Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/206 E. 2022/1658 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/206
KARAR NO: 2022/1658
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2018
NUMARASI: 2016/1292 E.- 2018/929 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 17.05.2013 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere bayilik sözleşmesi ve yine aynı tarihli çerçeve protokol akdedildiğini, ilave olarak da ürün alım taahhütnamesi ile sözleşme süresince 24.031 ton kurşunsuz benzin ve normal benzin, motorini müvekkilinden almayı, eksik kalan ton üzerinden 14 USD tutarınca kar mahrumiyetini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, anlaşma gereğince, davalının bayilik anlaşması ve taahhütlerinin herhangi bir hükmünü ihlal etmesi veya müvekkilinden satın aldığı ürün ve hizmet bedellerini vadesinde ödememesi halinde …’in anlaşmayı fesih hakkına haiz olduğunu, anlaşmanın müvekkili … tarafından feshedilmesi, anlaşma ve eklerinin bayi tarafından süresinden önce feshedilmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde 250.000,00 USD tutarındaki cezai şartı müvekkiline ödeyeceğinin düzenlendiğini, davalı tarafın bayilik sözleşmesinden doğan edimlerinin yerine getirilmediğini öne sürerek sözleşmeyi 13.10.2015 tarihinde haksız olarak feshettiğini ve müvekkilinden 24.031 ton ürün yerine 4.962 ton ürün aldığını, taahhüdü yerine getirmeyerek 19.069 ton ürünü almadığını, davalı tarafın eksik ton başına 14 USD ödemeyi kabul ettiğini, müvekkilinin mevcut kar kaybının 266.963,00 USD olduğunu, Protokolün 12.maddesi uyarınca 250.000,00 USD cezai alacağının bulunduğunu ileri sürerek, cezai şart alacağından şimdilik 1.000,00 USD’nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte ürün alım taahhütnamesi uyarınca hesaplanan 266.963,00 USD kar mahrumiyeti alacağından da şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı sözleşmenin haksız feshi nedeniyle ve alım taahhüdüne uymaması nedeniyle cezai şart ve kar kaybını talep etmiştir. Taraflar arasındaki 17.05.2013 tarihli sözleşme davalı tarafından çekilen ihtarname ile 13 Ekim 2015 tarihinde feshedilmiştir. Mali müşavir, akaryakıt sektör uzmanı ve kimya mühendisi bilirkişilerinden oluşan bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılmış, davalı defterlerini incelemeye sunmamış, davacı defterlerinde yapılan incelemede; davalının sözleşme kapsamında yıllık alım taahhütnamesine uymadığı eksik alım yaptığı, sözleşmenin haklı fesih nedenlerini davalının sunmadığını rapor etmiş, ayrık rapor sunan akaryakıt uzmanı bilirkişi; davacının eksik alım yapılmasından dolayı davalıdan bir talepte bulunmadığını, eksik alıma rağmen mal vermeye devam ettiğini bu nedenle ceza şart talep edemeyeceğini rapor etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davalının eksik alım yaptığı ve ürün alım taahhütnamesine uymadığı davacı tarafından bilinmesine karşın, davacının davalıya ihtar çekmediği, davalının alım miktarını kabul ederek ürün vermeye devam ettiği sabit olduğundan, davacının davalıdan eksik ürün alımı yaptığı gerekçesiyle kar kaybı isteyemeyeceği, davalının sözleşme süresi bitmeden ihtarname çekerek sözleşmeyi fesh etmesinden itibaren bir yıldan fazla süre herhangi bir mal alımı yapmaması davacının bu süre içerisinde davalıdan bir talebinin bulunmmaması nedeniyle davacının davalıdan cezai şart alacağı talebinde bulunamayacağı …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce ve haksız şekilde sona erdirilmiş olduğunun bilirkişi raporu ile de ortaya konulduğunu, ayrıca davalının da feshin haklılığını ispata yarar herhangi bir delil ortaya koymadığını, buna rağmen Protokolün 12.maddesinden kaynaklanan cezai şart alacağı talebinin ” davalının sözleşme süresi bitmeden