Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2084 E. 2023/1698 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2084
KARAR NO: 2023/1698
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2020
NUMARASI: 2019/763 E. – 2020/312 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … unvanı altında emlakçılık yaptığını, davacının yetkili kıldığı eşi …’un davalıya ”… ili, … İlçesi, … Ada, … pafta, … parsel, 132 m2” olan arsayı gösterdiğini ve taraflar arasında 15/01/2016 tarihli simsarlık sözleşmesinin imzalandığını, ancak davalının sözleşmeyi bertaraf etmek suretiyle bu arsayı kendi adına satın aldığını ve davacıya komisyon ücretini ödemediğini, bu sebeple davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu savunarak, itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasındaki simsarlık sözleşmesinin yazılı yapılmadığından ve tarafların imzasını taşımadığından geçerli olmadığını, davalının 307 metrekare yeri almak amacıyla Tapu’ya gittiğini ve 10.000TL harç ve vergileri yatırdığını, yerin 307 metrekare değil 132 metrekare olduğunu Tapu müdürünün uyarısıyla öğrendiği için taşınmazı satın almaktan vazgeçtiğini, 307 metrekare yeri alamayınca bu yerin vergi borcunu ödemek için …’a 12.000TL ve …’tan 10.000TL olmak üzere 22.000TL ödeme yaptığını, satılan yerin 132 metrekare olması nedeniyle bunun %3 komisyonunun 3.960,00 TL olması gerektiğini, bunun yerine 19.040,00 TL fazla aldıklarını, bununla kalmayıp 30.000TL ilamsız takip yaptıklarını, davacının eşi …’un İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde zabıta görevlisi olup, gayrikanuni olarak emlakçılık yaptığını, mücerret olarak satılık yerin gösterilmiş olmasının komisyon ücretine hak vermeyeceğini savunarak, davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, simsarlık sözleşmesine dayalı olan alacağın tahsili amacı ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E. Sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın İİK.67 ve devamı maddeleri uyarınca iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir…Dosya kapsamı ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinde; taraflar arasında dava dilekçesine ekli olarak sunulan simsarlık sözleşmesinin imzalandığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı yana sözleşmede kararlaştırılan yer ile kendisine gösterilen yerin m2 farkının bulunup bulunmadığı, buna göre davacının simsarlık ücretine hak kazanıp kazanmadığı ile kazanmış ise bunun miktarı noktalarındadır. Dosya münderecatına sunulan ve davalının imzasını taşıyan tellallık sözleşmesinde açıkça yer verildiği üzere sözleşme konusu gayrimenkulün 132m2 olduğuna açıkça yer verilmiş ve yine satış bedeli 900.000,00 TL olarak kararlaştırılmış, sözleşmenin 2. Maddesinde alıcının elmak komisyoncusu tarafından temin edilen ve alıcının uygun görerek satın almayı kabul ettiği gayrimenkulün satış bedelinin %3 üne karşılık gelen meblağı, komisyon ücreti olarak emlak komisyoncusuna ödemekle yükümlü olduğu açıkça düzenlenmiştir. Davalı her ne kadar savunmalarında gayrimenkulün 307 m2 olduğu iddiasında bulunmuş ise de sözleşmede taşınmazın m2 sinin açıkça belirtilmesi ve sözleşme altındaki imzanın davalı tarafça inkar edilmemesi karşısında davalının bu iddialarına itibar edilmemiştir. Sözleşme konusu gayrimenkulün dosyamız arasına alınan tapu kayıtlarının irdelenmesinden; davalı …’ in sözleşmede bilgilerine açıkça yer verilen … Ada … Pafta … Parselde yer alan taşınmazı 21.01.2016 tarihinde malik ve hissedarlar …’ tan her bir hissedara 62.500,00 TL ödemek sureti ile satın aldığı, daha sonra ise 14.04.2016 tarihinde 260.000,00 TL bedelle …’ ye sattığı görülmüştür. Belirtilen gayrimenkulün davacı yanca davalıya gösterildiğine ve davacı ediminin yerine getirildiğine ilişkin davalının bir itirazı da bulunmamaktadır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşme 15.01.2016 tarihinde bağıtlanmışken, davalının davacıyı sözleşmeye rağmen fiilen aracı olmaktan çıkararak gayrimenkul malik ve hissedarları ile yalnızca 6 gün sonra 21.01.2016 tarihinde tapu sicil müdürlüğünde işlem yaparak gayrimenkulün davalıya devredildiği tapu kayıtları ile sabittir. Öyleyse davacının sözleşme konusu edimini yerine getirmesine karşın