Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1952 E. 2023/1992 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1952
KARAR NO: 2023/1992
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11.03.2020
NUMARASI: 2011/495 Esas – 2020/235 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın kamuya mal olmuş bir sanatçı olduğunu ve uzun yıllara dayanan çalışmasının sonucu edindiği birikimlerini başka bankalar aracılığı ile muhafaza ederken, … Bankası A.Ş. Kapalıçarşı/İstanbul Şubesi’nin Müdürü olan …’in müvekkiline parasını kendi bankalarına getirmesi, böylelikle daha fazla yüksek faiz alabileceğini söylemesi üzerine müvekkilinin birikimlerini … Bankası A.Ş. Kapalıçarşı/İstanbul Şubesi’ne yatırdığını, davalı bankanın Kapalıçarşı Şubesi kayıtları üzerinde 08/06/2010 tarihli ön inceleme yapılması ve hemen akabinde anılan Şube kayıtlarına yönelik soruşturma başlatıldığını, soruşturma sonucunda Şube Müdürü … ile servis görevlileri … ile … ve operasyon yetkilisi … ’ün içerisinde müvekkili …’ın da bulunduğu Şube müşterilerine ait mevduat hesaplarından müşterilerin bilgi ve rızaları dışında para çektikleri ve zimmetlerine geçirdikleri, tüm bu süre zarfında müvekkilinin de aralarında olduğu bir kısım müşterilerine sahte mevduat cüzdanları düzenleyip verdikleri, bu suretle müşterilerin hesaplarındaki paraya yönelik eksikliklerin fark edilmesinin önlenmeye çalıştıklarının ortaya çıktığını, yapılan soruşturma ve inceleme kapsamında Şube Müdürü … ile adı geçen diğer Şube çalışanlarının müvekkili …’ın ve diğer bir kısım müşterilerin mevduat hesaplarında bilgi ve rızaları dışında sayısız usulsüz işlem yaptıklarının, hesaplardan para çektiklerinin veya başka hesaplara aktardıklarının, sahte tediye fişleri düzenlediklerinin, müşterilerin rızası olmadan ve imzaları da alınmadan kredi tahsisleri yaptıklarının, hayatında hiç kredi kullanmamış müvekkili adına rıza ve bilgisi dışında kredi tahsisleri yaptıklarının tespit edildiğini, davalı banka tarafından yapılan teftiş esnasında müvekkilinin soruşturmayı yürüten müffettiş … tarafından bankaya çağrılarak henüz daha olayın ayrıntıları hakkılda haberdar edilmeden, yaşadığı şoktan da istifade edercesine ibraname vermesi durumunda parasının kendisine ödeneceği, aksi takdirde parasını alamayacağı söylenerek kendisinden ibra alınmak istendiğini, ibra istendiği anda müvekkilinin müzayaka halinde bulunduğunu, müfettiş tarafından müvekkiline bu teklif yapıldığı sırada yanlarında bulunan kişilerin de diğer müşteriler olduğunu ve onların da ibra verdiklerinin söylendiğini, bu kişiler ve banka müdürünün de bunu onayladığını, bu şekilde müvekkilinin etki altına alınarak 22/06/2010 tarihinde kendisine banka tarafından önceden hazırlanmış matbu bir ibranamenin imzalatıldığını, müvekkiline imzalatılan ibranın müvekkilinin gerçek iradesini yansıtmadığını ve hukuken herhangi bir geçerliliğinin ve bağlayıcılığının bulunmadığını, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, Beşiktaş …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı, 12/08/2010 tarihli ihtarnamesi ile ibranın geçersiz olduğunun noter kanalı ile bankaya bildirdiğini, bankanın gerekli özen ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek ve dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL. alacağın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu edilen somut olayın niteliği itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince “Kısmi Dava” açılamayacağını, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini, davacının bilgisi dışında kullanıldığını iddia ettiği mevduatının kullanılmamış olması halinde davacının hesapta olması gereken tutarını bilmesi gerektiğini ve bu tutarı dava konusu etmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde “bugün milyonu aşan bir meblağ olan birikiminin hesabında olmadığı” ve İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/33 Esas sayılı dosyasıyla devam eden ceza yargılamasında zapta geçen “kayda geçmeyen para miktarı 1 milyon 100 bin TL tutarında para olması gerekir” şeklindeki ifadelerden asıl talebin 1 milyon TL’nin üzerinde olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle 