Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/2011 E. 2022/1610 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2011
KARAR NO: 2022/1610
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2016/547 Esas – 2018/20 Karar
KARAR TARİHİ: 17/01/2018
DAVA: Tapu İptali Ve Tescil
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyasında, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda verilen kararın Yargıtayca bozulması üzerine HMK’nın 373.maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin … Nakliyat İnşaat Limited Şirketi’nin ortakları olduğunu, mahkemenin 2016/147 esas sayılı dosyası ile şirket ortağı olmayan şirket müdürü …’ün müdürlük yetkilerinin kaldırıldığını, ayrıca iş bu dava ile dava konusu edilen İzmit … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmazın kaydına 2016/373 D. iş sayılı dosya ile tedbir konulduğunu, …’ün 06/01/2016 tarihinde iş ortaklığı sözleşmesi ile kullanımı ve geliri %50 ortakları olan müvekkillerine bırakılmış olan … ada … parsel sayılı taşınmazı 950.000,00 TL’ye gerçek değerinin çok altında bir bedelle davalı şirkete sattığını, ana sözleşmenin 9. maddesine göre azledilen müdürün satış tarihi itibariyle bu yönde bir yetkisinin bulunmadığını, …’ün şirket taşınmazını devretmesine dair işlemin eşit işlem yapma yükümlülüğüne aykırı olduğunu, şirket müdürünün istasyon sahasının yanındaki taşınmazı davalıya değerinin altında satmasının şirketin korunması gereken mal varlığını zarara uğratacağının açık olduğunu belirterek, müvekkillerinin ortağı oldukları …Şirketi’ne ait olup davalı şirkete devredilmiş olan Kocaeli … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile … Limited Şirketi adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili, 23.01.2017 havale tarihli dilekçesinde, dava konusu taşınmazın, şirketin ana faaliyet konusu olan akaryakıt bayiliğini sürdürdüğü taşınmaz niteliğinde olup bu hususun yargılama esnasında icra edilecek keşifle ortaya çıkacağını belirterek, bu iddiasını dava dilekçesindeki talebine eklemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Tapu Sicil Müdürlüğünce aranan gerekli belgeler sağlanmadan taşınmazın satışının yapılmasının mümkün olmadığını, her iki şirketin bu alım satım ilişkisini gerçekleştirirken yetkililerin taşınmaz alım ve satımına yetkileri olduğundan satışın gerçekleştiğini, davacının bu iddiasının dayanaksız olduğunu ve bir anlam taşımadığını, dava dilekçesindeki 1, 2, 4, 5, 7, 8, ve 9 bentlerdeki iddiaların … şirketinin iç sorunları ile ilgisi olduğunu ve bu dava ile ilgisi bulunmadığını, 6. bentte ise davacı tarafın hissedarı oldukları şirketin yine iç sorunlarının anlatılarak taşınmazın muvazaalı satış yapıldığını iddia ettiğini, TMK’nın 1023. maddesi ile tapu kütüğündeki tescile dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı hükmünün bulunduğunu, müvekkilinin taşınmazı 950.000,00 TL ödeyerek aldığını, ayrıca taşınmaz için verilen ihtiyati tedbir kararının yasal olarak bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazın mülkiyet hakkını kısıtladığını ve bu durumun hukuka açıkça aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İhbar olunan … beyanında; şirket bünyesinde yapılan araştırmalar ve ekspertiz raporu değerleri nazara alınarak şirketin nakit ihtiyacını karşılamak için …’e davacıların da bilgisi dahilinde satıldığını, … şirketinde müdürlük yaptığı esnada tüm işlemleri saydamlık ve titizlikle yaptığını, müdür olarak atandığı genel kurul kararının iptal edilmiş olmasının yaptığı tüm işlemler ve gerçekleştirdiği tüm faaliyetlerin de iptal edildiği anlamına gelmediğini, davacıların iddialarının aksine onların bilgi ve kabulleri dahilinde uzman