Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2046 E. 2023/1796 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2046
KARAR NO: 2023/1796
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2020
NUMARASI: 2018/1330 E. – 2020/157 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı borçlu ile aralarındaki ticari ilişki kapsamında davalının 21.05.2018 tarihli siparişine istinaden davalıya sattığı ve teslim ettiği toplam 533,04 ton yerli üretim ay çiçek yağının bedeline mukabil 18.07.2018 tarih ve … sayılı, 2.671.170,05 TL tutarlı bir fatura düzenlendiğini, faturanın davalıya tebliğ edildiğini, davalının faturayı kabul ederek fatura karşılığını müvekkili ile herhangi bir mutabakat sağlamaksızın farklı tarihlerde kısım kısım ödediğini, buna karşılık faturanın kalan 500.000,00 TL’lik bakiyesinin müvekkiline ödenmediğini ve müvekkilinin sözlü görüşmelerinin herhangi bir sonuç vermediğini, bu nedenle faturanın ödenmeyen 500.000,00 TL bakiyesi ile ilgili olarak davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, davalının 06.09.2018 tarihli itiraz dilekçesi ile ödeme emrini 05.09.2018 tarihinde tebliğ aldığını, takibe konu faturaya ilişkin hiçbir borcu kalmadığını öne sürerek borca ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının itirazı üzerine müvekkili şirket ile yapılan görüşmelerde davalının müvekkili şirkete kestiği bazı fatura tutarlarını mahsup etmek suretiyle 04.09.2018 tarihinde bakiye 493.685,87 TL ödediğinin öğrenildiğini, ancak ne var ki davalının borca aykırı ve kusurlu davranışları nedeni ile müvekkili şirketin 31.08.2018 tarihinde takip başlattığını, davalının bakiye ödemesinin ise 04.09.2018 tarihinde yapıldığını, bu nedenle davalının takip masrafları ve vekalet ücreti yönünden sorumluluğunun devam ettiğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/2616 Esas, 2012/4422 Karar sayılı kararının “… takip konusu aidat borcunun takipten sonra fakat ödeme emrinin tebliğinden önce ödenmesi borçluyu temerrütten kurtarmakla birlikte takibe sebebiyet verdiğinden ve İİK’nun 15/1 ve 59/1. Madde hükümleri gereğince takip masrafları ve ücreti vekalet yönünden borçlu sorumlu olacağından davacı alacaklı; bu kalemler yönünden itirazın iptalini ve takibin devamını istemekte haklıdır. Bu durumda, davacının takip masraflarını ve vekalet ücretini, haricen ödenen borç miktarına bağlı olarak talep hakkı bulunduğu gözetilerek, itirazın bu yönden iptaliyle takibin devamına karar verilmesi gerekirken …” şeklinde olduğunu, davalının 04.09.2018 tarihindeki 493.685,87 TL’lik ödemesinin takipten sonra olduğunu, davalının takip masrafları ve vekalet ücreti yönünden sorumluluğunun devam ettiğini, bu sebeplerle davalının itirazının icra vekalet ücreti ve takip masrafları yönünden haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, itirazın vekalet ücreti ve takip masrafları yönünden iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında ticari anlaşmaları gereği cari hesap esasına dayanan ticari ilişki bulunduğunu, davacı şirket tarafından düzenlenen 2.671.170,05 TL tutarındaki faturaya ilişkin, davacı tarafça müvekkilin cari hesap esaslarına göre yapmış olduğu ödemeler sonrası 500.000 TL lik bakiye borç olduğunu iddia ettiğini, bu hususu gerekçe göstererek müvekkili şirket aleyhine icra takibine giriştiğini, öncelikle Türk Ticaret Kanununun 87 ve devamı maddeleri uyarınca müvekkili ve davacı şirket arasındaki cari hesap sözleşmesinin, tacirler arasındaki finansal hükümleri düzenleyen özellikli bir anlaşma olduğunu, TTK’nın 95. maddesi uyarınca cari hesabın kesilmesinden önce taraflardan hiç birinin alacaklı veya borçlu sayılamayacağını, tarafların hukuki durumunu