ihtarname çekerek sözleşmeyi fesh etmesinden itibaren bir yıldan fazla süre herhangi bir mal alımı yapmaması davacının bu süre içerisinde davalıdan bir talebinin bulunmaması nedeniyle davacının davalıdan cezai şart alacağı talebinde bulunamayacağı” gerekçesiyle reddedilmesinin, mantığa, sözleşmeye ve hukuka aykırı olduğunu, bu gerekçenin, taleplerinin anlaşılamadığını da gösterdiğini, cezai şart talebinin dayandığı maddi olgunun, sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce ve haksız şekilde feshedilmiş olması olduğunu, yoksa eksik ürün alımından kaynaklı bir cezai şart talebinin söz konusu olmadığını, kar mahrumiyeti alacağının dayanağının davalı tarafından verilen ürün alım taahhütnamesi olduğunu, nitekim bilirkişi … tarafından sunulan ve ayrık görüşünü içeren bilirkişi raporunda da cezai şart alacağına ilişkin olarak aynı bu görüşe yer verildiğini, bir diğer deyişle cezai şart alacaklarının bu raporla da doğrulandığını, buna rağmen mahkeme tarafından cezai şart talebinin kar mahrumiyeti talebi ile aynı çerçevede değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin kar mahrumiyeti alacağına ilişkin talebin reddi gerekçesinin de hukuka, taraflar arasındaki sözleşmelere, ticari ilişkinin bünyesine ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, bu hususta hükme esas alınan bilirkişi …’ın ayrık raporuna ilişkin itirazlarını aynen tekrar ettiklerini, TBK m. 179 hükümlerinin emredici olmadığını, tarafların aralarında anlaşarak, bir borcun ifa edilmemesi veya kötü ifa edilmesi halinde hem ifanın veya ifa etmeme tazminatının hem de cezanın istenebileceğini kararlaştırabileceğini, ifayla birlikte cezanın istenebileceğini düzenleyen hükmün de emredici olmadığını, tarafların bunlar dışında bir borç ihlalinde de hem ifanın hem de cezanın istenebilmesini kararlaştırabileceğini, 17.05.2013 tarihli ürün alım taahhütnamesinin (g) bendinde “… A.Ş.’nin anılan kar mahrumiyeti tutarını mutabakatımız dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiğimizi,” hükmünün (h) bendinde ise “… tarafından feragatname verilmedikçe …’in herhangi bir hak ve alacağından feragat etmiş sayılmayacağı, … Beyan, kabul ve taahhüt ederiz.” hükümünün yer aldığını, talebin 5 yıllık toplam kar mahrumiyeti tutarı üzerinden yöneltilmesinin açık dayanağı olan ve davalının muvafakat ve taahhüdünü belgeleyen bu hükümlerin, yapılan değerlendirmede gözardı edilerek hatalı sonuca ulaşıldığını, bu haktan feragatin, sözleşme gereği ancak “yazılı” olarak yapılabileceğini, müvekkili şirketin başka hiçbir tutumunun feragat şeklinde yorumlanamayacağını, davalının da bunu bildiğini, sözleşme hükümleri bu kadar açıkken, sözleşme devam ederken bu talebin yıllık olarak talep edilmemesinin davalının güvenine neden olacağı sonucuna ulaşılmasının hukuken kabul edilebilir bir yönü bulunmadığını, bu şekilde adeta, ticari teamüle sözleşmeye göre üstün bir konum yaratıldığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2018 tarih, 2017/1145 E. 2018/3125 K. sayılı yakın tarihli içtihadında, sözleşmede cezai şartın anlaşma süresinin sonunda toplam olarak talep edilmesine ilişkin hüküm bulunması halinde bu hükme göre sonuca gidilmesi gerektiğine hükmedildiğini, bu kararın eldeki dava ile tamamen aynı yönde olduğunu, bu nedenle davanın tümden kabulü gerektiğini, TBK m. 179’un somut olayda uygulanmaya elverişli olmadığını, çünkü, lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere bu hükmün “ifayla birlikte istenen cezai şart”a ilişkin olduğunu, oysa dava konusu olaydaki taleplerinin sona eren sözleşmeye dayanmakta olduğunu, herhalde ifa taleplerinin bulunmadığını, anılan kanun hükmündeki “çekince koyma” yükümlülüğünün de ifayı talep eden alacaklının, aynı zamanda cezai şart alacağını da elde