görüşleri doğrultusunda rayiç bedel üzerinden satış yapıldığını, taşınmazın şirketin iştigal konusu ile ilgisi bulunmadığını, benzin istasyonu işinin gerçekleştirildiği bir yer olmadığını, şirketin zarara uğradığına dair bir tespit bulunmadığını, davacıların gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu, taşınmazın gerçek değerinin üstünde bir bedelle satıldığını, davanın tarafına ihbarında davacıların hukuki menfaati bulunmadığını beyan ederek ihbar talebinin ve davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu 22 nolu parselin 07/01/2016 tarihinde … Limited Şirketi tarafından davalıya satılarak temlik edildiği, davacıların … İnşaat Limited Şirketinin ortakları olduğu, tapudaki işlem tarihi itibariyle …’ün yetkili temsilcisi olduğu, dava konusu … nolu parselin üzerinde petrol istasyonu bulunmadığı, … parsel üzerindeki binanın dava dışı … parsel nolu parseldeki 2 katlı bina ile bitişik durumda olduğu, … parsele komşu … parsel sayılı taşınmazın akaryakıt istasyonu olduğu, dava konusu taşınmazın … Limited Şirketinin ana iştigal konusunun ifa edildiği taşınmaz niteliğinde bulunmadığı, … Limited Şirketinin tek taşınmazının dava konusu … parsel sayılı taşınmaz olmadığı, bu şirket adına kayıtlı 9 ayrı taşınmaz daha bulunduğu, bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazın 07/01/2016 satış tarihindeki değerinin 880.000,00-TL olduğu, tapudaki satış bedelinin ise 950.000,00-TL olduğu, taşınmazın rayiç değerinin tapudaki satış bedelinden daha düşük olduğu, taşınmazın gerçek değerinin altında satılmadığı, mahkememizin 2016/147 esas sayılı ilamıyla verilen kararın henüz kesinleşmediği, tapudaki işlemin muvazalı olduğunun ispat edilemediği…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın muvazaaya dayalı bir tapu iptal ve tescil talebine ilişkin olduğunu, bu durumda davaya konu taşınmazın gerçekten bir satış mı yoksa bedelsiz, dolayısı ile muvazaalı bir devir mi olduğu, bu nedenle taşınmazın gerçek rayiç değerinin ne olduğunun tespitinin gerekli olduğunu, bir taşınmazın gerçek rayiç değerinin nasıl belirleneceği ise en ayrıntılı şekilde Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesinde açıklandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun bu düzenlemeye uymadığını, bu değer tespitinin tamamen afaki bir takım beyanlara dayandırılmış olduğunu, Davaya konu taşınmazın satış işleminden altı ay önce kurulan, ödenmiş sermayesi sadece 125.000 TL’den ibaret olan şirkete yapıldığını, bu durumun muvazaayı ortaya koyduğunu, bizzat dosya içerisindeki ana sözleşme sermaye hükmü dikkate alındığında, şirket kasasında olmayan bir nakit ile ticari defter kayıtlarına göre bir ödeme yapmadığını, bu durumda davalının bu tapu devri sırasında müvekkilinin ortağı olduğu şirkete bir bedel ödediğini ispat etmesi gerektiğini, ispat yükünün davalıda olduğunu, ayrıca davalı şirket kasasından bir nakit çıkışı ve satıcının kasasına ise davalıdan kaynaklı bir nakit girişi olmamışsa şirket müdürünün yapmış olduğu bu devir işlemi bir taşınmaz satışı değil, olsa olsa davalı şirkete bağış anlamını taşıdığını, bu halde ise şirket müdürünün şirkete ait bir taşınmazı üçüncü kişiye bağışlama yetkisi olmadığından, yapılan bu karşılıksız devir işleminin muvazaa sebebiyle geçersiz ve yok hükmünde sayılması gerektiğini, İlk derece mahkemesinin kabul ettiğinin aksine, ihbar olunan şirket müdürünün taşınmaz devrinin yapıldığı tarihte yetkili olmadığı hususunda ise TTK’nın 623/1. maddesine göre, şirket müdürünün aynı zamanda şirket ortaklardan birisi olmadığını, şirkete ait taşınmazı üçüncü kişiye satabilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla, dava konusu satışın geçerli