ancak mukavelenin sonundaki hesabın kesilmesinin tayin edeceğini, takip tarihi itibariyle cari hesap anlaşması halen geçerli olduğundan, cari hesap sözleşmesi sona ermeden davacı tarafın alacaklı, müvekkili şirketin ise borçlu konumda bulunmadığını, TTK’nın 96. maddesi uyarınca da cari hesap anlaşmasının ancak; kararlaştırılan müddetin bitmesi, bir müddet kararlaştırılmadığı takdirde tarafların birinin feshi ihbar etmesi ile sona ereceğini, ayrıca yapılacak olan fesih ihbarnamesinin TTK’nın 18. maddesi uyarınca yapılacak ihbarın noter kanalı ile yapılmasının zorunlu olduğunu, söz konusu durumda; davacı tarafın cari hesap anlaşmasını sona erdirmek adına müvekkili şirkete bir ihbarının söz konusu olmadığını, davacı ve müvekkili şirket arasında belirli bir tarihte cari hesap sözleşmesinin biteceğine ilişkin bir anlaşma da bulunmadığını, dolayısıyla TTK’nın 92. maddesi uyarınca hesap devresi hakkında bir anlaşma veya ticari teamül olmaması sebebiyle ilgili takvim yılının son gününün, taraflarca hesabın kapatılması günü olarak kabul edileceğini, yani icra takibinin başlatıldığı tarihte taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesinin halen devam etmekte olduğunu, tarafların birbirlerine karşı hukuki olarak borçlu ya da alacaklı sıfatlarına haiz olmalarının söz konusu olmadığını, bu nedenle icra takibine girişme olanakları bulunmadığını, yapılan icra takibinin haksız yere yapıldığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/13872 Esas, 2014/ 16988 Karar sayılı kararının ”… Mahkemece, sözleşme hükümleri ve TTK 87. v.d. maddeleri birlikte değerlendirilerek, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda taraflar arasında 01/07/2011 tarihli cari sözleşmesi akdedilmiş olduğu ve takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan talep edebileceği muaccel bir alacağı bulunmadığı gibi cari katedilmeden de talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş …” denilerek verilen kararın onandığını, kaldı ki davacı şirket ile müvekkili arasındaki cari hesap anlaşması incelendiğinde davacı tarafın takip başlattığı tarihte müvekkil şirketin davacı şirkete karşı takibe konu edilen miktarda bir borç ekstresinin bulunmadığını, cari hesapta bakiye bir borç bulunmakta olduğunu ancak bu miktarın takip tutarından daha az bir meblağa denk gelmekte olduğunu ve anlaşma sona ermediğinden muacceliyet olmadığını, ayrıca cari hesapta bulunan bakiye borcun icra takibinin başlatıldığını öğrenmeden evvel müvekkili şirket tarafından davacı tarafa cari hesap esaslarına göre ödenmiş olarak kayıtlara geçtiğini, ilgili ödeme dekontunun davacı tarafın dava dilekçesinde mevcut olduğunu, davacı vekilinin yaklaşık 493.000 TL yapılan ödeme sonrası müvekkili şirketin borcunun kapandığını bir başka deyişle sıfırlandığını kabul ettiğini ancak; ödemenin takip tarihinden sonra yapıldığı hususu üzerinde durduğunu, yani davacı vekilinin de ikrar ettiği ve müvekkili şirketin yapmış olduğu ödemeye ilişkin sunduğu ödeme dekontundan da anlaşıldığı üzere İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyaya konu edildiği gibi müvekkili şirketin bakiye borcunun 500.000 TL olmadığını, davacı tarafın da bu hususu dava dilekçesi ve eklerinde ikrar ve beyan etmiş bulunduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki cari hesap anlaşmasının ve karşılıklı olarak ticari işlemlerin devam etmesi söz konusu olduğundan tarafların hukuki olarak alacaklı ya da borçlu sıfatına haiz olamayacağı gerekçesi ile haksız ve hukuka aykırı icra takibine itiraz edildiğini, davacının itirazın iptali davası açmasının yerinde olmadığını, itirazın iptali davası açılabilmesi için geçerli bir icra takibinin bulunması