Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/207 E. 2023/34 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/207
KARAR NO: 2023/34
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21/11/2019
NUMARASI: 2018/1322 E. – 2019/1124 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari satımdan kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 02.04.2018 tarihinden bu yana davalıya mekanik tesisat ürünleri satmaya başladığını, ürün satış hizmetinin teklif usulü şeklinde gerçekleştirildiğini, ürün satın almak isteyen firmalara talep ettikleri ürünlerin isim ve modellerinin mail yoluyla gönderildiğini, akabinde ürünlere ait fiyat listesi hazırlayarak satın almak isteyen firmalara sunduğunu, taraflar ürünlerin temini ve fiyat listesinde anlaştıkları takdirde ürünlerin müvekkili tarafından temin sürecinin başladığını, firmalardan onay gören ve talep edilen ürün listelerindeki siparişlerin faturaları ile birlikte alıcı firmaların belirttiği adreslere gönderildiğini, müvekkilinin davalı ile de bu şekilde çalıştığını ve davalı tarafından onay görmeyen hiçbir ürününün davalıya gönderilmediğini, bu hususun mail yazışmalarında da anlaşıldığını, müvekkili tarafından gönderilen tüm faturalar ve ürünlerin davalı tarafından onaylandığını, sipariş edilen ürünler ile gönderilen faturalardan doğan alacağa karşılık davalı tarafından ödenmeyen 23.454,04 TL borç bulunduğunu, cari hesap dökümünde de bu borcun bulunduğunu, ürünleri tam ve eksiksiz teslim eden müvekkilinin alacağının ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe kısmi itiraz ederek borcun 11.810,93 TL’lik kısmını kabul ederek ödediğini, kalan 11.643,11 TL’lik borç miktarı üzerinden ise takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, % 40 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili ile davalı arasında, davacı vekilinin de belirttiği gibi, 02.04.2018 tarihinde mal satışının başladığını, ancak davacının kötüniyeti nedeniyle bu alış verişin sadece üç ay sürdüğünü, mail yazışmalarına bakılınca davacı şirket ve davalı şirketin Temmuz ayına ilişkin ürünlerde anlaştığının görüleceğini, ancak davacı Temmuz ayına da fatura kesmiş ise de bu kesilen faturanın karşılığı olan ürünlerin teslim edilmediğini, davacı ürünlerin teslim edildiğini iddia etmişse de teslimatın yapıldığına ilişkin teslim tutanağının bulunmadığını, müvekkili şirketin Temmuz ayına ilişkin mal ve hizmet alımlarına ilişkin bildirimlerine bakıldığında davacı şirketten alınan herhangi bir mal ve hizmetin olmadığının görüleceğini, müvekkilinin kötü niyetli olsa ve gerçek olan borç kısmını kabul etmemiş olsaydı icra takibine kısmen değil tamamen itiraz etmesinin bekleneceğini, takibin haksız olduğunu savunarak, davanın reddine ve %40 oranındaki kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davacı/ takip alacaklısının davalı/takip borçlusu hakkında cari hesaba dayalı olarak takip başlattığı, davalı/takip borçlusunun tebliğ edilen ödeme emri üzerine takibe 11.643,11 TL’lik kısım yönünden borca ve fer’ilerine süresinde itiraz ettiği ve takibin itiraz edilen kısım yönünden durduğu, eldeki itirazın iptali davasının süresinde açıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın takip dayanağı belgeye konu mal ve/veya hizmetin teslim edilip edilmediği ve/veya sunulup sunulmadığı hususundan kaynaklandığı, uyuşmazlığın halli ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin tespiti için defter incelemesine karar verildiği, davacının ticari defterlerini inceleme gününde mazeretsiz olarak ibraz etmediği, davalının ticari defterlerinde ihtilaf konusu 03/07/2018 tarih ve 11.642,61 TL bedelli faturanın kayıtlı olmadığı, ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olması yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerektiği, davacının faturasının dayanağının da usulüne uygun olduğunun ispatlanması gerektiği, fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olmasının tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamayacağı(Yargıtay HGK’nun 19/09/2018 Tarih, 2017/19-915 Esas ve 2018/1338 Karar Sayılı İlamı), davada ispat külfeti faturalar nedeniyle alacaklı olduğunu iddia eden davacının üzerinde olduğu, davacının faturaya konu malları davalıya teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispatlaması gerektiği(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2016 Tarih, 2015/13357 Esas ve 2016/2695 