davalının dosyaya yansıyan 10.000,00 TL dışında geriye kalan komisyon ücreti ödeme borcunu yerine getirmediği tartışmasızdır. Davalı her ne kadar sözleşmede yer alan tapu bilgileri ile dosyadaki tapu kaydında yer alan bilgilerin birbirini doğulamadığı, tapu müdürlüğünden doğru kayıtların celp edilmesi ile dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmesini talep etmiş ise de sözleşmede yer alan ada, pafta ve parsel bilgileri ile tapu kaydında yer alan ada, pafta ve parsel bilgilerinin aynı olması ayrıca tapu kaydında sözleşme tarihinden yalnızca 6 gün sonra davalı tarafından işlem yapılmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davalının yargılamayı uzatmaya matuf olduğu anlaşılan taleplerinin reddine karar verilmiştir. Yine davalı davacının eşi tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E. Sayılı dosyası ile aynı konuda icra takibi yapıldığı, itiraz üzerine takibin durdurulması kararı verildiği, belirtilen nedenle huzurdaki davanın reddine karar verilmesi yönündeki savunmasına ise dava konusu icra takibi ile İstanbul …. İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan takip dosyasının taraflarının farklı olması, davaya konu icra takibinin usulüne uygun şekilde başlatıldığı, süresinde davanın açıldığı, sözleşmenin tarafları ile icra takibinin taraflarını aynı olması hususları birlikte değerlendirilerek bu yönden gelen savunmaya da itibar edilmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenler ile davacının davasının davalı tarafından ödenen 10.000,00 TL düşüldükten sonra 17.000,00 TL üzerinden kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafça davalının takip öncesi temerrüde düşürüldüğüne ilişkin icra ve dava dosyasına sunulan bir belge bulunmadığından takip öncesi işlemiş faiz talebinin; davalı tarafça kötü niyet tazminatı talebinde bulunulmuş ise de talebin kısmen veya tamamen reddedilmiş olması davalının kötü niyet tazminatına hak kazanması için yeterli olmayıp, davacının kötü niyetinin açıkça ispat edilmesi gerektiğinden davalının bu yöndeki talebinin de reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile tespit olunan 17.000 TL asıl alacağın temerrüd tarihi olan (takip tarihi ) 22/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte takibin devamına, icra müdürlüğü dosyasında talep edilen takip öncesi işlemiş faiz ile fazlaya ilişkin istemin reddine, hükmolunan alacak üzerinden hesaplanan 3.400,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı ile davacı arasında … İli … İlçesi … Ada, … Pafta, … Parsel de bulunan 132m² lik taşınmaz için yapılan emlak komisyonu akdi yapıldığını, bunun dosyaya sunulduğunu, simsarlık sözleşmeleri yönünden dosyada görüldüğü üzere üç adet akit bulunduğunu, tarihler açısından bakıldığında ise bir anlığına tüm sözleşmelerin geçerli olduğu kabul edilese dahi tarihsiz olan söazleşmenni geçerli sayılacağını, Alım- Satım Aracılık Anlaşması(… ada, … pafta, …parsel-132m²) başlıklı olan sözleşmede taşınmaz sahibinin imzası bulunmamakla birlikte bedelin 375.000TLı olarak belirlendiğini, emlak komisyonunun 15000 TL olduğunu, Alım- Satım Aracılık Anlaşması(… ada, … pafta, … parsel-307m²) başlıklık olan bu sözleşmede taşınmaz sahibinin imzası bulunmamakla birlikte bedelin 375000TL olarak belirlenmiş ve emlak komisyonunun 15000 TL olduğunu, bu iki sözleşmenin tarihsiz olduğunu, Gayrimenkulun Satın Alınması Hakkında Alıcı İle Emlek Komisyoncusu Arasında komisyon Akdi (… ada, … pafta, … parsel-132m²) başlıklı sözleşmede ise bu sözleşmede taşınmaz sahibinin imzası bulunmamakla birlikte bedel 900000TL olarak belirlendiğini, emlak komisyonun 27.000,00TL olarak belirlendiğini, bu sözleşmelerden anlaşılacağı üzere tek bir taşınmaz için iki adet farklı bedelli emlak komisyon sözleşmesi bulunmakla birlikte 1. Ve 2. sözleşmelerin müvekkiline ait kısımlarında bulunan imzalar aynı iken davacı tarafın sunduğu 3.sözleşmede müvekkiline ait imza alanının bağımsız olarak doldurulduğunun herhangi bir bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmaksızın dahi anlaşıldığını, bedel yönünden; aynı taşınmaza ait iki farklı sözleşme ve bu sözleşmelerde de iki farklı bedel bulunduğunu, aynı taşınmaz hakkında biri 375.000,00 TL ve 900.000,00 TL