gerektiğini, bu durumda müvekkili şirkete cari hesap sözleşmesi devam ettiğinden geçerli bir icra takibi yapılmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla müvekkilinin ödeme emrine itirazında kötü niyeti bulunmadığını, ek olarak talep edilen icra inkâr tazminatına hükmetme hususunun gereklerinin somut vakıa da bulunmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında cari hesap anlaşması ve hareketleri halen devam ettiğinden davacı tarafın alacaklı sıfatına haiz olmadığını, icra inkâr tazminatı hususunda davacı şirketin hukuki bir yararının olmadığını, sonuç olarak ödeme emrine itiraz edilmesinin icra inkar tazminatı şartlarını oluşturmadığını savunarak, davanın reddi ile davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Taraflar arasındaki davaya konu uyuşmazlık; tacirler arasında fatura alacağından kaynaklanan bakiye borç nedeniyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Dosyamız arasına alınan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının yapılan incelemesinde ödeme emrinin davalı/borçluya 05/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği davalının süresinde 06/09/2018 tarihinde takibe itiraz ettiği ve takibin durduğu anlaşılmıştır. Davacının; borçlu tarafından yapılan itiraz üzerine 08/11/2018 tarihinde İİK.nun 67.maddesinde belirtilen bir yıllık süre içerisinde mahkememize davayı açtığı anlaşıldığından, açılan davanın süresinde olduğu görülmüştür. Davada aktif ve pasif taraf husumetinin sağlandığı anlaşılmış olup taraflar arasında bu hususta çekişme yoktur.Taraflar tacir olup, delil olarak ticari defterlere dayandıklarından; taraflara inceleme gün ve saatinde belirtilen yıllara ilişkin ticari defter ve kayıtlarını hazır etmeleri aksi halde HMK 220 ve devamı maddeleri gereğince defterlerini sunmayan tarafın ticari defterlerine lehine delil olarak dayanamayacağının ve tekrar sunamayacakları usulüne uygun biçimde ihtar edilmiş olup inceleme günü taraf defterleri incelenmiş ve bilirkişi 13.01.2020 tarihli 16 sayfadan ibaret raporunda sonuç olarak;’ …1) Davacı tarafın incelenen 2018 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı,2) Davalı tarafın incelenen 2018 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı,3) Tarafların ticari defter kayıtlarına göre; taraflar arasındaki açık hesabın işleyişinin davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturaların, davalı tarafından yapılan ödemeler ve davalı tarafından davacı adına düzenlenen iade faturaları ile kapatılmak suretiyle işlediği, 4) Alacaklı … A.Ş. tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile borçlu … Sanayi ve Ticaret A.Ş. aleyhine, faturaya dayalı bakiye alacağı için 500.000,00 TL asıl alacaktan oluşan takip tutarı üzerinden 31.08.2018 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde icra takibinin dayanağı olarak davacı … A.Ş. tarafından davalı … San. ve Tic. A.Ş. adına düzenlenmiş 18.07.2018 tarihli, … nolu, 2.671.170,05 TL tutarlı faturaya dayanıldığı, 5) Davacı vekilinin dava dilekçesindeki beyanı, davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde dava dosyasına sunmuş olduğu hesap ekstresi ve yukarıda “5) Tarafların Ticari Defter Kayıtlarına Göre Açık Hesabın İşleyişi:” başlıklı bölümde yer alan tablo ve açıklamalardan da görüleceği üzere icra takibinin dayanağı olan davacı … Ticaret A.Ş. tarafından davalı … San. ve Tic. A.Ş. adına düzenlenmiş 18.07.2018 tarihli, … nolu, 2.671.170,05 TL tutarlı faturanın davalı tarafından davacıya yapılan 07.08.2018 tarihli, 1.671.170,05 TL tutarlı ve 14.08.2018 tarihli, 1.000.000,00 TL tutarlı ödemeler ile icra takip tarihi olan 31.08.2018 tarihinden önce kapatıldığı, bu faturadan dolayı bakiye bir borç kalmadığı, 6) Davacı tarafın 2018 yılına ait ticari defterlerinin incelenmesinde; davacı … A.