Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/195 E. 2023/30 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/195
KARAR NO: 2023/30
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2017
NUMARASI: 2015/657 E. – 2017/510 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … Ltd Şti.’nin ortağı olduğunu, davacının ayı zamanda davalı ile birlikte şirketin süresiz müdürü olduğunu, davalının müdürlük görevini yaparken gerekli özen ve ihtimamı göstermemesi nedeni ile şirketi zarara uğrattığını, şirketin kurulduğu günden bu yana davalının ağırlıklı olarak … Tekstil-… ve …-… isimli iki işletmeye mal satışı gerçekleştirdiğini, mallar karşılığı çek ve senet aldığını, ancak nakit tahsilat yapmadığını, her ne kadar davacı ve davalı müştereken imzaya yetkili kılınmışlar ise de davalının bu işlemleri tek başına yaptığını, adı geçen bu iki işletmenin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde sermayelerinin çok düşük işletmeler olduğunun görüleceğini, bir çok çekin bu iki işletme arasında ciro edildiğini, dolayısıyla bu durumun, işletmelerle davalı arasında bir bağlantı olduğu fikrini güçlendirdiğini, yine bu işletmelere yüksek miktarda mal satışı yapıp senet almasına ve bunların vadesi gelmesine rağmen bedellerinin tahsili konusunda gerekli özeni göstermediğini, vadesi gelen çeklerle ilgili davalı ile görüşülüp şirketin zarar ettiğinin bildirilmesi üzerine icra takibi başlatılmış ise de tahsilatlarının yapılamadığını, davalının, işletmelerin ödeme gücünü araştırmadan yüksek mal satışı yapmasının şirkete zarar verdiğini, şirket müdürlerinin özen yükümlülüğünün TTK’nın 626.maddesinde düzenlendiğini, davalının buna aykırı olarak ilgili işletmelerin finansal gücünü araştırmadan pazar araştırması yapmadan mal satışı yapmasının k şirketi zarara uğrattığını, TTK’nın 553 ve 555.maddeleri uyarınca ortakların, müdürlerin eylemleri sonucunda zarara uğraması halinde şirket zararının tazmini için dava açabileceklerini, davalının şirketi uğrattığı zararın bilirkişi incelemesi ile tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL’nin şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle;davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacı ile müvekkilinin müşterek imzaları ile şirketi temsil ettiğini, ayrıca yarı yarıya hissedar olduklarını, şirket tarafından verilen çeklerin bir kısmında davacı tarafın da imzası bulunduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan irsaliyeli faturaların tutarının sunulan icra takiplerinin %10’u dahi olmadığını, yazılan ve ödenmeyen çeklerin olup olmadığı konusunda araştırma yapıldığını, ilgili işletmelerin sermayeleri düşük olsa da tacir çeklerine haiz şahıs şirketleri olduğunu, gerekli araştırma yapılarak mal satışı yapıldığını, araştırmada herhangi bir olumsuz nota rastlanmadığını, çeklerin ödenmemesinin ticari hayatın yadsınamaz gerçeği olduğunu, alacağın tahsil edilememesi durumunda şüpheli alacak olarak kayıtlara geçtiğini, davacının faturalardan haberdar olduğunu, satışlara zımnen onay verdiğini, çeklerin üzerinde şirket kaşesi yanında davacının da imzası bulunduğunu, TTK ‘ın 553/1 maddesine göre davacı tarafın şirket müdürü olan müvekkilinin kusurlu olduğunu ve zarar miktarını ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Bakırköy CBS’nin 2016/70380 soruşturma sayılı evrakının celp ve tetkikinde; davacı tarafından davalı ile birlikte şirketin muhasebeciliğini yapan dava dışı şahıslar aleyhine emniyeti suistimal eyleminden dolayı soruşturma yapıldığı, yapılan soruşturma sonucunda şirket defterlerinin şüphelilere teslim edildiği ve kendileri tarafından yok edildiği yönünde delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığı şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Her ne kadar davacı taraf TTK nın 553/1 maddesi gereğince şirket müdürü olan davalı aleyhine şirketi zarara uğrattığından bahisle tazminat davası açmış ise de; kanundaki düzenlemeye göre davacı tarafın davalının kusurlu olduğunu ve zarar miktarını ispatlaması gerektiği, yargılama aşamasında davacı tarafından bu yönde dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı mahkememizce değerlendirilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davanın