz baskısı altında müvekkili şirketin alacaklı olduğu çek bedellerini ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin çekin gerçek ve meşru hamili olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu çekleri elde edişinin ticari defter ve kayıtlarda tespit edilebilir olduğunu, davalı şirketin temlik aldığı … AŞ tarafından dava konusu yedi adet çek incelendiğinde bir kısım çeklerde müvekkili şirketin kaşesinin olmadığını, bir kısım çeklerde ise müvekkili şirketin kaşesinin bulunduğunun görüldüğünü, dava konusu çeklerin temlik eden … AŞ’ye … İnşaat-… cirosu ile geçtiğini, bunlardan bir kısmında müvekkili şirketin kaşe ve imzası varken diğer çeklerde müvekkili şirket cirosunun olmamasının esasında ciro silsilesinde kopukluk olduğunu ortaya koymakta olduğunu, nitekim müvekkili şirket tarafından bir kısım çekler ertesi gün bankaya ibraz edilmek için ciro edilmiş vaziyette iken bir kısmı da ciro edilmemişken şirket kasasından çalındığını, müvekkili şirketten çekler çalındıktan sonra bu çeklerin arkası … San. Ve Tic. Ltd. Şti., … San. Tic. Ltd. Şti.ve … İnşaat- … tarafından ciro edilmiş olduğunu, temlik eden … AŞ tarafından basit bir inceleme ile birlikte ibraz edilen dava konusu yedi çek yönünden ciro kopukluğu ve çalıntı olduğunun tespit edilmesi ve çekin alınmaması gerektiğini, buna rağmen çekleri alan … AŞ ve dolayısıyla davalı temlik alan davalı şirketin bu çeklerle ilgili iyi niyet iddiası ile talepte bulunma imkanının olmadığını, bilindiği üzere bilhassa faktoring şirketleri tarafından herhangi bir çeke ilişkin istihbarat yapılmadan ve ilgili bankaya sorulup çek hakkında bilgi alınmadan teslim alınmamakta olduğunu, genel uygulamanın bu yönde olduğunu, bu nedenle bilhassa faktoring firmalarının özellikte temlik eden … AŞ’nin ve dolayısıyla temlik alan davalı şirketin çek hakkında istihbarat yapmadıkları ve bu çekin çalıntı olduğunu bilmediklerinin düşünülemeyeceğini, aksi düşüncenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, şu halde temlik eden … AŞ’nin ve dolayısıyla temlik alan davalı şirketin ağır kusurlu olduğunu, temlik alan davalı şirketin dava konusu çeklerin çalıntı olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına ve piyasa gerçeklerine aykırı olduğunu ileri sürerek, … Bankasına ait, 30.09.2014 keşide tarihli ve … tarafından keşide edilen 7.000,00 TL bedelli, … Bankası Mercan Şubesi’ne ait, 05.10.201 keşide tarihli, … Dış. Tic. Ltd. Şti.tarafından keşide edilen 3.000,00 TL bedelli ve … Diyarbakır Şubesi’ne ait, 30.09.2014 keşide tarihli, …- … Otomotiv tarafından keşide edilen 8.000,00 TL bedelli 3 adet çekin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya konu alacakların, dava dışı … AŞ tarafından alacak temlik sözleşmesi uyarına müvekkiline devir ve temlik edildiğini, müvekkili şirketin bir varlık yönetim şirketi olduğunu, temlik eden … AŞ’nin BDDK ve Hazine Müsteşarlığı denetiminde ve Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş Ve Faaliyet esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre faaliyet gösteren, mal ve hizmet satışlarından doğmuş veya doğacak alacakları temellük ederek tahsilini üstlendiğini, bu alacaklara karşılık ödemelerde bulunarak finansman sağlayan bir faktoring şirketi olduğunu, … AŞ’nin bahse konu çekleri yasal düzenlemelere uygun şekilde iktisap etmiş olduğunu, meşru hamil iken müvekkili şirkete devir ve temlik ettiğini, hiçbir suretle kabul anlamına gelmemekle birlikte çalındığı iddia