Ş.’nin davalı …. A.Ş.’den takip tarihi itibarıyla 493.686,05 TL alacaklı olduğu, 7) Davalı tarafın 2018 yılına ait ticari defterlerinin incelenmesinde; davalı … Tic. A.Ş.’nin davacı …Ticaret A.Ş.’ye takip tarihi itibarıyla 493.685,87 TL borçlu olduğu, 8) Davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibarıyla olan bu alacağının 13.07.2018 tarihli, … nolu, 730.632,96 TL tutarlı faturadan ve açık hesap bakiyesinden kaynaklandığı, bu faturanın davalı tarafından davacı adına düzenlenen 30.07.2018 tarihli, toplam 6.314,12 TL tutarlı, 4 adet iade faturası, davalı tarafından yapılan 28.08.2018 tarihli, 230.632,96 TL tutarlı ödeme ve icra takip tarihi olan 31.08.2018 tarihinden sonra davalı tarafından yapılan 04.09.2018 tarihli, 493.685,87 TL tutarlı ödeme ile kapatıldığı, 9) İcra takibinde davacı tarafından 13.07.2018 tarihli, … nolu, 730.632,96 TL tutarlı faturaya ya da açık hesap bakiyesine dayanılmadığı, 10) Davacı tarafın 500.000,00 TL asıl alacaktan oluşan takip tutarı üzerinden başlatmış olduğu icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine açmış olduğu itirazın iptali davasında davalının icra takibine yaptığı itirazın vekalet ücreti ve takip masrafları yönünden iptaline karar verilmesini istediği, harca esas değeri 56.780,00 TL (33.950,00 TL icra vekalet ücreti + 22.971,10 TL icra harç ve masrafları toplamı) olarak gösterdiği, Görüş ve kanaatlerimi Mahkemenizin takdirlerine saygıyla sunarım.’ şeklinde mütalaa vermiştir. Taraflara arasında TTK 89 anlamında yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmadığı tarafların açık hesap şeklinde çalıştıkları, davaya konu takibin … Ticaret A.Ş. tarafından davalı .. San. ve Tic. A.Ş. adına düzenlenmiş 18.07.2018 tarihli, .. nolu, 2.671.170,05 TL tutarlı faturaya dayandırıldığı ve defter incelemesi sonucunda bu faturaya ilişkin borcun davalı tarafından takip öncesinde davalı tarafından davacıya yapılan 07.08.2018 tarihli, 1.671.170,05 TL tutarlı ve 14.08.2018 tarihli, 1.000.000,00 TL tutarlı ödemeler ile icra takip tarihi olan 31.08.2018 tarihinden önce kapatıldığı anlaşıldığından, takibe sıkı sıkıya bağlılık ilkesi gereği davanın reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece bilirkişi raporunun içeriği kopyala yapıştır yapılarak davanın reddedildiğini, mahkemenin gerekçesi bulunmadığını, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, mahkemece taraflar arasında açık hesap ilişkisi olduğu belirtilmiş ise de bu hususun davalı tarafından hiçbir surette savunma olarak öne sürülmediğini, mahkemece adeta davalı tarafı savunurcasına böyle bir gerekçeye dayanıldığını, tarafların öne sürdüğü iddia ve savunmalarla mahkemenin bağlı olduğunu, davalının yargılama boyunca sadece taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olduğunu ve TTK’nın cari hesap sözleşmesi hükümlerine göre muacceliyet kesbetmemiş bir alacak hakkında takip başlatılmasının hukuka uygun olamayacağını savunduğunu, mahkemenin tarafların iddia ve savunmaları ile talepleri ile bağlı olduğunu ancak mahkemece bu ilkenin aşılarak böyle bir gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın müvekkiline ödeme yaptığı 07.08.2018 ve 14.08.2018 tarihlerinde davalının daha önce ödeme yapmadığı/açıkta kalan 2 adet fatura borcu bulunduğunu, bunlardan birisinin 13.07.2018 tarihli … no’lu 730.632,96 TL tutarlı, diğerinin ise takip dayanağı olan 18.07.2018 tarihli .. no’lu, 2.671.170,05 TL tutarlı faturalar olduğunu, ödemeleri gösterir dekontlarda davalı tarafından ödeme açıklaması yapılmadığını, dolayısı ile müvekkiline birden çok