taraflarının ortağı olduğu şirkete ait ticari defterler bulunamadığından şirket defterleri üzerinde davalı tarafın sorumluluğunu gerektirir herhangi bir kusurlu eyleminin bulunup bulunmadığının tespit edilemediği, Bakırköy CBS nin 2016/70380 soruşturma sayılı evrakında dinlenen şüphelilerin beyanına göre şirkete ait defterlerin şirket merkezinde bulunduğu ve kendilerinde şirkete ait herhangi bir evrakın mevcut olmadığı , davacı tarafın şirketin zarara uğratıldığına ilişkin ileri sürdüğü ticari ilişki kapsamında düzenlenen çeklerin bir kısmında davacı tarafın da müşterek yetkili ortak olarak imzası bulunduğu, bu bağlamda davacı tarafın TTK nın 553/1 maddesi kapsamında davalı olan şirket müdürünün kusuru ve kusura dayalı zararı kanıtlayamadığı …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinde şirkete ait herhangi bir defter, kayıt ya da belge bulunmadığını, kendisinin Çin uyruklu olduğunu ve Türk hukuk ve muhasebe sistemi hakkında hiçbir bilgisi bulunmadığı gibi Türkçe de bilmediğini, davalı taraf ile yapılan görüşmede, şirkete ait tüm defter, kayıt ve belgelerin muhasebecide bulunduğununun bildirildiğini, davalı tarafından bildirilen muhasebeci bilgilerine göre muhasebeci olduğu anlaşılan …’in ofisinde çalışan … ile görüşmeler gerçekleştirildiğini, mail ortamında kendisinden bilirkişi inceleme günü şirkete ait tüm defter, kayıt ve belgeleri getirmesi istense de ağır ithamlarda bulunarak ancak mahkeme kararıyla defterleri teslim edeceğini söylediğini, … ve … adına, 22.07.2016 tarihinde bilirkişi inceleme günü için mailleşme yapılan muhasebeci …nin geldiğini, sunduğu beyan dilekçesinde şirket ile olan sözleşmenin tek taraflı olarak fesh edildiği ve tüm defter, kayıt ve belgelerin kendilerine iade edildiğini beyan ettiğini, kendileri derken kimi kastettiklerinin anlaşılmadığını, ancak beyan dilekçesinden şirketin defter, kayıt ve belgelerinin kime teslim edildiğine dair bir teslim tutanağı sunmadığını, her iki muhasebecinin de sözleşmenin tek taraflı bildirimle fesh edildiğine dair ne bir noter ihtarnamesi, ne bir faks hiçbir belge ibraz edemediklerini, bu hususu kanıtlaması gerekenin ticari defterleri şirket merkezine teslim ettiğini belirterek, herhangi bir teslim tutanağı sunamayan muhasebeci …ye ait olduğunu, kaldı ki, kendisinin müvekkili ile mail yoluyla kurduğu iletişimde ticari defterlerin kendisinde olduğunu ve ancak mahkeme ya da savcılık kararıyla ibraz edebileceğini belirttiğini, ilk derece mahkemesinin bu hususu gözden kaçırarak, muhasebecileri duruşmada dinleyerek ticari defterleri kime ve nasıl teslim ettiğini sorgulamadan asıl sorumlu müvekkiliymiş gibi karar vermesinin kabul edilemez olduğunu, bazı çeklerde müvekkilinin de imzası bulunduğu yönündeki mahkemenin tespitinin de hatalı olduğunu, tahsil kabiliyeti olmadığı sermayelerinden belli olan …-… ile … Tekstil İnşaat- …’ya çekler mukabilinde mal satışı yapan ve çekleri alanın davalı … olduğunu, alınan çekleri ciro ederken müvekkilinin de imza etmesinin çeklerin kabulü esnasında icazetinin olduğu anlamına gelmeyeceğini, müvekkilinin Çin uyruklu olup Türkçe bilmediğini, tahsil kabiliyeti olmayan çekleri bu şirketlerden alan ve bu şirketler ile temas kuranın davalı olduğunu, ticari defterlerin bulunamadığı varsayılsa dahi delillerinde ibraz ettikleri üzere davalının sorumluluğunu doğurabilecek, çeklere dayalı icra takipleri ile irsaliye faturaları ve Davutpaşa Vergi Dairesi’nden gelen yazıların bulunduğunu, bunlar üzerinde ve kendisinin de tespit edebileceği diğer deliller üzerinde, bilirkişi incelemesi gerçekleştirilebileceğini, ancak ilk derece mahkemesinin dosyayı bilirkişiye teslim edip fikrini almadan, oldukça erken bir aşamada davayı karara bağlamasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, 6102 sayılı TTK’nın 644. maddesinin atfıyla uygulanması gereken TTK’nın 553.maddesi uyarınca limited şirket ortağı tarafından açılan limited şirket müdürünün sorumluluğu iddiasına dayalı tazminat davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı ile yarı yarıya pay sahibi olduğu dava dışı … Limited Şirketinin aynı zamanda müdürü olan davalının, şirketi zarara uğrattığını iddia ederek