Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/197 E. 2023/530 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/197
KARAR NO: 2023/530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2019
NUMARASI: 2015/507 E. – 2019/104 K.
ASIL DAVA KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2015/981 ESAS 2016/251 KARAR SAYILI DOSYASI
BİRLEŞEN DAVA KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki itirazın iptali ve tazminat davalarının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, asıl dava dilekçesinde özetle;… Tic. AŞ’nin ticaret unvanının olağanüstü genel kurul kararıyla 01.08.2013 tarihinde … AŞ olarak değiştirildiğini, 21.10.2013 tarihinde ise … AŞ’nin … Tic. AŞ ile birleştiğini, dolayısıyla … Tic. AŞ’nin taraf olduğu franchise/süpermarket işletme anlaşmalarına, … Tic.AŞ’nin “İmtiyaz Sahibi” sıfatıyla taraf olduğu gibi işletici … ile 11.07.2011, 03.02.2012 ve 21.01.2013 tarihli süpermarket işletme anlaşmalarının imtiyaz sahibi sıfatıyla taraf olduğunu, imtiyaz sahibi … Tic. AŞ ile işletici davalı arasında her mağaza için mevcut anlaşmaların eki niteliğinde 20.06.2014 tarihli Protokol imzalandığını, bu meyanda davalı ile olan akdi ve ticari ilişkinin davacı müvekkili arasında devam ettiğini, davalının işletmesinde olan 3 mağaza ile ayrı ayrı 20.06.2014 tarihinde yapılan ek protokoller uyarınca davalıya, müvekkili şirkete ait demirbaşların kullanımı ve müvekkili tarafından üretimi yapılan ve logosu bulunan malların satış hakkı tanındığını, taraflar arasındaki akdi ve ticari ilişki kapsamında davalının davacıya borcu bulunduğunu, bu alacağın bir kısmı … Tic. AŞ döneminden doğmuş ve temlik hükümlerine göre müvekkiline devredilmiş ve kalan kısmının ise müvekkili şirket ile olan akdi ilişki çerçevesinde doğduğunu, davalıya gönderilen ihtara rağmen borcun ödenmediğini, davalıya yapılan ziyaret sırasında müvekkilinin tedarik ettiği ürünler dışında da sözleşmeye aykırı olarak ürün satışı yapıldığının tespit edildiğini, akabinde sözleşmenin 8.maddesi uyarınca Üsküdar … Noterliğinin 12.03.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmelerin de fesih edildiğini, davalının cari hesap borcunu ödememesi üzerine davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin görevli ve yetkili olmadığını, Karşıyaka mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde davacının iddia ettiği gibi bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafından sözleşmelerin hiç bir sebep yokken ve haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin teminat olarak vermiş olduğu 200.000,00 TL’lik teminat mektubunun da hiçbir gerekçe gösterilmeden nakde çevrildiğini, davacının müvekkilinin işlettiği mağazaları ele geçirmek için bu yola başvurduğunu, davacının haksız eylemleri sebebiyle müvekkilinin mahrum kaldığı bir kısım bedellerin bulunduğunu, davacının nakde çevirdiği teminat mektubu ve müvekkilinin uğradığı zararlarla ilgili olarak İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/981 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dosyanın eldeki dosya ile birleştirilmesi gerektiğini, savunarak asıl davanın reddini istemiştir. Birleşen davada davacı vekili, birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Ticaret AŞ’de çalışmakta iken ilgili kurumun bir kısım mağzaları kendi bünyesinden çıkararak öncelikle kendi bünyesindeki personeline devretme teklifini kabul ederek toplam 3 adet mağaza sahibi olduğunu, bir ay sonra … AŞ’nin … Holding’e devirinin yapıldığını, … Holdingin müvekkilinin de bulunduğu Franchise mağaza ve daha farklı sistemlerle çalışan mağazaların devirden sonraki faaliyetlerine ilişkin