Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2095
KARAR NO: 2023/1895
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2020
NUMARASI: 2019/227 E. – 2020/566 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisap Nedeniyle)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … Ltd.Şti.arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin keşide ettiği … Bankası Merter Şubesine ait, … numaralı, 07.11.2018 vade tarihli ve 200.000 USD bedelli çeki bu kapsamda dava dışı firmaya verdiğini, ancak bu firmanın mal teslimi yapamaması üzerine yapılan görüşmede çekin kendilerine iade edileceğinin kararlaştırıldığını, aradaki güvene dayalı olarak çekin iadesinin beklendiğini, vade günü çekin iadesi beklenirken dava dışı firma yetkilisince çek iade edilmek üzere müvekkiline geldiği sırada dava dışı firma yetkilisinin sadece çekin karşılığının olup olmadığını öğrenmek için uğradığı davalı bankanın Merter şubesinde söz konusu çeke el konulduğunu, bunun yetkili tarafından bildirilmesi üzerine müvekkilince bankaya gidilerek çekin ödenmemesinin yazılı olarak talep edildiğini, ancak bu talebin kabul edilmediğini, yine dava dışı lehdar firma yetkilisinin de benzer yöndeki yani müvekkili firmaya borcu olmadığı, çeki takasa veya tahsile koymadığı sadece karşılığını sormak istediğini yazılı olarak beyan etmesine rağmen davalı banka tarafından haksız ve yetkileri aşılarak çek bedelinin tahsil edildiğini ve başka firmanın borcuna mahsup edildiğini, TTK’nın 732.maddesi uyarınca davalının dava dışı firmanın lehtar olduğu bu çeki tahsil ederek müvekkili aleyhine sebepsiz şekilde zenginleştiğini, zira müvekkilinin dava dışı firmaya borcu olmadığının açıkça ortada olduğunu, çekin davalı bankaya teminat için veya rehin cirosu ile dahi verilmediğini, hukuka aykırı şekilde çeke el konulduğunu ileri sürerek, el konulan çekin iadesine veya bunun mümkün olmaması halinde müvekkilinin hesabından çekilen paranın davacıya iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; dava dışı …’ın 07.11.2018 tarihinde müvekkili bankanın Merter Şubesine geldiğini, hamili bulunduğu 1 adet çek bedelinin kendisine ödenmesini talep ettiğini, ibraz edilen 200.000,00 USD’lık çekin keşidecisinin davacı, yetkili hamilinin … olduğunu, anılan çekin yasal unsurlarının bulunması ve ciro silsilesinde bir eksikliğin bulunmaması üzerine hamiline ödendiğini, çekin yetkili hamilinin davacıya beyan ettiği bilgilerin tümüyle gerçek dışı olduğunu, dava konusu çek hakkında alınmış bir ödeme yasağı veya tedbir kararı bulunmadığını, ibraz edilen çek hakkında bir ödeme yasağı veya tedbir kararı bulunmadığı gibi zorunlu unsurları mevcut olan bir çekin yasal ibraz süresi içinde 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3/7 maddesi uyarınca ödeme yükümlülüğü bulunduğunu, davacının çekin ödendiği gün müvekkil bankaya gelip gerek yetkili hamile ve gerekse de bankaya bir borcu bulunmadığını belirtip çekin iade edilmesini talep ettiğini ve bu durumun çekten cayma hükmünde olduğunu, TTK’nın 799 m. uyarınca ibraz süresi içinde çekten cayılamayacağını, ancak ibraz süresi geçtikten sonra bir hüküm ifade edebileceğini, müvekkili bankanın soyutluk ilkesi uyarınca ibraz edilen çekin hangi ticari ilişkiden kaynaklandığını ve taraflar arasında cari hesap ilişkisi olup olmadığını araştırma sorumluluğunun bulunmadığını, çek bedeli hamili …’ın hesabına ödendiğini, bu ödenen tutarın