Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2041 E. 2021/1122 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2041
KARAR NO: 2021/1122
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2018/931 Esas – 2019/1103 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda mahkemece davanın kısman kabulüne karar verildiği, her iki taraf vekilince karara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu; 30.09.2020 tarihli ek kararla süresinde nispi harçların yatırılmadığı gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 344-346. maddeleri uyarınca reddine dair ek karar verildiği, verilen ek karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmakla, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … A.Ş. arasında 03/08/2017 tarihinde 4.000.000,00 TL tutarlı genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalıların ise sözleşmeyi 4.400.000,00 TL limitle kefil olarak imzaladıklarını, sözleşme gereklerininin yerine getirilmemesi nedeniyle hesabın 08/05/2018 tarihde katedildiğini ve bir gün içerisinde borcun ödenmesinin istenildiğini, kat ihtarnamesine rağmen borcun ödenmediğini, müvekkili bankanın alacağının teminatında ipotek ve hayvan rehni de bulunduğundan asıl kredi borçlusu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, ancak mevcut rerhinlerin kefillerin borcunu teminat altına almadığından kefiller hakkında da genel haciz yoluyla takibe gidildiğini, davalıların İstanbul … İcra Dairesinin … E.sayılı dosyası ile başlatılan takibe itiraz ederek durdurulduklarını, itiraz nedenlerinin haksız olduğunu, genel kredi sözleşmesinin 20. maddesi gereğince kefillerden gayrinakdi kredilerin deposunun talep edilebileceğini belirterek, tahsilde tekerrrür oluşturmamak koşuluyla başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili savunmasında; davacının ikametgahının Ankara olması nedeniyle Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, usulüne uygun hesap katı yapılmadığını, kat ihtarnamesinde müvekkili …’nin yer almadığını, davacının hangi hesaptan ne miktar alacak iddia ettiğinin belli olmadığını, ipoteklerle ilgili olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, talimat yoluyla Çal İcra Müdürlüğünün … Talimat dosyasında taşınmazın değerinin 12.258.264,04 TL olarak tespit edildiğini, davacının mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME GEREKÇE İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı taraf asıl borçlu şirket hakkında hayvan rehninin paraya çevrilmesi amacıyla takip başlatmış ancak hayvanların yerinde olmaması nedeniyle görevliler hakkında muhafaza görevini kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulunulduğu görülmüştür. Davacı vekili 14/01/2019 tarihli dilekçesinde Medeni Kanunun 940. Maddesine göre söz konusu hayvan rehninin BK 586. Maddesinde düzenlenen teslime bağlı taşınır rehni olmadığını iddia etmiş olup, Medeni Kanunun 940. Maddesi ve BK 586/2 maddesi birlikte değerlendirildiğinde hayvanların yerinde bulunamaması da dikkate alındığından kefil hakkında ilamsız takip de yapılabileceği sonucuna varılmıştır. Toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre davacı gayrinakdi alacak yönünden açmış olduğu davasının reddine nakdi alacak yönünden ise açılan itirazın iptali davasının kısmen kabulüne…” karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefilin gayrinakdi alacaktan sorumluluğuna yönelik hüküm bulunduğunu, müteselsil kefillerin sözleşmede yer alan hükümler çerçevesinde gayrinakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduklarını, emsal niteliğindeki Yargıtay 11. HD’nin 30.09.2019 tarihli, 2018/4813 E. 2019/5969 K. sayılı kararını sunduklarını, bu nedenle mahkemenin gayrı nakdi alacak talebi yönünden verdiği kararın yasa ve usule aykırı olduğunu, Nakdi alacağın reddedilen kısmı yönünden ise açıkça maddi hataya dayalı bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, bilirkişi raporundaki