sunduğu planda ” Devralma işlemine izin verildiği takdirde … markalı ürünlerin satışına son verilebileceği, ülke genelinde birbirine çok yakın konumda bulunan yaklaşık 10-15 kadar … ve … mağazası hariç olmakla birlikte hiçbir mağazanın kapatılmasının söz konusu olmayacağı Franchise modelini, Franchise verilen mağaza sayısını artırarak devam ettirecekleri…’ların .. olan .. ve …’ların ise … olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam edeceklerini ” taahüt etmiş olduğunu, müvekkilinin … olarak kısaltılmış sistem içerisine dahil olduğu, Franchise sistemiyle 3 adet mağzanın işletmecisi olduğunu, devir işlemine müteakip müvekkilinin işlettiği mağazaların cirosu içerisinde önemli bir yer tutan alkollü ürün satışının devralanın portföyden tamamıyla çıkarıldığını, buna müteakiben ana satış grubunu oluşturan pek çok ürünün de davalı tarafından temin edilmemesiyle birlikte müvekkiline ait mağazalardaki satış cirolarının bununla orantılı olarak ciddi miktarda düştüğünü, müşteri kaybına sebep olduğunu, davalı tarafın “…” tabelalarını “…” olarak değiştirdiğini, bu nedenle müşteri sayısında önemli azalmalar meydana geldiğini, davalı şirketçe uygulanan kasa barkod sistemi ile davalının satılan malların fiyatını otomatik olarak belirlediğini, bu uygulamanın müvekkilinin müdahale edemeyeceği zararına satışlara sebep olduğunu, müvekkilinin … zamanında 280 kalem ürünü iadeli olarak alabilmekte iken ve yine kalite sorunu taşıyan ürünlerin iadesi mümkün iken iade ve ayıplı ürün iadesi siteminin davalı tarafından ortadan kaldırıldığını, bu sebeple 22 aylık dönemde davacının zarar uğradığını, bu zararlar yönünden şimdilik 1.000,00 TL talep ettiklerini, 2 mağazanın kira bedellerinin KDV dahil olarak yazılmış olmasına rağmen devirden sonra KDV dahil ödenecek bedel sanki net bedelmiş gibi yazılarak yeniden KDV eklenerek 36 ay boyunca fatura edildiğini, bu sebeple şimdilik 1.000,00 TL talep ettiklerini, davalıya devirden sonra …’nın daha önce kurduğu kasa sisteminin davalı yanca oldu bitti ile değiştirildiğini ve kasa temliği olarak 21.900,00 TL davacının cari hesaplarına borç kaydedildiğini, bu durumun kabul edilmediğini, çarşı mağazasında ruhsattan kaynaklı sorunlar sebebiyle mağazanın uzun süre kapalı kaldığını, ayrıca su baskını olduğunu, bu zararlar bakımından şimdilik 2.000,00 TL zarar talep ettiklerini, yine soğutucu ve sair ünitelerde meydana gelen arızaların onarımının davalıya ait olmasına rağmen 8.800,00 TL tutarında onarım bedelinin davacı tarafından yapılmak zorunda kalındığını, kaçak elektrik bedelinin yapılmamasından kaynaklı olarak 20.000,00 TL, site aidatının ödenmemesinden kaynaklı 2.300,00 TL, hem davalıya hem de dava dışı … AŞ’ye yapılan mükerrer ödemeler sebebiyle oluşan zararın 6.000,00 TL olduğunu, davalı tarafından mağaza başına 80.000,00 TL verildiğini, bu bedel talep edilmeyecek olmasına rağmen davalı tarafından bu bedelin cari hesaba borç kaydedildiğini, haksız gerekçelerle teminat mektubunun nakte çevrildiğini ve 200.000,00 TL’nin tahsil edildiğini, davacının haksız uygulamaları sebebiyle müvekkilinin şimdilik (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) izah edilen 41.00,00 TL zararı bulunduğunu, ayrıca teminat mektubu haksız paraya çevrildiğinden bunun bedelinin de iadesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 41.00,00 TL mahrum kalınan bedellerin ve 200.000,00 TL teminat mektubu bedelinin dava tarihinden işleyecek avans faizi ile birleşen davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili, savunmasında özetle; davacının anlaşma gereği yüklenmiş olduğu sorumlulukları yerine getirmediğini, ödemelerini