olunan davaya konu çeklerin, temlik eden … AŞ’nin imzalanan faktoring sözleşmesi gereği yasal düzenlemeler çerçevesinde mal veya hizmet satışından doğmuş, fatura ile tevsik edilmiş bir alacağından temlik edildiğini, temlik işlemine istinaden temlik eden şirkete verilen çeklerin dayanağı faturanın, ticari ilişkinin varlığını teyit etmekte olduğunu, temlik eden … AŞ’nin iyinetli hamil olduğunu, faktoring hükümleri çerçevesinde fatura ile tevsik edilmiş alacağın temlik alınmış olduğunu, temlik eden şirketin hizmetin verildiğine ilişkin belge ve hizmeti tevsik etme ve ilişkilendirme yükümlülüğünün bulunduğunu ve bu yükümlülüğün de yerine getirildiğini, hamiline yazılı çekte ciro silsilesinin görünüşte düzgün olmasının yeterli olduğunu, temlik eden faktoring şirketine başkaca bir sorumluluk yüklemesinin beklenemediğini, davacı yanın hırsızlık iddialarını ispat dahi edemediğini, ciro silsilesinin görünüşte düzgün olmasının yeterli olduğunu, çekteki imzanın sahte olması ihtimalinde dahi temlik eden faktoring şirketi söz konusu çekleri yasal düzenlemelere uygun şekilde elinde bulundurduğu için meşru hamil olduğunu, ayrıca temlik alınan alacağın dayanağı alışverişin gerçek bir alışveriş olup olmadığının ispat yükümlülüğünün ne müvekkili şirkette ne de temlik eden faktoring şirketinde olduğunu, buna rağmen bu belgelerin temlik eden … AŞ’ye müzekkere yazılarak istenebileceğini, davacının ispat yükünü yerine getiremediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Her ne kadar genel kural olarak faktoring şirketine yapılan ciro alacağın temliki hükümlerine tabi olmakla şahsi defiler faktoring şirketine karşı ileri sürülebilirse de bu durum ancak lehtar veya ciranta açısından kendinden sonraki cirantaya karşı sahip olduğu defiler için uygulama alanı bulmakta olup somut olayda böyle bir durum söz konusu olmadığından şahsi defiler davalıya temlik eden faktoring şirketine karşı ileri sürülemeyecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 710/3 c. 2 hükmüne göre; ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir silsile bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de; cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir. Bu hükmün ratio legis’i uyarınca ödeyen kişinin (senet borçlusu), senedi devralan kimselerin de ciro silsilesinde şeklen mevcut gözüken ciroların (imzaların) geçerliliğini (sıhhatini) araştırma yükümlülüğü mevcut değildir. Bu nedenle, ciro silsilesinde şeklen mevcut gözüken imzalardan birinin temsil yetkisinin bulunmaması sahte imzanın söz konusu olması gibi bir nedenle geçersiz olması, ciro silsilesinde bir kopukluk olarak değerlendirilmez. Zira ciro silsilesinin, vadeden önce ödeme hali için TTK. m. 710/2 hükmünde öngörülen istisnai hal hariç olmak üzere, senedi ödeyecek olan kimse için dahi ancak ve sadece şeklen (imzaların teselsül edip etmediği yönünden) incelenmesi yasal bir yükümlülük olarak öngörülmüştür ve şeklen ciro silsilesi düzgündür. Yine TTK 687 maddesine paralel olarak düzenlenen 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/3 maddesi; “Bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hâlinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğerki, faktoring şirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” şeklindedir ve davacı yan davalının iktisapta kötüniyetli olduğunu ve zararına hareket ettiğini kanıtlayamamıştır. Tartışılması gereken bir diğer husus davalıya temlik eden faktoring şirketinin dava konusu