bir kısmı anılan şahsın hesabına tanımlı takip blokesi nedeniyle kefili olduğu … firmasının kredi borcuna mahsup edildiğini, anılan bu işlemin GKS’den doğan rehin/takas/mahsup hakkına dayandığını, müvekkil bankanın kredi borcu için 714.401,02 TL, vekalet ücreti için 41.896,50 TL ve tahsil harcı için 15.923,51 TL olmak üzere toplam 772.221,03 TL mahsup ettiğini, akabinde … firması aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının borcunun haricen tahsil edilerek kapatıldığını, bu işlemden sonra …’ın hesabında 287.512,21 TL para kaldığını, bu paranın da haciz alacaklısı İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına 29.01.2019 tarihinde ödendiğini, davacının mal varlığından eksilen paranın …’ın hesabına geçtiğini, müvekkili banka uhdesine geçen bir paranın olmadığını, pasifinde azalma nedeniyle sebepsiz zenginleşenin … olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İş bu dava davacıya ait çekin davalı banka tarafından haksız bir şekilde tahsil edilip edilmediği, bu kapsamda davalı tarafın davacı aleyhine sebepsiz zenginleşip zenginleşmediğine ilişkindir. Somut olayda davacı taraf, çekin karşılığının olup olmadığını öğrenmek için vade günü davalı bankaya gidildiğini, muhatap bankanın alacağının bulunduğundan bahisle yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle çekini gasp edip sebepsiz zenginleştiğini, kendisinin bankaya bir borcu olmamasına rağmen, lehtar cirantanın (…) muhatap bankaya olan borcuna mahsup edilmek suretiyle çek bedelinin haksız olarak hesabından alındığını, bu sebeple rızası dışında ve hukuka aykırı olarak el konulan çekin iadesine ya da çekilen paranın iadesine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı taraf ise, … isimli şahısın 07.11.2018 tarihinde bankalarının Merter Şubesine geldiğini ve hamili olduğu dava konusu 200.000,00 USD’lık, keşidecisi davacı olan 1 adet çek bedelinin kendisine ödenmesini talep ettiğini, anılan çekin yasal unsurlarının bulunması ve ciro silsilesinde bir eksikliğin bulunmaması üzerine çek bedelinin hamili …’ın hesabına ödendiğini, bu ödenen tutarın bir kısmı anılan şahsın hesabına tanımlı takip blokesi nedeniyle, kefili olduğu … firmasının kredi borcuna mahsup edildiğini, anılan bu işlemin … Rehin/Takas/Mahsup hakkına dayandığını, kendi banka kredi borcu için 714.401,02 TL, vekalet ücreti için 41.896,50 TL ve tahsil harcı için 15.923,51 TL olmak üzere toplam 772.221,03 TL mahsup ettiğini, akabinde … firması aleyhine İstanbul ….İcra Md. … E. sayılı dosyası borcu haricen tahsil edilerek kapatıldığını, bu işlemden sonra …’ın hesabında 287.512,21 TL para kaldığını, bu parada haciz alacaklısı İstanbul … İcra Md. … E. sayılı dosyasına 29.01.2019 tarihinde ödendiğini, davacının mal varlığından eksilen paranın …’ın hesabına geçtiğini, dolayısıyla bankalarının uhdesine geçen bir paranın olmadığını, pasifinde azalma nedeniyle sebepsiz zenginleşenin … olduğunu bu sebeple davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü adına dosya Bankacılık alanında uzman bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmış ve rapor dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınmıştır.Davalı bankadan gelen cevabi yazı uyarınca; dava konusu edilen çekin keşidecisinin davacı … ..A.