yapmadığı, temerrüde düştüğünü, sözleşmeyi esaslı bir şekilde ihlal ettiği, bu nedenle teminat mektubunun paraya çevirildiğini, diğer borçları için icra takibi yapıldığı, davacının otomatik sipariş sistemi için gerekli fiziki şartları haiz olmasına rağmen düzenli olarak sipariş vermediğini, düzenli olarak sipariş verilmemesi nedeniyle asgari sipariş miktarına sadık kalınmadığını, mağazada yeterli stok bulunmadığını, sözleşmeye aykırı hareket edildiğini, müvekil şirket tarafından sözleşme süpermarket işletme anlaşmaları ve ilgili hükümler gereğince fesih edilmiş iken davacı tarafından taşınmazın teslim edilmediğini, haksız işgal edildiği, alkollü içeceklerin temel ihtiyaç olmadığını, davacının düzenli olarak sipariş verme sistemine uygun davranmadığından ve ürünleri dışardan temin ettiğinden iade işleminin yapılmadığını, davacının KDV sistemine yönelik ticari uygulamalara yıllardır itiraz etmediğini, işletmenin kapalı kaldığı dönemler için bayilerden her hangi bir bedel talep edilmediğini savunarak, birleşen davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava; İtirazın iptali davasıdır.Taraflar arasındaki ihtilafın; Davacı ile davalı arasındaki sözleşmeler, davacının devir ve temlik sözleşmeleri uyarınca, davalının davacıya borçlu olup olmadığı, var ise takip tarihi itibariyle ferileri ile birlikte ve alacağın likit olup olmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür.Asıl dava bakımından mahkemece yapılan değerlendirmede;Davacı şirketin defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu bu nedenle delil vasfına haiz olduğu anlaşılmıştır. Defterlerin incelenmesinde davacının davalıdan cari hesaptan doğan bakiye alacağının teminat mektubu bedellerinin tenzil edilmesi sonucu 268.088,75 TL olduğu anlaşılmış ancak davacı daha az talepte bulunmuştur. Davacı icra takibini 266.442,77 TL üzerinden açmıştır. Davacının ödeme emrinde bir faiz talebi bulunmamaktadır. Davalı defterlerinin de usulüne uygun tutulduğu anlaşılmıştır. Davalı defterlerine göre ise davalının 66.442,77 TL borçlu olduğu anlaşılmıştır. Ancak davalının kayıtlarının incelenmesinde bir kısım borç ve alacak kalemlerinin kayda geçmediği anlaşılmıştır. Taraf defterleri arasında fark bundan kaynaklanmaktadır ve davalının kayıtları açıklanmaya muhtaçtır. Tüm kayıtların birlikte incelenerek yapılan hesapta ise davacının davalıdan 229.424,44 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Alacak likit ve belirlenebilir nitelikte bir para alacağı olduğundan aşağıdaki şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Birleşen dava bakımından mahkemece yapılan değerlendirmede; Her ne kadar birleşen dava davacısı teminat mektubunun haksız olarak tazmin edildiğini ileri sürmüşse de, asıl dava davalısının borcunu ödememesi sonucu karşı tarafın teminat mektuplarını tazmin etmesi hukuka ve sözleşmeye uygundur. Birleşen dava davacısının iade alınmayan mallardan dolayı talep ettiği zarar delillendirilip ispatlanmadığından bu talebin reddine karar verilmiştir. Kiranın KDV’siz olmasından dolayı istediği alacak bedeli talebinin aralarındaki anlaşmaya uygun olmakla reddine karar verilmiştir. Çarşı mağazasında ruhsattan kaynaklanan ve davalı tarafından çözülmesi gereken sorunlar ile su baskınları nedeniyle oluştuğu iddia edilen zarara ilişkin talebin belgelendirilemediğinden ve delillendirilemediğinden reddine karar verilmiştir. Soğutucu ve sair ünitelerde meydana gelen arıza onarımı bedeli talebinin bu masrafların kiracı tarafından karşılanması gerektiğinden reddine karar verilmiştir. Kayıp kaçak bedeli ve site aidatı ile mükerrer elektrikten kaynaklı zarar için talep edilen