maddi hatanın mahkemece resen gözetilerek karar verilmesi gerektiğini, ancak mahkemenin bu konuda hataya düştüğünü, dolayısıyla 10 gün üzerinden yapılan doğru hesaplama esas alınması gerektiğini, raporda da belitildiği üzere, tek fark akdi hesabın belirlenmesindeki gün sayısından kaynaklanmakta olup bilirkişinin hesaplamada maddi hata yaptığını, buna bağlı olarak asıl alacak tutarındaki bu maddi hatadan kaynaklı olarak asıl alacağa işlemiş temerrüt faizi ve BSMV tutarının da takip talebinden bir miktar düşük tespit edildiğini, buna bağlı olarak davalılar aleyhine hükmedilen icra inkar tazminatının da eksik hükmedildiğini, bu yönüyle de kararın kaldırılması gerektiğini, Takip talebindeki gibi karar verilmesi gerekmekte iken, davanın kısmen reddi kararının hukuka uygun olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen reddine dair hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, tüm talepler yönünden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilleri aleyhine itirazın iptali davası açılmış olup mahkemece nakdi alacak yönünden kısmen davanın kabulüne karar verildiğini, ancak söz konusu kararın hukuka ve yasaya aykırı olup kararın kaldırılması ve davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerektiğini, İlk derece mahkemesince nispi istinaf harçlarını yatırması konusunda davalılar vekiline muhtıra tebliğ edildiğini, davalılar vekilince 06.08.2020 tarihli dilekçesi ile müvekkili …’nin dava dosyasına dayanak gösterilen icra takip dosyasının borçlusu olduğunu, Çal Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 2020/13 esas sayılı konkordato dosyasında 16.06.2020 tarihinden başlamak üzere bir yıllık kesin mühlet kararı verildiğini, ekonomik güçlükler nedeni ile istinaf harç masraf tamamlama için belirlenen tutarın şimdilik suç üstü ödeneğinden karşılanmasını talep talep ettiklerini, İlk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili Dairemize verdiği dilekçede müvekkili … hakkında Çal Asliye Hukuk Mahkemesin 2020/13 Esas sayılı konkordato dosyasında 24.01.2020 tarihinden başlamak üzere üç ay süre ile geçici mühlet kararı verildiğini, istinaf harcını tamamlamalarının mümkün olmadığını beyan ederek adli yardım talep etmiş olup, Dairemizin 26.06.2020 tarihli kararı ile davalılar vekilinin adli yardım talebinin reddine karar verildiği, karara itiraz edildiğinden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15.Hukuk Dairesinin 2020/5 D.iş sayılı 13.07.2020 tarihli kararı ile adli yardım talebinin reddine dair ara karara yönelik itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Adli yardım talebinin reddi üzerine dosya ilk derece mahkemesine harç ikmali işlemleri yapılmak üzere geri çevrilmiş, harcın ikmal edilmemesi üzerine ilk derece mahkemesince istinaf başvurusu hakkında aşağıdaki ek karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, 30.09.2020 tarihli ek kararıyla; “…Nispi istinaf harçlarını yatırması konusunda 02.08.2020 tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süresi içerisinde eksiklik tamamlanmadığından, HMK.344.maddesi gereğince davalılar …, … A.Ş. Vekilinin istinaf talebinin Reddine…” karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
EK KARARA YÖNELİK İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, ek karara yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin, ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntılardan ziyadesiyle olumsuz etkilenmiş olup halihazırda müvekkillerinin tüm mal varlıkları hacizli ve banka hesapları blokeli olduğunu, her ne kadar müvekkili … adına kayıtlı olan 2005 model … marka aracın varlığı ret için gerekçe olarak gösterilmiş ise de söz konusu araç üzerinde yüklü alacak miktarlarına ait çok sayıda haciz ve yakalama şerhi bulunduğunu, araca ilişkin mahrumiyet kayıtlarının kendilerince dosyaya sunulduğunu, Ayrıca müvekkili …’nin dava dosyasına dayanak gösterilen icra takip dosyasının borçlusu