Ş, lehtar cirantanın …. Ltd. Şti. olduğu, 07.11.2018 keşide tarihli ve 200.000 USD bedelli olduğu, …. Ltd. Şti. ’nin temsilcisi/yetkilisi … tarafından 07.11.2018 tarihinde davalı muhatap bankaya ibraz edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. TTK 780 m. hükmü uyarınca çekte bulunması gereken zorunlu unsurların mevcut olduğu, ciro silsilesinde bir kopukluğun bulunmadığı, düzgün bir ciro silsilesinin takip ettiği görülmektedir.Yukarıda da bahsedildiği üzere dava konusu çek davalı muhatap bankaya 07.11.2018 tarihinde, ibraz müddeti içinde ibraz edildiği ve tahsil cirosuyla davalı/muhatap bankaya cirolanmış olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nun 789 maddesinin (4.) fıkrası uyarınca muhatap lehindeki ciro yalnız makbuz hükmünde olacağından, davacı tarafın çekte bulunan muhatap davalı bankanın cirosunun temlik cirosu olduğunun ilişkin beyanını kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla davalı bankanın çekteki cirosunun makbuz hükmünde olduğu kabul edilmiştir. Somut olayda, muhatap davalı bankaca bir üstte belirtilen hususlar tetkik edilip ödemeyi kısıtlayan bir durumun ortaya çıkmaması sonucunda ve dava konusu çekin bedeli davacı/keşideci firma hesabında mevcut olduğu için yetkili hamil …’ın USD cinsi hesabına 07.11.2018 tarihinde alacak kaydedildiği ve davacı şirket yetkilisinin ise aynı gün davalı muhatap bankaya bizzat gelip, gerek çek lehtarı … firmasına cari hesaptan dolayı ve gerekse de davalı bankaya herhangi bir kredi borcu olmadığını ileri sürüp çekin kendilerine iade edilmesi girişiminde bulunmuştur. Ancak TTK’nun 799/1 m. uyarınca, “Çekten cayma, ancak ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade eder.” yasa hükmünden hareketle, davalı bankanın yasal ibraz süresi içinde çekin ödenmesini keyfi olarak durdurup, çeki davacıya iade etmesi mümkün değildir. Bu açıklamalar ışığında; dava konusu çek davalı/muhatap bankaya ibraz edildiğinde, muhatap banka öncelikle çekin ibraz süresi içinde ibraz edilip edilmediğini, çekte yasal olarak bulunması gereken zorunlu unsurların bulunulup bulunmadığını, keşideci imzasının keşideciye ait olup olmadığını, ciro silsilesi içinde devredip devredilmediğini, çek üzerinde çıplak gözle fark edilebilecek nitelikte bir tahrifat olup olmadığını, bir ödeme yasağı ve/veya tedbir kararı bulunup bulunmadığını kontrol etmekle yükümlüdür. Davalı banka bu kontrolleri yaptıktan sonra çek bedelini hamilin hesabına ödemiştir. Davalı bankanın çekin ibrazında, ödenmesinde ve ödeme sonucunda yapmış olduğu mahsup işlemlerinde başta çek mevzuatına ve bankacılık teamüllerine bir aykırılık bulunmamaktadır. Belirtilen nedenlerle çekin ibrazında ve ödenmesinde davalı bankaya atfedilebilecek herhangi bir kusur tespit edilememiştir. Davalı bankanın malvarlığında, davacı alayhine bir zenginleşmede gerçekleşmemiş olup, tüm bu sebepler gözönüde bulundurularak davacı tarafın davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı … Ltd. Şti.’nin geçmişe dayanan ticari ilişki sebebiyle ticari ürünler karşılığı … Bankası A.