Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1962 E. 2021/891 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1962
KARAR NO: 2021/891
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2020
NUMARASI: 2020/355 E. – 2020/494 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile dava dışı … Ltd.Şti ile arasında düzenlenen 17.05.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefil sıfatıyla yer aldığını, kredi borcunun tahsil edilmemesi üzerine davalı bankaca hesabın kat edilerek borçlu ve kefiller hakkında takip başlatıldığını, ancak usulüne uygun şekilde düzenlenmiş bir kefalet sözleşmesi bulunmaması nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takip nedeniyle müvekkilinin borcunun bulunmadığını, kefalet sözleşmesindeki yazıların müvekkilinin eli ürünü olmadığını, kefaletin türü, sorumlu olunan miktarı gibi kefaletin zorunlu unsuru olan el yazısıyla yazılması gereken kısımların kim tarafından yazıldığının bilinmediğini, kefalet kısmında yazılan bilgilerin müvekkilince kabul edilmediğini, müvekkilinin şirketin yetkilisi olarak bankaca verilen bir kısım belgeleri imzaladığını, bankanın kötü niyetli tavırları nedeniyle uzlaşma sağlanamadığını, takipte kesinleşen miktarın yaklaşık 26 milyon lira olduğunu, emekli olan müvekkilinin başka geliri bulunmadığını ve bir çok icra dosyasında hesapları ile mal varlığının hacizli olduğunu ileri sürerek, adli yardım talebinin kabulü ile müvekkilinin takip konusu borç nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyetli olması nedeniyle %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağının sürüncemede bırakılması amacıyla davanın ikame edildiğini, takibe yönelik itirazda kefalete ilişkin itiraz nedenlerinin sunulmayarak faize ve teminatların kefilin borcundan düşülmesine ilişkin itirazların sunulduğunu, basiretli bir tacir olan davalının şirket yöneticisi olarak ne tür belgeyi imzaladığını bilmesi gerektiğini, şirket yetkilisi olan davalının şirket adına kredi kullanırken kefil olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, el yazısının davacıya ait olup olmadığının bir öneminin bulunmadığını, şirket yetkilisi olan davacının çekilen kredi miktarını açıkça bildiğini, yazılı beyanın bir başkası tarafından yazılmasına ses çıkarmayan davalının sonradan bu iddiayı ileri sürmesinin dürüstlük ilkesine aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesinin 27.07.2020 tarihli ara kararıyla, davacı adına kayıtlı taşınmazlar bulunması ve davalının kendisi ile ailesinin geçimini önemli derecede zor duruma düşmeksizin yargılama giderlerini karşılayamayacağına ilişkin kanıt bulunmaması nedeniyle, adli yardım talebinin reddine, peşin harç ile başvurma harcının ödenmesi için bir aylık kesin süre verilmesine, karar verilmiştir. Davacı vekilince ara karara, müvekkilinin taşınmazları üzerinde başka takipler nedeniyle bir çok haciz bulunduğunu, müvekkilinin kirada oturduğunu, adına tescilli araç bulunmadığını, hakkında başlatılmış birden fazla takip bulunduğunu, tüm mal varlığı değerleri ile banka hesaplarının hacizli olduğunu, muhtarlıkça verilen fakirlik kağıdı bulunduğunu, müvekkilinin haksız şekilde kefalet borcundan sorumlu tutulmak istendiğini, yargılama giderlerinin karşılanmaması nedeniyle müvekkilinin hukuki haklarının ihlal edildiğini belirterek, itiraz etmiştir. İtirazı değerlendiren İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.08.2020 tarih ve 2020/418 D.iş sayılı kararında, dosyaya sunulan fakirlik kağıdının davalının mal varlığıyla uyumlu olmadığı, davalını bir çok taşınmazı ve şirket ortaklığının bulunduğu gerekçesiyle, itirazın reddine karar verilmiştir. Davacı yanca verilen süre içinde peşin karar ilam harcı ile başvuru harcının yatırılmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin ara kararına, davacının yaptığı itiraz 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ret edilmesi üzerine Mahkememizin 07/09/2020 tarihli ara kararıyla; ‘Davacı vekiline Mahkememizin 27/07/2020 tarihli ara kararında belirtilen; dava değeri olan 25.565.097,98 TL üzerinden 436.587,96 TL peşin harç ve 54,40 TL başvurma harcını yatırmak üzere iş bu ara kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde eksik harç yatırılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına’ karar verilmiş, mahkememiz ara kararı davacı vekiline 12/09/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, verilen sürede harç yatırılmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, başvurma ve peşin harç yatırılmadığından davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Adli yardım talebinin reddine ilişkin karar ile buna bağlı olarak davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin adli yardım talebinin reddine ilişkin ara kararına yapılan itirazın da haksız şekilde reddedildiğini, HMK’nın 334. maddesi gereğince, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde adli yardımdan yararlanabileceğini, kanun maddesi uyarınca yargılama giderlerini ödeyemeyecek kişilerin, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabileceğini, müvekkilinin davadaki yüksek miktardaki harcı ödeyecek ekonomik gücünün bulunmadığını, bu şekilde hak arama özgürlüğü ihlal edilen kişiler yönünden Anayasa Mahkemesince çok sayıda hak ihlali kararı verildiğini, mal varlığı arasında kabul edilen tapularda hacizler bulunmasına rağmen mahkemece bu taleplerinin dikkate alınmadığını, yüksek miktarlı harcı ödeyemeyen müvekkilinin davasının açılmamış sayılmasına karar verilerek hak arama özgürlüğünün engellendiğini, müvekkilinin 436.642,36 TL harcı ödeyecek gücü bulunmadığını, sadece adına kayıtlı taşınmaz bulunmasının adli yardım talebinin reddi için yeterli olmadığını, kanun maddesine göre kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini karşılayamayan vatandaşları adli yardımdan yararlanabileceğini, mahkemece bu kapsamda müvekkilinin ekonomik durumu bazında değerlendirme yapılmayarak ön yargılı bir şekilde değerlendirmede bulunularak adli yardım talebinin reddedildiğini, müvekkilinin bu miktardaki harcı ödeyecek gücü bulunmadığını bilen bankaca sözleşmenin haksız şekilde doldurulduğunu, yeterli araştırma gerçekleştirilmeden müvekkilin iş insanı olması bahanesiyle adli yardım talebinin reddedildiğini, özellikle pandemi sonrası ekonomik durum göz önüne alındığında bir çok iş insanının etkilendiğini, dosyadaki sözleşmelerden de müvekkilinin yaklaşık olarak haklı olduğunu kanıtladığını, adının yazıldığı yazı ile diğer yazıların farklı olduğunun ilk bakışta anlaşılacağını belirterek, ilk derece mahkemesinin haksız kararının kaldırılarak, adli yardım talebinin kabulüne ve yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takip nedeniyle, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemiyle İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince, adli yardım talebi reddedilen davacının verilen kesin süre içinde karar ilam harcı ve başvuru harcını yatırmaması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 334. maddesi gereğince, kendisi ve ailesinin geçimini sağlayan önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki koruma taleplerinde ve icra takiplerinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler. Somut olayda davacı, dava harçları yönünden adli yardım talebinde bulunmuş, ilk derece mahkemesince adli yardım talebi reddedilen ve redde yönelik itirazı itiraz mercii tarafından reddedilen davacıya 07.09.2020 tarihli ara kararla peşin harcın ödenmesi, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ihtar edilmiş, iki haftalık kesin süre verilmiştir. Ara kararın 12.09.2020 tarihinde tebliğ edildiği, harcın ödenmemesi üzerine 02.10.2020 tarihinde, doğrudan, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde, yargılama sırasında harcın eksik olduğunun anlaşılması halinde yalnız o celse için muhakemeye devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harçları tamamlanmadıkça davaya devam edilemeyeceği HMUK’un 409 (HMK’nın 150.) maddesinde gösterilen sürede dosyanın işleme konulmasının noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu belirlenmiştir. Anılan hüküm ile HMK’nın 150.maddesi (HMUK 109.maddesi) birlikte değerlendirildiğinde; eksik harcın tamamlanması için muhtıra tebliğinden sonra harcın ödenmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılarak, kanun maddesinde belirlenen yasal sürenin beklenmesi, harcın yatırılması halinde yenilenen dosya ile ilgili işlem yapılması, yenilenmemesi halinde ise dosyanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekir. Yasada emredici şekilde düzenlenen yargılama usulüne uyulmadan doğrudan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olan hususların istinaf incelemesinde resen dikkate alınacağı belirtilmekle, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin HMK’nın 33,355 ve 353/1.a.4. maddeleri gereğince kaldırılarak HMK’nın 150. ve Harçlar Kanun’unun 30. maddesinde belirtilen şekilde işlem yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.07.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.