Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1995 E. 2023/1989 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1995
KARAR NO: 2023/1989
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24.09.2020
NUMARASI: 2020/42 Esas – 2020/471 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın ikitelli organize Sanayi Bölgesi şubesi arasında genel nakdi ve gayrinakdi sözleşmesi imzalandığını, davalılardan … de sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, bunun üzerine müvekkili bankanın organize sanayi bölgesi şubesi tarafından borçlu firmaya çeşitli krediler kullandırıldığını ancak bu alacaklarının da geri ödemelerinin borçlular tarafından yapılamadığını, borçlu firma ve kefiller hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, davalılar tarafından takibe itiraz edildiğini, davalı borçluların borca faizine ve ferilerine yönelik itirazlarının yerinde olmadığını, temerrüt faizinin taraflarca serbestçe kararlaştıracağının hükme bağlandığını, borçluların müvekkili banka ile imzalamış oldukları sözleşme ile tayin edilen oranlarda faiz ödemeyi kabul ettiklerini, talep edilen faizin fahiş olmayıp taraflarca imzalanan sözleşme ile kabul edildiğini belirterek açıklanan nedenler ile davalıların itirazlarının iptaline takibin devamına, yargılama masraflarının davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış ancak davaya beyanda bulunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan delilerden de anlaşılacağı üzere davacı ile davalı şirket arasında 14/05/2013 tarihinde 1.110.000 TL tutarlı genel ve gayri nakdi kredi sözleşmesi düzenlendiği bu sözleşmeyi diğer davalı …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefalet sıfatı ile imzaladığı kredi sözleşmesinden anlaşılmaktadır. Bu kredi sözleşmesine göre davalı şirketin kullandığı kredilerin bir kısmını ödemiş olmasına rağmen aylık taksitlerin bir kısmını ödememesi üzerine kendisine ve kefile kat ihtarında bulunduğu , bu ihtarnamenin şirket ve kefile 08/02/2019 tarihinde tebliğ edildiği temerrütlerinin 16/02/2019 tarihinde oluştuğu anlaşılmaktadır. Kefilin sözleşmeyi TBK ‘nın 583. ve onu takip eden maddelerine göre kefaletin miktarını, kefalet tarihini , kefaletin türünü müşterek müteselsil kefil sıfatı ile yazarak imzaladığı anlaşılmıştır. Mahkememizce icra takibine konu olan davacı alacağının ne kadar olduğunun hesaplanması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş bilirkişinin düzenlemiş olduğu 15/07/2020 tarihli raporda açıklandığı gibi davalıların toplam borcunun 571.329,62 TL olduğu tespit edildiğinden bilirkişi raporunda belirtilen bu alacak miktarı kadar davacı alacağının olduğu saptandığı… ” gerekçesiyle, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyasına yapılan itirazın ; 561.995,75 TL asıl alacak, 9.066,85 TL faiz alacağı, 453,34 TL BSMV faizi, 477,75 TL masraf, olmak üzere toplam 571.329,62 TL üzerinden takibin devamına, asıl alacak olan 561.995,75 TL ‘ye takip tarihinden itibaren % 58,80 üzerinden faiz yürütülmesine, % 20 icra inkar tazminatı olan 112.399,15 TLnin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,icra takibine vaki itirazın bu şekilde iptali ile icranın devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalılar hakkında kredi borcunun tahsili için takip başlatıldığını, takibe vaki itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davasının açıldığını, icra takibinde 561.995,75 TL Asıl Alacak, 22.720,11 TL İşlemiş Temerrüt Faizi %58,80 (03.02.2019-25.02.2019), 1.136,01 TL BSMV, 477,75 TL Masraf olmak üzere toplam 586.329,62 TL alacak yönünden talepte bulunulduğunu, ancak yapılan yargılama soncu kurulan hükümde 561.995,75 TL Asıl Alacak, 9.066,85 TL faiz, 453,34 TL BSMV, 477,75 TL Masraf olmak üzere toplam 571.329,62 TL üzerinden davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulduğunu, karara esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamalar doğruyu yansıtmadığından, faiz ve BSMV yönünden takip talebindeki tutarlar yönünden hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın talepleri gibi kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilince, karara esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaların doğruyu yansıtmadığı, takipte talep edilen faiz ve BSMV yönünden takip talebindeki tutarlar dikkate alınarak, davanın tam kabulü yönünde hüküm kurulması gerekirken, faiz ve Bsmv yönünden eksik hesaplama sonucu oluşturulan rapordaki tutarlar dikkate alınarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararı istinaf etmiştir. HMK’nun 281.maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “Taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise, bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilir.” şeklindeki düzenleme ile taraflara bilirkişi raporuna karşı itiraz hakkı tanınmıştır. HMK’nın 281. maddesinde taraflar bilirkişi raporuna karşı tebliğ tarihinden iki haftalık süre içerisinde itiraz etmezlerse itiraz edilmeyen rapor taraflar açısından sonuç doğuracağından bu raporun esas alınarak karar verilmesinde bir engel bulunmamaktadır. Maddenin gerekçesinde de tarafların verilen süre içerisinde itirazını dile getirmediği taktirde bilirkişi raporunun onlar açısından kesinleşeceği yani tarafların rapora itiraz olanağını tümüyle kaybedeceği belirtilmiştir(Yargıtay 17.HD’nin 07/10/2019 tarih ve 2016/19125 E., 2019/8987 K., 24/102018 tarih ve 2015/18327 E., 2018/9546 K., Yargıtay 3.HD’nin 18/02/2019 tarih ve 2017/10485 E., 2019/1231 K.sayılı kararları ).Yargılama sürecinde mahkemece alınan 27.07.2020 tarihli bilirkişi raporuna karşı davacı vekili Av. … tarafından beyan dilekçesi sunulduğu, beyan dilekçesinde “Sayın Mahkemenizce düzenletilen bilirkişi raporu incelenmiş olup, raporun 5. sayfasında, takip talebinde akdi faiz hesaplama tarihinin 16.2.2019 yerine sehven 16.2.2018 olarak yazıldığı, ayrıca raporun muhtelif yerlerinde firma hakkında yürütülen haciz takibimizin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası yerine sehven … E. sayılı dosyası olarak yazıldığı dikkate alınarak karar verilmesini arz ve talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunulduğu, beyan içeriğine göre bilirkişi raporundaki hesaplama ve tutarlara ilişkin itirazda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. 24.09.2020 tarihli karar duruşmasına davacı vekilinin katıldığı, burada da herhangi bir itiraz ileri sürmediği ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği görülmektedir. Bu durumda, davacı vekilince süresinde faiz ve BSMV hesap ve tutarları yönünden itiraz edilmeyen ve davacı taraf açısından kesinleşen bilirkişi raporu uyarınca karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bilirkişi raporundaki hesaplamaya yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07.12.2023