Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1964
KARAR NO: 2023/1911
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02.09.2020
NUMARASI: 2017/31 Esas – 2020/499
DAVA: Sözleşmenin Uyarlanması
Taraflar arasındaki sözleşmenin uyarlanması davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 2009 yılından beri cari hesap ilişkisi bulunduğu bu süreç içerisinde müvekkili şirkete Türk Lirası faturası kesildiğini karşılığında Amerikan Doları olarak ödemesi tahsil edildiğini ve müvekkili şirketin iyi niyetli olarak kur farkı artışından kaynaklanan farkı ödemekte olduğunu 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında değer kaybetmesi Ticari faaliyetlerin azalması OHAL ilanı sonucu yatırımların azalması yabancı sermayenin girişinin azalması neticesinde kurun yükselişinden kaynaklı artışı müvekkilinin daha fazla karşılayamaz hale gelmesi nedeniyle müvekkilinin keşide ettiği çek bedellerindeki Amerikan Doları kurunun 1,00$ (USD)=3,00 TL hesaplanarak ödenmesi, fazlaya ilişkin kısım için ise bankaya müzekkere yazılarak “karşılıksızdır” işleminin takbikinin ve ödenmesinin yasaklanmasını, dava konusu çeklerin icraya konulmaması yönünde öncelikle teminatsız olarak aksi halde teminatla ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın dava ile iddia ettiği gerekçelerin tamamının mesnetsiz ve işlem temeline aykırı olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında olan ticari alım satım faturalarının hiçbir zaman Türk Lirası olarak kesilmediğini, alım satımın konusunun telsiz, telsiz ürünlerinin hepsi yurt dışı … firması kaynaklı olduğunu, müvekkili şirketin alışı Dolar üzerinden olduğundan faturaların hepsinin de Dolar olarak kesildiğini, tüm faturaların altında döviz karşılığı ve günlük kuran yazıldığını, davacının da bunu kabul ettiğini, borcunu ödemek için çekleri keşide ettiğini ileri sürerek, davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davanın açılış tarihi itibariyle 6098 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Uyarlama davası açılması için sözleşme koşullarında taraflarca engellenmesi mümkün olmayan, önceden öngörülemeyen olağanüstü değişim meydana gelmesi gerekeceği, her ne kadar davacı taraf işlemin temelinden çöktüğünü bu nedenle sözleşmenin ilgili maddesinin uyarlanması gerektiğini, işlemin temelinden çökmesinin nedeninde 2016 yılındaki darbe sonrası OHAL olduğunu iddia etmiş ise de meydana gelen OHAL nedeniyle tarafların edimlerinde bir değişiklik olmadığı (mesela dövizin aniden birkaç kat artmadığı) yani cari hesap ilişkisi nedeniyle ödenecek çek bedelinin ödenmesi gereken bedelde bir değişiklik olmadığı, davacının borcu kalmadığı, aradaki ilişkinin ticari niteliği de dikkate alınarak uyarlama şartlarının oluşmadığı… ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Ülkemizde meydana gelen USD kurunun TL karşısında ne kadar çok yükseldiğini, bu durumun neticesinde, ülke içerisindeki ekonomiye yön veren oyuncuların (Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Merkez Bankası, Borsa İstanbul, SPK, banka yöneticileri) bir araya gelerek Türk Lirasına destek çıkmaya çalıştığını, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun gecelik ve haftalık borç verme faizini artırdığını, politakacı ve bir çok yöneticinin USD niteliğindeki paraları Türk Lirasına çevrilmesi yönünde vatandaş ve iş adamlarına çağrıda bulunduğunun bilindiğini, Davalının … firması ile distribütörlük sözleşmesi 2015 yılının başında sona erdiğini, davalı şirketin o günden beri kendi ellerindeki malları sattığını, buradan da anlaşılacağı üzere davalı şirketin … firmasından 2015 yılından sonra ürün alımı yapmadığını, keza, davalının son kullanıcıya da direkt ürün satışı yaptığını ve ödemelerini Türk Lirası cinsinden tahsil ettiği piyasada bilindiğini, kısacası davalının, 2015 yılında 1,00 USD = 2.70 TL ile satın aldığı malları, üzerine kar payını da ekleyerek 1,00 USD = 2.82 TL iken sözleşme ile müvekkiline sattığını, USD çekler sebebiyle kar payı dahil olan