olup müvekkili hakkında Çal Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 2020/13 E. Sayılı konkordato dosyasında, 24.06.2020 tarihinden başlamak üzere bir yıllık kesin mühlet kararı verildiğini, söz konusu kararın kendilerince dosyaya sunulduğunu, bu nedenlerle müvekkillerinin yüksek miktardaki istinaf harcını tamamlatmalarının mümkün olmadığını, ancak ekonomik güçlük nedeniyle müvekkillerinin yaşadığı bu imkansızlık müvekkillerinin Anayasa ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırmaması gerektiğini, müvekkillerinin haklılığına yönelik dosyaya sunmuş oldukları savunma ve itirazların yüksek miktardaki harcın tamamlatılamaması nedeniyle üst yargı mercileri tarafından değerlendirmeye alınmamasının hakkaniyete aykırı olacağını, keza huzurdaki dava dosyasında müvekkili aleyhine kurulan hükümde yazılı tutarların de yüksek olması göz önünde bulundurulduğunda müvekkillerin uğrayacakları mağduriyetin ne kadar büyük olduğunun görüldüğünü, Bu nedenlerle, Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmış olup başvuru belgesi dilekçenin ekinde sunulduğunu, zira adli yardım talebi ve istinaf talebinin reddi ile müvekkilleri açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. Maddesi ve Anayasa’nın 36. Maddesi’nde güvence altına alınan Adil Yargılanma Hakkına ilişkin temel hakları doğrudan ve güncel olarak ihlal edilmiş ve Eşitlik ilkesine de aykırılık söz konusu olduğunu, Emsal Kararlar, Danıştay İçtihatları ve Hayatın Olağan akışına aykırı şekilde Hakkaniyet ve Hukuk ile çelişir olan karar nedeniyle müvekkili mağduriyet yaşandığını, konuya dair örnek Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas: 2009 / 10000 Karar: 2010 / 30626 Karar, 26.10.2010 tarihli kararının ekli olduğunu, Bu nedenlerle istinaf talebinin reddine dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; ek kararın kaldırılmasına, adli yardım talebinin kabulüne ve nihai karara yönelik istinaf dilekçesinde yazılı sebepler de dikkate alınarak müvekkilleri aleyhine tesis edilen hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, banka nakdi ve gayri nakdi kredi alacaklarının tahsili istemiyle başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı, her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derce mahkemesince davalılar vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 344-346 maddeleri uyarınca istinaf harçları yatırılmadığından reddine dair 30.09.2020 tarihli ek karar verilmiş, davalılar vekilince iş bu ek karara yönelik olarak da yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalılar vekilinin 30.09.2020 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; Talep, ilk derece mahkemesinin 2018/932 E 2019/1103 K sayılı dosyası üzerinden 30.09.2020 tarihli verilen istinaf harçlarının yatırılmaması nedeniyle HMK’nın 344 maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin ek kararın istinafına ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan itirazın iptali davasında ilk derce mahkemesinin 2018/3931 E -2019/1103 K sayılı, 19.12.2019 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, iş bu kararın davalılar vekilince istinaf edildiği, ilk derece mahkemesince davalılar vekiline nispi istinaf harcı yatırılması için 04.03.2020 tarihli muhtıra gönderilmesi üzerine, davalılar vekilince 16.03.2020 tarihli dilekçe ile adli yardım talebinde bulunulduğu, İlk derece mahkemesinin 2018/931 esas nolu, 17.03.2020 tarihli ek kararı ile davalıların adli yardım talebinin Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle dosyanın dairemize gönderildiği, dairemizin 2020/963 esas nolu, 26.06.2020 tarihli kararı ile davalılar vekilinin adli yardım taleplerinin reddine karar verildiği, adli yardım talebinin reddine dair verilen karara itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15.Hukuk Dairesinin 2020/5 D.