Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1942 E. 2021/940 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1942
KARAR NO: 2021/940
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2020
NUMARASI: 2015/726 E. – 2020/272 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı Müflis … AŞ’nin ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu ve dava dışı şirketin yurt dışında müteahhitlik hizmetleri veren büyük ölçekli bir şirket olduğunu, müflis şirketin yönetim kurulu başkanı ve ortağı olan müvekkilinin, şirket tarafından yapılacak olan işlere kaynak yaratmak amacıyla kullanılan kredilere şirket adına şahsi kefaletlerde bulunduğunu, Libya’daki projeler nedeniyle Türkiye’de ve Libya’da kefil konumunda olduğunu, davalının hak ediş bedellerinin tahsiline engel olması ve transferleri gerçekleştirmemesi nedeniyle dava dışı şirketin iflas ettiğini, müflisin bankalara, sigorta kurumlarına ve başka resmi kurumlara borçlarını ödeyemediğini, şirket ortağı ve şirket adına birçok işlemde şahsi kefaleti bulunan müvekkilinin haciz ve risk tehdidi altında yasal yollarla takip yapan alacaklılara ödeme yapmak zorunda kaldığını, bu duruma alacakların tahsiline engel olan davalı bankanın sebep olduğunu, müflis ile konsorsiyum olarak birlikle hareket eden davalı …, … Bankası A.Ş, … A.Ş ve … Bankası A.Ş. arasında 24.12.1987 tarihli bir protokol akdedildiğini, davalı bankanın Protokolün 17. maddesi gereğince “sekreter banka” olarak seçildiğini, konsorsiyum bankalar tarafından müflise kullandırılan kredilerin geri ödemesi usullerinin protokolle belirlendiğini, anılan protokolde müflisin Libya Devletinde yapmış olduğu müteahhitlik hizmetleri karşılığında elde ettiği hak ediş bedellerinin temliki ve transferinin şarta bağlandığını, müflisin Libya’da ki işlerini tamamlayamayan … Holding A.Ş.’nin yarım kalan işlerini Arap Türk Bankasının sekreter banka olarak görev aldığı konsorsiyum bankalarının desteği ile üstlendiğini, devir alınan işler devam ederken ve yüksek miktarda hakediş alacakları ile çok yüksek değerde makine parkı, lojmanları ve iş merkezine Libya Devleti tarafından el konularak sözleşmenin tek taraflı ve haksız bir şekilde feshedildiğini, müflisin kesinleşmiş hak ediş bedellerinin Libya Devleti tarafından haksız yere ödenmediğini ve konsorsiyum sekreteri davalı bankanın protokole aykırı davranarak protokolle tariflendirilmiş transferleri gerçekleştirmediğini, bunun üzerine müflis tarafından Libya Devleti aleyhine dava İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığını, ancak davalı bankanın anılan davaya müdahil olarak, müflisin Libya Devleti’nden olan alacağını tahsiline yardımcı olması gerekirken, protokol hükümlerine aykırı bir şekilde Libya’dan alınacak mevcut hak edişlerin tümünün kendisine temlik edildiğini iddia etmesi nedeniyle, 31.12.2007 tarihinde davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğini, temliklerin davalı bankanın sekreter banka olması nedeniyle verildiğini, davalının, müflis şirketten bir alacağının bulunmadığını, kaldı ki müflisin alacağının konsorsiyum bankalarından fazla olması nedeniyle müflisin zarara uğratıldığını, zararın müvekkilinin yanı sıra Türkiye Devleti aleyhine de oluştuğunu ve Libya’da ödenen sigorta primlerinin Türkiye’de tekrar ödenmesine sebebiyet verildiğini, kötü niyetli olan davalının davada sunduğu temlike ilişkin beyanlarıyla anlaşıldığını ve davalıya temlik edildiği ileri sürülen miktarın tespiti gerektiğini, bu kapsamda da müflisin Libya’da yaptığı hizmetlere ilişkin bakiye hak edişlerinin de tespit ve tahsili gerektiğini, konsorsiyum bankalarının müvekkilinin kefaleti nedeniyle tahsil edilemeyen istihkak bedellerinden dolayı alacaklarının tahsili için müvekkiline başvurduklarını ve müvekkilinin haciz işlemlerine maruz kaldığını, davalı ve diğer bankaların kendi alacaklarını tahsil yoluna gitmesi, müflisin hak ediş bedellerinin ödenmemesi, transferin gerçekleştirilmemesi ve Libya Devletinin hak ediş bedellerini ödemesine engel olunarak müvekkilinin maddi zarara uğratıldığını, müvekkilinin bu