tutarı 1,00 USD = 3.60 TL ile tahsil ettiğini, Gerekçeli kararda bahsi geçtiği üzere, Türkiye’de ekonomik krizi sıradanlaştırarak, döviz ile borçlanan herkesin ani ve ciddi dalgalanmaları önceden anlayarak ona göre tedbir almasını beklemenin hakkaniyetli olmadığını, ekonomik kriz öngörülebilir dahi olsa sonuçlarının kapsamı ve ağırlığı tahmin edilemeyebileceğini, bu nedenle USD Döviz kurundaki uyarlama talebinin borçtan kaçış olmadığını, Netice olarak; USD kurunun 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü sonrasında, öngörülemeyecek seviyede yükseldiğini, hatta bu durumu kontrol altına almak adına Devlet kurumlarının bir çok çalışma yaptığını, USD kurunun önlenemeyen yükselişi sonrasında 3 büyük uluslararası kurumun ülkemiz için kredi notunu aşağıya çektiği aşikar olduğunu, bu kadar olay ve durumu görmezden gelerek, müvekkili yönünden basiretli tacir öngörüsüne sahip olması gerektiği yönünde hüküm kurmanın, basiretli taciri müneccim ilan ettiğini, Basiretli tacirin ticaretin gerekliliklerine uygun hareket eden, ve bu ölçüde öngörüde bulunabilecek kişi olduğunu, basiretli tacirin öngörüsünü aşacak, ticari faaliyetlerde köklü değişikliklere sebebiyet veren olaylara karşı tacirin veya diğer tarafların hukukunu koruma amacıyla Borçlar Kanunu’ nun 138. maddesi düzenlendiğini, somut olayda ise bahsi geçen 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü öncesi Merkez Bankası yıl sonu dolar kurunu 3,10 olarak öngörmekte iken %25 gibi bir sapma ile 01.01.2017 tarihinde dolar kuru 3,77 olarak gerçekleştiğini, burada Merkez Bankası tarafından dahi öngörülemeyecek şekilde artan dolar kurunu müvekkilinin öngörmesini beklemenin hakkaniyetli olmayacağını, ilk derece mahkemesinin BK’nın 138.maddesini görmezden gelerek karar verdiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının ödeme olarak yabancı para (USD) olarak düzenleyip verdiği çekler nedeniyle mevcut borcunun, çeklerin keşide ve ödeme tarihleri arasında kurda oluşan farklılıktan dolayı TBK’nın 138.maddesi uyarınca uyarlaması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davalı ile eskiye dayalı ticari ilişkisinde borcun Amerikan Doları olarak ödediğini, kur farkı doğmasına rağmen ödemelerini yaptığını, ancak 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi sonrası dolar kurunun aniden arttığını, bu tarihten önce davalıya dolar olarak düzenlenen çeklerin keşide edilerek verildiğini, dolardaki ani kur yükselişinin karşılanamaz hale geldiğini ileri sürerek, çek borçlarının 1 USD= 3,00 TL olarak hesaplanarak çek borçlarının uyarlanmasını ve yapmış olduğu fazla ödemenin istirdadı için eldeki uyarlama davasını açmıştır.TBK’nın 138. maddesi uyarınca, sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bu hüküm, sözleşmeyle bağlılık ilkesinin bir istisnasıdır. Ancak bu istisna nedeniyle hâkimin sözleşme ilişkisine müdahale edebilmesi için ortaya çıkan zorlayıcı sebebin öngörülemez nitelikte olması gerekir. Yargılama sürecinde mahkemece birden fazla heyetten bilirkişi raporları almıştır. Taraf ticari defter ve kayıtları da incelenerek alının rapor içeriklerinden tarafların borç alacak ilişkilerinin döviz üzerinden devam ettiği ve ödemelerin USD çekler ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda yabancı para cinsinden döviz olarak borçlanılmış olması, borç ödemesi için ileri tarihli USD çeklerin verilmiş olması, tarafların tacir olması ve basiretli tacir olarak davranma yükümlülüğü dikkate alındığında ve 29.05.2020 tarihli bilirkişi kurulu rapor içeriğinde yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/13-332 E 2003/340 K 07.05.2020 tarihli karar içeriği gözetildiğinde, döviz kurundaki sözü edilen artışın öngörülemez, umulamaz ve işlem temelini sarsan bir artış olarak değerlendirilemeyeceği sonucuyla verilen hüküm isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzinene aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davacı vekilince yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.11.2023