10.000-TL.’lik kısmi dava açılmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının 22/06/2010 tarihinde Şube nezdindeki tüm hesaplarına ilişkin olarak verdiği ibranameyle müvekkili bankayı en geniş anlamda ve geri dönüşü mümkün olmaksızın ibra ettiğini, davacının müzayaka iddiasının ise asılsız olduğunu, davacının üniversite mezunu ve yüksek lisans yapmış bir kişi olduğunu ve tamamen kendi iradesiyle 22/06/2010 tarihli ibranameyi imzaladığını, … davacı …’a aralarında olan ilişki nedeniyle ve bu ilişki kapsamında verdiği paralara karşılık Ankara’da bulunan iki dairesini, bir dükkanını verdiğini ve ayrıca elden 300.000-TL.’de nakit para ödediğini, söz konusu taşınmazların 02/07/2010 tarihinde tescil ve feragat verilmek suretiyle davacıya devredildiğini, bu devir işlemlerinin davacı tarafından … verilen paraların banka kaynağına aktarılmak için değil ikisi arasındaki borç alışverişi sebebiyle verildiğini kanıtladığını, bahsi geçen ceza yargılamasında … “…’ın bir zararı yoktur. Ayrıca banka kaynağına intikal etmiş bir para da söz konusu değildir. Katılma talebi yerinde değildir.” şeklinde beyanda bulunduğunu, bunun dahi davacının verdiği paraların dava dışı … ile aralarındaki alacak-borç ilişkisi sebebiyle olduğunu gösterdiğini, davacının müvekkili bankaya hesap açılması amacıyla hiçbir kaynak aktarımı yapmadığını, bu alışverişin davacı ve dava dışı … arasında ve müvekkili bankanın bilgisi dışında olduğunu ve bu nedenle dava konusu yapılan alacağın müvekkili bankadan talep edilemeyeceğini, davacının Şubeye ilettiği 20/09/2007 tarihli talebinde; “Şubeniz nezdinde bulunan tüm hesaplarımdan Şubeniz müdürü …’in dilediği zaman dilediği miktarda para çekebilmesini istiyorum” ifadesiyle hesapları üzerinde … yetkili kıldığını belirterek ve dilekçede bildirilen diğer nedenlerle davanın reddinine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyada alınan ve mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu rapor ve ek raporları, dosyaya getirtilip-sunulan belgeler ile toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davacı tarafça huzurdaki davada davalı bankanın Kapalıçarşı/İstanbul nezdindeki hesaplarından Şube Müdürü dava dışı … tarafından çekilen paraların kendisine iadesi talep edilmiş ise de; mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu ve ayrık raporlarında dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, davacının verdiği yetki belgesi ile Şube nezdindeki tüm hesaplarından para çekme konusunda dava dışı Şube Müdürü …’i yetkili kıldığı, davacının verdiği yetki belgesinin geçerli olduğu ve davacının böylelikle … tarafından yapılacak tüm işlemlere peşinen icazet verdiği, dava dışı … tarafından davacının verdiği yetki üzerine hesabından para çekildiği, davacının 22/10/2010 tarihli ibraname ile davalı bankayı ibra ettiği, ibranamede davalı bankaya yönelik tüm taleplerinden feragat ettiği ve davalı bankadan herhangi bir talepte bulunmayacağını açıkça bildirdiği, her ne kadar davacı imzaladığı ibranameyi içeriğini bilmeyerek imzaladığını iddia etmiş ise de; davacının bizzat imzalayarak verdiği ibranamenin hataya ve hileye dayandığını inandırıcı bir delille ispat edemediği, dolayısıyla davacının bu yöndeki beyanlarına itibar edilemeyeceği, böylelikle geçerlilik koşullarını taşıyan ve davacı taraf imzasını taşıyan ibraname ile davalı bankanın ibra edildiği, dolayısıyla davacı hesabından çekilen bedellerin iadesi isteminde davalı bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, ayrıca davacı …, müşteki-müdahil olarak katıldığı İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/33 Esas sayılı dosyasında yapılan 06/10/2011 tarihli ifadelerinde; davalı bankanın Şube Müdürü …’den nakit ve taşınmaz almak suretiyle zararlarına karşılık 600.000,00-TL. tutarında tahsilat yaptığını açıkça beyan ettiğinden, davacının mevcut durumda zaten davalı bankanın sorumluluk tutarının üzerinde bir tahsilat yaptığı da dikkate alındığında davalı bankanın uğranılan zarardan herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığı, ayrıca dava dışı …’in usulsüz işlemlerinin ortaya çıkmasından ve davalı bankaya ibraname vermesinden sonra davacının