Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2017 E. 2020/1470 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2017
KARAR NO: 2020/1470
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2020/358 Esas
KARAR TARİHİ: 09/09/2020
DAVA: Fesih Tasfiye
Taraflar arasındaki TTk 531 madde uyarınca haklı nedenle şirketin fesih ve tasfiyesi davasının yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbir talebinin kabulüne yönelik verilen 05.08.2020 tarihli ara karara karşı yöneltilen itirazların reddine dair verilen 09.09.2020 tarihli ara kararlara karşı itiraz eden üçüncü kişi … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesi ve 24/07/2020 tarihli ihtiyati tedbir talep dilekçesiyle; çoğunluk hissedar …, davacının gerek Yönetim Kurulu üyesi gerekse de hissedar olarak hiçbir hakkını kullanmasına müsaade etmediğini, davacıdan habersiz yönetim kurulu toplantıları yaparak ve Kanunun açık hükümlerine aykırı genel kurullar yaparak davacının mülkiyet hakkına el koyduğunu, 23.07.2020 tarihinde yapılan TTK 195 vd. Hükümleri uyarınca şirketler grubuna dahil olan 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 Yılları Olağan … Genel Kurul Toplantı tutanağından da anlaşılacağı üzere; davacının YK Üyesi Olmasına Rağmen, davacıdan habersiz olarak YK Toplandığını ve Genel Kurul Çağrısı Yapılmadığını, Genel Kurul çağrısına dayanak YK kararı incelendiğinde, YK kararının 08.06.2020 tarihli olduğunun görüleceğini, davacının 08.06.2020 tarihinde … YK toplantısına katılmadığını, davacının gıyabında, yokluğunda YK’nın toplanıp karar almasının mümkün olmadığını, davacıya Genel Kurul Çağrısının iadeli taahhütlü olarak gönderilmediğini, davacıya kanun gereği iletilmesi gereken genel kurul çağrısının iletilmediğini, davacının genel kurul olacağını tesadüfen firmanın internet sitesini incelerken öğrendiğini, iki ortaktan oluşan bir aile şirketinde genel kurul çağrısının davacıdan habersiz usulsüz bir YK kararı ile alınması ve genel kurul yeri ve saatinin önceki yılların ve şirket teamüllerinin aksine olarak, maille dahi davacıya bildirilmemesi çoğunluk hissedarın davacının mülkiyet hakkına olan saldırısını gösterdiğini, TTK 437 Uyarınca Hazırlanması Gereken Hiçbir Belge Hazırlanmadan, Bilgi Belge İnceleme Hakkı Kullandırtılmadan Genel Kuırul yapıldığını, TTK 437/1 uyarınca hazırlanması gereken ve 15 gün önceden şirket merkezinde hazırlanarak ilan edilmesi gereken finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisinin hiçbir şekilde hazırlanmadığını, … vekilinin imzasını taşıyan genel kurul tutanağının da anlaşılacağı üzere YK tarafından hazırlanması gereken faaliyet raporunun hazırlanmadığını ifade etmemiz üzerine, toplantıya getirilen faaliyet raporu taslağı, toplantı başkanı tarafından diğer 2 YK üyesi çağırılıp imzalatılarak geçerli bir faaliyet raporu ve geçerli bir YK toplantısı varmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığını, bu durum TTK’nın 437. Maddesine ve YK toplantısının şekline ilişkin TTK 390 vd. Maddelere aykırı olup, faaliyet raporu hazırlanmadan genel kurul yapılması mümkün olmadığını, toplantı başkanı …’nin avukatı ve …’nin davacının haklarını tüm uyarılara rağmen ihlal etmekte bir beis görmediğini, YK Başkanı ve Murahhas Üye ile YK Üyeleri Toplantı Salonunda Olmadığı ve TTK 195 vd. Hükümleri Uyarınca Bağlılık Raporu Hazırlanmadığı Halde Tüm Israrlara rağmen toplantı yapıldığını, TTK md. 407 düzenlemesi uyarınca; “Murahhas üyelerle en az bir yönetim kurulu üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunmaları şarttır”. bu şart sağlanmadan ve bağlılık raporu hazırlanmadan YK toplantısı yapılmaya çalışılmasının çoğunluğun gücünü ne şekilde kullandığını açıkça ortaya koyduğunu, usulsüz olarak toplanan YK sonucu toplanan usulsüz Genel Kurul Gündeminin 8. Maddesinden anlaşılacağı üzere, şirketlerin malvarlığı tamamen devredilmek istendiğini, Genel Kurul gündeminin 8. Maddesine