ederek sözleşmeden aşırı yarar elde etmesini sınırlandırmak için getirildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı taraf, davalıyla imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshi nedeniyle, sözleşmenin eki olan Protokolün 12.maddesi uyarınca cezai şart alacağı ile ürün alım taahhütnamesi uyarınca kar mahrumiyeti alacağı bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı tarafça davanın reddi talep edilmiş, mahkemece, ayrık görüş içeren bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında 17.05.2013 tarihli, Standart Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme ile davalının münhasıran davacıdan akaryakıt, oto LPG, madeni yağlar ve davacı tarafından belirtilecek diğer malları kendi nam ve hesabına satmayı ve bulundurmayı taahhüt ettiği, sözleşme süresinin imza tarihinden itibaren 5 yıl olduğu, süre sonunda kendiliğinden sözleşmenin sona ereceğinin öngörüldüğü görülmektedir. Taraflar arasında ayrıca aynı tarihte bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olduğu belirtilen Protokol imzalanmış, bunun yanında, davalı tarafından bu sözleşme ve diğer anlaşmalara atıfta bulunan Ürün Alım Taahhütnamesi imzalanmıştır. Bayilik sözleşmesinin davalı tarafından, Beyoğlu … Noterliği’nin 13.10.2015 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ” … Bayilik sözleşmesi, muhatapların doğrudan ve dolaylı edimlerini yerine getirmemiş olmaları nedeniyle görülen lüzum üzerine fesh edilmiş olup durum ihtaren bildirilir.” denilerek sözleşmenin feshedildiği tarafların kabulündedir. Davacı, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini ileri sürmüş olup davalı tarafça sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı, bu konuda bir beyanda bulunulmadığı görülmektedir. Taraflar arasında tam iki yanlı sözleşme bulunduğundan TBK 123. ve 125. maddeleri gereğince davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshi için davacıya edimini ifa için mehil vermeli ve onu temerrüde düşürmelidir. Ancak somut olayda davalının keşide etmiş olduğu ihtarnamede davacıya herhangi bir süre vermeden sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği anlaşılmakla artık bu durumda sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği kabul edilemeyeceğinden sözleşmenin hiç bir sebep ileri sürülmeden feshedilmesinin haksız fesih olarak kabulü gerekmektedir. Davacı, Protokolün 12/c maddesi uyarınca cezai şart alacağı talebinde bulunmuştur.Taraflar arasındaki sözleşmenin eki olan Protokolün 12.maddesinde ” … . Bayinin bu Anlaşma ve eklerini 9.madde yazılı sürelere riayet etmeksizin feshetmesi veya fesih sonucu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde; … c. …’e ….Fesih tarihinde 250.000 USD (ikiyizellibin AmerikanDoları)miktarında cezai şartı ifa tarihinde uygulanmakta olan T.C Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı ödemeyi … Kabul ve taahhüt etmiştir. ” hükmü yer almaktadır. Somut olayda, davalı taraf sözleşmeyi öngörülen 5 yıllık süresinden önce 13.10.2015 tarihinde feshetmiştir. Az yukarıda izah edilen sebeplerle sözleşmenin davalı tarafından feshi haksız olduğundan, davacının Protokolün 12/c maddesinde belirtilen cezai şart bedelini talep şartlarının oluştuğu anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkemece, davacının Protokolün 12/c maddesi kapsamında talep ettiği cezai şart alacağı bulunmadığı yönündeki tespiti usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davacı taraf ayrıca davalının Ürün Alım Taahhütnamesi uyarınca 24.031 ton ürün almayı taahhüt etmesine rağmen 4.962 ton ürün aldığını ve eksik alım yaparak taahhüdünü ihlal ettiğini ileri sürerek, kar mahrumiyeti alacağı talebinde de bulunmuştur. Davalı tarafından imzalanan Ürün Alım Taahhütnamesinde; ” … bayilik anlaşması ve diğer anlaşmalar çerçevesinde birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere, yıllık asgari 4.806 (dörtbinsekizyüzaltı) ton (anlaşma süresince toplam 24.030(yirmidörtbinotuz) ton beyaz ürünü (kurşunsuz benzin +normal benzin+motorin) (kısaca Ürün veya ürünler olarak anılacaktır), münhasıran … Petrol A.