Ş. Merter Şubesi’ne ait … numaralı 07.11.2018 vade tarihli 200.000 $ bedelli çek verildiğini, mal alamadığı için dava dışı bu firma ile çekin iadesi ve yapılandırma konusunda anlaşma sağlandığını, dava dışı şirket yetkilisinin müvekkili şirkete gelirken elini güçlü tutmak ve çekin karşılığı olup olmadığını sormak için yol üzerindeki davalı bankanın Merter Şubesi’ne uğradığını, banka görevlisine çekin karşılığının olup olmadığını öğrenmek istediğini belirttiğini, görevlinin bunun için çeki cirolaması gerektiğini …’a söylediğini, yetkilinin çekin karşılığını sorgulamak için çeki cirolayarak görevliye teslim ettiğini, adı geçen yetkilinin çekin tahsil edilmesi yönünde tasarrufu bulunmadığı gibi cirolama işleminin de bankadaki görevlinin istemi üzerine gerçekleştiğini, yetkilinin çeki kesinlikle tahsile veya takasa koymadığını, imza vermediği, talep açmadığını, çek tevdii bordrosu imzalamadığını söylediğini, zira mahkeme huzurunda yeminli beyanının da bu yönde olduğunu, çeki alarak giden banka görevlisinin …’a ” bankaya borcu olduğunu ve bankanın çeki iade etmeyeceğini” söylediğini, …’ın ısrarlarına rağmen iade talebini reddettiğini, dava dışı … firması yetkilisi tarafından bankaya verilen yazı sureti bulunduğunu, bunun üzerine müvekkilinin davalı bankaya gelerek keşidecisi olduğu çekin ödenmesine rızası olmadığını ve ilgili şahsa karşı bir borcu bulunmadığını, çeke de ilgili şahsın beyanı ile rızası dışında el konduğunu ve derhal tarafına veya yetkili hamil olan kişiye iade edilmesi talep ettiğini, ancak tüm bunlara rağmen davalının hukuka aykırı şekilde ve yetkilerinin tamamını kötüye kullanarak müvekkilinin çekini yetkili hamilin bankaya borcu sebebiyle rızası dışında adeta gasp edip sebepsiz yere zenginleştiğini, bankaya verilen çekin tahsil amaçlı ibraz edilmediğini, mahkemece öncelikle bunun ve çeke banka tarafından usulsüz olarak el konulup konulmadığının tespiti gerektiğini, ancak mahkemece ve bilirkişi raporunda çek tevdi bordrosu olmadığını kabul edildikten sonra sebebi anlaşılamayacak şekilde ve sürekli olarak çekin bankaya tahsil amaçlı ibraz edildiği vurgusunda bulunulduğunu, çek tevdi bordrosu olmadığından çek tahsil için ibraz edilmemiş olduğu gibi çeke banka tarafından zorla el konulduğunun …’ın yeminli beyanında da belirtildiğini, mahkemenin tanık beyanını değerlendirmeye alınmadan, gerekçeli karar bu hususa hiç değinmeden, banka memurunun zorlamasıyla attığı imzayı çekin fotokopisi üzerinden şekli olarak inceleyip tahsil cirosu olarak kabul etmesinin hukuka aykırı olduğunu, 24 saat kameralarla kayıt altına alınan vade gününün kamera kayıtlarının taleplerine rağmen incelenmediğini, bankaya tahsil amaçlı ibraz edilmeyen çekin mesai saatinden sonra saat 17:45 te müvekkili hesabından çekildiğini, çekin görüldüğünde ödenmesi gerektiğini, ancak bankanın sözde tahsil için öğle saatlerinde ibraz edilen çeki karşılığı olmasına rağmen, sözde ibrazından saatler sonra hatta mesai saatinden sonra müvekkilinin hesabından çektiğini muhtemelen bu süre zarfında hukuka aykırı olarak el konulan çekin tahsil edilip edilmemesi banka görevlileri ve hukukçuları tarafından tartışılmış ve dava konusu etmeyecekleri düşüncesiyle hareket edildiğini, bu süreç boyunca müvekkili hesabına bloke konularak müvekkilinin tasarruf yetkisi de hukuka aykırı olarak elinden alındığını, bu güne kadar hiç bir bankanın hiçbir çeki ” çek tevdi bordrosu ” hamil tarafından imzalanmadan tahsil ettiği görülmediğini, bilirkişi raporunun da yetersiz olduğunu, sadece bankaya usulüne uygun ibraz edilen çeke uygulanacak mevzuatı açıkladığını, dava konusu uyuşmazlığın ise çekin zilyetliğinin bankaya hangi amaçla verildiği ve buna bağlı olarak bankanın sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği olduğunu, davalı bankanın müvekkili zararına zenginleştiğini, davalı banka haklı bir nedeni olmaksızın müvekkilin malvarlığına el koyarak müvekkili