iki adet sözleşme yapılmasının akla, mantığa ve kanuna aykırı olduğunu, aynı taşınmaz için bu kadar farklı iki bedel verilmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ayrıca resmi kayıtlara bakıldığında tapuda taşınmaz bedelinin herbir hissedara 62.500TL (hissedarlar: …, …, …, …) olarak yer aldığını, taşınmaz malikinden aracısız dahi alınmış olsa bir taşınmazın bedelinin her aşamada bu kadar farklı, arada uçurumlar oluşturan bedellere sahip olmasının beklenemeyeceğini, simsarlık sözleşmesinin şekil şartı ve tarafları yönünden, iddiaya konu olan sözleşmelerde … adına … imzası olduğunu, ancak bu şahsın bu taşınmazlar hakkında emlak danışmanlığı yapmaya yetkisi bulunmadığını, emlakçılar odasına yazılacak bir müzekkere ile de o tarihler arasında şahsın bu hizmeti görmeye yetkili olmadığıbnın görüleceğini, davacının cevaba cevap dilekçesinde ve tanık sıfatıyla dinlenen … beyanlarında eşi … adına işlem yaptığını söylediğini, ancak ne sözleşme ekinde ne de davanın hiçbir aşamasında mesleğin icrasına ait bir vekalet sunulmadığını, kaldı ki sunulsa dahi geçersiz olduğunu, nasıl ki herhangi bir meslekte meslekle ilgili yetkisi olmayan vekaletle dahi görevlendirilemeyecekse bu olayda da yetkisi ve görevi olmayan … ile yapılmış olan tüm sözleşmelerin geçersiz olacağını, geçersiz sözleşmeye dayalı karar verildiğini, bu karara göre yoldan geçen herkesin bir diğerine yalnızca pafta parsel göstererek bir yer satışı için belge imzalatabileceğini, sözleşmenin tarafını borç altına sokabileceğini, oysaki kanun ve yönetmeliklerle bu işi kimlerin yapabileceği açık ve net olarak belirlendiğini, davacı taraflar arasındaki karı-koca ilişkisinin davaya hiçbir etkisi olmayacağını, nasıl ki bir doktor ameliyata eşini yollayamayacaksa burada da eşinin yetkilidir açıklamaların tamamen kanuna aykırı olduğunu, tüm bunlara rağmen bunu bilmeyen iyiniyetli davalı müvekkilinin 10.000,00 TL’yi … adına … kanalıyla ödemiş ve ayrıca taşınmaza ait vergi borçlarını bedel olarak yatırdığını, ancak müvekkiline …’un alacaklı olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde (Dosya No:… Esas) ve …’un alacaklı sıfatında olduğu İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nde(Dosya No…) takip başlatıldığını, burada da taraf sıfatına kimin haiz olduğunun traji-komik bir şekilde davacılarca dahi belirlenemediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, simsarlık alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, emlak işi yaptığını, yetkili kıldığı eşi …’un davalıya ”… ili, … İlçesi, … Ada, … pafta, … parsel, 132 m2” olan arsayı gösterdiğini ve taraflar arasında 15/01/2016 tarihli simsarlık sözleşmesinin imzalandığını, ancak davalının sözleşmeyi bertaraf etmek suretiyle bu arsayı kendi adına satın aldığını ve sözleşmede belirlenen %3 oranındaki komisyon ücretini müvekkiline ödemediğini ileri sürerek takip başlatmış, itiraz üzerine eldeki davayı açmış, davalı ise; sözleşmenin tarafların imzasını taşımadığından geçerli olmadığını, 307 metrekare yeri almak amacıyla Tapu’ya gittiğini ancak yerin 307 m2 değil 132 m2 olduğunu öğrendiği için taşınmazı satın almaktan vazgeçtiğini, 10.000,00 TL ödediğini, davacının eşi …’un memur olup emlakçılık yapamayacağını, mücerret olarak satılık yerin gösterilmiş olmasının komisyon alacağı doğurmayacağının savunmuştur. Dosya kapsamında bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 30.000,00 TL asıl alacak ve 724,93 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 30.724,93 TL alacak yönünden 26.04.2016 tarihinde icra takibi başlattığı, takip dayanağı olarak … ada, … pafta, … parsel 132 m2’lik taşınmazın satışı için imzalanan 15/01/2016 tarihinde yazılı sözleşmeden doğan simsarlık alacağının gösterildiği, ödeme emrinin 11/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 17/05/2016 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır. TBK’nın 521/1.maddesi uyarınca simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Tellallık sözleşmesi, tellal ile bu sözleşmeyi imzalayan kişi arasında hak ve borç doğuran bir sözleşmedir. Davalı, şartların gerçekleşmesi halinde, davacıya karşı sözleşme ile yükümlendiği ücretten sorumludur (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/36598 