ibra ettiği banka aleyhine huzurdaki davayı açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiği ve TMK.’nun 2. maddesine aykırı olduğu… ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı asil, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından deliller hukuka uygun olarak toplanmadığını ve hukuka aykırı kesin olmayan delillerle bilirikişi raporları hazırlatıldığını, bu nedenle bu raporlara itibar ederek davanın reddine karar verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, Mahkeme tarafından İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının 2011/33 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması ve bu mahkemede ortaya çıkan maddi olguların mahkemece değerlendirilme yolunun kapatılmasının yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, Tarafının bilirkişi raporlarında tespit edilen zararının 595.000,00 TL VE 100.000,00 USD iken 600.000,00 TL’nin ödenmesi ile kapandığı ve zararımın giderildiği konusunda hüküm veren mahkemenin kararının hatalı olduğunu, Davalı banka tarafından hiçbir surette dosyaya hesabında yapılan işlemlere dair tediye fişleri sunulmadığı ve bu tediye fişleri taraflarına dahi gösterilmediğini, kaldı ki; bilirkişi raporunda 20.400,00 USD bir bedelin kim tarafından yapılamadığının tespit edilemediğinin ifade olunduğunu, bu durumun dahi tediye fişi düzenlenmeden yada bu tediye fişleri mahkemeye sunulmadan davalı bankanın sorumluluğunun olmadığına karar verildiğini, Tarafınca verilen ve karara gerekçe oluşturan ibra belgesinin müfettiş tarafından müzayaka haline düşürülmek sureti ile alındığını, bu ibaranın kabulünün mümkün olmadığını, müfettişin kendisinden bu paranın ödeneceği vaadi ile ve kurumun bu işlemden zarar görmemesi için bunu vermesi gerektiği konusunda baskı yaparak kendisinden bu imzayı aldığını, hemen ertesi günü noterden çekilen ihtar ile ibrayı kabul etmediğini belirtmesine rağmen ibranın geçerli kabul edildiğini, Bankacılık yasalarına göre devlet tarafından noterden alınması geçerlilik şartı olan bir vekaletname ile bankanın sorumluluğu ortadan kaldırılmaya çalışıldığını, bu kadar geniş yetkinin bir banka tarafından noterden teyit alınmadan yapılmasının mümkün olmadığını, evrakların arasına konularak müdür tarafından sen şuraya imza at talimat olsun denen bir kağıdın üstünün doldurulması ile hazırlanmış bir evrak olduğunu, Dava dışı …in İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında verdiği ifadelerde elden ve şöför vasıtası ile aldığı paraların bulunduğu ifadelerine yansıdığını ancak mahkemenin bu ifadeleri gözardı ettiğini ve davanın reddine karar verdiğini, mahkeme tarafından dava dışı …’in ceza mahkemesinde sunmuş olduğu beyanlara hiçbir şekilde itibar edilmediğini, dava dışı … ifadelerinde; tarafından elden para aldığını ve/veya bazen şoförüyle aldırdığını beyan ve ifade ettiğini ancak hiçbir araştırmaya yapmayan mahkemenin bu beyanı da kayıtlarına almadığını, bu dava sırasında araştırdığına göre; bankacılık işlemlerinde genel kural para yatırmaya gelen müşterinin vezneye yönlendirilmesi ve parasının vezne memuru tarafından sayılarak hesaba geçirilmesi olduğunu, bankada hiçbir memur ya da müdürün elden para alma yetkisi bulunmadığını, böyle bir şekilde paranın tahsili ya da hesaba geçirilmesinin mümkün olmadığını, o halde bankanın bu işlemlerde de sorumluluğunun bulunduğunu söylemenin izahtan vareste bir durum olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı banka müdür ve çalışanlarının davacı mevduat hesaplarından bilgi ve rızası dışında çekildiği iddia edilen tutarlar yönünden uğranılan zararın davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı asil tarafından yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, banka müdürü ve çalışanları tarafından bankadaki mevduatından bilgi ve onayı olmaksızın para çekildiğini, zarara uğradığını, güven kurumu davalı bankanın zarardan sorumlu olduğunu ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince uyuşmazlık konuları hakkında bilirkişi raporları ve ek raporlar alınarak yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre, bilirkişi raporları takdiri delil niteliğinde olup somut olayda, mahkemece