çeki faktoring mevzuatına uygun olarak faturaya dayalı ciro yoluyla devralıp almadığı hususudur ki dava konusu çekler faktoring şirketince aralarında factoring sözleşmesi bulunan dava dışı Ramazan Yarar’dan faturaya dayalı olarak alınmış olup davalı taraf bu hali ile meşru hamil olarak görünmektedir. Davacı tarafça mahkememiz ara kararı gereğince ticari defterlerin ibraz edilmemesi nedeni ile çekin davacı ticari defterlerde kayıtlı olup olmadığı, bir sonraki ciranta ile aralarındaki ticari ilişkinin boyutları denetlenememiştir. Ayrıca celp edilen soruşturma dosyası kapsamında daimi arama kararının verildiği, şüpheli yahut şüphelilerin tespit edilemediği anlaşılmakla neticesinin beklenmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla davacı tarafından, çekin çalıntı olduğu ve bu hususunda davalı tarafından bilindiği, buna rağmen bile bile çekin devralınarak tahsil için bankaya ibraz edildiği, kötü niyetin bulunduğu hususları geçerli delillerle ispat edilememiştir. … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın çelişkili olduğunu, gerekçeli kararda TTK m.710/3 hükmü dayanak olarak gösterilerek bu hükmün senedi devralan kişiye de uygulanacağının belirtiliğini, ancak bu gerekçenin dava konusu hukuki uyuşmazlıkla çelişmekte olduğunu ve beyanlarını doğrular nitelikte olduğunu, çünkü somut olayda ciro silsilesinin kopuk olduğunun aleni bir şekilde ortada olduğunu, zira davalı şirketin temlik aldığı … AŞ tarafından aynı kişiden alınan çekler incelendiğinde bir kısım çeklerde müvekkili şirketin kaşesinin olmadığının görüldüğünü, iptali talep edilen yedi adet çekin de temlik eden … AŞ’ye … İnşaat-… cirosu ile geçtiğini, … AŞ’ye verilen ve aynı kişilerden ciro yoluyla geçtiği görülen çeklerin bir kısmında müvekkili şirketin kaşe ve imzası varken bir kısmında müvekkili şirketin cirosunun olmamasının ciro silsilesinde kopukluk olduğunu ortaya koyduğunu, çeklerle ilgili tüm bilgilere ulaşma imkanı olan faktoring şirketinin çeklerin çalınmış olduğu ile ilgili beyan ve kayıtlara ulaşamamasının mümkün olmadığını, dolayısıyla gerekçeli karara dayanak oluşturan TTK m.710/3 hükmü doğrultusunda çeki devralanın bu silsileyi inceleme yükümlülüğü bulunduğunu, fakat somut olayda bu incelemenin ihlal edildiğini, mahkemece bir taraftan hükme dayanak oluşturulan TTK m.710/3 ile silsilenin incelenme zarureti belirtilirken diğer taraftan huzurdaki davanın reddinin anlaşılamadığını, burada imzaların sahih olup olmadığı ile ilgili bir inceleme değil, ciro silsilesinin incelenmesinin söz konusu olduğunu, çeki devralan kişinin böyle bir inceleme yükümlülüğü bulunduğunu, çeklerle ilgili ödeme yasağı kararı da verilmesine rağmen bunlar görmezden gelinerek çeklerin kabul edilmesinin kastın veya en azından ağır kusurun teyidi anlamına geldiğini, iddialarının söz konusu çeklerdeki silsilenin kopuk olduğuna ve bu kopukluğun birlikte verilen tüm çekler üzerinden anlaşılmasına ve faktoring şirketinin ödeme yasağı kararı da dahil olmak üzere tüm bilgilere ulaşma ve inceleme imkanlarına rağmen bu çekleri kabul etmesine ilişkin olduğunu, ticari defterlerin ibraz edilememesi sebebiyle rapor temin edilemediği belirtilmiş ise de bunun doğru olmadığını, ticari defterlerin yerinin bildirildiğini, nitekim dosyada mübrez olan 05.11.2018 tarihli dilekçe ile ticari defterlerin incelenmesi için T.C Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nda bulunduğunun beyan edildiğini, bu hususla ilgili olarak