İş sayılı, 13/07/2020 tarihli kararı ile dairemizin adli yardım talebinin reddine ilişkin yöneltilen itirazın reddine karar verildiği, sonrasında dairemizin 2020/963 esas nolu, 2020/756 karar nolu, 17.07.2020 tarihli kararı ile “…İlk derece mahkemesince verilen hüküm davalılar … ve … Anonim Şirketi vekili tarafından adli yardım talepli olarak istinaf edildiği, istinaf harçlarının yatırılmadığı belirlenmekle, adli yardım talebinin de reddedilmesi karşısında HMK’nın 344. maddesi gereğince istinaf harçlarının tamamlaması için kararı istinaf eden davalı vekiline muhtıra gönderilerek harcının yatırılması halinde sayman mutemet makbuzunun da eklenerek dosyanın istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmesi, harcının yatırılmaması halinde HMK’nın 344. maddesi gereğince işlem yapılması için mahalline geri çevrilmesine HMK’nın 352. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda oy birliği ile kesin olarak” karar verilerek dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince nispi istinaf harçlarını yatırması konusunda davalılar vekiline HMK’nın 344. maddesi uyarınca 27.07.2020 tarihli muhtıra çıkarılıp tebliğ edilmiştir. Davalılar vekilince sunulan 06.08.2020 tarihli dilekçe ile müvekkili …’nin dava dosyasına dayanak gösterilen icra takip dosyasının borçlusu olduğunu, Çal Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 2020/13 esas sayılı konkordato dosyasında 16.06.2020 tarihinden başlamak üzere bir yıllık kesin mühlet kararı verildiğini, ekonomik güçlükler nedeni ile istinaf harç masraf tamamlama için belirlenen tutarın yatırılamayacağı belirtilerek, şimdilik suç üstü ödeneğinden karşılanması talep edilmiş, ilk derce mahkemesince 30.09.2020 tarihli ek karar ile iş bu istinaf incelemesine konu istinaf harçlarının yatırılmaması nedeniyle HMK’nın 344. maddesi uyarınca, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin 30.09.2020 tarihli ek kararında da belirtildiği üzere, davalılar vekilinin adli yardım talep dilekçesinde de müvekkili … hakkında Çal Asliye Hukuk Mahkemesin 2020/13 Esas sayılı konkordato dosyasında 24.01.2020 tarihinden başlamak üzere üç ay süre ile geçici mühlet kararı verildiğini, istinaf harcını tamamlamalarının mümkün olmadığını beyan etmiş olup, dairemizin incelemesi sonucunda 26.06.2020 tarihli kararı ile davalılar vekilinin adli yardım talebinin reddine karar verilmiştir. Karara itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15.Hukuk Dairesinin 2020/5 D.iş sayılı,13.07.2020 tarihli kararı ile adli yardım talebinin reddine dair ara karara yönelik itirazın reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine ilk derece mahkemesince HMK’nın 344. maddesi uyarınca davalılar vekilince çıkarılan muhtıra kapsamında istinaf nispi harçlarının yatırılmaması üzerine davalılar vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına yönelik verilen 30.09.2020 tarihli kararı verilmiştir. Davalıların adli yardım talebi reddedilmiş ve bu karar itiraz yolundan da geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Artık bu karar öncesi nedenlerle yeniden adli yardım talebinde bulunulamayacağından, ilk derece mahkemesinin davalılar vekilinin istinaf dilekçesinin reddine dair ek kararı isabetlidir. Bu nedenle, davalılar vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından, ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; Davacı vekilince, nakdi alacak talebi yönünden kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Öncelikle, davalılar dava dışı kredi borçlusunun kefili konumundadır. Kefilin sorumluluğu kendi temerrütü ile sınırlıdır. Kefil temerrüte düşürülmediği sürece temerrüt faizlerinden sorumlu tutulamaz. (Yargıtay 19.HD’nin 2015/6616 E- 2015/16781 K sayılı, 14.12.2015 tarihli emsal nitelikte kararı). Temerrüt için hesap kat ihtarının kefile tebliği şarttır. Asıl borçlu yönünden sözleşmede belirlenen adrese tebligat çıkartılması ve tebliğ edilememesi halinde asıl borçlunun temerrütün gerçekleşeceğine ilişkin İİK’nın 68/b maddesinin