Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2076 E. 2023/1799 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2076
KARAR NO: 2023/1799
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2019
NUMARASI: 2017/410 E. – 2019/347 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda düzenlenen 29.08.2016 tarihli, … seri … nolu ve 11.570,49 TL’lik, 30.05.2016 tarihli, … seri … nolu ve 12.586,18 TL’lik fatura bedellerinin ödenmediğini, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile ilamsız takiplerde haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı ile müvekkili arasındaki ticari ilişki neticesinde düzenlenen faturalar ve bu faturaların ödendiğini gösterir makbuz ile davalı tarafından davacıya verilen çekler incelendiğinde davalının davacıya hiç bir borcu olmadığının görüleceğini, taraflar arasındaki ticari ilişkide müvekkilinin mal alırken çekleri verdiğini, sonra malları teslim aldığını, çeklerin avans çeki niteliğinde olduğunu, daha sonra davalı şirket ile mahsuplaşıldığını, bu sebeple davalının faturalardan dolayı borçlu olmadığını savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Mahkememizce ticari defterlerini sunmaları için taraflara süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle davacının davasının kabulüne karar verilmiş ve alacak likit olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın asıl alacak yönünden tamamen, faiz alacağı yönünden kısmen iptali ile takibin 24.156,67-TL asıl alacak ve 1.866,67-TL faiz alacağı olmak üzere toplam 26.023,34 TL üzerinden takip talebindeki diğer koşullar ile devamına, asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan 4.831,33-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi tarafından müvekkili ile davacı taraf arasındaki ticari ilişki neticesinde düzenlenen faturaların ödendiğini gösterir makbuz ile davalı tarafından davacıya verilen çekler incelenmiş olsa idi davalının davacı yana hiçbir borcu bulunmadığının açıkça görüleceğini, ancak bilirkişinin yalnızca davacının sunmuş olduğu belgeleri inceleyerek hatalı rapor düzenlediğini, yargılama sürecinde hem cevap dilekçesinde hem de delil dilekçesinde davacı tarafa ”çek” ile yapılan ödeme bilgilerini paylaşmış olmalarına rağmen işbu hususun dikkate alınmaksızın hüküm tesis edildiğini, davaya cevap dilekçesinde tarih ve numaralarını detaylı bir şekilde belirtilen çeklerin davacının takibe konu cari hesap dökümü ile de kıyaslandığında görüleceği üzere, müvekkilinin takibe konu faturalardan kaynaklı borcuna ilişkin ödemeleri işbu çekler aracılığıyla gerçekleştirdiğinin anlaşılacağını, ancak bilirkişinin ne davacının cari hesap dökümlerini ne de tarafımızca dosyaya sunulan çekleri değerlendirmeksizin salt davacının ticari defterleri üzerinden raporunu düzenlediğini, salt davacı ticari defterleri ve belgelerinin alacağın varlığını ispata yeterli olmadığını, takibe konu borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte, temerrüt faizinin hatalı hesaplandığını, davalının icra takibinden önce temerrüde düştüğünü ispatlar bilgi ve belge bulunmadığı halde, bilirkişi tarafından faiz başlangıç tarihinin icra takip tarihinden önce belirlenerek hatalı ve hukuka aykırı şekilde hesaplanan faiz miktarı üzerinden karar tesis edilmesinin de hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine ve karar kesinleşinceye kadar icranın geri bırakılmasına, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin faturalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davalı ile aralarındaki ticari alım satım ilişkisi kapsamında düzenlediği 30.05.2016 ve 29.08.2016 tarihli faturaların davalı yanca ödenmediğini ileri sürerek takip başlatmış, davalının borca itirazı üzerine eldeki davayı açmış; davalı ise çek ile ödeme yaptığını, ödemeye ilişkin makbuzların ve çeklerin bulunduğunu savunmuştur. Dosya kapsamında bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 12.586,18 TL fatura, 1.149,39 TL işlemiş faiz, 11.570,49 TL fatura ve 724,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 26.030,96 TL alacak yönünden 28.03.2017 tarihinde icra takibi başlattığı, takip dayanağı olarak 30.05.2016 düzenleme ve sevk tarihli … seri .. sıra no’lu fatura ve 29.08.2016 düzenleme ve sevk tarihli … seri … sıra no’lu faturanın gösterildiği, ödeme emrinin 30.03.