dosyaya resmi yazı fotokopisi sunulduğunu, bilirkişiye kurumda inceleme yapmak üzere yetki verilmesi gerekirken sanki müvekkili şirketin ticari defterlerini sunmamış gibi gerekçe yazılmasının doğru olmadığını, bilirkişi incelemesi yapılmamış olması nedeniyle eksik inceleme ile karar verildiğini, dava konusu çeklerin çalınma zamanı, ödeme yasağı kararı ve derhal bankaya işlenmesi, çeklerin vadesi ve aradan geçen zaman, çeklerin miktarı, aynı kişi tarafından verilen çeklerde ciro silsilesinde farklılıklar bulunması ve fakat tüm çekleri aynı kişinin faktoring şirketine vermesi, faktoring şirketinin çekleri en küçük detayına kadar inceleme ve kontrol etme imkanına ve bu hususta her türlü enstrüman ve olanağa sahip olduğu gerçeği karşısında davalı tarafın işbu çeklerin çalıntı olduğu bilmemesinin hayatın olağan akışına ve gerçeklere aykırı olduğunu, davalı tarafın kasıtlı veya en azından ağır kusurlu olduğunu, temlik eden … AŞ ve davalı temlik alan şirket çeklerin çalıntı olduğunu bilebilecek durumda olmasına rağmen ağır kusurlu olarak bu çekleri aldığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 792. maddesi gereğince çek istirdatı talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davaya konu üç adet çekin rızası hilafına elinden çıktığını, davalının kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğunu, çeklerin çalındığını bilerek iktisap ettiğini iddia ederek, dava konusu çeklerin istirdadına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu çeklerin incelenmesinde; … Bankasına ait, 30.09.2014 keşide tarihli ve 7.000,00 TL bedelli çekin … tarafından keşide edildiği, lehtarın … olduğu, çekin sırasıyla …Ltd. Şti, … AŞ, … Ltd. Şti., … Ltd.Şti., … -… ‘a ciro edildiği, imza ve kaşelerin bulunduğu, bundan sonra son olarak …AŞ’ye ciro edilen çekin bu ciranta tarafından bankaya ibraz edildiği, … Bankasına ait, 05.10.2014 keşide tarihli ve 3.000,00 TL bedelli çekin … … Ltd. Şti. tarafından keşide edildiği, lehdarın … Ltd. Şti.olduğu, sırasıyla …, … Tic., …AŞ, … Ltd. Şti., … İnşaat-…’a ciro edildiği, imza ve kaşelerin bulunduğu, bundan sonra son olarak …AŞ’ye ciro edilen çekin bu ciranta tarafından bankaya ibraz edildiği, … bank’a ait, 30.09.2014 keşide tarihli ve 8.000,00 TL bedelli çekin …-…Otomotiv tarafından hamiline keşide edildiği, sırasıyla … AŞ, … Otomotiv … AŞ, … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … İnşaat-…’a ciro edildiği, imza ve kaşelerin bulunduğu, bundan sonra son olarak …AŞ’ye ciro edilen çekin bu ciranta tarafından bankaya ibraz edildiği görülmektedir. 31.12.2015 tarihli temlikname ile dava konusu hakkın … AŞ’tarafından … AŞ’ye temlik edildiği, yargılama sırasında ise davalı … AŞ’nin … Yönetim AŞ ile birleştiği, daha sonra da … AŞ ile birleştiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 792. maddesi; “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmünü haiz olup anılan kanunî hüküm bağlamında iyi niyetli hamilin hak sahibi olmayan kimselerden elde ettiği kazanımlar korunmaktadır. Bu kapsamda bir kimsenin muntazam bir ciro zinciriyle çeki iktisabı, kendisine ancak şeklî anlamda meşru hamil sıfatını kazandıracak olup maddi hukuk anlamında hak sahipliğinin mevcudiyeti için devralanın çeki iktisabında kötü niyetinin yahut ağır kusurunun bulunmaması gerekmektedir. Aksi takdirde TTK’nın 792. maddesi uyarınca açılacak istirdat davası sonucu çeki iadeye mecbur kalır. Bu davada, davacının çekin rızası hilafına elinden