şirket aleyhine zenginleştiğini, TBK’nın 77 ve 82 maddeleri arasında sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hususların düzenlendiğini, yine TTK’nın 732.maddesinde de davalı bankanın müvekkiline ait olan lehtarı dava dışı … olan çeki haksız yere tahsil edip sebepsiz yere zenginleştiğini, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2017/ 2437 Esas, 2018 / 2768 Karar ve 5652/12019 sayılı, 14.05.2012 tarihli kararlarının da iddialarını desteklediğini, kararlara göre rehin cirosu olsa dahi kabul edilemeyeceği, teminat amacıyla çeki elde eden bankanın çeke dayalı haklarını kullanamayacağını, somut olayda müvekkiline ait çekin rehin cirosuyla verilmediğini, üstelik teminat amacıyla dahi bankaya ibraz edilmediğini, buna rağmen rehin cirosu ile bankaya verildiği bir an için düşünülse dahi bu çeke ilişkin haklarını kullanamayacağını, davalının açıkça kötüniyetli olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava konusu çek bedelinin davalı banka tarafından haksız olarak tahsil edildiği, davalının sebepsiz zenginleştiği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı şirket, dava konusu olan … Bankası, Merter Şubesine ait, … numaralı, 07.11.2018 vade tarihli ve 200.000 USD bedelli çeki lehtar … Ltd. Şti.lehine keşide ettiğini, dava dışı firmaya çekin verildiğini, ancak dava dışı firmanın mal teslimini gerçekleştirememesi sebebiyle karşılıklı olarak çekin kendisine iadesi konusunda anlaşmaya varıldığını, bu kapsamda dava dışı firma yetkilisi …’ın çeki teslim etmek üzere gelirken davalı bankanın Merter şubesine sadece çekin karşılığı olup olmadığını sormak için girmesine ve tahsil ya da takasa koyma iradesi bulunmamasına rağmen davalı banka yetkililerince çeke dava dışı firmanın borcu olduğu gerekçesiyle el konulduğunu, haksız şekilde çek bedelinin hesabından çekilerek dava dışı şirketin kredi borcuna mahsup edildiğini, davalının bu şekilde kötüniyetli hareket edip kendisi aleyhine sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, çekin iadesini, bunun mümkün olmaması halinde çek bedelinin iadesini istemiş; davalı ise, çekin muhatabı olduğunu, çekin tahsil için ibraz edildiğini, unsurları tamam olan ve ciro silsilesinde kopukluk olmayan ve süresinde ibraz edilen çekin bedelini ödemekle yükümlü olduğunu, bu kapsamda hamil …’a ödeme yapıldığını, adı geçen hamilin dava dışı firmanın borcuna kefil olması sebebiyle hamil hesabına geçen çek bedelinden kendi alacağını genel kredi sözleşmesi kapsamındaki takas/mahsup yetkisi gereğince mahsup ettiğini, sebepsiz zenginleşmediğini savunmuştur. Dava konusu … Bankası, Merter Şubesine ait, … numaralı, 07.11.2018 vade tarihli ve 200.000 USD bedelli çekin, davacı şirket tarafından dava dışı … Ltd. Şti.lehine keşide edildiği, çekin lehdar şirket yetkilisi … tarafından davalı bankanın Merter Şubesine 07.11.2018 tarihinde ibraz edildiği, çek üzerinde yetkilinin isim ve imzası ile davalı bankanın Merter Şubesinin kaşesi ve imzası bulunduğu, davalı banka tarafından çek bedelinin dava dışı şirketin yetkili … hesabına alacak kaydedildiği, dava dışı lehtar şirketin aynı zamanda davalı banka ile aralarında bulunan genel kredi sözleşmesi uyarınca davalı bankanın, vadesi gelmiş kredi alacağını aynı zamanda sözleşmenin kefili olan …’ın hesabına geçen çek bedelinden mahsup ettiği görülmektedir. Somut olayda, her ne kadar çekin davalı bankaya ibraz edilmediği ileri sürülmüş