Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1970 E. 2023/1907 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1970
KARAR NO: 2023/1907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.09.2020
NUMARASI: 2018/1261 Esas – 2020/449 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı … Tic. Ltd. Şti’nin 04/09/2018 tarihli 4.464,42 USD bedelli kur farkı faturası nedeni ile 32.674,62 TL davacı şirkete borçlandığını, davacı firmanın dava konusu faturaya ilişkin kendisine düşen tüm edimlerini ifa etmesine rağmen davalı şirketin söz konusu borcunu ödemeyerek davacı şirketin alacağını sürüncemede bıraktığını, fark faturasının davalı şirket çalışanlarından … isimli kişiye imzası karşılığında teslim edildiğini, davalı şirketin Bakırköy …. Noterliği’nin 19/09/2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tarflar arasındaki ticari ilişkiyi kabul ettiğini, Bakırköy … Noterliği’nce 24/09/2018 tarihinde … yevmiye numarası ile davacı tarafından fatura tekrar gönderilerek davalıya teslim edildiğini, davacı tarafından Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, ancak davalı tarafın işbu icra dosyasına itiraz ettiğini öne sürülerek itirazın iptalini, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı … davalı şirketin 3 yıldır süregelen ticari ilişki içinde olduğunu, bu 3 yıllık süre boyunca kur farkından doğan herhangi bir uygulama olmadığını, davacının takip dayanağı kur farkından doğan herhangi bir uygulama olmadığını, davacının takip dayanağı kur farkı faturasının nasıl hesaplandığı ve nasıl bir alacak meydana getirdiğinin anlaşılamadağını, davalı şirket tarafından “Kumaş Satın Alma Formu” ile davacıdan kumaş alındığını, bu formlarda taraflar arasında tespit ve kabul edilegelen miktar, alacak ve döviz fiyatının baştan belirlendiğini, davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen mutabakat formlarından da görüleceği üzere tarafların cari hesap ve faturalarında mutabık olduğunu, davacı şirketin davalı şirketten herhangi bir alacağı veya davacı şirket ile davalı şirket arasında kur farkı konusunda herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacı şirket tarafından 04/09/2018 tarihli kur farkı açıklamalı faturanın davalıya iadeli taahhütlü mektupla gönderildiğini, davalı şirket tarafından da 12/09/2018 tarihinde iade edildiğini, davalı şirketin asıl alacak borcu bulunmadığı için işleyecek faiz borcunun da bulunmadığını öne sürerek davanın reddni, ve reddedilen miktar üzerinden en az %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosyanın yapılan incelemesi sonucunda; davacının kur farkı faturası nedeniyle ilamsız icra takibi başlattığı, davalının süresi içerisinde takibe itiraz ederek sunduğu cevap dilekçesinde davacı taraf ile 3 yıldır süregelen ticari ilişkilerinde kur farkından doğan herhangi bir uygulama olmadığı savunması ile borca itiraz ettiği, dosya delillerin toplandığı, mali müşavir Dr. Öğr. Üyesi …’ten rapor alındığı, düzenlenen raporda taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan alacak bakiyesinin muhasabesel olarak kalmadığı, davacı tarafından faturaların USD cinsinden düzenlenerek üzerinde yer alan döviz kurları ile TL ye çevrilerek muhasebe kayıtlarına işlendiği, davalı tarafından yapılan ödemelerin USD ‘ye çevrilmesinde, ödeme tarihinden bir önceki iş günü saat 15.30 ‘da belirlenen gösterge niteliğindeki TCMB USD efektif satış kuru kullanılarak hesaplama yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen kur farkı hesaplamasında çekin alındığı tarihin değil vade tarihinin dikkate alındığı, dosyamızda ödemelerin TL tutarlı çekler ile yapıldığının görüldüğü, Y. 19 HD’nin emsal ilamları da dikkate alındığında, davacı tarafından düzenlenen faturaların Amerikan Doları cinsinden olduğu, kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün olduğu, ancak dava konusu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu, bu hususta bir ihtilaf bulunmadığı, çekin bir ödeme vasıtası olduğu, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabileceği, buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabul edilmesi gerektiği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Satışın yapıldığı (çek teslim) tarihindeki kur ile tahsilatın gerçekleştirdiği (çek ödemesi) tarihteki kur değeri farklı olabildiğinden, reel piyasada faaliyet gösteren, özellikle dolara endeksli ürünler hakkında ticaret yapan işletmelerin tamamı, satıma konu faturayı döviz cinsinden düzenleyerek karşılığında çekleri tahsilat makbuzu ile aldığını, esasen verilen iş bu çekin, henüz nakde çevrilmediğinden, mal satıp çeki alan tacirin kasasına nakit olarak girmediğini, dolayısıyla çekin aslında nakit benzeri bir ödeme aracı olmadığı anlamı çıktığını, çekin müşteriden alındığında henüz ortada gerçek anlamda bir tahsilat bulunmadığını, fatura bedelinin sonradan ödenmesi durumunda kur farkı hesaplayarak lehine kur