borcu bulunan davalının ödeme günlerinde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini müvekkiline bildirmediğini, bilirkişi raporunda belirtilen ve davalıya ait olan hesap ekstresinde görünen açıklamaların hukuken hiçbir geçerliliği bulunmadığını, davalının müvekkiline yaptığı ödemeyi hesap ekstresinde kendi keyfine uygun bir şekilde isimlendirdiğini, bunun müvekkiline yapılmış bir bildirim sayılamayacağını, dekontlarda da hiç bir açıklamanın yer almadığını, bu sebeplerle davalının takip tarihinden önce yaptığı ödemelerin vadesi daha önce olan 13.07.2018 tarihli … no’lu, 730.632,96 TL tutarlı faturaya mahsup edildiğini, sonraki tarihli olan 18.07.2018 tarihli … no.lu faturadan açık kalan bakiyenin ise 31.08.2018 tarihi itibariyle takibe konu edildiğini, gerekçeli kararda yer alan aksi yöndeki yorumun TBK m. 101 ve 102’nin açık hükümleri karşısında hukuken geçersiz olduğunu, YHGK’nın 2015/1830 Esas, 2016/98 Karar, 2017/1634 Esas, 2018/633 Karar sayılı kararlarının da bu yönde olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, fatura bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine, davalı tarafça yöneltilen itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında ayçiçeği tohumu alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davalıya 18.07.2018 tarihli, … sayılı ve 2.671.170,05 TL tutarlı faturanın düzenlendiğini, söz konusu fatura bedelinden 500.000,00 TL bakiye borcun kaldığını, bu alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, daha sonra davalının 04.09.2018 tarihinde 493.685,87 TL ödeme yaptığını, ancak icra takibinin 31.08.2018 tarihinde başlatıldığını, bu nedenle davalının itirazının vekalet ücreti ve icra takip masrafları yönünden haksız olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup dava değerini de 22.971,10 TL icra harç masrafları ile icra 33.950,00 TL vekalet ücreti toplamı olan 56.780,00 TL olarak göstermiştir. Davalı vekili ise, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunduğunu, karşılıklı bu sözleşmenin devam ettiğini, alacaklılık durumunun ve alacağın muacceliyetinin söz konusu olmadığını, icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığını savunmuştur. Dosya kapsamında bulunan İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine toplam 500.000,00 TL asıl alacak yönünden 31.08.2018 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı olarak ”18.07.2018 vade tarihli … no’lu fatura bakiyesi”nin gösterildiği, ödeme emrinin 05.09.2018 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, davalı tarafından 06.09.2018 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, takip konusu faturanın taraf defterlerinde kayıtlı bulunduğu, mal tesliminin yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalının icra takibinden sonra yaptığı ödeme tutarını aşan bir alacak talebi bulunmamaktadır.Mahkemece hükme esas alınan söz konusu bilirkişi raporunda, tarafların 2018 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, taraflar arasında açık hesap ilişkisinin bulunduğu, açık hesabın davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturaların, davalı tarafından yapılan ödemeler ve davalı tarafından davacı adına düzenlenen iade faturaları ile kapatılmak suretiyle işlediği belirtilmiştir. Somut olayda, tarafların 2018 yılına ait ticari ilişkisi bir bütün olarak incelenmiş olup alınan bilirkişi raporunda; tarafların usulüne uygun tutulan ticari defterlerinin takip tarihi yani 31.08.2018 tarihi itibarıyla karşılıklı 493.686,05 TL alacaklı ve borçlu olduğu olduğu, her iki tarafın da açık hesap ilişkisi kapsamında tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıkları anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin değerlendirmesinin aksine davalının ödemelerinin takip konusu faturaya mı yoksa takip konusu edilmeyen faturaya mı yönelik olduğunun da somut olay açısından bir önemi kalmamaktadır. Ödemenin, takip konusu borç için yapıldığının kabulü gerekir. Nitekim mahkemenin bu yöndeki kabulüne davalının bir istinafı olmamıştır. Buna göre, davalının 493.685,87 TL’lik ödemesinin 04.09.2018 tarihinde yani takip tarihinden sonra, ödeme emrinin tebliğinden ve dava tarihinden önce olduğu anlaşılmakta olup bu durumda somut olayda borçlu tarafından takipten sonra ve davadan önce borç ödenmiş ancak itiraz sonucu takip tamamen durmuş olup ödenen miktara ilişkin icra takip giderleri, vekalet ücreti yönünden duran takibin devamı için itirazın iptali davası açıldığı anlaşıldığından davacının talebi doğrultusunda bu feri taleplere ilişkin hesaplamalar kararın infazı aşamasında icra müdürlüğünce yapılacak kapak hesabıyla yerine getirilir. Bu durumda, davaya konu borç fer’ileri ile ilgili rakam ve miktar belirtilmeksizin yalnızca alacak kalemlerinden bahisle itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmelidir. Bir diğer deyişle, davacı, davalının 493.685,87 TL ödemesine ilişkin tüm icra masrafları (harçlar da dahil) ve icra vekalet ücretinden sorumlu olduğunu ileri sürdüğünden davanın kabulü ile takibin 493.685,87 TL’lik ödemeye ilişkin icra harç ve masrafları ile vekalet ücretinin tahsili için devamına karar verilmesi gerekirken, mahkemece davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak itirazın iptali talebeinin kabulüne dair yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.Davacı tarafça dava dilekçesinde, işlemiş faize dair bir talepte bulunulmadığından, bu konuda bir karar verilmemiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı da talep etmiştir. İcra inkar tazminatı, takip konusu asıl alacak ve faizler üzerinden hüküm altına alınır. İcra takip giderleri müddeabihe tabi olmadığı icra inkar tazminatı hesabında da dikkate alınamaz. Somut olayda davacı vekilinin talebi, icra harç ve giderleri yönünden itirazın iptali talebine ilişkin olduğundan, davcının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine ve neticede itirazın iptali talebinin kabulüne, icra inkar tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1- İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca davanın kabulü ile İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız icra takibine davalının yaptığı itirazın, davalı tarafından takipten sonra ödenmiş olan 493.685,87 TL’ye tekabül eden icra takip giderleri (icra harç ve masrafları ile vekalet ücreti) bakımından iptali ile takibin davalının ödediği asıl alacak miktarına tekabül eden icra takip giderlerinin tahsili için devamına, 2-Davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin reddine,3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 3.878,64 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.842,74 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydedlmesine,4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı ile 35,90 TL karar harcı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Davacının ilk derece aşamasında harç dışında harcadığı 969,5‬0 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Artan gider avanslarının yatıran taraflara iadesine,8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden:a-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 148,60 TL istinaf başvuru harcı gideri, 48,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 196,90 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine; Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09.11.2023