uzmanlarından oluşturulan bilirkişi kurulundan kök ve taraf itirazlarını giderir ek raporlar alınmış, yetinilmeyip, farklı kişilerden oluşturulan ikinci bilirkişi kurulundan da rapor alınarak mahkemece diğer delillerle birlikte değerlendirilerek ve gerekçesi yazılarak karar verilmiştir. Buna göre mahkemece delillerin yeterince toplanmadığı ve hukuka aykırı kesin olmayan delliler dikkate alınarak oluşturulan bilirkişi rapor içerikleri dikkate alınarak sonucu gidildiği yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir.Mahkemece alınan bilirkişi rapor içeriklerindeki tespitler ile sunulu deliller değerlendirilerek karar verilmiştir. Somut olayda davacının dava dışı banka müdüresine verdiği yetki ile hesaplarından para çekme yetkisi verildiği, davacı hesaplarından bu surette para çekme işlemleri yapıldığı, buna göre davacının uğradığı zarardan banka sorumlu görülse bile davacının da müterafık kusuru bulunduğu, çekilen tutarlar ile davacının kabulündeki dava dışı banka müdüründen yaptığı harici tahsilat ( nakit ve gayrımenkul) tutarı dikkate alındığında ve ayrıca davacının verdiği ibraname dikkate alındığında, davacının zarar giderim talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece kurulan hüküm gerekçesinin bankanın işlemlerden sorumlu görülemeyeceğine ilişkin gerekçe ile değil, banka sorumlu görülse idi dahi, davacının da mürerafık kusuru bulunduğu, davacının haricen tahsil ettiği tutar kapsamında ve imzaladığı ihtilafsız ibraname uyarınca davalıdan zarar giderim talebinin yerinde olmadığı sonucuyla hüküm kurulduğu gözetildiğinde, dava dışı banka müdürünün yargılandığı İstanbul 8. Ağır ceza mahkemesindeki ceza davası sonucunun beklenmeden hüküm kurulmasının mahkeme gerekçesine göre sonuca etkili olmayacağı değerlendirilmekle, davacının bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Yukarıda değinildiği üzer, mahkemece alınan bilirkişi rapor içerikleri ile sunulu deliller kapsamında, yapılan işlemler nedeniyle bankanın sorumlu olduğu düşünülse bile davacının da müterafık kusuru bulunduğu, davacının haricen tahsil ettiği tutarlar dikkate alındığında, davalıdan başkaca zarar tazmini talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle sonuca gidildiği gözetildiğinde, davacı asilin, tespit edilen zararın 595.000 TL ve 100.000 USD iken, haricen tahsil edilen 600.000 TL ile talep edilebilecek zararın karşılandığının kabulünün isabetsiz olduğu yönündeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Mahkemece davacı hesabından banka çalışanları tarafından para çekme işlemi yapıldığı kabulü ile sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu işlemler sonucu bankanın sorumlu görülüp görülemeyeceği ve davacının hesabından çekilen tutarlar yönünden davacının bankadan talepte bulunup bulunamayacağı tartışılarak sonuca gidilmiştir. Buna göre davacı hesabından para çekme işlemleri yapıldığı kabulü ile uyuşmazlık değerlendirilmiş olup, davacı asilin para çekme işlemlerine ilişkin tediye fişlerinin sunulmadığı, bilirkişi raporlarında yer verilen 20.400 USD lik para çekme işleminin kim tarafından yapıldığı tespit edilmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulduğu yönündeki istinafı nedenleri de yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından verilen ve kararda yer verilen 22/06/2010 tarihli beyanname- ibraname başlıklı belgenin içeriğinde; davalı bankanın Kapalıçarşı Şubesi nezdinde bulunan davacıya ait tüm mevduat, kredi ve döviz hesaplarının 22/10/2010 tarihi itibariyle bakiyeleri çıkarılarak listelenmiş olduğu, bu surette davacının ibra tarihi itibariyle hesapları ile ilgili gerekli ve yeterli bilgiye sahip olacağı, ibranamenin hata ve hile ile imzalatıldığı yine banka müfettişi tarafından müzayakaya düşürülerek imzalatıldığı yönünde delil de bulunmadığı gözetildiğinde, ibranamenin müzayaka ve baskı ile imzalandığı ve geçersiz kabul edilmesi gerektiği yönündeki istinaf da yerinde değildir. Yukarıdaki açıklamalar ve davacı asilini istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı asilin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07.12.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.