davacının yokluğunda, davacıdan habersiz eklenen 8. Madde düzenlemesi TTK 408 uyarınca genel kuruldan şirket malvarlıklarının toptan satışı için yetki alınmasını düzenlediğini, usulsüz toplanan YK’lar ile usulsüzce toplanan genel kurullarda şirket malvarlığı bir bütün halinde devredilerek davacının tüm haklarının yok edilmek istenildiğini, ivedi olarak bu hukuksuzluklar durdurulmaz ise, davanın sonucu verilecek hüküm etkisiz hale geleceğini, çoğunluk hissedarın kendi hukuksuzluklarının kendi ağzından ikrarı anlamına gelen genel kurul tutanağı ve genel kurul gündemine usulsüzce eklenen maddeler çoğunluk hissedarın işbu davanın sonucunu akim bırakmaya yönelik davranış ve tutumlarının engellenmesi zaruretini açıkça ortaya koyduğunu, aksi takdirde çoğunluk tarafından şirket malvarlığı toptan devredilmek suretiyle işbu davanın sonucu etkisiz hale geleceğini belirterek çoğunluk hissedarın hukuksuz işlemleri bakımından ikrar mahiyeti taşıyan imzalı genel kurul tutanaklarından da anlaşılacağı üzere davacıdan habersiz YK toplantıları yapılmakta, kanunun açık hükmüne rağmen bilgi belge inceleme hakkı davacıya kullandırtılmadan, TTK 437, TTK 390, 391, 392 ve sair emredici hükümlere açıkça aykırı hareket edilmekte bir beis görülmediğini, çoğunluğun genel kuruldan bu şekilde usulsüzce yetki almaya ve şirket malvarlığının tamamını devrederek bu davanın sonucunda verilecek hükmü etkisiz hale getirmeye yönelik tavırları hususunda davacının ve diğer hissedar kısıtlı annenin daha fazla mağdur olmaması için … Holding A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş isimli firmalar hakkında koruyucu tedbir kararı verilerek, malvarlığı devrinin önlenmesini, şirketleri zarara uğratıcı iş ve eylemlerinin önlenmesini, dava süreci boyunca bu şirketlere bir projeksiyon çizmeleri, nakit akışını yönetmeleri, inşaat projesini tamamlamaları, gayrimenkul stokunu, firmaların kaynaklarını etkin bir şekilde yönetmeleri, kısaca yönetilmeyen, yönetim organından yoksun şirketleri yönetmeleri, şirketlere çıkış stratejisi belirlemeleri adına gayrimenkul pazarlama, inşaat mühendisliği ve proje finansmanı alınında uzman kişilerden oluşan bir heyetin tüm firmalara kayyum olarak atanmasını, …’nin münferit ve sınırsız imza yetkisinin kaldırılmasını, hukuksuz şekilde hareket etmeyi ilke edinmiş diğer paydaş kardeş …’nin ve yanına aldığı kişilerin işbu dava sonucunu akim bırakmaya, firmaların içerisini boşaltmaya, firmaları gayrifaal ve müflis konuma getirmeye yönelik iş ve işlemleri ile aynı zamanda suç teşkil eden ve halen soruşturulmakta olan eylemlerinin her ne şekilde olursa olsun mahkememizce uygun görülecek bir şekilde TTK Madde 531’nin ruhuna uygun görülecek şekilde maddenin çizdiği takdir yetkisi çerçevesinde mahkememizce tedbiren durdurulmasını, davalı şirketlere ve davalı şirketlerin ortağı olduğu mezkur tüm firmaların ticaret sicil kayıtlarına, tüm taşınır ve taşınmaz kaydına “davalıdır” şerhinin işlenmesini, bunların devrinin belirtilen kısıtlamalara tabi tutulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 05.08.2020 tarihli ara kararla, “…Mahkememizce davacı tarafça açılan şirket fesih ve tasfiyesine ilişkin davada, gerek davacının haklarının zayi olmaması bu kapsamda münferit imza yetkilisi olan davalı tarafça şirket malvarlığının içinin boşaltılmaması ancak aynı zamanda diğer yönetim kurulu başkanı olan …’nin menfaatleri ile fesih ve tasfiyesi istenilen şirketlerin işleyişinin sürdürülebilmesi hususundaki denge de gözetilmiştir. Bu kapsamda Yönetim Kurulu Başkanı olan …’nin işten tamamen el çektirilmesi halinde söz konusu hususun fesih ve tasfiyesi istenilen şirketlerin de aleyhine olacağı şirketlerin kredibilitesinin düşebileceği, dolayısıyla bir ölçüde hem davacının hem de davalı şirketlerin ve de diğer ortağın aleyhine olacağı ancak tedbir isteminin tamamen reddedilmesi halinde de şirketin içinin boşatılma ihtimalinin bulunması dikkate alındığında davalı şirketler olan … Holding A.