çıktığını ve çeki elinde bulunduran şahsın kötü niyetli veya iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir. Aynı Kanunun 790.maddesinde ise “Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve bir birine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir beyaz ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır” düzenlemesi bulunmaktadır. TTK’nın 792. maddesinde belirtilen kötü niyetten maksat, senedin önceki hamilin elinden rızası hilafına çıktığını bilmek veya bilebilecek durumda bulunmaktır. Ağır kusur ise senedin iktisabında olağan özenin gösterilmemesini ifade eder. Yine, TTK’nın 792. maddesindeki “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa…” ibaresi, çekin önceki hamilin elinden rızası hilafına çıkmış olmasını, yani çalınmasını, tehdit ya da hile ile alınmasını, kaybedilmesini veya rıza ile fakat devri sakatlayan hukuki olgularla elden çıkmasını ifade etmektedir. Ancak çeki çalan veya hile ile hamilinden alan ya da bulan kişinin senedi ciro ile devretmesi hâlinde, bunu bilmeyen ve bilebilecek durumda da olmayan, başka bir deyişle kötü niyetli ve ağır kusurlu bulunmayan yeni hâmil korunur. Bu tür davalarda, yukarıda da belirtildiği gibi çekin önceki hâmilin elinden rızası hilafına çıkarak yeni hâmil tarafından kötü niyet veya ağır kusur ile iktisap edildiği iddiasını ispat külfeti davacıya ait olup anılan olgular tanık dâhil her türlü delile kanıtlanabilir (Yargıtay HGK’nın 06/04/2021, E. 2017/11-159, K. 2021/417 tarih ve sayılı kararı). Bu bilgilere göre davacı, dava konusu edilen çeklerin hamili iken rızası dışında elinden çıktığını ve hemen ardından da, davalının çeki iktisabında kötüniyetli veya ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Dosya kapsamının incelenmesinde; davacı tarafça dava konusu çeklerin de içinde bulunduğu bir çok çekin iş yerinde meydana gelen hırsızlık neticesinde çalındığı belirtilerek suç duyurusunda bulunulduğu, suç duyurusunda bulunanın ise davacı şirket olmadığı, davacının satış pazarlama müdürünün karakola giderek şikayetçi olduğu, Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/559 soruşturma sayılı dosyasında şüphelilerin tespit edilemediği, 12.01.2016 tarihinde daimi arama kararı verildiği, davacı şirket tarafından İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1390 Esas, sayılı dosyası ile diğer başka çeklerle birlikte eldeki dava konusu olan üç adet çekin iptali davası açıldığı, ödemeden men yasağı kararı verildiği, dava konusu çeklerin bankaya ibraz edilmiş olması nedeniyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu açıklamalara göre somut olayın incelenmesinde; Öncelikle, davacının çeklerin hamili iken rızası dışında elinden çıktığının ispatı gerekmektedir. Ancak mahkemece bu hususta yeterli inceleme yapılmadığı görülmektedir. Bu konuda savcılık dosyasının bir bütün halinde değerlendirilerek gerekirse davacının ticari defterlerinde inceleme yapılıp davacının dava konusu çeklerin çalınma olayı tarihinde hamili olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu durumun tespitinin ardından ise davalının çeki iktisabında kötüniyetli yahut ağır kusurlu olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Davalı, dava konusu çekleri ciro yoluyla devralan …AŞ’den dava konusu hakkı temlik almıştır. Esasında son ciro sahibi, davalının alacağı temlik aldığı bu faktoring şirketidir. Dava dışı …AŞ tarafından, dosyaya çekler, faturalar ve faktoring sözleşmesi sunulmuştur. Dava