Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2012 E. 2021/752 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2012
KARAR NO: 2021/752
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2020
NUMARASI: 2020/757 Esas – 2020/632 Karar
DAVA: Zayi Belgesi Verilmesi
Zayi belgesi verilmesi talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle talebin reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin merkezinde yer alan Karar Defteri, Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defteri ve Ortaklar Pay Defterinin tüm aramalarına rağmen bulunamadığını ve zayi olduğunu belirterek, zayi belgesi verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…TTK’nun 82.maddesinin 7. fıkrasında, tacirin saklamakla yükümlü olduğu defter ve belgelerin yangın, bu baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veye hırsızlık sebebiyle ziyaa uğraması durumunda zayi belgesi verilebileceğini öngörmekte olup, davacı söz konusu defterleri kaybettiğini ileri sürdüğü, davacı tarafın karar defterlerinin yasanın öngördüğü şekilde sayılan afet ya da hırsızlık olayı nedeniyle zayi olmadığı, bir tacirin basiretli bir şekilde hareket ederek saklamakla yükümlü bulunduğu defter ve belgelerin muhafazası için her türlü önlem ve tedbiri alması gerekmekte olup, davacı tarafın bu yükümlülüğe de uymadığı, davacı tarafın zayi belgesi verilmesi yönündeki talebinde şartların bulunmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; TTK’nın 82/7. maddesi kapsamında 20.03.2016 tarihinde şirket merkezi olan Başakşehir … Üzeri, … Yanı, No:… Başakşehir/İstanbul adresinde hırsızlık olayı gerçekleştiğini, müvekkili şirkete ait bir çok mal ve içinde kıymetli evrak ve paraların bulunduğu çelik kasaların şüphelilerce çalındığını, iş bu davaya konu olan ticari defterlerin de işte bu kasanın içinde bulunduğunu, Bu olaya ilişkin müvekkili şirket yetkilisince 23.03.2016 tarihinde Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, bu soruşturmanın 2016/12863 ve 2016/13328 Soruşturma sayılı dosyalar üzerinden yürütüldüğünü, akabinde 2016/13328 sayılı dosya 2016/12863 sayılı dosya ile birleşmiş ve en nihayetinde de 2016/12863 soruşturma sayılı dosya faillerin bulunamaması üzerine daimi aramaya alındığını, Müvekkili şirket yetkilisinin, çalınan kasalar içerisinde olay anında hangi evrak ve defterlerin bulunduğunu net olarak bilmesi mümkün olmadığından bazı evrak ve defterler lazım olduğunda bulunamamasıyla, çalınan kasaların içinde olduğunun anlaşıldığını, bu bakımdan müvekkili şirket yetkilisinin 10.11.2020 tarihinden bir kaç gün önce davaya konu defterlerin de kasalar ile beraber çalındığını öğrendiğini, ancak sehven dava dilekçesinde hırsızlık olayından bahsetmediğini, Müvekkili şirketin bahse konu ticari defterleri 2016 yılındaki hırsızlık olayında çalınmış olup TTK’nın 82/7.maddesi uyarınca davanın kabulü gerekirken reddine karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 82/7. maddesi gereğince zayi belgesi verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle, talebin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 82/1. maddesi gereğince, “Tacir, ticari defterlerini, envanterleri, finansal tablo, bilanço ve faaliyet raporlarını, aldığı mektupları (bir ticari işe ait yazışmaları), gönderdiği mektup suretlerini, kayıtlara esas olan belgeleri, sınıflandırılmış şekilde saklamakla yükümlüdür.” Saklama süresi on yıl olup sürenin başlangıcı da kanunda belirtilmiştir (TTK m.82/5-6). Defter ve belgelerin saklanması yükümü, gerçek kişi tacirlerde ticaretin terk edilmesinden sonra sürdüğü gibi, tacirin ölümü halinde mirasçılar bakımından da devam eder. Mirasın resmi tasfiyesi veya tüzel kişiliğin sona ermesi durumlarında, defter ve belgeler Sulh Hukuk Mahkemesince saklanır (TTK m.82/8). Saklanması gereken defter ve belgeler, saklama süresi içinde, yangın, deprem, su baskını gibi bir afet veya hırsızlıktan dolayı zayi olursa, tacirin (ölmüşse mirasçılarının), durumu öğrendikten itibaren on beş gün içerisinde işletmenin olduğu yerdeki mahkemeye başvurarak zayi belgesi alması gerekir. Kanun’da “isteyebilirler” denmiş ise de bu bir zorunluluk niteliğindedir. Zayi belgesi için açılan dava, çekişmesiz yargı işidir (TTK m.82/7).Dosya kapsamı ile davacı tarafça zayi olduğu iddia edilen karar defterleri, genel kurul toplantı ve müzakere defterleri ve ortaklar pay defterinin tüm aramalara rağmen bulunamadığı ileri sürülerek 27.10.2020 tarihinde iş bu dava açılmış, istinaf dilekçesinde ise 20.03.2016 tarihinde şirket merkez adresinde hırsızlık olayı gerçekleştiği ve dava konusu defterlerin de iş bu hırsızlık sonucu zayi olduğu ileri sürülmüştür. Hırsızlık iddiası ilk defa istinaf dilekçesinde ileri sürülmüştür. Zayi belgesi verilmesi davasında resen araştırma ilkesi hakim olmakla birlikte, davacının iddia ettiği hırsızlık olayı 2016 yılındadır. Yaklaşık dört yıl sonra defterlerin de çalındığının anlaşıldığı iddiası hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi, tedbirli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne de uymamaktadır. Bu hususa ilişkin polis ve C. Savcılığına suç duyurusunda bulunulması da tek başına hadisenin nasıl vuku bulduğunu izah etmekte yetersiz kalmaktadır. Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi isabetli olup davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı tarafça ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince davacı vekiline tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10.06.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.ç maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.