Ş, … A.Ş., … A.Ş, … A.Ş, yetkililerinin imza yetkilerinin kaldırılmasına, davalı bu 4 şirkete yönetim kurulu başkanı … ile birlikte görev yapmak ve şirketi temsili ve yönetimi hususunda … ile birlikte kayyım heyetinden en az 2’sinin imzası ile şirket işlemlerinin yürütmek üzere davalı şirketlere kayyım atanmasına karar vermek gerekmiş, yine yönetim kurulu başkanı …’nin müstakil imza yetkisinin kaldırılarak ancak kayyım heyeti olarak atanan 3 kayyımdan 2’sinin imzası ile birlikte 3’lü imza ile şirketi yönetmek ve temsil etmek hususunda TTK 531maddesi uyarınca karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafça grup şirketleri olan … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş yönünden de söz konusu şirketlerin yetkilisi olan …’nin münferit ve sınırsız imza yetkisinin kaldırılması talep edilmiş ise de bu şirketler aleyhine açılmış bir davanın bulunmaması, dava açılmamış şirketler hakkında tedbir kararı verilemeyeceği gözönüne alındığında, bağlı şirketler olduğu belirtilen bu şirketlere tedbir atanması istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Yine davalı şirketler … Holding A.Ş. ve … A.Ş.’ye ait, müşterek mülkiyette yer alan; İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, …, …-… pafta, … ada, … ve … parsel’de ve İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, …, …-… pafta, … ada, … parsel’,de kain taşınmazlar, … Holding A.Ş.’ye ait Ankara ili, Gölbaşı İlçesi, … Ada, … Parsel’de kain taşınmaz ve … Holding A.Ş.’ye ait Ankara ili, Gölbaşı İlçesi, … Ada, … Parsel’de kain taşınmazların 3. Kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla bu taşınmazlar üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi gerekmiştir gerekçesiyle; 1-Davalı şirketler olan … HOLDİNG A.Ş, (Ticaret Sicil No:…) … A.Ş. (Ticaret Sicil No:…) … A.Ş. (Ticaret Sicil No:…) … A.Ş,’nin (Ticaret Sicil No:…) YETKİLİLERİNİN İMZA YETKİLERİNİN KALDIRILMASINA, yine söz konusu şirketlerde Yönetim Kurulu Başkanı olan …’nin MÜNFERİT VE SINIRSIZ İMZA YETKİSİNİN KALDIRILMASINA, 2-Davalı şirketlere Yönetim Kurulu Başkanı … ile birlikte görev yapmak üzere Kayyım Heyeti Başkanı olarak Av…. (TC:…), Kayyım Heyeti Üyesi Dr…. (TC: …) ve Kayyım Heyeti Üyesi Mali Müşavir Ekonomist …’ın (TC:…) Yönetim Kayyım Heyeti olarak yargılama süresince geçerli olmak yada mahkemece kayyım heyetinin görevinin sonlandırılması anına kadar geçerli olmak üzere atanmalarına, 3-Davalı şirketlerin yönetim ve temsili hususunda Yönetim Kurulu Başkanı … ile birlikte atanan kayyım heyetinden en az 2’sinin müşterek imzası ile şirketin temsil ve ilzamına, 4-Kayyım Heyetine her bir davalı şirket yönünden 5.000,00 er TL (her bir kayyım için ayrı ayrı olmak üzere aylık 20.000,00 TL) ücret takdirine, bu ücretin ilgili davalı şirketler tarafından her ayın 10 ile 15’i arasında bildirecekleri İBAN numarasına yatırılmasına, 5-Kayyım heyetinin her 3 ayda bir olmak üzere mahkememize rapor sunmalarına, 6-Yönetim Kayyımı Heyeti olarak tayin olunanlara ayrı ayrı meşruhatlı davetiye tebliğine, 7-Karardan bir örneğinin derhal İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne (KEP sistemi üzerinden) gönderilerek resen ilan yaptırılmasına, 8-Davacı tarafça grup şirketleri olan … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş yönünden de söz konusu şirketlerin yetkilisi olan …’nin münferit ve sınırsız imza yetkisinin kaldırılması talep edilmiş ise de bu şirketler aleyhine açılmış bir davanın bulunmaması, dava açılmamış şirketler hakkında tedbir kararı verilemeyeceği gözönüne alındığında, bağlı şirketler olduğu belirtilen bu şirketlere kayyım atanması istemlerinin REDDİNE 9-Davalı şirketler … Holding A.Ş. ve … A.Ş.’ye ait, müşterek mülkiyette yer alan; İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, …, …-… pafta, … ada, … ve … parsel’de ve İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, …, …-… pafta, … ada, … parsel’,de kain taşınmazlar, … Holding A.