dışı faktoring şirketinin çekleri önceki hamil …’dan aldığı görülmektedir. Davalının çeklerin konusu alacağı temlik aldığı dava dışı … AŞ tarafından gerçekleştirilen faktoring işleminin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/2.maddesi, faktoring şirketinin, BDDK tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde, kambiyo senetlerine dayalı olsa bile bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamayacaklarını ve tahsilini üstlenemeyeceklerini öngörmektedir. Keza yine faktoring işlem tarihi ile anılan Kanun’un Geçici 1.maddesi uyarınca yürürlükte bulunan ve somut olayda da uygulanması gereken 10.10.2006 tarih ve 26315 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan Yönetmeliğin 22.maddesinde de benzer hükme yer verildiği görülmekte olup uyuşmazlığın çözümünde mezkur mevzuat hükümleri yanında Kanun uyarınca konuyla ilgili usul ve esasları belirlemekle yükümlendirilen BDDK’nın bu husustaki genelgelerinin ve bu arada 08.07.2010 tarihli genelgesinin de dikkate alınması gerekmektedir. Tüm bu mevzuat hükümlerinde öngörüldüğü üzere, faktoring şirketleri ancak sahih ve fatura ile tevsik olunan mal veya hizmet satışına dayalı alacakları devralabilirler. Diğer bir deyişle, anılan hükümler gereğince faktoring işlemi bakımından mal veya hizmet satışının sadece fatura ile tevsik olunması yeterli olmayıp faktoring şirketince faturaya konu mal veya hizmet satışının fiktif nitelikte olup olmadığı, işlem taraflarının ve faturanın güvenilirliği, ilgililerin mali durumları konularında araştırma ve istihbarat çalışması yapılması gerektiği, ayrıca temlik alınan alacağı temsil eden kambiyo senedinin fatura tutarı ile uyumlu olup olmadığına bakılarak açık uyumsuzluk halinde işlem yapılmaktan kaçınılması, senedi düzenleyen ve sair ilgililer açısından da borcun varlığı bakımından teyit işlemleri yapıldıktan sonra ve ancak tüm bu araştırma ve soruşturma sonucunda olumlu bir sonuca varılması halinde faktoring işlemi yapılmasının öngörüldüğü açıktır. Nitekim 6361 sayılı Kanun’a dayalı olarak 01.01.2015 tarihinde yürürlüğe giren Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 5.,6.ve 7.maddelerinde de yukarıda belirtilen hususlar hakkında hükümler sevk edildiği, söz konusu hükümlerin yürürlükten kalkan bir önceki Yönetmeliğe dayalı olarak çıkarılmış olan ve faktoring şirketlerinin uymakla yükümlü oldukları hususlara ilişkin 08.07.2010 tarihli Genelgede belirtilen usul-esaslar çerçevesinde bir inceleme-araştırma yapılmaksızın faktoring işlemi yapılması halinde, mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle hasıl olacak sonuçlar bakımından ağır kusurlu kabul edilmeleri gerektiği izahtan varestedir. Bu açıklamalara göre somut olayda mahkemece yapılan inceleme hüküm vermeye elverişli ve yeterli olmayıp davalının temlik aldığı dava dışı faktoring şirketinin yukarıdaki usul ve esaslara uygun bir faktoring işlemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği, buna dayalı olarak çekin iktisabında ağır kusurlu sayılıp sayılmayacağı hususları üzerinde yeterince durulmadan, bu yönde sunulan deliller, dava dışı faktoring şirketince sunulan belgeler incelenmeden, önceki hamil ile arasındaki ilişki ortaya konulmadan somut olaya uygun düşmeyen gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, işin esası incelenmeksizin, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 19.01.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca göre karar kesindir.