Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/200 E. 2022/1656 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/200
KARAR NO: 2022/1656
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2014/1392 E.- 2019/1000 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı ile davacı arasında 01.01.2014 tarihinde 5 yıl süreli acentelik sözleşmesi imzalandığını, davalının bu acentelik sözleşmesinin 2. maddesi uyarınca, müvekkilinin bankalarla yaptığı sözleşmeler kapsamında kendisine verilen ATM banka kartları, kredi kartları, şifreleri, mağaza kartları, internet bankacılığı şifreleri ve kredi kartı sözleşmelerini de içeren ve bankalar tarafından müşterilere gönderilen her türlü emtia, evrak ve basılı evrakını kullanıcılarına teslim etme yükümlülüğü altına girdiğini, davalının, sözleşme kuralları çerçevesinde yapması gereken emtia teslimine ilişkin olarak usulsüz teslimatlar yapması, gelen şikayetler ile yapılan araştırmalar neticesinde acentelik sözleşmesinin davacı müvekkilince görülen lüzum gereği tek taraflı olarak 02.06.2014 tarihinde feshedildiğini ve acenteye bildirildiğini, davalının sözleşme süresince teslimat kurallarına uymadığını, kart şifrelerini ve kartları teslimat kurallarına aykırı şekilde başkalarına teslim ettiğini, bu sebeple müvekkilinin bankalar nezdinde itibarını zedelediğini, maddi kaybına sebep olduğunu, 05.03.2014 tarihli teslimat detay tablosunda bunun örneklerinin yer aldığını, davalının acentelik sözleşmesinin feshedileceğini bilmesine rağmen sözleşmenin 8.maddesine aykırı olarak elindeki kredi kartları ve şifrelerini müvekkiline teslim etmekten kaçındığı gibi bildirim yapmak için davalıya giden müvekkilinin temsilcisini de tehdit ettiğini, bankalar nezdinde müşkül duruma düşen davacı adına Adana Cumhuriyet Başsavcılığına güveni kötüye kullanma suçundan şikâyette bulunularak teslimi gereken emtialar dair arama ve el koyma talep edildiğini, aramalarda şikayet dilekçesiyle talep ettikleri hiçbir emtianın bulunamamasına rağmen davalının aynı gün verdiği yazılı ifadesinde, arama konusu yapılan müşterilere ait kredi kartı, bankamatik kartları ve şifrelerinin halen kendisinde bulunduğunu ikrar ettiğini, davalının sözleşme koşullarına aykırı bu davranışı nedeniyle 1390 adet kartın akıbeti hakkında bankalara bilgi verildiğini, bankalar tarafından bütün kartlar için kapatma işlemleri gerçekleştirildiğini, bu çerçevede bankalarla davacı arasında akdedilen sözleşmeler gereği davacıya kart kapama cezaları ve tazminatlar tahakkuk ettirildiğini, tüm bu nedenlerle müvekkili şirketin bankalar nezdindeki itibarını telafi edilemeyecek derecede zedelendiğini, zan altında kaldığını, bir daha bankalardan iş alamama tehlikesiyle karşı karıya kaldığını, teslim edilmeyen kartların yeniden basım maliyetlerinin davacıya yansıtıldığını, bu nedenle davacının maddi zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bankalar tarafından kesilen cezalar ve yapılan tüm masraflar nedeniyle şimdilik 100,00 TL maddi tazminat ile davacının itibarının zedelenmesi nedeniyle 25.