Karar Sayılı İlamı), aynı şekilde akdi ilişkinin inkar edildiği hallerde, fatura düzenlenmesi ve tebliğ edilen bu faturaya süresinde itiraz edilmemesinin tek başına alacağın varlığını göstermeyeceği, fatura muhteviyatı malın teslim edildiğinin ispatının davacıya ait olduğu(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 06/01/2014 Tarih, 2013/17289 Esas ve 2014/619 Karar Sayılı İlamı), her ne kadar davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 03/07/2018 tarih ve 11.642,61 TL bedelli faturaya ilişkin teklif formunda davalı müşterinin sipariş onayı bulunuyor ise de bu fatura ve teklif formuna konu ürünlerin davalıya teslim edildiği hususunun ispatlanamadığı, belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması ilkesi[“belge yoksa kayıtta yoktur” ilkesi]’ne(TTK’nın 64/2. Maddesi ve gerekçesinden) göre davacının faturasına kaydın belgeye dayanması ilkesine uygun olmaması nedeni ile itibar olunamayacağı, her ne kadar davalı şirket yetkilisi yemininde “gelen ürünler kabul edilmemekle birlikte uygun bir yere kaldırıldı” şeklinde beyanda bulunmuş ise de yemin ile iddianın sonucu, yemin edecek kimsenin iradesine ve vicdanına bırakılmış olacağı ve ve yemin altında söylenen sözler bölünemeyeceği, gerçekten de yemin edecek olan kimsenin ikrarda olduğu gibi, yemin edeceği hususa bazı ilaveler yapacak tarzda yemin edebileceği, bu takdirde yeminin bütün olarak ele alınması gerektiği, bir davada, bir tarafın diğer tarafa yemin teklif etmesinin iddianın sonucuna yemin edecek kimsenin iradesine ve vicdanına bırakma yani onun söyleyeceklerinin gerçek olduğunu hakimin kabul etmesine önceden rıza göstermek anlamında olduğunun HGK’nun 01.04.1964 tarih 146/253 sayılı kararında da vurgulandığı(Yargıtay HGK.nun 21.03.2017 tarih, 2017/3-1002 Esas – 2018/494 Karar sayılı ilamı), yemin altında beyanda bulunan kimsenin sözünün olduğu gibi kabul edilmesi gerektiği, (Yargıtay HGK.nun 16.03.2012 tarih, 2011/3-861 Esas – 2012/158 Karar sayılı ilamı), bu nedenle davalının yemin beyanında malların teslim alınmadığı şeklindeki ifadesinin gerçek olduğunun kabulünün gerektiği, yeminde söylenen sözlerin ispat yükünü değiştirmeyeceği, bu nedenle itiraza uğrayan kısım yönünden takibin haksız ve yersiz olduğu, davacının takibinde kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı … “gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalı vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının davalıya 02.04.2018 tarihinden itibaren mekanik tesisat ürünleri satmaya başladığını, taraflar ürünlerin temini ve fiyat listesinde anlaştıkları takdirde ürünlerin temin sürecinin başladığını, firmalardan onay gören ve talep edilen ürün listelerindeki siparişlerin faturaları ile birlikte alıcı firmaların belirttiği adreslere gönderildiğini, davalıya da bu kapsamda istediği ürünlerin sevki ile faturanın teslim edildiğini, davalı şirket yetkilisinin yemin beyanı incelendiğinde davalının TBK’nın 223. maddesi uyarınca usulüne uygun ayıp iddiasında bulunmadığını, davalının ayıp ihbar yükümlülüğüne uyup uymadığı konusunda bir inceleme yapılmadan karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinafa cevap dilekçesinde katılma yoluyla sunduğu istinaf başvurusunda özetle; davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığını, bu nedenle reddi gerektiğini ileri sürmüş, ayrıca müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğinden hükmün bu yönden düzletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatını tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 04.09.2018 tarihinde, 23.454,04 asıl alacak, 800,37 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 24.254,41 TL alacağın işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak 03.07.2018 tarihli cari hesap alacağının gösterildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 10.09.