olabilmesi için devir tarihinde şirket müdürü olan …’ün yanında şirket ortaklarından birisinin de bu taşınmaz devrine muvafakat vermiş olmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, bu konuda Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 E. sayılı dosyası içerisinde de yer alan Kocaeli Ticaret Sicil Müdürlüğünün 22/12/2015 tarih, … yevmiye sayılı yazının gönderildiğini ve ihbar olunana aynı gün yani 22/12/2015 günü elden tebliğ edildiğini, ihbar olunanın ise 22/12/2015 tarihinde bu yazıyı tebliğ almış olmasına rağmen, TTK ‘da öngörülen yetki ve temsil hususundaki eksikliği gidermediğini, tanışmazın satışını gerçekleştirdiğini, ihtardan bir hafta sonra da müvekkiline ticaret sicil yazısındaki eksikliği gidermesi için çağrı yaptığını, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Limited şirketin müdürü olan ihbar olunan … tarafından şirkete ait dava konusu taşınmazın davalıya satıldığı, şirket ortakları olan davacıların ise yapılan bu satış işleminin muvazaa ve müdürün yetkisizliği nedeniyle geçersiz olduğu ileri sürülerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile şirket adına tescili istemli açılan davada, mahkemece davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dosyası istinaf incelemesi için dairemize geldiğinde Dairemizin 2018/481 Esas sırasına kaydı yapılmıştır. Anılan dosya numarası üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; eldeki dava tarihinde mahkemece şirkete atanan yönetim kayyımının görevde bulunduğu, hal böyle olunca davacıların ortağı oldukları şirkete ait taşınmazla ilgili tasarruf bakımından dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı gözetilmeksizin yukarıdaki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı, davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde olmamakla birlikte kararın ve gerekçesinin düzeltilmesi gerektiği gerekçesiyle, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve ve neticede davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine dair 2018/481 E- 2018/1478 K sayılı, 06.12.2018 tarihli hüküm verilmiştir.Dairemizce verilen bu hükme karşı, yasal süresi içinde, davacı vekilince temyiz yoluna başvurulmuştur. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.10.2020 tarihli, 2019/912 Esas – 2020/3962 Karar sayılı kararıyla, Dairemizin anılan hükmü bozulmuştur.Yargıtay bozma ilamında; “…Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, davacıların ortağı oldukları dava dışı limited şirkete ait taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile şirket adına tescili istemine ilişkin olup, istinaf mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Ancak, somut olayda taşınmazın önceki maliki şirketin ortakları olan davacıların dava konusu gayrimenkulün şirket müdürü tarafından muvazaalı olarak davalıya devredildiği, yapılan devir işleminin batıl olduğu iddiası ile işbu davayı açtıklarının anlaşılması karşısında, iddianın ileri sürülüş şekli itibariyle davacıların dava açmakta hukuki menfaatleri olduğu gibi, aktif husumet ehliyetlerinin de bulunduğu göz önünde bulundurularak işin esasının incelenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davacılar vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA…” karar verilmiş, dava dosyası Dairemizin 2020/2011 Esasına kaydı yapılmıştır. HMK’nın 373.maddesi maddesi uyarınca duruşma açılıp taraf beyanları alınmıştır. Usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak, ilk derece mahkemesinin eksik bıraktığı tahkikat işlemleri Dairemizce tamamlanmıştır. Davacının tapu iptali ve tescil talebi, iki hukuki sebebe dayanmaktadır. Bunlardan birincisi, davalı şirkete yapılan taşınmaz devrinin muvazaalı