Ş.’ye ait Ankara ili, Gölbaşı İlçesi, … Ada, … Parsel’de kain taşınmaz ve … Holding A.Ş.’ye ait Ankara ili, Gölbaşı İlçesi, … Ada, … Parsel’de kain taşınmazların 3. Kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla bu taşınmazlar üzerine TEMİNATSIZ OLARAK İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, bu hususta ilgili Tapu Sicil Müdürlüklerine ayrı ayrı müzekkere yazılmasına, 10-Dava dışı diğer şirketlerden … A.Ş.’ye ait İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, … … Ada, …-.. Pafta, … ve … Parsel’de kain Ek 1’de detayı yer alan; 1, 2, 3,4,5,6,7, 8, 9, 10, 11, 12,13, 14, 15, 16, 17, 18,19, 20, 21,22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29,30,31,32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46,47,48, 49,50,51,52,53,54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169,170,171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226,227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 246 bağımsız bölüm numaralı toplam 246 adet taşınmaz ve … ye ait İzmit İli, Gebze İlçesi, … Ada, … parsel ve … ada 3 parsel’de kain taşınmazlar, …. İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, … … Ada, …-… Pafta, … ve … Parsel’de kain Ek 2’de detayı yer alan; 277, 281, 282, 283, 285, 289, 293, 294, 295, 296, 297, 298, 299, 301, 302 303, 304, 305, 306, 307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 317, 318, 320, 321, 322, 323, 324, 325, 326, 329, 330, 332, 333, 334, 335, 337, 338, 339, 340, 341, 342, 343, 344, 345, 346, 347, 348, 349, 350, 351, 352, 353, 354, 355, 357, 358, 359, 360, 361, 362, 363, 364, 365, 366, 367, 368, 369, 370, 371, 372, 373, 374, 375, 376, 377, 378, 379, 380, 381, 382, 383, 384,385, 386, 387, 388, 389, 390, 391, 392, 393, 394, 395, 396, 397, 398, 399, 400, 401, 402, 403, 404, 405, 406, 407, 408, 409, 410, 411, 412, 413, 414, 415, 416, 417, 420, 421, 422, 423, 425, 427, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434, 435, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 445, 446, 447, 449, 453, 454, 455, 456, 457, 458, 459, 461, 462, 463, 466, 469, 471, 472, 473, 474, 475, 478, 479, 481, 482, 483, 485, 486, 489, 495, 496, 499, 502, 505, 506, 507, 511, 514, 515, 517, 519, 528, 529, 530, 531, 533, 535, 537, 539, 541, 542, 543, 544, 545, 546, 547, 548, 549, 550, 551, 553, 554, 555, 563, 568, 569, 570, 571, 572, 573,574, 575, 576, 577 bağımsız bölüm numaralı toplam 217 adet taşınmazın 3. Kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacı ile tedbir konulması taleplerinin bu şirketler aleyhine açılmış bir davanın bulunmaması, dava açılmamış şirketler hakkında tedbir kararı verilemeyeceği gözönüne alındığında, bağlı şirketler olduğu belirtilen bu şirketlere ait taşınmazlar yönünden tedbir isteminin REDDİNE…” karar verilmiştir. Asıl davada davalılar vekili 13/08/2020 tarihli itiraz dilekçeyle; asıl dosyadaki davalı şirketlere yönetim kayyumu atanması kararı da dahil olmak üzere ilk derece mahkemesince verilen 05/08/2020 tarihli tedbir kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu ve ilk derece mahkemesince konulan tedbir kararının kaldırılmasına, mahkemece tedbirin kaldırılmasının uygun görülmemesi halinde ise HMK 392/1.maddesi uyarınca tedbir isteyenden, davalıların ve 3.kişilerin zararlarının giderilmesine yönelik olarak, şirketlerin değeri de göz önüne alınmak suretiyle teminat istenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 09/09/2020 tarihli kararla, “…Mahkememizce ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalılar vekilinin, itirazlarının mürafaalı olarak incelenmesine karar verilmiş, yapılan inceleme ve mürafaa sonucunda; Davacı tarafça asıl davada davalı şirketler … AŞ, … AŞ, … AŞ ve … AŞ’nin, TTK 531.maddesi uyarınca haklı sebeple bölünme suretiyle fesih ve tasfiyesinin olmadığı takdirde davalının