Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1954 E. 2023/1902 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1954
KARAR NO: 2023/1902
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07.03.2019
NUMARASI: 2018/670 Esas – 2019/228 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Bankanın Ümraniye Şubesinden muhtelif zamanlarda krediler kullandığını, bu kredilerden çeşitli tarihlerde kredi tahsis ve değerlendirme ücreti, KOM/MAS/tahsilat ücreti, otomatik KMH Vergi tahsilatı, faiz tahsilatı, sigorta bedeli, hesap işletim ücreti, BSMV tahsilatı, üye işyeri hizmet bedeli, kredi-dosya masrafı kesintisi adı altında müvekkilinden 4.572,00TL kesinti yapıldığını, davalı Banka tarafından dosya masrafı ve komisyon adı altında yapılan bu kesintilerin haksız olduğunu, bankadan kredi kullanımı esnasında dosya masrafı ve ipotek ücreti kesileceği sözleşmede yazsa dahi bunların haksız şart niteliğinde olduğunu, herhangi bir hizmet karşılığı olmaksızın masraf ve komisyon ücreti alınmasının hatalı olduğu, Müvekkilinin kullandığı krediye karşılık olarak davalı banka tarafından alınan kredi-dosya masrafının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı ile müvekkil banka arasında Ticari faaliyet kapsamında Genel Kredi Sözleşmesi ve Ticari Kart Sözleşmesi imzalanarak ticari kredi kullandığını, davacının tüketici sıfatına haiz olmadığını, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerekirken Tüketici Mahkemesinde açıldığını, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesini, ayrıca Genel Kredi Sözleşmesinin, bankanın müşterisine belirlenen tutarda ödünç para vermeyi, kredi alanın da verilen kredini geri ödenmesi yanında faiz ve komisyon vermeyi üstlendikleri sözleşme olduğunu, Sözleşme içeriğinde davacının ad ve soyadının yer aldığı, ayrıca kredi tipinin de cari hesap kredisi olduğunun belirtildiği, davacının işletme kart taahhütnamesi imzaladığı, burada ünvanının … ifadesinin açıkca belirtildiği, davacı ile imzalanan sözleşmelerin davacıyı bağladığı, dava konusu edilen masraf ve komisyonların bu kapsamda alındığı, açılan davanın haksız olduğu, davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde savunma yapmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacının, davalı banka ile imzaladığı Sözleşmenin ticari nitelikte olduğu, davacı tarafından kullanılan kredilerin bu kapsamda davalı bankadan alındığı, davacının davalı ile imzaladığı sözleşme ile bağlı olduğu, dolayısıyla davacının sözleşmede haksız şart bulunduğu iddiasının yerinde bulunmadığı, tacirlerin işlerinde basiretli davranma yükümlülüğünün bulunduğu, davacının bu kapsamda Tüketici Yasasından ve tüketicilere yönelik düzenlemelerden yararlanamayacağı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişinin mahkemeye sunmuş olduğu raporun hiç bir araştırmaya dayanmayan, araştırılması gereken verilerden uzak, hukuki gerekçelerle izah edilmeyecek kadar çelişkiler içeren alelacele yazılmış bir rapor olduğunu, bu rapor bir çok anlamda izaha muhtaç ve hukuki sakıncalar içerdiğini, mahkeme yeterince araştırma yapmadan sadece tek bir bilirkişi raporuna dayanarak bu kararı verdiğini, bu kararın hem hukuka hemde Anayasaya aykırı olduğunu, çünkü müvekkilinin bu krediyi davalı bankadan çektiği zaman kar gütme amacı içerisinde olmayıp davalının haksız yere almış olduğu masrafları kabul etmiş olmadığını, bilindiği üzere bankalardan kredi çekildiği zaman tüketiciye açıklama yapmadan bu masrafları ödemeye zorladığını, tüketicinin böyle bir durumda kar gütme amacının olamayacağını, Bankaların müşterilerine sundukları bankacılık hizmetleri nedeniyle hizmet bedelinin, kredi kullandırma ücreti masraf gibi adlar altında ücret tahsil etmelerine bir engel bulunmamakla birlikte bu ücretlerin hangi oranlarda ve hangi miktarlarda tahsil edileceğinin somut olayda belirlenmesi gerektiğini, nitekim taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinde kredi kullandırma ücreti bedelinin ne oran ve miktarda alınacağına dair bir açıklık yer almadığını, bu bakımdan bankacılık işlemleri hususunda uzmanlığı bulunan bir bilirkişiden rapor alınması diğer bankaların kullandırdıkları benzer kredilerdeki uygulamaları ve aldıkları ücret oranlarının da değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmiş olmasının dahi yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın bozmayı gerektirdiğini, Bankaların bireysel kredi kullandırma süreçlerinde kredi müşterilerinden tahsil ettikleri bir dizi masraf, komisyon ve ücret, kredi müşterileri ve bankalar arasında dava konusu olduğunu, Tüketici İl Hakem Heyetlerinin, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Kanun ile değişik 6. maddesi ve Avrupa Konseyi’nin 05.04.1993 tarihli, 1993/13/ AET sayılı Yönergesine dayanarak bankaların kredi müşterilerine her sayfasını imza ettirdiği Sözleşme Öncesi Bilgi Formu ile Kredi Sözleşmesinin bankaların genel müdürlüğü tarafından tek taraflı olarak hazırlanan ve matbu hale getirilen standart sözleşme olduğu, şubenin bireysel portföy yöneticileri tarafından kredi satışı esnasında boşluk bölümleri kredi şartlarına ve alınacak masraflara göre doldurularak kullanıma sunulan evraklar olduğu, bu evrakların içeriğini oluşturan sözleşme maddelerinin tek tek, madde madde ve maddelerin çokluğuna bakılmaksızın müşteri ile müzakere edilmesinin mümkün