bedelin belgelendirilmediğinden ve delillendirilmediğinden reddine karar verilmiştir. … kasa sisteminde davalı tarafından yapılan değişim davacının insiyatifi dahilinde yapılmış olup temlik bedeline ilişkin talep ise yerinde görülmüş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. … ” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki 229.424,44 TL’ye ilişkin itirazın iptaline, asıl alacak tutarı 229.424,44 TL’ye tamamen ödeninceye kadar takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa 2/2 maddesi uyarınca %10,5 ve değişen oranlarda basit usulden işleyecek ticari faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranındaki 45.884,88 TL icra inkar tazminatının asıl dava davalısından alınarak asıl dava davacısına verilmesine, birleşen davanın kısmen kabulü ile 21.900,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile beraber birleşen dava davalısından alınarak birleşen dava davacısına verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl davada taleplerinin reddedilen kısım yönünden kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulduğunu ve lehine delil niteliği taşıdığını, bilirkişi raporlarında davalının kayıtlarının açıklanmaya muhtaç olduğunun belirtildiğini, ilk raporda alacaklarının 268.088,75 TL hesaplanmasına rağmen mahkemece 229.424,44 TL üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, asıl davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, birleşen dava yönünde ise; taraflar arasındaki süper market işletme anlaşmasının 5.3.8.2 maddesinde mağaza işletme prosedürlerinin açıkça tanımlandığını, maddede açıkça teçhizatların, tesisatların, bağlantıların envanterin ve işaretlerin yenilenmesi veya yeniden şekillendirilmesi ve yeni iç dekorasyon düzenlemelerinin istenmesi/tavsiye edilmesi bu değişiklilere dahil olacağının belirtildiğini, devamında ise işleticinin, işletme yönergelerine uygun hareket edilmesi için gerekli olan değişiklikleri yapmayı, yapılacak değikliklerin masraflarını karşılamayı kabul edeceğininin belirtildiğini, bu noktada 5.3.8.2 maddesi uyarınca imtiyaz sahibi mağaza işletme prosedürlerini değiştirme hakkına sahip olup; işletici ise bu değişiklikleri yapmayı, bu değişikliklere uygun hareket edilmesi için gerekli olan bütün masrafları karşılamayı kabul ettiğini, devir ve birleşme nedeniyle yazar kasaların değiştirilmesinin zorunluluk olduğunu, birleşen davacının bu madde ile masrafları karşılamayı kabul etmesine rağmen mahkemece bu kalem alacağın kabulü kararının hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, asıl davanın tamamen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl davada mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporlarına itirazlarının dikkate alınmadığını, eksik inceleme yapıldığını, taraflar arasındaki sözleşme ve protokol hükümlerinin hiç irdelenmediğini, davacı/birleşen dosya davacısının defter ve kayıtlarının yasanın aradığı koşullarda olmasının tek başına onun kayıtlarına itibar edilmesi için yeterli olmadığını, nitekim davalı/birleşen dosya davalısının müvekkilinin defter ve kayıtları da yasanın aradığı koşulları sağladığını, davalının taleplerinin incelenen kayıtlar ile çeliştiğini, davalının icra takibi öncesi keşide ettiği ihtarnamede talep ettiği alacak miktarı ile icra takibinde talep ettiği alacak miktarının da birbirleri ile çelişkili olduğunu, bununla birlikte ikame edilen dava sırasında gerek dava dilekçesindeki beyanların gerekse daha sonra sunulan beyanların ve mahkemece alınan rapordaki hususların tüm bu çelişkiyi ortadan kaldıramadığını, taraflar arasında iki ayrı hesap olduğunu, birinci hesap davaya konu olan … AŞ merkez şube hesabı olduğunu, … döneminden devir alınan bu hesabın cari hesap olarak işlediğini, bunun dışında müvekkilinin … Mağazasına tanımlanan müşteri olduğunu, bu mağazadan alınan malların satış bedelleri satış anında ödendiğini, bu mağazadan yapılan alışverişlerde genel olarak, sadece … Mağazası’nda geçerli olan … Bankası’nın … kartının kullanıldığını, bu kartın kendi içinde taksit imkanı sunduğunu, tüm alışverişlerin bu nedenle peşin ödeme olarak yapıldığını, bedelleri genellikle … kart ile taksitli olarak bankaya ödenmiş veya sahip olunan kredi kartları ile doğrudan ödeme yapıldığını, bu hesaplarda bir alacak borç bakiyesi olmadığını, bu hesabın müvekkilinin ticari defterlerinde ayrı bir bölümde yer aldığını, iddia edilen tutarın gerçekte fiilen var olmadığı için bu hesap cari hesaba eklenerek bakiye ile oynandığını, bilirkişi hem faturalar hem de ödemeler olduğunu rapor ettiğini, ancak faturaların detayını içeriğini değerlendirmediğini, tebliğ edilmeyen faturaların alacak kanıtı olamayacağını, tarafların hesapta mutabık olmadığını, bu hususlarda yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini, birleşen dosya yönünden ise; teminat mektuplarının nakde çevrilmesinde taraflar arasındaki ek protokoller dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda …’nın devrinden sonra devralan şirketin uygulamalarının ciro kaybına neden olup olmadığı değerlendirilmediğini, alkol ürünleri satışının kaldırılması ve markette satılan, satışlarının %65 ini oluşturan … markalı … ürün çeşidinin tamamen kaldırılmasının ciro kaybına neden olup olmadığının değerlendirilmediğini, … döneminde iadesi yapılabilen 280 kalem ürünlerin neler olduğu açıkça belli olduğunu, geçen dönemlerden bu ürünlerden hangi miktarda iadeler yapıldığının ticari defterlerde kayıtlı olduğunu, ebette böyle bir konuda birebir ne kadar ürünün iade edilemediğini belgelemek teknik olarak mümkün olmasa da hakkaniyetle, aylık veya yıllık bir ortalama iade rakamının tespit edilmesinin dosyadaki kayıtlar incelendiğinde elbette mümkün olduğunu, geçmiş yıllarda bu ürünlerden hangi miktarda iade edildiği rapor edilip, mahkeme tarafından hakkaniyetle bir zarar rakamı takdir edilebilecekken bunun yapılmadığını, tüm ticari kayıtlar yok sayılarak bu konuda hiçbir delil sunulmadığı, iddianın kanıtlanamadığı belirtilerek karar verildiğini, KDV ile ilgili taleplerinin de sözleşmeye aykırılık yönünden değerlendirilmediğini, su baskını ve ruhsat kaynaklı sorunların doğurduğu zararın araştırılmadığını, site giderlerinin karşı tarafça müvekkilden tahsil edildikten sonra site yönetimine ödenmediğini, bu nedenle müvekkilince ödeme yapılmak zorunda kalındığını, yine mağazanın satışa kapanması nedeniyle, su baskını, soğutucu ve sair ünite arızalarının onarımının müvekkilinin yükümlülüğünde olmadığını, tüm bu kalemlerle ilgi zararı bulunmasına rağmen bilirkişilerce bunların incelenmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine; birleşen dava ise sözleşme hükümlerine aykırılık nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini ile nakte çevrilen teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, asıl davacı-birleşen davalı vekili ile asıl davalı-birleşen davacı vekilince yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Asıl davada davacı vekili, davalının ve … Tic. AŞ’nin arasında imzalanmış olan süper market işletme anlaşmalarının, bu şirketin unvan değişikliği ve devri yoluyla müvekkili şirkete devrolması sonucunda müvekkili asıl davacının bu anlaşmalarda taraf olduğunu, aradaki ticari ilişki kapsamında asıl davalının cari hesap borcu olduğunu ileri sürerek, asıl davalı