olduğu, gerçek bir satış olmadığı iddiasıdır. İkincisi ise satışı yapan şirket yetkilisinin, bu taşınmazın satışını yapma yetkisinin bulunmadığı iddiasıdır. Şirket yetkilisinin satış yapma konusunda yetkisiz olduğu iddiası ise iki sebebe dayalıdır. Bunlardan birincisi şirket yetkilisinin usulüne uygun şekilde seçilmediği, çünkü kanun gereği en az bir şirket ortağının da müdür olarak seçilmesi gerekliliğinin yerine getirilmediği; ikincisi ise satıma konu … parsel sayılı taşınmazın şirketin tek faaliyet konusu olan petrol istasyonu işletmesinin bir eklentisi olduğu, istasyon işletmesiyle birlikte kullanıldığı, bu kadar önemli bir mal varlığının ancak bir genel kurul kararıyla satılabileceği, müdürün kendi başına böyle bir satış yapamayacağı iddiasıdır. Öncelikle muvazaa iddiasının değerlendirilmesi gerekir: ilk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda alınan 11.09.2017 tarihli üç kişilik bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmazın davalıya satış tarihi olan 01.07.2016 tarihi itibariyle gerçek piyasa değerinin 880.000 TL olduğu belirlenmiştir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu sadece taşınmazın satış tarihindeki değerine ilişkin olup, bu satımın gerçek bir satım olup olmadığı, satım bedelinin şirket kayıtlarına intikal edip etmediği gibi hususlar incelenmemiş olup, bu konudaki eksik tahkikatın Dairemizce tamamlanması gerektiği düşünülmüştür. Taşınmazın bulunduğu Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak öncelikle davacıların ortağı olduğu … Şirketi ile davalı şirketin defter ve kayıtları bir mali müşavir bilirkişiyle incelenmek suretiyle davaya konu … parsel sayılı taşınmazın satış bedelinin … hesaplarına intikal edip etmediği, …’in mali durum itibariyle taşınmazı satmaya ihtiyacı olup olmadığı, satım bedelinin … hesaplarına intikal etmiş ise akıbetinin ne olduğu, davalı şirketin bu satın alma konusunda kayıtlarında bir açıklık bulunup bulunmadığı, şirketin mali durumunun ne olduğu konularında rapor alınması istenilmiştir. Aynı talimat yazısında oluşturulacak ayrı bir uzman bilirkişi heyeti eşliğinde davaya konu … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak bu bilirkişi kurulundan, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporuna vaki itirazların değerlendirilmesi, satıma konu … parselin yıkım öncesi haliyle üzerindeki tüm bina ve muhtesatıyla birlikte davalı şirkete satış tarihi olan 07.01.2016 tarihi itibariyle gerçek piyasa değerinin tespit edilmesi, dava konusu … parsel ile …’in işlettiği petrol istasyonunun bulunduğu dava dışı … parsel sayılı taşınmaz arasında petrol istasyonunun işletilmesiyle ilgili olarak fiziki veya ticari bağlantı bulunup bulunmadığı konularında rapor alınması istenmiştir.Talimat mahkemesince, talimatımız doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda mali müşavir bilirkişiden 20.05.2021 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda; davaya konu taşınmazın satış bedeli olan 950.000 TL’nin her iki şirket kayıtlarında yer aldığı, satım bedelinin, davacıların ortağı olduğu satıcı … şirketinin hesaplarına ve ticari kayıtlarına intikal ettirildiği, …’in bilanço verilerine göre borçlarını ödeyebilmek için taşınmazı satmasına gerek olmadığı, satım bedelinin şirket kayıtlarında işlem gördüğü ve paranın şirket varlıklarının artışına sebebiyet verdiği, davalı şirketin kayıtlarında bu satın alma işleminin kayıtlı olduğu, taşınmaz bedeli ödendiği tarihlerde davalı şirket ortaklarınca şirketin banka hesaplarına para yatırdığı tespitleri yapılmıştır. Aynı talimat uyarınca alınan ve gayrimenkul değerleme uzmanı ile inşaat yüksek mühendisinden oluşan 08.10.2021 tarihli bilirkişi