E 2015/35239 K. 02/12/2015 ). TBK’nın 521/1. maddesi uyarınca; simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Ancak taraflar sözleşmede bunun aksini kararlaştırabilirler (Yargıtay HGK’nun 2014/1 E- 2015/1539 K sayılı, 10.06.2015 tarihli kararı) Sözleşmede satıcı imzasının bulunmadığı, davacı simsar ile alıcı davalı tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır. TBK’nın 520/son maddesi uyarınca, taşınmazlar hakkındaki simsarlık sözleşmelerinin yazılı yapılması geçerlilik koşuludur. Tarafların sözleşmeye ne ad verdiklerinin önemi yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerli olması için, sözleşmenin satıcı tarafından imzalanmış olmasına gerek yoktur.Davacı vekili takip ve davasında davalı ile yapılan ve davalı tarafından imzası inkar edilmeyen 15/01/2016 tarihli ”Gayrimenkul Satın Alınması Hakkında Alıcı İle Emlak Komisyoncusu Arasında Komisyon Akdi” başlıklı sözleşmeye dayanmış olup söz konusu sözleşmenin incelenmesinde; sözleşmeye ”… ili, … İlçesi, … Ada, … pafta, … parsel, 132 m2” olan arsa niteliğindeki taşınmazın konu edildiği, taşınmazın satım bedelinin 900.000,00 TL olarak belirlendiği, alıcının davalı …, emlak komisyoncusunun davacının isim ve kaşesi yanında … olarak yer aldığı, sözleşmede satıcının adının ve imzasının yer almadığı, sözleşmenin 2. maddesinde ” Alıcı, Emlak Komisyoncusu tarafından temin edilen ve alıcının uygun görerek satın almayı kabul ettiği gayrimenkulün satış bedelinin %3’üne karşılık meblağı, komisyon ücreti olarak Emlak Komisyoncusuna ödemekle yükümlüdür.” hükmünün yer aldığı, buna göre davalı alıcının, gayrimenkulü satın almayı kabul ettiği takdirde emlak komisyoncusu davacıya taşınmaz satış bedelinin % 3’ü oranında komisyon ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği görülmektedir. Bu bilgilere göre somut olay incelendiğinde; davalı taraf, taşınmazın davacı tarafından kendisine gösterilmediği şeklinde bir iddia ileri sürmemiş, sadece taşınmazın sözleşmede 307m2 iken tapuda 132 m2 olduğunu, bu nedenle satın almaktan vageçtiğini ileri sürmüştür. Ancak davalının iddiasının aksine sözleşmede taşınmazın 132 m2 olarak belirtildiği, tapuda ise 117,19 m2 olduğu görülmektedir. Ayrıca sözleşme konusu taşınmazın tapu kayıtlarının incelenmesinde, davalının sözleşme konusu taşınmazı sözleşme tarihinden yaklaşık 6 gün sonra yani 21.01.2016 tarihinde malik hissedarlar her bir hissedara 62.500,00 TL ödemek sureti ile satın aldığı, daha sonra ise 14.04.2016 tarihinde 260.000,00 TL bedelle … isimli birine sattığı görülmektedir. Bu durumda, davalının, davacı tarafından gösterilen ve sözleşmede özellikleri belirtilen taşınmazı, davacıyı devre dışı bırakarak dava dışı maliklerden satın alıp tapuda devraldığı, buna göre davacının sözleşmenin 2.maddesi uyarınca edimini yerine getirip ücrete hak kazandığı, ancak davalının komisyon ücretinin sadece 10.000,00 TL’sini ödediği geri kalanını ödemediği anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkemece davalının yaptığı kısmi ödeme düşülerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Davalının istinaf dilekçesinde dava konusu sözleşme dışında iki sözleşmeye daha yer verilmiş ise de; mahkemece, eldeki davanın ve takibin konusu olan ve davalının da imzasını inkar etmediği 15/01/2016 tarihli sözleşme kapsamında inceleme yapılıp karar verilmesinde usul yasaya bir aykırılık görülmemiştir. Davalı, davacı adına işlem yapan …’un emlak danışmalığı yetkisi olmadığını, bu sebeple sözleşmenin geçerli olmadığını da istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Davacı dava dilekçesinde, eşi …’a yetki verdiğini ve sözleşme konusu taşınmazı kendisi adına vekaleten davalıya eşinin gösterdiğini belirtmiş olup davacının açık rızasının varlığı ve temsil yetkisi verilmesinin yazılı veya sözlü olabileceği nazara alındığında, sözleşmenin bu sebeple geçersiz olduğu yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Ayrıca, dava dışı …’un memur olması ve bu işi yapamayacağı belirtilmiş ise de bu husus sözleşmenin geçerliliğine etki eden ve eldeki davanın konusu olan bir husus değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 870,92 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.26.10.2023