zararlarının dışında … Bankası’na yapılan ödeme nedeniyle de zararının oluştuğunu, anılan bankaca müvekkili hakkında açılan dava sonucu imzalanan 08.11.2005 tarihli protokol nedeniyle 948.366,75 TL’nin taksitlendirilerek ödendiğini, … (eski …) tarafından İstanbul 7. ATM’nin 1997/741 Esas sayılı dosyasında açılan davada müvekkilinin tazminat ödeme zorunda kaldığını, davalı bankanın kullandırdığı kredilerin protokol gereğince temlik yoluyla ödendiğini, kredi bedellerinin ne kadarının kullandırıldığı ve bakiye varsa bunun da tespiti gerektiğini, davalının protokol hükümlerine aykırı davranışları nedeniyle müvekkilinin alacaklarını tahsil etme imkanından mahrum bırakılarak büyük ölçüde maddi zarara uğratıldığını ve zararın halen devam ettiğini ileri sürerek, öncelikle dava dışı müflisin Libya Devleti’nde yapmış olduğu müteahhitlik hizmetleri karşılığında elde etmiş olduğu bakiye hak ediş bedellerinin tespitini, davalı bankanın, müflisin alacaklarının protokolle kendisine temlik edildiğini ileri sürdüğünden, davalıya yapılmış olan temlik tutarının tespitini, davalı bankanın kullandırdığı kredi borcunun protokol gereği temlik yoluyla ödendiğinden bakiye alacağının bulunup bulunmadığının tespitini, alacağın bulunmaması halinde fazladan davalı uhdesinde bulunan temlik miktarının tespitini, bu hususların tespitinin gerçekleşmesi halinde davalı bankanın protokol hükümlerine aykırı davranış ve hak ediş bedellerinin tahsiline engel olması nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu tüm zararının ve gelecekte doğması muhtemel zararlarının tespiti ile şimdilik 50.000,00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kısmi veya belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının mümkün olmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996/114 (2006/104 ) esas sayılı dosyasına 05.11.1998 tarihinde müdahale dilekçesi verdiğini, bu durumun iflas idaresinin 08.02.1999 tarihli dilekçesinden anlaşılacağını, davacının da aynı davada feri müdahil olması nedeniyle müvekkilinin dilekçesinden haberdar olduğunu, bankanın haksız fiilinden söz edilse dahi talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin önceki davada feri müdahil olarak yer aldığını, kararın müdahil için verilmemesi nedeniyle feri müdahilin kanun yollarına başvuruda bulunamayacağından, müvekkilinin önceki davanın reddine neden olunduğundan söz edilemeyeceğini, davacının Libya Devleti tarafından işlerin durdurularak hak edişlerin ödenmediğini ileri sürmesi nedeniyle Türk mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, müvekkilinin dava dışı müflisten alacağının bulunduğunu ve ve müvekkilinin alacağının iflas masasına yazdırılmak istendiğini, talebin reddi üzerine Kadıköy 3. Asliye Ticaret mahkemesinin 1997/660 Esas sayılı dosyasında 06.02.1998 tarihi itibariyle, müvekkilinin alacağının belirlenerek iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verildiğini, davacının kefili olduğu borcu ödemeyerek müvekkilinden tazminat talep etmesinin yerinde olmadığını, davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla ödeme yapmasının hukuka uygun olduğunu, davacı tarafın bankaya yaptığı temliknameler nedeniyle tüm hak edişlerini temlik ettiğini, bu nedenle alacak üzerinde tasarruf yetkisi olmayan davacının alacağının elde edilmesine engel olunduğu iddiasının gerçekle bağdaşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosyamız davacısı … müflis … A.Ş.’ nin yönetim kurulu başkanı olup, 24.12.1987 tarihli protokollerde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak yer almakta olup, aynı protokolde istihkakların sekreter banka olan Arap-Türk Bankasına devir ve temlik hususunun da düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı 24.12.1987 tarihli sözleşmede kefil sıfatıyla bulunmaktadır.Sözleşmeden doğan hak ve yükümlülükler ile sözleşmeye ilişkin talep hakları sözleşmenin taraflarına aittir.Sözleşmede kefil sıfatıyla yer alan davacı, ancak kefalet sorumluluğu gereği kendi yaptığı ödeme sebebiyle uğradığı zararı isteyebilecektir.Oysa davacının bu yönde bir talebi de bulunmamaktadır.Bu bakımdan davacı ile davalı arasında akdi bir ilişki bulunmadığı değerlendirilmiştir.