Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1951 E. 2023/1905 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1951
KARAR NO: 2023/1905
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.07.2020
NUMARASI: 2016/12 Esas – 2020/321 Karar
ASIL DAVA: Menfi Tespit
KARŞI DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki asıl ve karşı davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı- karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında yapılmış 05/01/2015 tarihli Sözleşme ve 13/03/2015 tarihli protokol kapsamında müvekkilinin üzerine düşen edimlerini sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiğini, müvekkilinin, davalının tedarik ettiği tohumlarla, davalı tarafça incelenip onaylanan tarlalarda, eğitimli personeller yoluyla sadece davalıya teslim edilmek üzere patates üretimi yaptığını ancak, davalının sulamanın doğru yapılmadığı ve bundan doğan tedarik eksiği zararı iddiasıyla düzenlediği faturayı müvekkiline tebliğ ettiğini, tarlanın aşırı yağıştan zarar gördüğünü ve bu durumu davalının da ikrar ettiğini, ayrıca davalı tarafça tedarik edilen tohumların virüslü olduğuna dair üniversiteden rapor alındığını, bu nedenle davalının müvekkilinden tazminat talep hakkı bulunmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalıya borçlu olunmadığının tespiti ile sözleşme gereği davalıya verilen 05/02/2015 tarihli, 290.400 TL bedelli ve 23/03/2015 tarihli, 123.200 TL bedelli teminat mektuplarının iptaline ve müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında yapılmış sözleşme ve ek protokol kapsamında, müvekkilinin sözleşmeye uygun biçimde ayni avans niteliğinde tohum, gübre ve zirai ilaçları davacıya teslim ettiğini, davacının ekim yaptığı alanın bir kısmında yağışlardan dolayı tohum çürümesi nedeniyle kaybın azaltılması amacıyla, müvekkili tarafından davacıya ek tohum gönderildiğini ve yeniden ekim yapıldığını ancak, davacı tarafından zamanında gübreleme ve sulama yapılmadığından bitki gelişiminin olumsuz etkilendiğini, sulamanın yetersizliği nedeniyle bitkilerde hastalık ve zararlılar populasyonunda artış gözlendiğini ve düşük verim alınmasına sebep olduğunu, davacının kusurlu olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuş; karşı davasında ise; davacının yazılı taahhüdüne aykırı olarak eksik teslim ettiği ürünlerin, spot piyasadan daha pahalıya karşılanması nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu 162.690,00 TL + KDV’lik zararın karşı davalıdan tazminine karar verilmesini talep etmiş, 14/02/2017 tarihli harçlandırılmış dilekçesi ile talibini 164.316,90 TL’ye tamamlamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Asıl ve karşı davaya yönelik tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporları, toplanıp değerlendirilen delillere göre; Asıl dava yönünden yapılan inceleme sonrasında; benimsenen bilirkişi kurulu raporlarında dayanak ve gerekçeleriyle ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, taraflar arasında yapılmış Sözleşme ve Ek Protokol gereği, davacı tarafça 1728 ton patates tesliminin taahhüt edildiği ancak; davalı tarafça tedarik edilen bir kısım tohumların çürümesi ve hastalık bulaşması nedeniyle 659,059 ton patatesin zayi olduğu, bu durumda teslim edilmesi gereken 1068,94 ton patatese karşılık davacı tarafça 585,44 ton eksik teslimat yapıldığı; her ne kadar davacı taraf aşırı yağıştan kaynaklı ürünlerin zarar gördüğünü ileri sürmüş ise de, yağışın meydana getirdiği zararın yeniden ekim yapılarak giderildiği, diğer yandan davacı tarafça gerekli üretim koşulların tam olarak sağlanamadığı gibi oluşan zararın davacının kendi kusurundan kaynaklandığı; bu kapsamda yukarıda hesaplanan teslimi gereken ürün miktarından düşük miktar olan 374 ton ürünlerin 3.kişilerden temini nedeniyle oluşan birim fiyat farkından kaynaklı davalı tarafın zarara uğradığı, benimsenen bilirkişi kurulu raporlarıyla tespit edilen eksik ürün teslimi nedeniyle davalı tarafın toplam zararının 164.316,90 TL olduğu, dolayısı ile taraflar arasındaki sözleşmenin tazminatı amacıyla davalı tarafa verilen teminat mektuplarından dolayı davacı tarafın, karşı tarafın zarar miktarı olan 164.316,90 TL’nin tazmininden sorumlu olduğu ve belirlenen bu miktarı aşan kısım yönünden ise borçlu olmadığı anlaşılmış olup, açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karşı dava yönünden yapılan inceleme sonrasında; benimsenen bilirkişi kurulu raporlarında ve asıl davaya ilişkin gerekçede tartışılıp değerlendirildiği üzere, taraflar arasındaki Sözleşme ve Ek Protokol kapsamında, karşı davalının taahhüt ettiği ürünleri haklı bir neden olmaksızın karşı davacıya eksik teslim ettiği, eksik teslimatın 3.kişilerden temini nedeniyle oluşan birim fiyat farkından dolayı karşı davacı şirketin uğramış olduğu zararının 164.316,90 TL olduğu anlaşıldığı…” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile dava konusu; … Bankası A.