kefil yönünden uygulanması mümkün değildir. Bu hukuki açıklamalara göre somut olaya gelindiğinde; davalı gerçek kişi kefile kat ihtarı keşide edilip tebliğ edilmediği, diğer davalı kefil şirkete çıkarılan hesap kat ihtarı kapsamında 18.05.2018 tarihinde temerrütün oluştuğu, bilirkişi ek raporunda işaret edildiği üzere davacı bankanın davalı kefil şirketin temerrüde düştüğü 18.05.2018 tarihini de dahil ederek 10 gün üzerinde faiz hesabı yapmasından kaynaklı olarak fazla talepte bulunduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince bilirkişi ek raporundaki açıklama ve bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda kurduğu hükmü isabetlidir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvuru sebepleri, bu nedenle yerinde görülmemiştir. İkinci olarak davacı tarafından kefil olan davalıların gayrı nakdi alacağın depo edilmesinden de sorumlu olacakları ileri sürülerek ilk derece mahkemesi kararının istinaf edildiği anlaşılmaktadır. Davacı bankanın asıl borçlu lehine verdiği meri ve muteber olduğu anlaşılan 13.500,00’TL lik teminat mektubu bedeli yönünden kefillerden depo talebinde bulunabilmesi için taraflar arasında düzenlenen sözleşmede kefilin sorumluluğuna dair açık hüküm bulunması gerekmektedir. Davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde dayandığı genel kredi sözleşmesi hükümleri ile özellikle bilirkişi raporu içeriğinde yer verilen genel kredi sözleşmesinin 9. maddesinin “İş bu sözleşmenin sonunda imzası bulunan kefil/kefiller Bankaya, müşterinin bu kredi sözleşmesinden dolayı gerek yalnız olarak gerekse diğer kefillerle birlikte borçlandığı/borçlanacağı tutarları aşağıda imza bölümünde belirtilen miktara kadar müteselsil kefil olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Kefil/ kefillerin sorumluluğu ana para ve süreye bağlı olmaksızın akdi faizler ile TBK kefilin sorumluluğuna ilişkin hükmünde yer alan hususlara ilaveten bu sözleşmede esasları belirtilen temerrüt ve gecikme faizi, komisyon, kur artışı, arbitraj masrafı, KKDF, BSMV gibi vergi, resim harçlar ve diğer yasal yükümlülükler ile her türlü masraf ve yargılama giderleri ile ücretleri de kapsayacağını…kabul ve beyan eder” şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Yine sözleşmenin 9i maddesinde kefil/kefiller, banka ile müşteri arasındaki genel kredi sözleşmesinin tamamının kendi hakkında da aynen uygulanmasını kabul ve taahhüt ederler şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı bankanın asıl borçlu lehine verdiği teminat mektubu nedeniyle hamiline ödemek zorunda kalacağı yasal sorumluluk bedelleri yönünden kefilden depo talebinde bulunabilmesi için taraflar arasında düzenlenen sözleşmede kefilin gayri nakdi kredi tutarı depo etme sorumluluğuna dair açık hüküm bulunması gerekmektedir. Somut olayda imzalanan genel kredi sözleşmesinde bulunan kefalete ilişkin hükümlerde kefilin gayrinakdi kredilerin deposuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır (Yargıtay 19.HD’nin 19.03.2018 tarih, 2016/16369 E. 2018/1334 K. Sayılı ilamı). Somut olay açısından, az yukarıda bahsi geçen genel kredi sözleşmesinin kefalete ilişkin hükümlerinde kefilin gayri nakdi kredilerin deposuna ilişkin sorumluluğuna yönelik açık bir hüküm bulunmamakla, gayrinakdi krediler açısından kefiller yönünden depo talebinde bulunulamayacağı, davacının davalı kefillere karşı açmış olduğu itirazın iptali davasının gayrinakit krediler yönünden reddine dair ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu kanaatine varıldığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davalılar vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılmış olan istinaf harçlarının hazineye gelir kaydına; bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline; ayrıca 4,90 TL istinaf karar harcının davalılardan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 23.09.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.