(Benzer yönde Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/31169 esas, 2015/35698 karar sayılı 07/12/2015 tarihli kararı) Davacının Libya Devleti ile de bir sözleşmesi ve buna bağlı bir zararı olduğu belirtilmemiş ve de ispat edilmemiştir. İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi 2006/104 esas, 2007/927 karar sayılı dosyası da nazara alınarak davacının aktif husumetinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.HMK 114. maddesinde aktif husumet dava şartları arasında sayılmıştır.HMK 115. maddesinde de dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerektiği ifade edilmiştir.Şirket tarafından açılması gereken dava davacı tarafından açılmış olmakla aktif husumet – dava şartı yokluğundan davanın reddi… ” gerekçesiyle, davanın aktif husumete ilişkin dava şartı yokluğundan reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; İlk derece mahkemesince dava dilekçesinde belirtilen hususlarda araştırma yapmaksızın eksik inceleme sonucu karar verildiğini, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı ve ortağı olduğu müflis … İnşaat şirketinin, Libya’da işlerini tamamlayamayan … İnşaat’ın yarım kalan işlerini, davalı …’nın sekreter banka olarak görev aldığı dört konsorsiyum bankasının desteğiyle devir aldığını, müvekkilinin müflis şirket tarafından yapılacak olan işlere kaynak yaratmak amacıyla kullanılan kredilere, şirket adına Libya’daki projeler nedeniyle kefil olduğunu, diğer bankaların iştirakiyle düzenlenen 24.12.1987 tarihli protokole dayanılarak dava açıldığını, davalı bankanın protokolün tarafı olduğu gibi, protokol hükümleri gereğince sekreter banka konumunda olduğunu, protokol gereğince davalı bankanın inşaat işleriyle ilgili olarak Libya Devleti’nden olan alacaklarını Türkiye’ye transfer ederek alacaklı bankalara, alacakları oranında dağıtacağını, müflisin konsorsiyum bankalarının desteği ile yüklendiğin işleri başarılı bir şekilde sürdürürken Libya Devleti’nin, müflise karşı eser sözleşmesinden kaynaklanan borçlarını yerine getirmediğini, bu nedenle müflis tarafından Libya Devletine karşı alacak davası açıldığını, davalının anılan davada müflis şirketin Libya Devleti’nden olan alacaklarının kendisine temlik ettiğini ileri sürerek davaya müdahil olduğunu ve davanın husumetten reddine neden olduğunu, sonradan anlaşıldığına göre davalının sekreterlik görevini yerine getirmeyerek müflisin Libya Devleti’nden olan alacaklarını tahsil etmediğini veya tahsil etmiş ise konsorsiyum bankalarına dağıtmadığını, bu nedenle Libya’daki projelerde kullanılmak üzere müflisin kullandığı kredilerde şahsi kefaleti bulunan davacıya başvurarak tahsilat yaptıklarını, buna rağmen mahkemenin aktif husumet dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davada, temliklerin tahsil ve transferlerini gerçekleştirmekle görevli davalının protokole aykırı davranışları sebebiyle müvekkilin uğradığı zarar ve alacakların talep edildiğini, bu taleplerin muhatabının protokolün tarafı olması ve sözleşme gereği yükümlülükleri yerine getirmeyen davalı banka olduğunu, bankanın taraf olduğu protokol gereği sekreterlik görevini yerine getirmemesi, hakediş bedellerinin tahsiline engel oluşu, transferleri gerçekleştirmemesi sebebiyle, müflisin alacağını elde edemediğini, bankalara, sigorta kurumlarına ve resmi kurumlara borçlarını ödeyemeyerek iflas ettiğini, müvekkilinin de kefalet nedeniyle davalı ve diğer bankalara ödemek yapmak zorunda kaldığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının yönetici ve ortağı olduğu dava dışı müflis … Anonim Şirketi ile davalı bankanın arasında bulunduğu konsorsiyum bankaları arasında düzenlenen 24.12.1987 tarihli protokole, davalı bankanın aykırı davranması nedeniyle davacı kefilin uğradığı zararların tespiti ve tahsili istemine ilişkindir. Davacı, dava dışı müflis şirketin ortağı olduğunu, şirketin Libya’da üstendiği eser sözleşmesi işindeki hak edişlerin takip ve tahsili ile işe kredi sağlayan konsorsiyum bankaları arasında paylaştırılması işinin davalı yanca üstlenildiğini, ancak davalının protokoldeki edimini yerine getirmemesi nedeniyle şirketin iflas ettiğini ve şirket borçlarına şahsi kefaleti bulunan davalının da ödeme yapmak zorunda kaldığını belirterek, şirketin yurt dışındaki hak edişleri ile davalının alacağı ve fazla tahsilatının belirlenmesi ve davacının uğradığı zarar karşılığı şimdilik 50.