Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1944 E. 2023/1581 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1944
KARAR NO: 2023/1581
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18.06.2023
NUMARASI: 2019/843 Esas – 2020/2013 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili ile davalı arasında yapılan sözleşme gereğince davacı müvekkili şirketin, davalıya muhtelif zamanlarda ürün satışı yaptığını, bu ticari faaliyete ilişkin satılan ürünlerin karşılığı olmak üzere ekte sunulan ve takip talebinde belirtilen faturalar düzenlenerek davalı yana gönderildiğini, bu mal ve hizmet karşılığı olarak kesilen faturalara ilişkin 18.530,38 TL bakiye borç kaldığını, davalı tarafın her ne kadar icra takibine hiçbir borcu olmadığına ilişkin olarak itiraz etmişse de, bu hususun gerçeğe aykırı olarak beyan edildiğini, faturaların ve istenmesi halinde BA-BS formlarının incelendiğinde bu hususun gerçeğe aykırı olduğu açıkça anlaşılacağını, davalı tarafın, faturalarda belirtilen ürünleri (sebze) almasına rağmen, müvekkilinin alacağını sürüncemede bırakmak amacıyla kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini, bu itirazın tamamen müvekkilinin alacağını tahsil etmesini geciktirmek ve zaman kazanmak amacıyla yapıldığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin kötü niyetli ve basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı davranışları sebebiyle müvekkilinin zararının her geçen gün arttığını, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi neticesinde davalının müvekkiline 18.530,38 TL borcunun olduğunu ve takibe itirazın haksız olduğunun görüleceğini, alacağın likit olduğu tartışmasız olduğundan takip miktarının % 20’ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de yasal zorunlu olduğunu, sonuç olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; davanın kabulü ile İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Es. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine yapmış olduğu haksız itirazının iptalini ve takibin devamını, alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, davalının itirazı haksız ve kötü niyetli olduğundan davalı aleyhine takip miktarının % 20’ sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; mahkememiz huzurunda her ne kadar müvekkili aleyhinde dava açılmışsa da karşı tarafın ileri sürdüğü iddia ve beyanların gerçek dışı ve mesnetsiz olduğunu ve ispata muhtaç olduğunu, dava konusu malların müvekkili şirkete teslim edilmediğini, bu nedenle ispat yükü üzerinde bulunan karşı tarafın iş bu iddialarını ispat etmesi, aksi takdirde davacısı tarafından ispat edilemeyen huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, öte yandan karşı taraf her ne kadar iş bu davayı 18.530,38-TL üzerinden açmışsa da, borcu ve aleyhe hususları kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla takip dosyasında gösterilen asıl alacak miktarı 17.530,20-TL olup davacı tarafın ekte sunduğu cari hesap ekstresi de bu rakamı işaret ettiğini, itirazın iptali dosyasının takip talebine sıkı sıkıya bağlı olduğu göz önüne alındığında, hal böyle iken davacı tarafın takip dosyasını aşan talebinin davanın sonucu ne olursa olsun, her halükarda reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece tanzim edilen tensip zaptında karşı tarafa arabuluculuk son tutanağının aslını sunması için 1 haftalık kesin süre verilmişse de, karşı tarafın bu kesin sürede hiçbir evrak sunmadığının UYAP sisteminden anlaşıldığını, bu nedenle ara kararda mevcut ihtarat doğrultusunda iş bu davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, sonuç olarak açıklanan nedenlerle; müvekkili aleyhinde ikame edilen huzurdaki davaya karşı itiraz ve cevaplarının dosyaya kabulünü, neticede iş bu davanın usulden ve esastan ayrı ayrı reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından fatura konusu ürünlerin davalıya teslimine rağmen, davaya konu fatura ödemesinin davalı tarafından yapılmadığı anlaşılmakla davanın kabulü cihetine gidilmiştir. İcra takibinde uygulama yeri bulunmayan TTK1530/7 maddesine dayanan faiz talebi yerine( Yargıtay 19.Huku Dairesi’ nin 18/09/2018 tarih 2017/3266 E., 2018/4228 K. Sayılı Kararı) tarafların tacir ve işin ticari iş olması hasebiyle avans faiz uygulanmasına karar verilmiştir. Ayrıca davalının takip öncesi temerrüde düşürüldüğüne ilişkin bir belge ya da kayıt dosyamıza sunulmadığından takip öncesi işlemiş faiz talebi kabul edilmemiştir. İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında alacaklı-davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksız ve alacağın da likit olması, borçlu-davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklının takibe geçmede haksız ve kötü niyetli olması zorunludur. Alacağın likit ve hesaplanabilir olması, davalı/borçlunun itirazlarında haksız olduğunun anlaşılması karşısında hükmedilen alacağın %20’si oranında İİK 67/2 maddesi uyarınca icra inkar tazminatına karar verilerek…” Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 17.530,20 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, hükmolunan alacağın %20 nispetinde hesaplanan 3.506,04 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece her ne kadar BA formlarının bulunmasına dayanılarak malların teslim edildiğine hükmedilmişse de tamamen vergi mevzuatı gereğince zorunlu olarak yapılan bildirimlerin tek başına dava konusu