şirketten çıkarılması talepli dava açtığı, davalı şirketlerin haklı sebeple fesih ve tasfiyesine karar verilmesinin gerekip gerekmediğinin yapılacak yargılama sonucu belli olacağı, davacı iddialarına göre davalı şirketlerdeki diğer yönetim kurulu üyeleri ile davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı …’nin yönlendirmesi altında olduğu ve yönetim kurulu başkanı …’nin davalı şirketlerde münferit imza yetkilisi olduğunun belirtildiği, yine dilekçeye ekli Savcılık ve Mahkeme dosyaları ile davalı şirketlerin münferit şirket yetkilisi …’nin şirketlerin içini boşaltmaya yönelik eylemlerinin bulunduğunun iddia edildiği görülmüştür. İtiraz eden tarafından bir teminata yönelik itirazda bulunulmuş, ikincisinin ise esasa yönelik olarak itirazda bulunulmuştur. Teminata yönelik itiraz bakımından her ne kadar davalı tarafça HMK 392/1 maddesi uyarınca tedbir isteyenin, davalıların yada 3. Kişilerin zararların giderilmesine yönelik teminat alınması gerektiği yönünde itirazda bulunulmuş ise de davacının davalı şirketlerden %40-45 oranında hisse sahibi olduğu, dolayısıyla söz konusu hisselerin davalı şirketin uğrayabileceği yada 3. Şahısların uğrayabileceği zararlar konusunda teminat oluşturduğu, bu kapsamda davacıdan yeniden teminat alınmasının gerekli olmadığı anlaşıldığından teminata yönelik yapılan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir. Esas yönünden ise, TTK 531. Maddesi ile şirketlerin fesih ve tasfiyesi istenildiği takdirde davacının uğrayabileceği zararların giderilmesi kapsamında tasfiyesi istenildiği takdirde mahkemenin şirketin feshi ve tasfiyesi yerine davacı pay sahiplerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüme karar verilebileceği, bu kapsamda mahkemenin açılan davanın sonuçsuz kalmaması noktasında gereken önlemleri alabileceği, davacı tarafça davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı …’nin diğer yönetim kurulu üyeleri ile birlikte şirketin içini boşaltıcı işlemlerde bulunabileceğinin iddia edildiği ve bu kapsamda vasi olarak görev yapan …’nin vasiliğinin görevini kötüye kullanması sebebiyle askıya alındığının iddia edildiği, şirket mal varlıklarının korunması bakımından münferit yetkili …’nin münferit yetkisinin devamı halinde davacı yönünden öngörülemez zararların meydana çıkabileceği, bu kapsamda davacının ve aynı zamanda davalı şirketin mal varlığının korunması ve boşaltılmaması için önlem alınması gerektiği ancak aynı zamanda tasfiyesi istenilen şirketlerin işleyişinin sürdürülebilmesi için de Yönetim Kurulu Başkanı olan …’nin yönetimden tamamen el çektirilmesi halinde de bu hususun fesih ve tasfiyesi istenilen şirketlerin aleyhine olabileceği, şirketlerin kredibilitesinin düşebileceği, dolayısıyla hem davacının hem davalı şirketlerin hem de diğer ortağın (…) aleyhine olacağı ancak tedbir isteminin tamamen reddedilmesi halinde davalı şirketlerin içinin boşaltılma ihtimalinin bulunduğu anlaşıldığından yönetim kurulu başkanı … ile birlikte şirketi temsil ve ilzam etmek üzere en az ikisinin imzası ile davalı şirketlere kayyım atanması gerekmiş, bu kapsamda davalı şirketler tarafından yapılan esasa yönelik itirazların ve verilen tedbir kararında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gibi TTK 531. Maddesinde mahkemeye tanınan yetki çerçevesinde tedbir kararlarının öngörüldüğü, bu kapsamda yönetim kayyım heyeti atandığı, ayrıca davalı şirketler adına kayıtlı olan taşınmazların da 3. Kişilere devir ve temlikinin önlenmesi bakımından tedbir kararı verildiği, söz konusu tedbir kararında fesih ve tasfiyesi istenilen şirketlerin mal varlığını korumaya yönelik olarak verildiği anlaşıldığından…” itirazın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı itiraz eden üçüncü şahıs … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Tedbir kararına itiraz eden üçüncü kişi vekili istinaf dilekçesinde özetle: İhtiyati Tedbir kararının geçerli