şirketin uğradığı zararın davalıdan tahsili ile şirkete verilmesini talep etmiş, mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar vermiştir. Ticaret sicil kayıtlarından, davacı ve davalının dava dışı … Limited Şirketinin %50’şer paylı ortakları olduğu, aynı zamanda süresiz şekilde şirket müdürü oldukları, şirketi müştereken temsile yetkili bulundukları anlaşılmaktadır. TTK’nın 644.maddesinin atfıyla limited şirketlerde de uygulanan TTK’nın 553. maddesinde gösterilen yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin davada zarar doğurucu işlem ya da eylemin yöneticinin kusurundan kaynaklandığını ispat yükü davacıdadır. Davacı, yöneticiye kusur yüklenmesinin mümkün olduğunu kanıtladığı takdirde, yöneticinin zarar doğurucu işlemlerde kendisinden beklenen özeni gösterdiğini, diğer bir anlatımla o konuda gereken özen yükümünü yerine getirmiş olduğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Yeni TTK, yöneticilerden beklenen özen konusunda sorumluluk hukukunun evrensel ilkelerinden birisini 553.maddenin 3.fıkrasında yasalaştırmıştır. Bu hükümde ” Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” denilmiş olup hüküm bir yandan özen yükümünün sınırını çizmekte, diğer yandan ise yöneticinin, davacı tarafından getirilen kusurlu olduğuna ilişkin kanıtları çürütebilmesi için yerine getirmesi gereken ispat yükünün somut içeriğini belirlemektedir (Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku, 1. Cilt, İstanbul 2019, syf.432). Eldeki davada da davacı, davalının kusurlu eylemleri ile zararın doğurduğunu ispat etmekle, davalı ise gereken özeni gösterdiğini ispat etmekle yükümlüdür.Bu kapsamda somut olayda davacı, davalının şahıs şirketi olan iki işletmeye yüklü miktarda mal satışı yapması ve karşılığında çek senet alıp nakit tahsilat yapmaması, şirket adına başlatılan icra takiplerinde de çek ve senet bedellerinin tahsil edilememesi sebebiyle şirketi zarara uğrattığını iddia etmiş, delil olarak bir kısım ticari defter kayıtları, mal satışlarına ilişkin faturaları, çekleri ve icra takiplerini göstermiştir. Mahkemece dava dışı şirketin ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiş, ancak defterlerin bulunamaması sebebiyle bilirkişi incelemesi yapılamamıştır. Taraf vekillerine defterlerin nerede olduğunu bildirmek üzere kesin süre verilmiştir. Davacı ve davalı şirket defterlerinin kendilerinde olmadığına ve nerede olduğunu bilmediklerine dair beyanda bulunmuşlardır. Şirket defterlerinin kendisinde bulunduğu bildirilen muhasebecilerin de dosyaya sundukları beyan dilekçelerinde, şirket defterlerini muhasebecilik sözleşmesinin feshi nedeniyle iade ettikleri, ancak kime iade etiklerine ilişkin bir beyanlarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece eksik inceleme ile karar verildiği görülmektedir. Şöyle ki;Davanın niteliği, ileri sürülen iddiaların ispatı ve talebin niteliği bakımından dava dışı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi gerekli olup mahkemece, dava dışı şirket muhasebecilerinin, muhasebecilik faaliyetine ilişkin sözleşmenin feshi sebebiyle söz konusu defterleri iade ettiklerine dair sundukları beyan dilekçeleri yeterli görülerek şirket defter kayıtları incelenmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, gerekirse dosya kapsamında adı geçen dava dışı şirket muhasebecilerine yazı yazılarak, söz konusu ticari defterleri nereye ve kime teslim ettikleri sorulup gerekli araştırma yapılarak ticari defterler temin edilip üzerinde inceleme yapılarak bir karar verilmesi, olaya ilişkin savcılık soruşturmasına ilişkin dosya örneği de getirtilerek C. Savcılığı tarafından defterlere ulaşılıp ulaşılmadığının denetlenmesi, soruşturma dosyasında tarafların ne şekilde beyanda bulundukları da değerlendirildikten sonra yapılacak araştırmalara rağmen ticari defterlere ulaşılamaması halinde ise davacı tarafından dava dosyasına sunulan bir kısım defter kayıtları ile diğer deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta herhangi bir araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış ve davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 19.01.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca göre karar kesindir.