malın teslim edildiğini ispat edemeyeceğinin ortada olduğunu, bu itibarla davacı tarafından teslim olgusu ispat edilemediğinden işbu davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde hatalı bir yargılama sonucunda verilen yerel mahkeme hükmünün kaldırılması gerektiğini, BA-BS formları yalnızca iş bu faturaların vergi mevzuatında düzenlenen yasal yükümlülük sebebiyle işlenmesinden ibaret olup teslim alındığına yönelik hiçbir ispat değeri taşımadığını, Müvekkili şirket tarafından karşı taraf ile yapılan anlaşma neticesinde karşı tarafın düzenlemiş olduğu faturaların vergi dairesi kayıtlarında yer almasının yegane sebebi kanuni zorunluluk olması olduğunu, zira Vergi Usul Kanunu ile sair mevzuat ticari işlemlerin bildirilmesi zorunluluğunu öngördüğünü, ekli Yargıtay uygulamalarından da görüldüğü üzere, teslim olgusunun yazılı delille ispatı gerektiğini, Somut olayda karşı tarafın ticari defterleri tek başına delil niteliğinde olmayıp hizmetin verildiğini ispata medar hiçbir delil sunamadığını, dava dilekçesinde sayılan deliller ticari defter kayıtları ile fatura ve arabuluculuk tutanağından ibaret olup işbu iddiayı ispat gücü olmadığını, nitekim Yargıtay HGK E.2017/19-915, K. 2018/1338, T. 19.9.2018 kararının da bu yönde olduğunu, Tüm bu veriler ışığında somut olayda davacı tarafından sunulan faturalar üzerinde müvekkili şirkete teslim edildiğine dair hiç bir bilgi bulunmadığını, iş bu faturalar üzerinde ayrı bir bölüm ile yer verilen irsaliye tarihi ve irsaliye no kısımlarının ise boş bırakıldığının ortada olduğunu, üstelik davacı tarafından malların teslim edildiğine dair ayrı bir irsaliye yahut teslim evrakı, teslim fişi ya da bu anlama gelen bir evrak da sunulamadığını, sayılan nedenlerle davacısı tarafından 6100 s. HMK Md. 200 uyarınca yazılı delille ispat edilemeyen huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen mahkeme kararının hatalı olduğunu, Huzurdaki davada müvekkili şirket tarafından yapılan itirazın icra müdürlüğü tarafından hukuken geçerli bir itiraz olup olmadığı değerlendirilmeden, tespit edilmeden ve takibin durdurulmasına karar verilmeden önceki tarihte açıldığını, bu sebeple işbu davanın açıldığı 10/10/2019 tarihinde itirazın iptali davasının özel şartı olan “durdurulmuş bir takip dosyası” mevcut olmadığından, 17/03/2020 tarihinden sonra açılması gerekirken, itirazın iptali davası açma şartının oluşmadığı daha evvelki bir tarihte açılan işbu davanın dava şartı yokluğundan usulden de reddi gerektiğini, Bu hususta mahkemece gösterilen Yargıtay içtihatının 5 yıl öncesine ait olup, başka bir örneği de bulunmadığını, bununla birlikte, Yargıtayca verilen her kararın da içtihatı birleştirme kararı olmadıkça, yol gösterici olduğu ve yüzdeyüz kesinlik arz etmediğinin kabulü gerektiğini, Somut olayda alacaklı tarafın icra takip dosyasını gereği gibi takip etmediği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına dair karar alınmadan; diğer bir deyişle hukuken “askıda” bir durum söz konusu olduğu halde adeta takip durmuşçasına kendi kendine tespitte bulunarak itirazın iptali davası açmış olmasının, 2004 s. İİK varlığına tümüyle aykırı bir yorum olup şekli inceleme yapılması gereken icra takibine ilişkin kuralların kanunun amacına aykırı olarak genişletilmesi sonucunu doğuracağını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67 maddesi uyarınca iptali ve inkar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derce mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı yasal sürede davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince icra dairesince takibin durdurulmasına karar verilmeden dava açıldığı belirtilerek davanın usulden reddi gerektiği ileri sürülüp karar istinaf edilmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine 8 adet fatura konusu borcun tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı yanca 27.05.2019 tarihinde tebliğ edilen ödeme emri üzerine 03.06.2019 tarihinde süresinde yöneltilen itiraz ile takibin İİK 66 maddesi uyarınca yasa gereği durduğu anlaşılmaktadır. Takibe itiraz ile takip İİK 66 maddesine göre yasa gereği durmakla, ayrıca icra müdürlüğünce takibin durmasına ilişkin açıklayıcı bir karar verilmiş olup olmaması soncu etkili olmayacağından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekilince faturanın ve alacaklı defterine işlenmiş olmasının alacağın varlığını kanıtlamayacağı, malların ve hizmetin tesliminin de kanıtlanması gerektiği, teslim alan imzası bulunan fatura ve irsaliye sunulmadığı da gözetildiğinde, davacının mal teslimini kanıtlamaması sonucu davanın reddi gerektiğini ileri sürerek karar istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesi gerekçesinde de yer verildiği üzere, davacının alacak ve takibe konu faturalarını BS formları ile bildirdiği, davalının da bu faturaları BA formuyla vergi dairesine bildirdiği ihtilafsızdır. Buna göre davlının alacağa dayanak faturaları mal alış bildirimi olarak vergi dairesine bildirdiği gözetildiğinde, fatura konusu malların davalıya tesliminin kanıtlandığı sonucuyla kurulan hüküm isabetli olup, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b1 maddesi uyarınca reddi gerektiği düşünülmektedir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 897,99 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 11.10.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.