delil olmaksızın ve teminat alınmaksızın verildiğini, itirazın reddi kararında da davacının şirketlerde hisse sahibi olduğu ve bu durumun bir teminat oluşturduğu gerekçesiyle teminat taleplerinin reddedildiğini, oysa davacının davalı şirketlerde hisse sahibi olmasının somut durumda bir anlam ifade etmediğini, müvekkiline karşı anlamsız bir mücadeleye giren davacının, izlediği bilinçsiz yol ile şirketleri ve dolayısıyla kendini de uçuruma sürüklediğini, bunun en çarpıcı örneğinin ise, yönetim kurulu üyelerinden sonra şimdi de ilk derece mahkemesinin tayin ettiği kayyımlara karşı savcılığa suç duyurusunda bulunması ve uzaklaştırma talep etmiş olması olduğunu, HMK’nın 390/3.maddesi gereğince davacının öncelikle iddiasını yaklaşık da olsa ispat etmek zorunda olduğunu, ancak dosyada hiçbir somut delil bulunmadığını, örneğin, şirket malvarlığının içinin boşaltıldığı iddia edildiğini, bu iddia hangi müsbet vakaya dayandığının ve delilinin belli olmadığını, İlk derece mahkemesince bu kadar eskiye dayanan aile şirketlerinin, ne geçmişi, ne de güncel durumu hakkında detaylı inceleme ve tespit yapılmaksızın böyle bir sonuca varılmış olmasının hukuki bir açıklaması bulunmadığını ve adalet ilkesine aykırı olduğunu, Tedbir kararının, dayandırıldığı TTK’nın 531.madde hükmünün amacını aşan bir karar olduğunu, davalı şirketlerin, çoğunluk ilkesi gereği idare edilmekte ve tüm organlarıyla faal olarak çalışmakta olduğunu, tüm organları faal durumda olan ve işleyişinde bir tıkanıklık bulunmayan anonim şirketlere yönetim kayyımı atanmasının hukuken mümkün olmadığını, kaldı ki Türk Ticaret Kanunu’nda anonim şirketlerin yönetimle ilgili sorunları bakımından birçok hukuki çare bulunduğunu, buna rağmen direkt olarak fesih davası açılarak tedbir talep edilmesinin Türk Medeni Kanunu 2.madde hükmüne de aykırılık oluşturduğunu, buna rağmen böyle bir davada bu kapsamda bir tedbir kararı verilmesinin de hakkaniyete aykırı olduğunu, Makul ve kabul görülebilir herhangi bir delile dayanmaksızın verilmiş olan bu tedbir kararının, davalı şirketlerin ticari itibarını zedelemekten ve tam finansal yeniden yapılandırma kapsamında bankalarla anlaşma yapılma arifesindeyken her şeyi yerle bir etmekten başka bir işe yaramadığını, Davacının bilinçisz ve kötü niyetli müdahaleleri sebebiyle kayyımların dahi işini yapamadığı bir ortamda bu tedbirin içi boş kaldığını, faydadan çok zarar verdiğini ve halen daha verdiğini, Taşınmaz devrine ilişkin kısıtlama konusunda ise, yönetim kurulu başkanı müvekkili …’nin halihazırda şirketlerle ilgili her türlü işlemde kayyımlardan ikisi ile imza atabildiğini, kaldı ki kayyım atanmış olan şirketlerin hissedarı olduğu dava dışı proje şirketleri tarafından, proje finansmanı kapsamında, söz konusu kredilerin teminatı olarak, tüm proje mameleki kreditör bankalara ipotekli olduğunu, Bu durumda devrin zaten fiilen mümkün olmadığını, bu konudaki tedbirin de hem hukuken hem fiilen hiçbir anlamı bulunmadığını, diğer yandan, kayyım heyetinin 2 hukukçu ve 1 ekonomist olmak üzere 3 kişiden müteşekkil olduğunu, 3 kişilik bir heyetinin çalışmasının bir yandan işlevsellikten uzak olmakta diğer yandan da zaten zor durumda olan davalı şirketlere ağır bir ekonomik külfet getirdiğini, bu sebeple 3 kişilik bir heyete ihtiyaç olmadığını, 30/09/2020 tarihli kayyım ön raporunda; müvekkilinin, çoğunluk pay sahipliği ve kanuna uygun olarak düzenlenmiş imza yetkisinin hiçe sayılarak bertaraf edilmeye çalışılmakta ve tüm yasal haklarının elinden alınmaya çalışıldığını, hatta müvekkilinin Anayasa ile teminat altına alınmış olan mülkiyet hakkına engel konulduğunu, daha da ileri gidilerek, dava dışı şirketlere dahi tek başına hükmetme yetkisi talep edilen bu rapor dahi tek başına, itiraza konu tedbir kararının ne kadar hukuksuz olduğunu kanıtladığını, Haftalardır yazılamayan gerekçeli karar sebebiyle yargı süresi, dolayısıyla tedbir kararının da süresinin