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunma dilekçesinde özetle; davacının bir sermaye şirketi olduğunu, ayrıca dava konusu olayda, davacının kişisel onuruna şerefine bir saldırı olmadığını, bu yüzden davalının dava konusu olayda manevi tazminat talep edemeyeceğini, davalının, davacının acentesi olduğunu, kendisine teslim edilen kredi kartı gibi belgeleri alıcılarına götürüp teslim ettiğini, davalının işbu taşıma karşılığında 2014 yılı Nisan ve Mayıs aylarına ilişkin taşıma ücretini ödemediğini ve acentelik sözleşmesini haksız olarak fesih ettiğini, davacının sözleşmeyi feshetmeden önce davalıya ihtarda da bulunmadığını, müvekkili davalının Adana … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile faturaya dayanarak 2014 yılı Nisan ayına ait alacağını davacıdan talep ettiğini, davacının itirazı üzerine Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2536 Esas sayılı davasının açıldığını, 2014 yılı Mayıs ayı taşıma ücreti için de Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2537 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, müvekkilinin acente olup taşıma ücretinin ödenmemesi sebebiyle müvekkili davalıya taşımak için teslim ettiği belgelerin kendisine iade edilmesini talep etmeye hakkı olmadığını, maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, davalının Adana 7.Ağır Ceza Mahkemesi nezdindeki davada da beraat ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davacı ile davalı … Acentesi … arasında 01.01.2014 tarihli imza edilen 5 yıl süreli “Acentelik Sözleşmesi” bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu acentelik sözleşmesinin 2. maddesi uyarınca davalı, davacı işyerinin bankalarla yaptığı sözleşmeler uyarınca kendisine verilen ATM kartları, kredi kartları ve şifreleri, mağaza kartları, internet bankacılığı şifreleri ve kredi kartı sözleşmelerini de içeren ve bankalar tarafından müşterilere gönderilen her türlü emtia, evrak ve basılı evrakı kullanıcılarına teslim etme yükümlülüğü altına acente sıfatıyla girdiği anlaşılmaktadır. Davalının sözleşme kuralları çerçevesinde yapması gereken emtia teslimine ilişkin olarak usulsüz teslimatlar da içerisinde olmak üzere gelen şikayetler ve yapılan araştırmalar neticesinde Acentelik Sözleşmesi görülen lüzum gereği davacı tarafından tek taraflı olarak 02.06.2014 tarihinde feshedildiği davacı tarafından bildirilmiştir. Yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu taraflar arasındaki 01.01.2014 tarihli sözleşmeyi Davacının 02.06.2014 tarihli ihtarnameyle sona erdirdiği, Sözleşme ve dosya kapsamında haksız bir fesihten söz edilemeyeceği belirlenmiştir. Davacının dilekçelerinde beyan ettiği tutarlarda zarara uğratılmış olması ve bu zararın Davalının kusurundan kaynaklanmış olması halinde bir fatura keserek bu zararı Davalı tarafa yansıtması ticarî hayatın bir gereği olduğu halde, Davacının Davalıya kestiği bir faturaya dosyada rastlanmamaktadır. Mahkememizce ilgili bankalardan celp edilen, Davacı ile aralarında kredi kartı ve sair evrakların taşınması hususunda anlaşma olup olmadığı, bu anlaşma çerçevesinde taşıma ve teslim için davacıya teslim edilen ancak sonradan kapatılan kredi kartlarının olup olmadığı, Davacı tarafından yapılan iskontonun sebebinin açıklanması ve buna dair kayıtların gönderilmesi, davacıya herhangi bir ceza uygulanıp uygulanmadığı hakkında bilgi verilmesi konularındaki müzekkerelere cevaplardan bankaların Davacıya ceza uyguladıkları ya da Davalının hizmet ifasındaki eksiklikler sebebiyle Davacıya yapacakları ödemelerden kesinti yaptıkları sonucunun çıkarılamaz. Bankalardan celp edilen yazılardan ve ayrıca Davacı tarafça dosyaya sunulan üç ayrı banka tarafından Davacıya kesilmiş olan faturalardan, Davalının kusuru sebebiyle Davacının zarara uğradığına dair bir sonuç çıkarılamaz. Davacı tarafından kayıp kartlar sebebiyle bankalarca iskontoların uygulanıp uygulanmadığı hususunun, uygulandı ise bu iskontoların gerekçesinin ve mahiyetinin