farkı çıkan tarafın diğer tarafa, işlemin geçerli olduğu oranda KDV uygulayarak fatura kesmesi yerinde olacağından, çekin, tahsil edildikten sonra muhasebesel olarak kayıtlara dahil edildiğini, Henüz tahsil olmamış bir TL çekin döviz karşılığı, çekin tevdi edildiği gün bilinemeyeceğinden hesaplamaya dahil edilmeyecek ancak çek bankaya ibraz edilip de tahsil edildiği günkü tutar kadar döviz karşılığı ödediğinin kabul edileceğini,Davaya konu olan ve müvekkili şirket tarafından düzenlenmiş olan bu faturnın tutarının, tahsil günü geldiğinde, fatura tarihi ile tahsilat tarihi arasında bir kur farkı oluşturduğundan, müvekkili lehine bir kur farkı oluştuğundan yukarıda izaha gayret ettikleri nedenlerden ötürü de fatura tarihi ile çekin tahsil tarihi arasındaki kur farkından kaynaklanan tutar fatura edilmiş olup bu farktan kaynaklanan tutarın davalı tarafından ödenmesi gerektiğini, ülkemizde sabit kur değil de liberal ve global ekonomiye entegre olmasından ötürü dalgalı kur sistemi uygulandığını, bu sebeple de satışın yapıldığı tarihteki kur ile tahsilatın gerçekleştirdiği tarihteki kur değeri farklı olabileceğini, dolayısıyla satıma konu döviz tutarı aynı olsa bile, tahsilatın yapıldığı tarihteki dövizin TL tutarları farklı olabileceğini, fatura bedelinin (çek ise çekin) tahsil edilmesi işleminin sonradan olması durumunda da dönem sonlarında döviz cinsinden tutulmakta olan cari hesapların değerlenmesi gerektiğini, düzenlenen dövizli faturalardan kaynaklanan cari hesap alacakları ister yurtiçi müşterilerden olsun, isterse yurtdışı müşterilerden, geçici vergi dönemlerinde ve hesap dönemi sonunda kur değerlemesinin yapılması gerekmekte ancak geçici vergi dönemlerinde ve hesap dönemi sonunda yapılan kur değerlemesi sonucunda ortaya çıkan kur farkları için fatura düzenlenmesi ve KDV hesaplanması gerektiğini, Vergi Usul Kanunu’nun 215. maddesine göre kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılması şarta bağlanmış olsa da Türk lirası karşılığı gösterilmesi koşuluyla yabancı para birimine göre de fatura düzenlenmesinin mümkün olduğunu, yine bu yapılırken de yabancı para cinsinden düzenlenen faturalardaki döviz tutarları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kurundan Türk Lirası’na çevirilerek yurt içi alıcı ve satıcı tarafından defterlerine kaydedildiğini, Tahsilat makbuzu ile teslim edilen çekler hakkında, çekin karşılıksız çıkması halindeki belirsizlik çekin ödeme günündeki kur farkının baz alınması gerektiğini göstermekle davalının taleplerinin tamamen haksız olduğunu gösterdiğini, ayrıca kur farkı hakkında sözleşme yapılması her iki tarafça beklenemeyeceğini, 3 yıldır davalı … müvekkili şirket arasında kur farkı hususunda ihtilaf doğmadığını, 2018 yılında dolarda gerçekleşen ani yükseliş nedeniyle fahiş bir fark ortaya çıkması neticesinde kur arkı faturası düzenlenmesi ise hakkaniyete uygun olacağını, Yargıtay 19. HD’nin 2012/9853 Esas 2013/14066 Karar sayılı, 18.9.2013 tarihli ve Yargıtay 11. HD’nin 2018/4906 Esas – 2019/6175 Karar, 03.10.2019 tarihli kararları doğrultusunda, tahsilat makbuzu ile teslim edilen çekler her ne kadar müvekkili şirkete sunulmuşsa da bahsi gecen çeklere ait müvekkili şirket hesaplarına filen nakit girişi gerçekleşmediğini, çekin ödeme günü olan tarihlerde bankaya ibraz edildiğini ve tahsil edildikten sonra kasaya nakit girişi yapıldığını, dolayısıyla kur hesabı yapılırken tahsil günün dikkate alınarak kur farkı faturası kesildiğini, ancak bilirkişi raporunda, her ne kadar tahsilat makbuzu ile girişi yapılmış olsa da çekin, üstünde yazılı olan ödeme tarihinde, tabiri caizse vadesinde ödenen bir ödeme aracı olduğunu, bilirkişinin belirttiği nakit ödeme aracıdır ibaresinin günümüz piyasa ve ticari uygulamada geçerliliği bulunmadığını, Çekin nakit ödeme aracı olduğu ve tahsilat makbuzu ile TL çeki teslim alındığından kur farkı istenemeyeceği şeklindeki mahkeme açıklamaların piyasa ve ticari uygulamada geçerliliği bulunmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım ilişkisi nedeniyle oluşan kur farkı alacağının tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı alacağının dayanağının kur farkı alacağı olduğu açıktır. Bir ticari ilişkide kur farkının talep edilebilmesi için, taraflar arasındaki sözleşmede kur farkına ilişkin açık bir hüküm bulunması veya bu konuda taraflar arasında teamül oluşturacak bir uygulama bulunması gerekir. Taraflar arasında teamül bulunmadığı açıktır.Çekin hem TL hem de döviz cinsinden düzenlenmesi mümkündür. İlk derece mahkemesinin davanın reddi gerekçesinde belirtildiği gibi, davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davanın reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 11. HD 2020/2682 E 2020/5731 K 08.12.2020 T. Emsal kararı).Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davacı vekilince yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.11.2023