uzadığını, kapsamı belli ve sınırlı olan istinaf konusu kararın gerekçesinin haftalardır yazılmayarak müvekkilinin savunma hakkının da kısıtlandığını, aynı zamanda kayyım heyetine isteği üzerine tek başına şirketleri yönetme hakkının da verilmesi halinde, hiçbir somut delil sunulmaksızın müvekkilinin çoğunluk hissesine sahip olduğu şirketlere el konulmuş olunacağını, Bu süreçte, bankalarla finansal yapılandırma kapsamında şirketler ve hissedarları için en iyi anlaşmayı yapma çabasında olan davalı şirketlerin tüm faaliyet imkanlarının felce uğratıldığını, davacı tarafından girişilen ego savaşı, neredeyse anlaşmanın tam da bitme noktasında davalı şirketleri kilitlediğini, böyle bir tedbir kararının faydadan çok zarar getirdiğini, daha fazla gecikilmeden bu gerekçesiz ve hukuksuz kararın kaldırılması gerektiğini, açıklanan sebeplerle; ilk derece mahkemesinden verilen 09/09/2020 tarihli kararının ortadan kaldırılarak tedbir kararına itirazın kabulü ile davalı şirketlere yönetim kayyımı heyeti atanması kararı da dâhil olmak üzere, müvekkilinin çoğunluk haklarını tamamen bertaraf etme noktasına kadar ileri giden haksız ve hukuka aykırı 05/08/2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, Bu talebin uygun görülmemesi halinde ise; HMK Madde 392/1 hükmü mucibince tedbir isteyenden, müvekkillerin ve üçüncü kişilerin zararlarının giderilmesine yönelik olarak, şirketlerin değeri de göz önüne alınmak suretiyle teminat istenmesine karar verilmesine, kayyım heyeti sayısının azaltılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 531. maddesi uyarınca, davalı … Şirketlerin fesih ve tasfiyesi, şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması ve şirket taşınmazlarının devrinin önlenmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, 05.08.2020 tarihli ara karar ile tedbir isteminin teminatsız olarak kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı şirketler ile 3. Kişi vekili tarafından itiraz edilmiş, mahkemece 09.09.2020 tarihli karar ile tedbire yöneltilen itirazların reddine karar verilmiş, bu karara karşı itiraz eden 3. Kişi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, tedbiren denetim kayyımı atanması ve şirket taşınmazlarının devrinin önlenmesi talebi hakkında genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 389. Maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Davamızdaki uyuşmazlığın konusu, davalı şirketlerin kötü yönetilmesi sebebiyle şirketin içinin boşaltılıp boşaltılmadığı, temsil ve ilzam yetkisinin kötüye kullanıp kullanılmadığı noktasındadır. HMK 390/3.maddesinde yaklaşık ispat koşulu aramıştır. Ancak bu ispat koşulunun mutlak bir ispat olarak anlaşılmaması gerekir. İddia, savunma ve dosyaya sunulan belgelere göre, davacı, davalı şirketlerde hisseye sahiptir. İstinaf eden 3. Kişi münferit imza yetkilisi diğer yönetici hissedarla aralarında ciddi anlamda uyuşmazlık çıktığı anlaşılmaktadır. Şirketlerin dava süresince bu şekilde yönetilmesi davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verileceği endişesi yaratmaktadır. Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığı kesin olarak kanıtlanamamakla birlikte buna ilişkin bazı belge ve iddialar sunulmuştur. Ortaklar arasındaki karşılıklı güvenin zedelendiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple ilk derece mahkemesince şirketlerin yönetimi ile ilgili olarak geçici hukuki korunma sağlanması için şartların bulunduğu kanaati ile verilen karar isabetli görülmüştür. Davacı, davalı … temsil edenin yetkisinin kaldırılarak şirkete yönetim kayyumu atanmasını talep etmiştir. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken tarafların ve şirketin menfaatlerinin korunması gerekir. Halihazırdaki temsil yetkisine sahip şirket yöneticisinin temsil yetkisinin tedbiren tamamen kaldırılması halinde, şirketlerin yapmış olduğu işlerin büyüklüğü nazara alındığında şirket yönetimindeki süreklilik aksayacak, şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanması güçleşecektir. Halihazırdaki yöneticinin temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmek suretiyle temsil ilzam yetkisinin kullanılmasının mahkemece atanan kayyımlarla birlikte kullanılması suretiyle gerekli hukuki korumanın sağlandığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan tedbir konulan taşınmazlar davalı şirketler adına kayıtlı olup doğrudan dava konusu değildir. Ancak, şirketlerin fesih ve tasfiyesi talep edilmekle, şirketlerin tüm mal varlığı dolaylı olarak davanın konusu kapsamındadır. Davalı şirketlerin yönetiminin mahkemece tedbiren atanan yönetim kayımları ile yönetilmesinin sağlandığı da gözetildiğinde; davalı şirketlere ait taşınmazların ayrıca devredilemeyeceği yönünde konulan tedbir bakımından, ihtiyati tedbirden beklenen amacın aşıldığı gibi, davalı şirketlerin ticari faaliyetleri gereği bu tür işlemlerin yapılması gerektiği durumlarda şirketlerin faaliyetlerini yapamayacağı gözetildiğinde, taşınmazların devrinin önlenmesi yönünde konulan ihtiyati tedbir isabetli görülmemiştir. Bu nedenle 3. Kişi istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile , tedbire itirazın reddine ilişkin 09.09.2020 tarihli kararın sadece gayrimenkuller üzerindeki tedbire ilişkin bölümü yönünden kaldırılarak itiraz hakkında dairemizce yeniden karar verilmesi gerekmiştir. HMK 392/1 maddesi ” ihtiyati tedbir talep eden haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesi kararlarında açıkça belirtilip işaret edildiği üzere, davacının davalı şirketlerdeki hisse durumu ve oranı da dikkate alınıp takdiren teminatsız tedbir kararı verilmesi yasaya aykırı bulunmadığından, üçüncü kişi vekilinin bu konuda aksi istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Kaldı ki değişen durumlara göre ilk derece mahkemesinden tedbir kararının değerlendirilmesi her zaman mümkün olup, değişen delil durumuna göre tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması yönünde her zaman karar verilebilecektir. Bu husus da gözetildiğinde, üçüncü işi vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b2 ve 394/ son maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin 09.09.2020 tarihli tedbire itirazın reddine ilişkin kararının kısmen kaldırılarak dairemizce yeniden aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; Üçüncü kişinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 ve 394/son maddeleri uyarınca kısmen kabulüyle; ilk derece mahkemesinin 09.09.2020 tarihli itirazın reddine ilişkin kararın kısmen kaldırılarak itiraz hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-İlk derece mahkemesinin 05.08.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının 1 ila 7. maddeleri arasında düzenlenen ve şirketlere kayyım atanmasına dair tedbir kararına yönelik itirazın reddine, 2-Aynı tarihli tedbir kararının 9. maddesi ile davalı şirketlere ait taşınmazlar üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, 3-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-İhtiyati tedbire itiraz eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 148,60 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b-İhtiyati tedbire itiraz eden tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde iadesine, c- İhtiyati tedbire itiraz eden tarafından istinaf yargılaması sırasında yapılan 71,50 TL posta ve tebligat gideri, 148,60 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 220,10 TL yargılama giderinin, ihtiyati tedbir talep edenden davacıdan alınarak ihtiyati tedbire itiraz edene verilmesine, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine ve itiraz eden üçüncü şahıs vekiline tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2 ve 394/ son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 17/07/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 394/son maddeleri uyarınca karar kesindir.