Ş.’ne ait, lehtarı … Tic. A.Ş. olan, 05/02/2015 düzenleme tarihli, … numaralı, 290.400,00 TL bedelli ve -… Bankası A.Ş.’ne ait, lehtarı … Tic. A.Ş. olan, 23/03/2015 düzenleme tarihli, … numaralı, 123.200,00 TL bedelli teminat mektuplarından dolayı toplam 164.316,90 TL’yi aşan miktar yönünden davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine, karşı davanın kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 164.316,90 TL’nin 31/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek ve reeskont faizi ile birlikte karşı davalıdan alınarak karşı davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davacı- karşı davada davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davacı- karşı davada davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyada mübrez iki rapor arasında zayi miktarı bakımından çelişki bulunduğunu, söz konusu çelişki giderilmeksizin, dosyaya sunulan son raporun hükme esas alınmasının hukuken açıklanabilir bir yanı bulunmadığını, gerekçeli kararda da sadece bilirkişi raporları özetlendiğini, ancak 10.10.2019 tarihli raporun hükme esas alınmasının gerekçesi denetime elverişli şekilde açıklanmadığını, ilk derece mahkemesi tarafından dosyada mübrez raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin 10.10.2019 tarihli raporun hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olup kararın kaldırılmasını gerektirdiğini, nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.03.2014 tarihli, 2013/1-802 E. ve 2014/391 K. sayılı kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarihli, 2013/19-15 E. ve 2013/1466 K. sayılı kararının da aynı yönde olduğunu, Ticari defterler kapsamında davalı/karşı davacının alacaklı görünmesinin sebebinin, davalı/karşı davacı tarafından haksız biçimde tahakkuk ettirilen 162,690 TL’lik fatura olduğunu, ancak rapor tanzim eden bilirkişilerin ve ilk derece mahkemesi bu kapsamdaki itirazları ve huzurdaki davanın müvekkili şirketin anılan fatura nedeniyle borçlu olmadığının tespiti için ikame edildiğini göz ardı ederek hatalı bir şekilde davalı/karşı davacının alacaklı olduğu sonucuna vardığını, faturaya yasal süresi içerisinde itiraz edilmemiş olmasının tek başına fatura içeriğinin haklı olduğu sonucunu doğurmadığını, aksinin ispatının her zaman mümkün olup huzurdaki dava da bu sebeple ikame edildiğini, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/3111 E. ve 2019/7939 K. sayılı, 09.12.2019 tarihli kararı ile Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/2590 E. ve 2019/1676 K. sayılı, 10.4.2019 tarihli kararının da karinenin aksinin ispat edilebileceği ifade edildiğini, huzurdaki davanın ikame edilmesinin amacı da zaten bu olduğunu, bilirkişi heyetinin fatura konusunun yansıtılmasının doğru olup olmadığı yönünde inceleme yapması gerekirken, salt faturaya sekiz gün içerisinde itiraz edilmemesinden yola çıkarak sonuca varmasının hatalı olduğunu, karşı davada verilen kabul kararı da bilirkişilerin hatalı tespitine dayandığından, kararın kaldırılması kanuni bir zorunluluk arz ettiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, üretim sürecinin davalı/karşı davacı şirketle birlikte yürütülmesi gerektiği ifade edildiğini, bu süreçte aksaklık olduğu ve beklenen verimin somut şartlarda ve bakım ortamında sağlanamayacağı kanaatine varıldığını, dolayısıyla zayi olan patates bakımından müvekkili şirketin sorumlu tutulması mümkün olmadığını, zayiatın varlığı kabul ediliyorsa buna, dava konusu bölge için yeterli araştırmayı yapmayan davalı/karşı davacı katlanması gerektiğini, kg/da olduğunu tespit ettiğini, müvekkili şirket hasat edilen patatesin tamamını davalı/karşı davacıya teslim ettiğini, hasat edilmeyen kısım için sorumluluğun, davalı/karşı davacıda olduğunu, zira davalı/karşı davacı gerekli analizleri yapan, tohumu tedarik eden, sulama ve