aleyhine takip başlatmış, itiraz üzerine eldeki davayı açmıştır. Asıl davalı ise, asıl davacının sözleşmelere aykırı davranışları nedeniyle zarara uğradığını, ayrıca asıl davacının sözleşmeyi haksız feshettiğini, borcu olmadığını savunmuştur. Dosya kapsamında bulunan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; asıl davacı takip alacaklısı tarafından asıl davalı takip borçlusu aleyhine 266.442,77 TL asıl alacak yönünden 19.02.2015 tarihinde icra takibi başlattığı, takip dayanağı olarak süpermarket işletme anlaşmaları ve cari hesap bakiyesinin gösterildiği, ödeme emrinin 23.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği, asıl davalı tarafından 25.02.2015 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır. Birleşen davada davacı ise, asıl davacı-birleşen davalının sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiğini, bu nedenle zarara uğradığını, ayrıca teminat mektubunun haksız olarak nakte çevrildiğini ileri sürerek, teminat mektubunun bedelinin iadesi ile uğradığı zararların tazmini istemiştir. Dosya kapsamının incelenmesinde; dava dışı … Tic. AŞ’nin ticaret unvanının olağanüstü genel kurul kararıyla 01.08.2013 tarihinde … Ticaret AŞ ile değiştirildiği, 21.10.2013 tarihinde ise … Ticaret AŞ’nin … Tic. AŞ ile birleştiği, dolayısıyla … Tic.AŞ’nin taraf olduğu franchise/süpermarket işletme anlaşmalarına, … Tic.AŞ’nin “İmtiyaz Sahibi” sıfatıyla taraf olduğu gibi işletici … ile 11.07.2011, 03.02.2012 ve 21.01.2013 tarihli süpermarket işletme anlaşmalarının imtiyaz sahibi sıfatıyla tarafı olduğu, imtiyaz sahibi … Tic. AŞ ile işletici davalı arasında her mağaza için mevcut anlaşmaların eki niteliğinde 20.06.2014 tarihli protokoller yapıldığı, daha sonra 01.08.2014 tarihinde … Ticaret AŞ’nin bu anlaşmalardan doğan alacakları ve ticari ilişkisinin asıl davacı-birleşen davalı … AŞ’ye devir ve temlik olduğu, asıl davacının bu şekilde dava konusu 11.07.2011, 03.02.2012 ve 21.01.2013 tarihli süpermarket işletme anlaşmalarının tarafı olduğu, bu anlaşmalarla asıl davacının devir ve temlik ile ”imtiyaz sahibi” olduğu, asıl davalı-birleşen davacının da ”işletici” olarak yer aldığı, asıl davalının bu sözleşmeler kapsamında üç ayrı mağazayı işletmekte olduğu, temlik sonrasında asıl davacı imtiyaz sahibinin, asıl davalı işleticiye gönderdiği Üsküdar … Noterliğinin 04.02.2015 tarihli ihtarname ile cari hesap borcunun ödenmesi aksi halde fesih hükümlerinin uygulanacağının bildirildiği, daha sonra gönderilen Üsküdar …Noterliğinin … yevmiye sayılı ve 12.03.2015 tarihli ihtarnamesi ile dava konusu söz konusu sözleşmelerin ihlal edildiği, ödemelerin yapılmadığı, mağazaların şirket standartları dışında yönetildiği, şirketin lojistik sistemi dışından ürün tedarik edildiği ve mağazada satışı yapılan ürünlerin dışarıdan tedarik edilmiş olduğu, şirketin ticari itibarının kaybına sebep olunduğu gerekçeleri ile sözleşmelerin feshedildiği görülmektedir. Mahkemece, asıl davada cari hesap alacağı nedeniyle asıl davacının alacaklı olduğu, birleşen davada davacının ise kasa bedeline ilişkin talebinin haklı olduğu, diğer taleplerinin ise ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Asıl dava yönünden yapılan istinaf incelemesinde;Mahkemece hükme esas alınan 19.10.2017 tarihli kök raporda ve 28.06.2018 tarihli ek raporda, taraf defterleri incelenmiş olup defterlerin usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek, tarafların kayıtlarına göre cari hesap uyuşmazlığı bulunduğu, davacının 268.088,75 TL alacağı olduğu, davalının kayıtlarında 66.442,77 TL borçlu göründüğü, davalının kayıtlarında olmayan bir kısım faturalar bulunduğu, bunların davalı