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir. Davalı ise, davanın usul ve esas yönünden reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dışı müflis … AŞ iflas idaresi 11.11.1996 tarihinde İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996/114 Esas sayılı dosyasında, Libya Devleti aleyhine eser sözleşmesinden kaynaklanan hak ediş bedellerinin ödenmemesi nedeniyle tazminat davası açılmıştır. Mahkemece, alacağın davalı … Bankasına temlik edildiği gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir. İflas idaresinin temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 07.10.2005 tarih 2005/5229 Esas sayılı kararıyla temlikin, davacının Libya Devlet’inden olan alacağının transferi nedeni ile yapılıp yapılmadığı konusunda inceleme yapılmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılmış, 31.12.2007 tarihinde davanın reddine ilişkin verilen karar, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 26.06.2009 tarih 2009/911-3941 EK. Sayılı kararıyla onanmış, karar düzeltme istemi aynı Dairenin 14.07.2010 tarihli kararıyla reddedilerek hüküm kesinleşmiştir.Dava dışı müflis ile … Bankası A.Ş.’nin aralarında bulunduğu, bir kısım bankalar arasında 24.12.1987 tarihli protokol başlıklı belge düzenlenmiştir. Sözleşmeyle müflis şirketin bu protokole göre açılacak kredi karşılığı, Libya makamlarından olan alacağını temlik ve havale edileceğini kabul ettiği, sözleşmenin şirket ile bankalar arasında düzenlendiği, davacının şirket yöneticisi ve kefil olarak sözleşmeyi imzaladığı, 01.11.1990 tarihli temlikname ile dava dışı şirketin Libya’daki işlerden elde edileceği hak edişleri davalıya temlik ettiği anlaşılmıştır.Dava dışı şirketin iflasına ilişkin verilen kararın ilk davadan önce kesinleştiği ve ilk davanın iflas idaresi tarafından açıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda davacı, müflis şirketin kefili ve ortağı sıfatıyla, davalı ile dava dışı şirket arasındaki protokole aykırı davalı eylemlerinin tespitini, hak ediş bedellerinin ödenmemesi nedeniyle dava dış şirketin Libya Devletiyle olan hak ediş bedellerinin tespitini, protokol kapsamında davalıya temlik edilen hak ediş bedellerinin tespitini, müflisin kullandığı kredi ve temlik yoluyla ödenen miktarlar mahsubu ile davalının bakiye alacağının bulunup bulunmadığının tespitini, alacağın bulunmaması halinde fazladan davacı ukdesinde kalan temlik miktarının tespitini istemiştir. İlk derece mahkemesi kararında belirtildiği üzere, davacı 24.12.1987 tarihli protokolde taraf olmayıp kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzalamıştır. Sözleşmeden doğan hak ve yükümlülükler müflis şirkete ait olup, müflis tarafından açılan davanın husumet nedeniyle red edilmesi karşısında, yeniden şirket ortağınca kesin hükme rağmen şirketin bir alacağının bulunup bulunmadığı varsa miktarının belirlenmesi konusunda dava açmak hususunda aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Diğer yandan, yukarıda belirtilen hususların tespiti ile birlikte davalının edimini yerine getirmemesi ve hak ediş bedellerinin tahsiline engel olması nedeniyle, davacının, müflise kefaleti nedeniyle ödediği kredi borçlarının ve uygulanan hacizler nedeniyle meydana gelen davacı zararlarının tespit ve tahsili istenmiş ise de davacının sözleşmede taraf olmadığı, asıl borçlu tarafından açılan davada, borçlu-müflis şirketin herhangi bir alacağının bulunmadığının kesin bir hükümle tespit edilmesi karşısında, kefilin kefalet nedeniyle ödediğini ileri sürdüğü miktar yönünden de aktif dava ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.07.2021 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.