ise de, söz konusu çekin incelenmesinde yasal şartları taşıyan çekin ibraz süresi içinde davalı muhatap bankaya ibraz edildiği görülmektedir. Yasal unsurları tamam olan ve ibraz süresinde sunulan, ciro silsilesinde kopukluk olmayan çekin davalı banka tarafından ödenmesi zorunludur. Bu kapsamda, davacı vekilinin çekin ibraz için sunulmadığı, davalı bankanın çeke el koyduğu iddiaları, çekte lehtarın imzası ile davalı bankanın kaşe ve imzasının bulunduğu nazara alındığında yerinde görülmemiştir. Çek hamilinin muhatap banka dışında başka bir bankaya çekini tahsil için ibraz ettiği durumlarda, hamilin tahsil cirosu ile çekini bankaya devretmesi gerekir. Ancak uygulamada çek hamilleri çeklerinin tahsili için yaptıkları ciro işlemlerine çoğu zaman tahsili belirten herhangi bir kayıt koymamaktadırlar. Bu husus, özellikle çeklerinin tahsili işini muhatap banka dışında başka bir bankaya bıraktıklarında görülmektedir. Çekin hamili muhatap banka dışında başka bir bankaya çekini tahsil için ibraz ettiği durumlarda o banka, söz konusu çekin şeklen yetkili hamili hâline gelmek, dolayısıyla o çeki muhatap bankadan tahsil edebilmek için hamilden çekinin arkasını imzalamasını istemektedir. Hamil tarafından atılan bu tek imzanın ise beyaz ciro niteliğinde olduğu ve görünüş itibarıyla da temlik cirosu sayılacağı kuşkusuzdur(Bozer, Ali/ Göle, Celal, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara Ekim 2017, s. 330). Ancak somut olayda çekin zaten muhatap bankaya ibraz edildiği görülmektedir. Ayrıca, TTK’nın 789/4 maddesi ”Muhatap lehindeki ciro yalnız makbuz hükmündedir; meğer ki, muhatabın birden fazla şubesi olup da ciro, çekin üzerine çekildiği şubeden başka bir şube üzerine yazılmış bulunsun.” hükmünü içermekte olup çekin muhatap bankanın bulunduğu şubeye ibrazında hamilin imzası temlik cirosu değil makbuz hükmünde olduğundan ve böyle bir ciro ancak çek bedelinin tamamen veya kısmen ödenmesi hâlinde söz konusu olabileceğinden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle, ilk derce mahkemesince davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur. Ancak, 6325 sayılı Kanun uyarınca, dava şartı olan arabuluculukta, tarafların anlaşmaması halinde Bakanlık bütçesinden karşılanan arabuluculuk ücretinin re’sen yargılama gideri olarak tahsil edilmesi ve 6100 sayılı HM’nın 326/1 hükmü uyarınca aleyhine hüküm verilen taraftan alınması gerektiği halde, mahkemece, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderlerinden sayılan arabuluculuk ücretine ilişkin hüküm kurulmaması yerinde olmamıştır. Kamu düzenine ilişkin bu husus Dairemizce resen nazara alınmış ve bu nedenle kararın kaldırılarak, arabuluculuk ücretine hükmedilmek suretiyle yeniden hüküm kurulmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının arabuluculuk ücreti yönünden resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 265,90 TL karar harcının, davacı tarafça yatırılan 18.375,39 TL peşin harçtan mahsubu ile artan harcın, karar kesinleşince ve talebi hâlinde davacı tarafa iadesine,3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,5-Hazine tarafından ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 70.460,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine, 7-Yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 9-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 23.11.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.