kayıtlarına alınması gerektiği, davacı kayıtlarında davalının 47.121,00 TL ödemesi göründüğü, davalının kayıtlarında ise 308.579,00 TL ödemesinin bulunduğu, davalı kayıtlarının açıklamaya muhtaç olduğu, davalının yaptığı ödemeleri işlem tarihleri itibariyle tek tek defterlerine işlemek yerine ay bazında kaydettiği, bu nedenle cari hesapların karşılaştırılmasının güç ve imkansız olduğunu, davalının olması gereken cari hesap borcunun 229.424,44 TL olduğu, davacının talebi ile aradaki fark olan 37.018,53 TL yönünden mal satış faturası bulunmadığı, faturanın neyden kaynaklandığının aydınlatılamadığı kanaati bildirilmiştir. Asıl davada bu fark yönünden davacının iddiasını ispatlayamadığı, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bu farkın dayanağı belgelerin sunulamadığı anlaşıldığından asıl davada davacı vekilin asıl davaya yönelik istinaf sebebi ile asıl davalı vekilinin asıl davanın tümden reddi gerektiği yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Asıl davada davalı vekili, taraflar arasında iki ayrı hesap bulunduğunu, … kart ile yapılan ödemelerden kaynaklı mutabakatsızlık olduğunu ileri sürmüş ise de, bu konuda ilk derece yargılaması sırasında herhangi bir beyanda bulunmamış ve delil sunmamış olduğundan bu husustaki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle, asıl dava yönünden taraf vekillerinin istinaf başvurularının reddi gerekmiştir. Birleşen dava yönünden yapılan istinaf incelemesinde; Birleşen davada davacı taraf, iade ve ayıplı ürün iadesi siteminin davalı tarafından ortadan kaldırıldığını, bu sebeple 22 aylık dönemde zarara uğradığını, bu zararlar yönünden şimdilik 1000,00 TL talep ettiklerini, iki mağazanın kira bedellerinin KDV dahil olarak yazılmış olmasına rağmen devirden sonra KDV dahil ödenecek bedel sanki net bedelmiş gibi yazılarak yeniden KDV eklenerek 36 ay boyunca fatura edildiğini, bu sebeple şimdilik 1000,00 TL talep ettiğini, devirden sonra …’nın daha önce kurduğu kasa sisteminin davalı yanca oldu bitti ile değiştirildiğini ve kasa temliği olarak 21.900,00 TL davacının cari hesaplarına borç kaydedildiğini, bu durumun kabul edilmediğini, çarşı mağazasında ruhsattan kaynaklı sorunlar sebebiyle mağazanın uzun süre kapalı kaldığını, ayrıca su baskını olduğunu, bu zararlar bakımından şimdilik 2.000,00 TL zarar talep ettiğini, yine soğutucu ve sair ünitelerde meydana gelen arızaların onarımının davalıya ait olmasına rağmen 8.800,00 TL tutarında onarım bedelinin davacı tarafından yapılmak zorunda kalındığını, kaçak elektrik bedelinin yapılmamasından kaynaklı olarak 20.000,00 TL, site aidatının ödenmemesinden kaynaklı 2.300,00 TL, hem davalıya hem de dava dışı … AŞ’ye yapılan mükerrer ödemeler sebebiyle oluşan zararın 6.000,00 TL olduğunu, haksız gerekçelerle teminat mektubunun nakte çevrildiğini ve 200.000,00 TL’nin tahsil edildiğini ileri sürerek, teminat mektubun bedelinin iadesi ile müspet zararlarının tazminin talep edildiği görülmektedir. Mahkemece hükme esas alınan kök raporda ve ek raporlarda da belirtildiği üzere, birleşen davada davacının, birleşen davada davalıya cari hesaptan doğan borcu bulunmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmelerin 5.13 maddesi uyarınca, işletici olan birleşen davacının, imtiyaz sahibi olan birleşen davalıya borçları için teminat mektubu vermeyi üstlenmiş olup, bileşen davalının bu teminat mektubunu ön bildirime ihtiyaç olmaksızın her an nakte çevirebileceği hükme başlanmış olduğundan, somut olayda, teminat mektubun nakte çevrilmesi sözleşmeye uygundur. Bu sebeple, birleşen davada davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülememiştir. Sözleşmelerin 