gübreleme planlarını hazırlayan taraf olduğunu, nitekim davalı/karşı davacı daha önce Samsun bölgesinde patates üretimi yapılmadığını, kendilerinin de ilk kez bu bölgede patates üretimi gerçekleştirdiğini kendi tanıklarının ifadeleri ile ikrar ettiğini, dolayısıyla davalı/karşı davacının dava konusu bölge için yeterli araştırma yapmadığı ve yeterli teknik bilgiye sahip olmadığının açık olduğunu, Dosyada mübrez bilirkişi raporlarında yağış miktarının patates bitkisinin ihtiyacından fazla olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen, fazla yağışın etkisi ve davalı/karşı davacının talimatıyla yapılan ek sulamanın üretim verimine etkisi denetime elverişli şekilde değerlendirilmediğini, raporlarda, doğal yağış miktarının patates bitkisinin ihtiyaç duyduğundan fazla olduğunun belirtilmesi, verimsizliğin ana nedenine ışık tutmakla birlikte, davalı/karşı davacının tüm aşamalarda ileri sürdüğü az sulama iddiasını da çürüttüğünü, zira doğal olarak düşen yağış miktarına ek olarak davalı/karşı davacının diktesi ile de sulama yapıldığını, bu kapsamdaki ısrarlı itirazlara rağmen, doğal yağışın fazlalığı ile davalı/karşı davacının talimatıyla yapılan ek sulamanın üretim verimine etkisine dair değerlendirme ve oranlama yapılmadan eksik incelemeyle hukuka aykırı şekilde hüküm kurulduğunu, Hükme esas alınan raporda, hastalıklı tohumlara ek olarak, patates bitkisine bulaşan karabacak ve mayıs böceğinin verime etkisi ve bu böceklerin yüksek nem oranı nedeniyle tüm tarlaya yayılma ihtimali göz önünde bulundurulmadan değerlendirme ve tespit yapıldığını, bilirkişi tespitleri kapsamında, patates yumrularında bulunan Y virüsü sebebiyle %22 oranında, Stolbur virüsü sebebiyle ise %5,5 verim düşüşü yaşanacağı sabittir. Ancak anılan tespitlerin yer aldığı 09.08.2018 tarihli ve 10.10.2019 tarihli bilirkişi raporlarında yalnızca patates yumruları üzerinden inceleme yapıldığını, oysaki patatesin toprağın üstündeki yeşil otsu kısmına bulaşan başkaca zararlılar da söz konusu olduğunu, nitekim dosyada mübrez 10.05.2015 tarihli önleyici düzenleyici faaliyet raporunda patates bitkisinde %3 oranında karabacak (Erwinia Caratovora subs. caratovora) böceğinin yer aldığı tespit edildiğini, daha ilk gelişme döneminde görülen Karabacak hastalığının, nem ve sıcaklıkla hızla yayılacağı, hastalıklı bitkilerin yumru bağlamayacağı veya yumru veriminin düşeceği bilimsel makalelerde de yer aldığını, dolayısıyla karabacak bulaşan bitkiler yumru dahi bağlamadığını, yine (Mayıs ayında) üretim alanlarında, mayıs böceği için de ilaçlama yapılmak zorunda kalındığını, patates üretimine olumsuz etki eden ve bilirkişi raporunda tespit edilenlerin yanı sıra başkaca zararlılar da bulunmadığını, üstelik davalı/karşı davacının dayanak olarak göstediği Amasya’daki Targi Tarım vakasının aksine, Samsun’da yüksek nem oranı nedeniyle hastalıkların yayılması riski de yüksek olduğunu, nitekim davalı/karşı davacının temin ettiği tohumlarda tüm tarlaya ve ürüne yayılacak mahiyette virüs ve hastalık bulunduğu Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Başkanlığının 10.07.2015 tarihli raporu ile tespit edildiğini, diğer bir deyişle, arazideki sağlıklı bitkilere de yayılımının ve etkisinin raporlarda tespit edilenden daha fazla olduğunun açık olduğunu, ancak itirazlara rağmen, söz konusu zararlılar ve nem oranıyla birlikte artan hastalık riski yönünden değerlendirme yapılmadan dosya karara bağlandığını, bu durum da açıkça usul ve yasaya aykırı olup kararın itirazları doğrultusunda kaldırılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava; taraflar arasında yapılmış sözleşme ve ek protokol kapsamında, üretimi davacı tarafça yapılan ürünlerin bir kısmının aşırı yağıştan ve davalı tarafça tedarik edilen virüslü tohumlardan dolayı zarara uğraması nedeniyle; eksik üretimden dolayı davacının kusurunun bulunmadığı iddiasına dayalı olarak sözleşme gereği verilen teminat mektuplarının iptali ve davacıya iadesi ile davalı tarafça kesilen faturadan kaynaklı borçlu olunmadığının tespiti istemine, karşı dava ise; sözleşme ve ek protokol gereği eksik teslim edilen ürünlerin 3.kişiden temini nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın karşı davalıdan tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısman kabulüne, karşı davanın kabulüne , karar verilmiş; bu karara karşı asıl davada davacı karşı davada davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı karşı davalı, üretimi yapılan ürünlerin bir kısmının aşırı yağıştan ve davalı karşı davacı tarafça tedarik edilen tohumların virüslü olmasından dolayı eksik teslimat yaptığını ileri sürmüş; davalı karşı davacı taraf ise, davacı karşı davalının üretimde gerekli önlemleri almaması ve bu nedenle tedariki 3.kişiden sağlaması nedeniyle zarara uğradığını savunmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmeler gereğince davacı karşı davalı tarafça 1728 ton patates tesliminin taahhüt edildiği, tohum çürümesi ve hastalıklı tohumlar nedeniyle 659,059 ton patatesin zayi olduğu, bu durumda 1728 – 659,059 = 1068,94 ton patatesin teslim edilmesi gerektiği ancak, teslim edilen patates miktarının 483,50 ton olduğu, davacı karşı davalının 585,44 ton eksik patates teslimi yaptığı; eksik teslime karşılık davalı karşı davacı şirketçe 374 ton ikame ürün bedeline esas 435,00 TL/ton birim fiyatıyla 3.kişilerden ürün temin edildiği, bu nedenle davacıya 162.690,00 TL + KDV’lik ikame ürün yansıtma faturası düzenlediği, iş bu faturanın davacı defterlerine kayıtlandığı anlaşılmaktadır. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre, bilirkişi raporları takdiri delil niteliğinde olup mahkemece diğer delillerle birlikte serbestçe hükme esas alınır. Mahkemece sunulu deliller ile konusunda uzman bilirkişi heyetinden tarafların itirazlarını karşılar şekilde kök ve ek rapor alarak ve sunulu deliller değerlendirilip, gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin farklı heyetlerden alınan bilirkişi raporlarında zayi miktarı bakımından farklı olduğu, buna göre çelişki giderilmeksizin 10.10.2019 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. İlk derce mahkemesince dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları içeriğindeki tespitler ışığında, davacının kusuruna bağlı olarak eksik teslim edilen ürün ve değeri belirlenerek ve bu kapsamda davalı- karşı davacının zarar yansıtma faturasının davacı defterlerinde kayıtlandığı tespit edilerek hüküm kurulmuştur. Buna göre davacı vekilinin davalı yanın faturasının davacı defterlerine kayıtlı olması gözetilerek hatalı hüküm kurulduğu yönündeki istinafı da yerinde değildir. Yargılama sürecinde taraf iddia ve savunmaları kapsamında uzmanlarından oluşturulan iki ayrı bilirkişi kurulundan rapor alınmış, alınan bilirkişi raporlarından, taraflar arasında yapılmış Sözleşme ve Ek Protokol gereği, davacı tarafça 1728 ton patates tesliminin taahhüt edildiği ancak; davalı tarafça tedarik edilen bir kısım tohumların çürümesi ve hastalık bulaşması nedeniyle 659,059 ton patatesin zayi olduğu, bu durumda teslim edilmesi gereken 1068,94 ton patatese karşılık davacı tarafça 585,44 ton eksik teslimat yapıldığı; her ne kadar davacı taraf aşırı yağıştan kaynaklı ürünlerin zarar gördüğünü ileri sürmüş ise de, yağışın meydana getirdiği zararın yeniden ekim yapılarak giderildiği, diğer yandan davacı tarafça gerekli üretim koşulların tam olarak sağlanamadığı gibi oluşan zararın davacının kendi kusurundan kaynaklandığı belirlenmiştir. Bu konuda teknik tespit ve değerlendirmeler içeren bilirkişi raporları kapsamında eksik teslim edilen 374 ton ürün yönünden davacının sorumlu görüleceği sonucuna varıldığı anlaşılmakla, davacı vekilinin üretim sürecinin davalı ile birlikte yürütülmesi gerektiği, bu nedenle müvekkilinin zarardan sorumlu görülemeyeceği, yağış miktarı ile davalı talimatıyla yapılan ek sulamanın üretim verimine etkisinin gözetilmediği, iklim ve hastalıklı tohumlar dışında karabacak ve mayıs böceğinin verime etkisinin dikkate alınmadığı yönündeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin kararında ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı- karşı davalı vekilinin asıl ve karşı davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacı- karşı davalı vekilinin asıl ve karşı davalara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,2-İstinaf harçları yönünden; a-Davacı- karşı davalı vekilince asıl davada yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, b-Davacı- karşı davalı vekilince karşı davada yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 8.418,37 TL istinaf karar harcının davacı- karşı davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı- karşı davalı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 23.11.2023