açıklanmadığı, bankalardan celp edilen yazılarda da bu konuda açıklık bulunmadığı sabittir. Davacı tarafından iddia edilen iskonto tutarlarının bankalarla yapılan e-posta yazışmalarındaki tutarlarla uyumlu olmadığı, Huzurdaki Dava tarihi itibariyle, Davacı …’in Davalıya 6.001.37-TL borçlu olduğunun Davacının kendi kayıtlarından ve ayrıca Davalı kayıtlarından tespit edildiği anlaşılmaktadır. … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin sabit olduğunu, zira mübrez deliller ve bilirkişi raporu ile acentelik sözleşmesi kapsamında davalının acentelik görevini yerine getirmediği, sözleşmeye uygun hareket etmediği, gerekli özen ve dikkati göstermediğinin açık olduğunu, bu nedenle müvekkilince fesihten önce davalı tarafa herhangi bir ihtarda bulunulmadığına ilişkin iddiaların mesnetsiz olduğunu, bilirkişi raporunda hem acentelik sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedildiği belirtilip hem de müvekkilinin uğradığı zararın davalının kusurundan kaynaklanmadığı sonucuna varıldığının anlaşılamadığını, davalının, kredi kart ve şifrelerini sözleşme feshedildikten sonra davacıya teslim etmeyerek davacıya zor duruma düşürdüğünü, kredi kartlarını kullanma tehdidi ile davacının bankalara karşı itibarını zedelediğini, bir daha bu bankalardan iş alamama riski doğurduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davalının 2014 yılı Nisan ve Mayıs aylarına ilişkin ücretini almadığı düşünülse dahi söz konusu el koyulan ürünlerin kredi kartı olması nedeniyle bu ürünlere ilişkin el koyma eyleminin hukuka aykırı bir davranış olduğunu, her ne kadar gerekçeli kararda davalının kusuru sebebiyle müvekkili şirketin zarara uğradığının ispat edilmediği belirtilse de, kredi kartlarının iade edilmemesi sebebiyle bankalar tarafından bütün kartlar için kapatma işlemlerinin gerçekleştirildiği, davacının, bankalara ceza mahiyetinde iskontolar yapma mecburiyetinde kaldığının dosya kapsamında sundukları fatura ve e-posta yazışmaları ile sabit olduğunu, bankalardan gelen müzekkere cevaplarından, davacı müvekkili ile sözleşmeler imzalandığının ve e sözleşmeler incelenseydi cezai işlemlere ilişkin maddelerin tespit edileceğini, kaldı ki dosyaya daha önce sundukları bankalar ile yapılan yazışmalarda da açıkça bankalar tarafından iskonto yapıldığının anlaşılacağını, …’tan … (kart operasyon bölümü) (…@…com) tarafından müvekkiline gönderilen 04.04.2014 tarihli e-posta mesajında; “Mart ayında firmanızca kayıp bildirilen kartların bilgileri ekteki listede bulunmaktadır. Bu kartlara ait toplam 867,00 TL iskontonun kesilecek ilk faturada yapılması….” denilerek açıkça kartların kaybolması yani davalı tarafından el konulması nedeni ile müvekkilinin maddi zarara uğradığının sabit olduğunu, 04.04.2014 tarihinden önce gönderilen e-posta yazışmalarında da kartların kaybolması nedeni ile iskonto yapılacağının defalarca kez dile getirildiğini, yine müvekkilin çalıştığı bankalardan olan … bankası tarafından, … (…@…com.tr) tarafından gönderilen 14.07.2017 tarihli e-posta mesajında;”nisan, mayıs ve haziran 2014 dönemlerine ait kayıp gönderi ve ücretsiz iade adetlerine göre yapılacak iskonto bedelleri aşağıdaki şekilde hesaplanmıştır” denildiğini, ilgili e-posta mesajının devamında da bu duruma ilişkin tablo bulunduğunu, e-posta mesajları ile davalının müvekkiline acentelik sözleşmesini feshedilmesinin akabinde teslim etmesi gereken emtialara el koyması nedeni ile kartlar kayıp olarak bildirildiği ve bunun sonunda müvekkilinin zarar gördüğünün