2.3 maddesinde, kira bedelinin nasıl ödeneceği belirtilmiş olup birleşen davada davalı tarafından faturalara KDV eklenerek tahsilatın sağlanması yerindedir. Birleşen davada davacının iade ürünlere ilişkin belge sunamadığı görülmektedir. Bunun dışında birleşen davacının ruhsattan kaynaklı ve su bakınından kaynaklı zararları ve siteye ödenmeyen borçlar nedeniyle uğradığını belirttiği zararlarına ilişkin de ispat edici bir belgenin dosyada bulunmadığı görülmektedir. Ayrıca soğutucu ürünlerin tamir bedelinden birleşen davalı imtiyaz sahibinin sorumlu olacağına dair bir sözleşme hükmü bulunmadığından, 5.16.2.5 hükmünün ise günlük işletim sırasındaki tamirat ve tadilatların işleticiye ait olduğu, maddenin soğutucu eşyalara ilişkin olmadığı, bu sebeple birleşen davacının dava konusu ettiği bu bedelden kendisinin sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, birleşen davacının söz konusu kalemlere ilişkin talepleri yerinde görülmediğinden mahkemece birleşen davadaki bu taleplerin reddine karar usul ve yasaya uygun olup birleşen davada davacı vekilinin birleşen davada reddedilen kısımlara yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Birleşen davada davalı vekili, yazara kasa bedelinin kabulünün hatalı ve sözleşmeye aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Birleşen davada davalının devir ve birleşme nedeniyle birleşen davada davacı işleticiden yazar kasaların değiştirilmesini istemiş olup, bu durum davalı açısından devir ve temlikten kaynaklı zorunluluktur. Sözleşmelerde bu bedelin işleticiden alınacağına dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. Birleşen davada davalının sözleşmelerin belirttiği hükümlerinde de bu yönde açık hüküm bulunmadığından, kasa bedelinden birleşen davada davalı imtiyaz sahibinin sorumlu olduğu, bu bedele birleşen davalının katlanması gerektiği anlaşıldığından birleşen davada davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olup birleşen davada davalı vekilinin birleşen davada kabul edilen kısımlara yönelik istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Öte yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporları denetime elverişli olup kök ve ek raporda dosya kapsamı, iddialar ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca inceleme yapıldığı anlaşıldığından, birleşen davada davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu sebeplerle, mahkemece asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine,2-Asıl davada davacı- birleşen davada davalı tarafından yatırılması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının ve 492,00 TL istinaf başvuru harcının asıl davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Birleşen davada davacı- asıl davada davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 91,10 TL istinaf karar harcının birleşen davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına 4-Asıl davada davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 11.798,38 TL nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,5-Birleşen davada davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 489,49 TL nispi karar harcının davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,6-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına,7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,8-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.03.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: Asıl dava konusu karar, HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, asıl dava konusunun değerine göre kesindir. Birleşen dava bakımından ise HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.