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince 17.09.2018 tarihinde borcun 11.643,11 TL’lik kısmına itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin itiraz edilen kısım yönünden durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da bir yıllık yasal hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;Dosya kapsamının incelenmesinden; davacının, 02.04.2018 tarihinden itibaren davalıya mekanik tesisat ürünleri sattığı, bu kapsamda taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, taraflarca 02.07.2018 tarihli teklif formu uyarınca ”Balkon köşe süzgeci (100”lük alttançıkış), paslanmaz yer süzgeci (21 koli),20×20 alt çıkışlı bahçe ve balkon süzgeci (8 koli)” olarak belirlenen malların davacıya tesliminin kararlaştırıldığı, bedelinin 11.642,60 TL olarak belirlendiği, bu mallara ilişkin davacı tarafından 03.07.2018 tarihli ve 11.642,60 TL’lik irsaliyeli faturanın düzenlendiği, teslim eden ve teslim alan kısımlarında imza ve isim bulunmadığı, davalı tarafından bu fatura konusu malların teslim edilmediğinin savunulduğu, davacının bu malları teslim ettiğine dair herhangi bir delil sunamadığı görülmektedir. Bilirkişi raporunda faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı defterlerinde yer aldığı belirtilmiştir. Fatura konusu alacağını varlığını ispat külfeti davacıya aittir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura ise tek başına alacağın varlığına delil olmaz ve yine davalının da söz konusu faturaların altında yer alan teslim alan kısmında imzası bulunmamaktadır. Dava konusu sevk irsaliyesindeki ürünlerin teslimi hukuki bir işlem olup, ancak TMK’nın 6 ve HMK’nın 190, 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebilir. Dosyaya ibraz edilen faturalar malın teslim edildiğini göstermez. Davacı yasal delillerle teslim olgusunu ispat etmelidir. Davacı teslime ilişkin başkaca bir belge sunmamıştır. Davacı taraf dava dilekçesi ile aynı gün e imza ile sunduğu delil listesinde yemin deliline de dayandığından mahkemece yemin hakkı hatırlatılmış ve davalıya yemin teklif edilmiştir. Davalı yetkilisi sipariş, forumunda belirtilen malların kendilerine teslim edilmediği hususunda yemin etmiştir. Sonuç itibariyle, davacı tarafın, davalının 03.07.2018 tarihli sipariş formunda yazan ürünleri davalıya teslim ettiğine dair bir delil sunamadığı, faturanın tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yetmeyeceği, davacının davasını ispat edemediği sonucuna varılmıştır. Davacı taraf, teslim olgusunu ispat etmek üzere davalıya yemin teklif etmiş, davalı şirket yetkilisi, yemin beyanında; 03/07/2018 tarihli ve 11.642,61 TL bedelli faturaya konu ürünlerin teslim edilmediğini, kendilrinin siparişleri verdiklerini, ancak davalının gönderdiği ürünlerin sipariş edilen ürünler olmadığı için ürünleri teslim almadıklarını, ancak ürünler anbarla geldiği için anbar şoförünün ürünleri şantiyeye indirip gittiğini, davacı tarafın ise tüm iletişim çabalarına rağmen gelip ürünlerini almadığını, gelen ürünler kabul edilmemekle birlikte uygun bir yere kaldırıldığını, davacı taraf bu gün dahi gelse ürünleri alabilecek durumda olduğunu ve neticede davaya konu fatura nedeniyle davacı tarafa herhangi bir borçlarının bulunmadığını beyan etmiştir. Davacı, bu beyanla teslimin kanıtlandığını, bundan sonra davalının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu savunması ve kanıtlaması gerektiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de yemin beyanının bölünemeyeceği ve yemin teklifi üzerine yapılan açıklamaların ispat yükünün yer değiştirmesine eden olmayacağı hususu yerleşik Yargıtay içtihatlarıyla benimsenmiştir (Yargıtay HGK’nın 21.03.2017 tarihli, 2017/3-1002 E- 2018/494 K sayılı kararı; Yargıtay 3. HD’nin 22.11.2010 tarihli, 2010/8411 E- 2010/18881 K sayılı kararı). Yemin beyanı bölünemeyeceğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin katılma yoluyla yaptığı istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; İİK’nın 67/2. maddesi hükmünce, itirazın iptali davalarında davacı alacaklının kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için takibinde haksız ve kötüniyetli olduğunun kanıtlanması zorunludur. Bir başka deyişle, alacaklının icra takibi yapmakta haksız bulunmasının yanısıra kötüniyetli olduğunun belirlenmesi halinde aleyhine tazminata hükmedilebilecektir. Kabul şekli itibariyle, davacının icra takibine girişmekte haksız kabul edilmekle birlikte, ayrıca kötüniyetli olduğu davalı tarafça kanıtlanmadığından mahkemece kötüniyet tazminatının reddine karar verilmesi isabetli olup davalı vekilinin katılma yoluyla ileri sürdüğü istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusu ile davalı vekilinin katılma yoluyla yaptığı istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 135,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf peşin karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.19.01.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.