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 04.04.2017 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporları uyarınca, davacının usulüne uygun ticari defterlerinde kayıtlı olan dava konusu faturalar nedeniyle davacının alacaklı olduğu, davalının defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğu, sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunmadığı, bunun sonucunda da davacının incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkeme gerekçesinde belirtilen hususların yanı sıra HMK’nın 190.maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura ise tek başına alacağın varlığına delil olmaz. Bu nedenle fatura konusu alacağını ispat külfeti davacıya aittir. Eldeki dava faturaya dayalı itirazın iptali davası olup davacı fatura konusu malları davalıya teslim ettiğini ispat etmekle yükümlüdür. Somut olayda davalı tarafça malların teslim edilmediği yönünde bir savunma ileri sürülmemiş, bilakis mal teslimi karşılığında çekle ödeme yapıldığı savunmasında bulunulmuştur. Buna göre ödeme savunması kapsamında davalı taraf da ödeme yaptığını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı taraf defterlerini sunmuş ama davalı taraf sunmamıştır. Bilirkişi tarafından davacı defterleri incelenerek rapor düzenlenmiştir. Somut olayda, davalı vekili cevap dilekçesinde ödeme kapsamında verildiğini belirttiği çeklere ilişkin bilgilere yer vermiş, makbuzdan bahsetmiştir. Fakat çek suretlerine ve makbuz örneğine dosya kapsamında rastlanmamıştır. Taraf vekillerinin hazır bulunduğu 14/11/2018 tarihli ön inceleme duruşmasında taraf vekillerine eksik delillerini sunmaları, başka yerden getirtilecek delilleri için açıklamada bulunmaları ve gider avansını yatırmaları için 2 haftalık kesin süre verildiği, aksi takdirde delil bildirmekten vazgeçmiş sayılacakları belirtilmiştir. Davalı vekilince 28.11.2018 tarihli dilekçe ile delillerini ibraz ettiği gider avansı yatırmadığı görülmektedir. Bu şekilde davalı vekilince ödeme savunmasına ilişkin deliller sunulmamış ve bu savunma ispatlanamamış olduğundan mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmuştur. Ancak, davalı vekili, işlemiş faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Gerçekten de TBK’nın 117/2. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüte düşer. Somut olayda, takip öncesi alacaklının borçluyu temerrüte düşürdüğüne ilişkin herhangi bir ihtarın bulunduğu iddia ve ispat edilmediğinden takipten önce işlemiş faize hükmedilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının faiz yönünden düzeltilmek üzere ve neticeten davalının takip tarihi itibariyle temerrüte düştüğü kabul edilerek davacının takipte işlemiş faiz talebinin reddi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın İİK’nın 67. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın asıl alacak yönünde iptali ile 24.156,67 TL asıl alacağın icra takip talebindeki şartlarla ve icra takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte tahsili için takibin devamına; takip talebindeki işlemiş faize ilişkin itirazın iptali talebinin reddine, 2-İİK’nın 67/2.maddesi uyarınca, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 4.831,33 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,3-Harçlar Kanununca alınması gerekli 1.650,14 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 444,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.205,59 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydedilmesine,4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 17.900,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 1.874,29 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 444,55 TL peşin harç olmak üzere, toplam 475,95 TL harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine; harç dışında yapılan 1.495,55 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 1.387,91 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,7-Artan gider avanslarının, yatıran taraflara iadesine,8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan 444,50 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,b-Davalı tarafından harcanan 148,60 TL başvuru harcı gideri ile 42,50 TL posta gideri olmak üzere, toplam 191,10 TL kanun yolu giderinin takdiren 169,85 TL’lik bölümünün davacıdan alınıp davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09/11/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.