Ş’den veya … Petrol A.Ş’nin yazılı olarak göstereceği ikmal kaynaklarından satın almayı kabul ve taahhüt ederiz. Yukarıda beyan etiğimiz satın alma taahhüdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getiremediğimiz takdirde, (a) Anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14-USD (ondörtAmerikanDoları) tutarını ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi …, (d)Anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edebileceğini, (e)Bu ahvalde işbu taahhüdümüzün ve kar mahrumiyeti miktarının, anlaşmalarda öngörülen cezai şart miktarına hiçbirşekilde mahsup edilemeyeceğini, haklı nedenle feshi halinde cezai şarta ilaveten talep edilebileceğini … (g) … Petrol AŞ’nin anılan kar mahrumiyeti tutarını mutabakatımız dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiğimizi (h)… tarafından yazılı feragatname verilmedikçe …’ın herhangi bir hak ve alacağından feragt etmiş sayılmayacağı … Beyan, kabul ve taahhüt ederiz ” denilmektedir. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan ”asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ve sözleşme ile sözleşme eklerinde zaman zaman kar mahrumiyeti, zaman zaman cezai şart olarak adlandırılan ceza koşulu, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/2 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir. TBK’nın 179/2 maddesi ”Ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir” hükmünü içermekte olup Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nın 179/2 madde hükmü emredici nitelikte olmayıp, taraflarca aksi kararlaştırılabilir. TBK’nın 179/2 maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer halde ise alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Çekince (ihtirazi kayıt) için bir şekil şartı getirilmemiştir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere TBK 179/2 hükmü emredici olmayıp tarafların bunun aksini kararlaştırmalarına engel emredici bir düzenleme yoktur. Nitekim somut olayda, taraflar arasında imzalanan ürün alım taahhütnamesinin (g) bendinde davacının eksik alıma dayalı cezai şart alacağını yıl sonunda veya toplam olarak sözleşmesi süresi sonunda isteyebileceği belirlendiği gibi (d) bendinde de anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesi halinde de talep edebileceğinin hükme bağlandığı görülmektedir. Bu durumda artık TBK 179/2 maddesi uyarınca ihtirazi kayda gerek olmadığı, açıkça, sözleşme süresinin sonunda da asgari alım taahhüdüne bağlanan ceza koşulu/kar mahrumiyeti alacağının talep edilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu durumda, mahkemece, davacının ürün alım taahhütnamesi uyarınca talep ettiği kar mahrumiyeti alacağının ihtirazi kayıt koymaması sebebiyle bulunmadığı yönündeki tespiti dosya kapsamına ve sözleşme ile eklerinde yer alan düzenlemelere aykırı olmuştur. Bu durumda mahkemece; sözleşme hükümleri dikkate alınarak, davalı tarafından sözleşmenin haksız olarak feshedildiği iddiası değerlendirilmek suretiyle sözleşme ve sözleşme eki olan Protokol ile Asgari Ürün Alım Taahhüdü ışığında deliller değerlendirilerek davacının talepleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, eksik incelemeyle ve sözleşme hükümleri dikkate alınmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaladırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında, dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 08.12.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.