sabit olduğunu, sunulan bu e-posta yazışmalarnın mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, sözleşmenin müvekkili tarafından haklı sebeple feshedilmesinden sonra davalının sözleşme gereği dağıtmakla yükümlü olduğu kredi kartı ve şifrelerini müvekkiline teslim etmemesi sonucu kredi kartları eline zamanında ulaşamayan müşterilerin şikayetleri ile davacının zan altında kaldığını, bankaların kredi kartlarına el koyan dolandırıcı bir firma gibi göründüğünü, bir daha bu bankalardan iş alamama riski oluştuğunu, bu nedenlerle maddi ve manevi zararı oluştuğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle doğduğu iddia edilen maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, davalının acentelik sözleşmesi uyarınca dağıtım ve ilgilisine teslim ile sorumlu olduğu kredi kartı, atm kartları ile şifrelerin ilgililere teslimi sırasında teslimat kurallarına aykırı davranması sebebiyle davacının müşterileri olan bankalara karşı zor durumda kaldığını, bu nedenle sözleşmenin müvekkilince 0.06.2014 tarihinde feshedildiğini, maddi ve manevi zarar uğradığını ileri sürmüştür. Davacı vekili 08.05.2017 tarihli talep açıklama dilekçesi ile; … Bankasına ait olup da davalı nezdinde kalması nedeniyle kapatılan kredi kartları nedeniyle Mayıs ve Haziran 2014 aylarındaki müvekkili alacaklarından 4.137,00 TL iskonto yapıldığını, …’a ait olup da davalı nezdinde kalması nedeniyle kapatılan kredi kartları nedeniyle Temmuz ve Haziran 2014 aylarındaki müvekkili alacaklarından 3.160,00 TL iskonto yapıldığını, …’a ait olup da davalı nezdinde kalması nedeniyle kapatılan kredi kartları nedeniyle Haziran 2014 aylarındaki müvekkili alacaklarından 16.123,79 TL iskonto yapıldığını, bunun sunulan faturalardan anlaşıldığını, faturaların doğruluğunu destekleyen mail çıktıları daha önce sunulduğunu, sunulan tüm belge ve delillerin doğruluğunun, müvekkilinin ticari defterleri incelendiğinde teyit edilebileceğini ileri sürerek mali müşavir nezdinde bir araştırma yapılarak mail geçmişi ve iskonto uygulanan faturaların tespitinin yaptırılmasını talep etmiştir.Davacı taraf kendisine iade edilmeyen kredi kartları, banka kartları ve şifreler nedeniyle davalı hakkında şikayetçi olması üzerine davalı hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle hakkında açılan ceza davasında Adana 19.Asliye Ceza Mahkemesinin 19.11.2015 tarih ve 2015/625 Esas, 2015/1418 Karar sayılı kararı ile suçun unsurlarının oluşmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle davalının beraatine karar verildiği görülmektedir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar davacı, davalı acentesinin eylemleri nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemiş ise de; davacı, davalıya dağıtım için teslim ettiği ancak davalının usulsüz teslim nedeniyle ve elinde bulundurduğu banka kartlarını iade etmeyerek bankalar tarafından kendisine uygulandığını belirttiği ceza veya iskontolara ilişkin somut delil sunamadığı, söz konusu bankalar tarafından davacıya gönderilen e-maillerden iskontonun uygulandığı sonucunun çıkarılamadığı, iskonto uyguladığı belirtilen bankalardan gelen müzekkere cevaplarından da davacıya ceza ve iskonto uygulandığı sonucu çıkmadığı, davacının hizmet nedeniyle bankalara kestiği faturalardan bu iskontoların yapıldığı sonucuna ulaşılamayacağı nazara alındığında mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacılardan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.12.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.