raporunda, emsal taşınmazlar da değerlendirilmek suretiyle, davaya konu … parsel sayılı taşınmazın, davalıya satış tarihi olan 01.07.2016 tarihi itibariyle, üzerindeki tüm bina ve muhtesatıyla birlikte değerinin 882.016,02 TL olduğu tespiti yapılmış, aynı raporda, davaya konu 22 nolu parselin, … tarafından işletilen ve … nolu parsel üzerinde bulunan petrol istasyonu ile araç yıkama ünitesi olarak kullanıldığı tespitine yer verilmiştir. Aynı keşifte bulunan harita mühendisi bilirkişi taşınmazın konumu ve kayıtları hakkında 15.06.2021 tarihli raporunu düzenlemiştir. Taşınmazın satış tarihindeki değeri bakımından davacı vekili, emsal de göstermek suretiyle itirazda bulunmuş, bunun üzerine mahkememizce, bilirkişiler harita mühendisi, inşaat mühendisi ve gayrimenkul değerleme uzmanından ek rapor alınması için Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmıştır. Talimat üzerine alınan 10.03.2022 tarihli ek raporda; emsaller de değerlendirilmek suretiyle taşınmazın resmi satış tarihindeki piyasa değerinin 882.016.02 TL olduğu tespiti yapılmış ve kök rapordaki görüşler aynen benimsenmiştir. Bu teknik tespitlere göre; dava konusu 22 parsel sayılı taşınmazın davalıya satış tarihi itibariyle, üzerindeki tüm muhtesatıyla birlikte değerinin 882.016,02 TL olduğu, tapudaki satış değerinin ise, 950.000 TL olup, satış bedelinin tamamının gerçek anlamda davalı şirket tarafından satıcı şirkete ödendiği, ortada bir muvazaanın bulunmadığı kanaatine varılmış, bu nedenle davacı vekilinin muvazaaya dayalı tapu iptal talebinin reddi gerekmiştir.Satıcı … şirketi yetkilisi …’ün bu satışı yapmaya yetkili olmadığına dair iddiaların incelenmesinde: Dosyada örneği bulunan ticari sicil kayıtlarına göre, şirket adına satışı yapan şirket müdürü …’ün şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili olduğu, bu yetkisi kapsamında 01.07.2016 tarihinde 950.000 TL bedelle dava konusu taşınmazı davalı şirkete sattığı anlaşılmaktadır. … 21.05.2015 tarihli genel kurul kararıyla şirket müdürlüğüne seçilmiştir. Tek başına temsil ve ilzam yetkisi verilmiştir. Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 Esas -2016/613 Karar sayılı 15.06.2016 tarihli kararıyla bu genel kurul kararının iptaline karar verilmiş ise de, bu kararın 30.06.2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Aynı dosyada, 25.03.2016 tarihli ihtiyati tedbir kararıyla …’ün temsil ve ilzam yetkisi kaldırılmış ise de bu ihtiyati tedbir kararı satış tarihinden öncedir. Yani gerek ihtiyati tedbir kararı gerekse …’ün seçimine dair genel kurul kararının iptaline dair mahkeme kararı, resmi satışın yapıldığı 01.07.2016 tarihinden sonradır. Dolayısıyla satış tarihi itibariyle … şirketin yetkili temsilcisidir. İptal kararının etkisi, yokluk ve butlan kararlarından farklıdır. Genel kurul kararının iptaline dair mahkeme kararı, ileriye etkilidir. Yani, geçmişe etkili sonuç doğurmaz. Bu durumda iptal kararından önce yapılan tasarruf işlemleri geçerliliğini korur. TTK’nın 623.maddesi gözetilmeksizin şirket yönetiminin seçilmesine dair genel kurul kararı yok hükmünde olmayıp iptale tabi bir karardır. İptal kararının etkisi de ileriye dönüktür. Bu nedenle, davacı vekilinin TTK’nın 623.maddesi uyarınca satışı yapmaya yetkili olmadığına dair tapu iptal talebinin reddi gerekmiştir. Davacılar vekili, dava konu … parsel sayılı taşınmazın şirketin tek faaliyeti olan petrol istasyonu ile birlikte kullanıldığını ve bu nedenle önemli bir mal varlığı olduğunu, bu taşınmazın satışının ancak bir genel kurul kararıyla mümkün olduğunu, bu nedenle müdürün yetkisiz olduğunu ileri sürmüştür. TTK’nın 629.maddesi atfıyla aynı Kanun’un 538/2 maddesi uyarınca, önemli