Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2025 E. 2020/1464 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2025
KARAR NO: 2020/1464
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03.11.2020 tarihli ara karar
NUMARASI: 2020/785 Esas
DAVANIN KONUSU: Haksız Rekabetin Meni- Tedbir
Taraflar arasında görülen haksız rekabetin meni davasında ihtiyati tedbir talebinin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin bağımsız bölüm niteliğinde konut satışı yaptığını, … Ajansı’nın yetiştirdiği personelleri gazetelere ve haber kanallarına yerleştirerek buralarda ajansın haberlerini ve holding bünyesinde bulunan inşaat şirketi için başka inşaat şirketlerini karalayıcı haberler yapıtığını, web sitelerinde yapılan haberler ile haber verme ve eleştiri sınırlarını aşarak TTK’nın 55. maddesine aykırı şekilde müvekkillerinin emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini, ticari işlerini yanıltıcı ve gerçeğe aykırı şekilde kötüleyerek haksız rekabete neden olunduğunu, müvekkili şirket hakkında yapılan karalama ile müvekkiline karşı haksız rekabette bulunulduğunu, müvekkili şirketin satış faaliyetlerini tamamen durdurduklarını belirterek davalının haksız rekabetinin menine, ihtiyati tedbir olarak (https://…com.tr/…, https://www…com.tr/… https://www…com.tr/… linklerindeki ) haberlerin dava sonuna kadar tedbiren yayından kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatte ise haber içeriğindeki müvekkili şirket ve sahibinin görüntülerinin, isminin, video görüntülerinin haber yazısından silinmesine, neticeten haksız rekabetin men’i ve ref’i taleplerinin kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili şirketin, anayasal koruma altında olan basın hürriyeti ile yine kişilerin haber alma hürriyeti kapsamında faaliyet gösteren bir haber ajansı olduğunu, müvekkili şirket hakkındaki haksız rekabet iddilarının tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin davacı şirket ile haksız rekabetinin söz konusu olmadığını, polis operasyonunu haber yapmanın hiçbir şekilde haksız rekabet sayılmayacağını, yapılan haberde hiçbir şekilde davacı şirketin yöneticilerinin adının geçmediğini, davacının tüm iddialarının reddi gerektiğini, davacı şirket ile hiçbir ilişki ve illiyet bağı kurulamayan, davacının ticari ünvanı ve yöneticilerinin ve hissedarlarını adının dahi geçmediği bir haber sebebi ile haksız rekabet iddiasının ileri sürülemeyeceğini ve davacının ihtyati tedbir talebinin de şartları oluşmadığından reddi gerektiğini, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 03.11.2020 tarihli kararında; ” … Dosya kapsamında alacağın varlığı, niteliği ve miktarı ancak yapılacak yargılama sırasında tarafların delillerinin toplanmasıyla belirlenebileceğinden talep yargılamayı gerektirdiğinden ve şartları oluşmadığından bu aşamada İİK’nun 257/1 maddesinde koşulları taşımadığı, … ” gerekçesiyle, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.Bu ara karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarla, dosyada belirtilen URL’lerde yer alan haber ve videolarda gerek müvekkili şirket yetkilisinin adının gerekse görüntülerinin açıkça yer aldığını, müvekkili şirketin potansiyel bağımsız bölüm alacak müşterilerinin “Google” üzerinden aramalarında öne çıktığını, gerek haber tarihlerinde gerekse devam eden günlerde yüzlerce kaparo iadesi talep edildiğini, belirtilen haberlerin müvekkili şirketin satışlarını düşürmeye devam etmesi üzerine iş bu davayı açtıklarını, İhtiyati tedbir taleplerinin iş bu dosya kapsamında yalnızca haksız rekabetin durdurulmasına ilişkin olduğunu, ilk derece mahkemesince zararın miktarının tespitinin belirlenemeyeceği gerekçesiyle talebin reddi gerekçesinin kabul edilir olmadığını, Müvekkili şirket hakkında hukuka aykırı ve basın özgürlüğünü aşar nitelikte haberler yapan davalı şirketin grup şirketlerinden olan … A.Ş.’nin müvekkili şirketle aynı bölgede faaliyet gösterdiğini, davalı …’nın kendi sitelerinde gerekse başka haber sitelerinde ve yine … tarafından servis edilen haberlerin müvekkili şirketin durumunu zora sokacak şekilde satışların düşüşüne neden olduğunu, Müvekkilinin onarılmaz zararına sebep olan URL’lere erişim engeli getirilmemesinin, HMK’nın 389. maddesinde söz edildiği gibi telafisi güç ve ciddi bir zarar doğuracağının ancak URL’lerin incelenmesiyle ortaya çıkacağını, Müvekkili şirket yetkilileri hakkında, yalnızca soruşturulan bir iddia bulunmasına karşın, davalı … A.Ş.’nin “çete lideri”, “inşaat çetesi elebaşı” şeklinde ibarelerle haber yapmış olduğuna ilişkin URL’yi dosyaya sunduklarını, haberlerin içeriğinde gizli olan soruşturmaya ait video görüntülerinin mevcut oldugunu, bu görüntülerin basına sızdırılarak ve davalı … A.Ş. aracılığıyla diğer web sitelerine dağıtıldığını, Davalının, web sitelerinde yapılan haberler ile haber verme ve eleştiri sınırlarını aşarak, TTK’nın 55. maddesine aykırı şekilde müvekkillerinin emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini, ticari işlerini yanıltıcı ve gerçeğe aykırı şekilde kötüleyerek haksız rekabete neden olunduğunu, İlk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, haber ajansı konumundaki davalının yapmış olduğu haberlerle TTK’nın 54 vd. maddeleri uyarınca haksız rekabette bulunduğu iddiasına dayalı olarak açılmış haksız rekabetin meni ve refi istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde adresleri yer alan üç adet internet sitesindeki haber niteliğinde yayınların tedbiren durdurulması talep edilmektedir. Dava içinde ihtiyati tedbirin talebi ilk derece mahkemesince; 03.11.2020 tarihli ara kararla alacağın varlığı, niteliği ve miktarının yargılamayı gerektirmesi ve şartları oluşmadığından İİK’nın 257/ 1 maddesindeki koşulların somut olayda oluşmamış olmasından bahisle reddedilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda ilk derece mahkemesince, davacının tedbir talepleriyle hiç uyuşmayan bir gerekçeyle ve sanki ihtiyati haciz talep edilmiş gibi, ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Yani eldeki davada ihtiyati tedbir talebine ilişkin olarak ilk derece mahkemesince usulüne uygun şekilde oluşturulan gerekçeli bir karar bulunmamaktadır. Zira haksız rekabetin meni ve refi dava konusunu oluşturmakla bu bağlamda talep edilen davalıya ait üç adet internet sitesinde yer alan haberlerin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilmesi talep edilmiş, bu talep değerlendirilmemiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında ihtiyati tedbir talebinin yeniden değerlendirilmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.24.12.2020
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.