olmadığı, karşılıklı müzakere edilmeksizin tek taraflı olarak oluşturulduğu, sözleşmede yer alan haksız şartların tüketici için bağlayıcı olmayacağı ve bankalar tarafından tüketiciden haksız olarak alınan masraf ve komisyonların tüketiciye iadesine karar verdiğini, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, dolayısıyla hukuka ve yasalara aykırı olan mahkeme kararının bozulması gerektiğini, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması HakkındaKanun’un 4822 sayılı Kanun ile değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart suretiyle sözleşmeler taraflar arasında akdedilirken sözleşme ilkesine bağlı olarak taraflar arasında dengesizliğe yol açacak veya taraf aleyhine olacak bir maddenin hukuken bağlayıcı olmadığını hüküm altına aldığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 20. Maddesinde genel işlem koşulları gereği, önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmakta; bu tür sözleşmelere de “tip sözleşme” ya da “formüler sözleşme” denildiğini, başta finans ve sigorta şirketleri olmak üzere birçok kişi veya kuruluşun uzmanları tarafından bütün olasılıklar düşünülerek, soyut ve tek yanlı olarak hazırlanan tip sözleşmeler gelecekte kurulacak belirsiz sayıda, ancak aynı şekil ve tipteki hukuki işlemleri düzenlediğini, buna karşılık sözleşmenin diğer tarafının, söz konusu genel işlem koşullarının varlığından ya da içeriğinden tam olarak haberdar değildir veya söz konusu genel işlem koşullarını tam olarak anlayıp, olası sonuçları ile birlikte değerlendirebilecek donanımda değil ya da pazarlık gücüne sahip olmadığından zorunlu olarak kabul ettiğini, ticari kredilerde bankalar tarafından tahsil edilen dosya masrafı veya tahsis masrafı, imzalanan sözleşmelerin tip sözleşme olması ve bu masrafların zorunlu, makul ve belgeli masraf olmaması nedenleriyle kredi müşterisinden tahsil edilmemesi gereken masraf türlerinden olduğunu, ticari kredi müşterileri mahkemelere başvurduklarında kendilerinden tahsil edilmiş bu masrafları iade alabildiğini, Bu sebeplerden dolayı da mahkemenin tam bir inceleme yapmayıp, bankacı olan bir bilirkişiden aldırmış olduğu bilirkişi raporu taraflı olup, izahı tam yapılmadan verilmiş bir rapora dayanarak vermiş olduğu kararı hukuka apaçık aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı banka ile imzalanan kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredi nedeniyle haksız kesildiği ileri sürülen komisyon ve masrafların tahsili istemine ilişkindir.İlk derce mahkemesince yapılan yarılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekilince 05.10.2020 tarihli dilekçe ile kararın kaldırılarak müvekkili yönünden davanın husumetten reddi talep edilmiş ise de, davalı vekilinin iş bu dilekçesinin davacı vekilinin istinaf dilekçesine beyan dilekçesi olarak düzenlendiği ayrıca istinaf harcı yatırılmadığı gözetilerek, davalı vekilinin dilekçesinin istinafa beyan dilekçesi olduğu kabul edilmiştir.İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca davacı vekili istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derce mahkemesince alınan bilirkişi raporları doğrultusunda davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu tür uyuşmazlıklarda, taraflar arasındaki sözleşmede masraf ve kesintiler yönünden miktar veya oran olup olmadığı da değerlendirilerek, eğer yok ise davalı banka ile diğer bankaların uygulaması araştırılarak bu tür işlemlere kredi grupları bakımından uygulanan komisyon, masraf vb. ad altında kesilen masraf miktar ya da oranları sorulup karşılaştırılarak, davacıdan talep edilebilecek ortalama miktar konusunda bilirkişiden rapor alınarak ve davalı banka tarafından yapılan kesinti miktarının uygun olup olmadığı veya ne miktarda olduğu, dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekmektedir ( Yargıtay 11.HD’nin 26/06/2018 tarih, 2016/11653 E. 2018/4811 K. ve 2017/276 E. 2018/5662 K. sayılı ilamları). Somut uyuşmazlıkta, mahkemece alınan bilirkişi raporlarında; tahsil edilen masraf ve komisyonların emsal banka azami masraf ve oranları ile karşılaştırılmasının yapılmamış olduğu ve bankaca alınan masraf ve komisyonların makul düzeyde olanlar ile olmayanlara yönelik değerlendirme yapılmamış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporları gerekçeli ve denetime elverişli değildir. Davacıdan yapılan her bir kesintinin sözleşmenin hangi düzenlemesine göre yapıldığı, miktarının ne olduğu, sözleşmede oran varsa ne olduğu, bankanın Merkez Bankasına bildirdiği oranların ne olduğu, kesintilerin emsal uygulamalarla uyumlu olup olmadığı hususları denetlenebilir bir şekilde ortaya konulmalı ve deliller bu bağlamda değerlendirilmelidir. O hâlde mahkemece yapılacak iş, davacının davalıdan kullandığı krediler kapsamında, hesap dökümlerinin davalıdan celbi ile davacıdan yapılan masraf ve kesintiler yönünden emsal banka araştırması da yapılarak, her bir dava konusu kesintisinin sözleşme, bankacılık mevzuatı ve uygulamaları kapsamında ve emsal banka uygulamalarına kıyasen de yerinde ve makul ölçülerde olup olmadığının tespiti için konusunda uzman bankacı bilirkişiden gerekçeli ve denetime açık bilirkişi raporu alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,4-İİK’nın 36. maddesi uyarınca yatırılan teminatların, yatıran taraflara iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.11.2023