miktardaki mal varlığının devri için şirket genel kurul kararının alınması gerekir. Somut olayda, 22 nolu parselin önemli miktardaki aktif olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Dosya kapsamıyla sabit olduğu üzere, davacıların ortağı olduğu …’in ana sözleşmesine göre faaliyet konularından biri taşınmaz ticaretidir. Şirketin, davaya konu … parsel dışında başka pek çok taşınmazlarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu taşınmazın devrinin TTK’nın 538/2.maddesi anlamında önemli miktardaki aktifin toptan satışı niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi kurulunca davaya konu 22 parselin, şirketin petrol istasyonunun bulunduğu 20 parselle bağlantılı olarak kullanıldığı belirtilmiş ise de taşınmazın oto yıkama alanı olarak petrol istasyonuyla birlikte kullanıldığı, salt bu nedenle bu taşınmazın devrinin TTK’nın 538/2.maddesine tabi olmadığı yani devir için genel kurul kararının gerekmediği kanaatine varılmış, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin iptal sebeplerinin reddi gerekmiştir. Davaya konu işlemi de kapsayan iddialarla Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/6911 (2022/1101 Yeni) Soruşturma sayılı dosyasının mevcut olduğu, yapılan yazışma sonuçlarına ve tarafların duruşma tutanağına geçen beyanlarına göre, anılan soruşturma dosyasında davalı şirketin tek ortağı ve yetkilisi … hakkındaki suçlamalar bakımından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Yine aynı soruşturma kapsamında şüpheliler arasında bulunan ve davacıların ortağı olduğu …’in yetkilisi sıfatıyla satış işlemini yapan …’ün de ölmüş olması nedeniyle onun hakkındaki soruşturmanın da düştüğü anlaşılmıştır. Bu durumda, dava dosyamızın çözümü açısından ceza soruşturmasının sonucunun beklenmesine gerek kalmadığı düşüncesiyle, anılan soruşturma dosyası bekletici sorun sayılmamıştır. Tüm bu açıklamalara göre, davacılar vekilinin davada ileri sürdüğü iddialar ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Dairemizce daha önce verilen kararın Yargıtayca bozulmuş olması ve ilk derece mahkemesince eksik bırakılmış olan tahkikat işlemlerinin Dairemizce tamamlanmış olması nedeniyle, kararın gerekçesinin düzeltilmesinin gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekili tarafından ileri sürülen esasa ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, uyulan Yargıtay bozma ilamı ve mahkememizce yapılan tahkikat işlemleri doğrultusunda, farklı gerekçe ile yeniden karar verilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Davanın reddine,2-İlk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının, tarafların hak ve menfaat dengesi gözetilerek, kararımız kesinleşinceye kadar devamına,3-Alınması gerekli 80,70 TL harcın, dava açılırken peşin olarak yatırılan 16.223,63 TL harçtan mahsubu ile artan 16.142,93 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’deki esaslara göre belirlenen 122.500,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansı bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacılar tarafından yatırılan 98,10 TL başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacılara iadesine, b-Davacılar tarafından sarf edilen kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, c-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden, AAÜT’ndeki esaslara göre belirlenen 11.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine, 9-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Taraf vekillerinin ve ihbar edilen mirasçıları vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere ve oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30.11.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.