Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1932 E. 2021/372 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1932
KARAR NO : 2021/372
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2020
NUMARASI : 2019/163 E. – 2020/310 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit-İstirdat (Kambiyo senedinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit ve istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı menfi tespit isteminin reddine, istirdat isteminin kabulüne yönelik verilen hükme karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; keşideci … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Olan … AŞ. Şahinbey şubesine ait … seri nolu 21.11.2018 keşide tarihli 87.000,00 TL bedelli çekin müvekkilinin emrine keşide edildiğini, çeke dayalı olarak müvekkili aleyhine İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, İzmir 8. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/936 Esas sayılı dosyasında icra dairesinin yetkisi ile çekteki ciranta imzasına yönelik itirazda bulunulduğunu, mahkemece 08.01.2019 tarihli kararla yetki itirazının kabul edilerek müvekkiline yönelik takip nedeniyle İzmir İcra Müdürlüğünün yetkisizliğine, talep halinde davacı borçlu hakkındaki dosyasının tefriki ile Büyükçekmece İcra Müdürlüğüne gönderilmesine ilişkin kararın kesinleştiğini, buna rağmen davalı vekilince İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinden ihtiyati haciz kararı alarak takip dosyasında müvekkilinin mal varlığı hakkında ihtiyati haciz uygulandığını, davalı vekilinin yetkisizlik kararını bilmesine rağmen talep ettiği ihtiyati haciz kararına itiraz edildiğini, mahkemece itirazın duruşmalı olarak incelenmesine karar verildiğini, mahkemece yapılacak duruşma sonrası itirazın kabul edilerek ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verileceğini, ancak müvekkilinin hesaplarında bloke bulunması nedeniyle İzmir …. İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında talep edilen 115.649,01 TL’sının 28.01.2019 tarihinde ödenerek hacizlerin kaldırıldığını, borçlunun kötü niyetli davranışları nedeniyle müvekkilinin yüklü miktarda ödeme yapmak zorunda kaldığını, takip konusu çekin müvekkiline gönderilirken kargoda kayıp olduğunu, çekin zayi nedeniyle iptali için Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/987 Esas sayılı doyasında dava açıldığını, mahkemece tedbir kararı verilmesi nedeniyle muhatap bankaca davalıya ödeme yapılmadığını, çekteki müvekkiline atfen atılan imza ve kaşenin sahte olduğunu, çekteki imzanın sahte olması nedeniyle müvekkilinin kambiyo senedinden sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, müvekkilince icra veznesine ödenen 115.649,01 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline, takibin kötü niyetli olması nedeniyle % 20’den az olmamak üzere icra kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının sadece borcunu ödemeden borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabileceğini, bu davada sadece borçlu olmadığının tespitini talep edilebileceğini, bu davada yapıldığını iddia edilen ödemelerin tahsilin bu davada talep edilemeyeceğini, takibin iptalinin de bu davada istenmeyeceğinden davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, müvekkilinin ilgili kanunlar gereğince kurulan faktoring şirketi olduğunu, keşideci … A.Ş.tarafından davacı emrine keşide edilen … A.Ş.ye ait çekin yetkili hamili olan … Şirketi ile müvekkili arasında düzenlenen faktoring sözleşmesi uyarınca çekin iktisap edildiğini, keşide tarihinde ibraz edilen çekte ödeme yasağı bulunması nedeniyle çekin takibe konu edildiğini, imza inkarının yerinde olmadığını, ciranta imzasının davacı şirket yetkililerine ait olduğun, bunun yanı sıra davacının keşideci ile ticari ilişkisinin bulunduğunu da kabul ettiğini, keşidecinin de zayi nedeniyle çek iptali dosyasına sunduğu beyanda, çekin davacıya telim edildiğinin belirtildiğini, davacının iddiasının aksine çekin kargoda zayi olmadığını ve keşideci tarafından çekin davacıya teslim edildiğini, davacının buradaki beyanlarının zayi nedeniyle çek iptali istenen dosyadaki beyanlarla çeliştiğini, iptal davasında çekin ne şekilde zayi olduğunun bilinmediğinin ileri sürülmesine rağmen, sonradan çekin kargoda çalınığının beyan edildiğini, değerli gönderinin kargoyla gönderilirken üçüncü kişilerin eline geçmesini önleyecek şekilde gönderilmesi gerektiğini, müvekkilinin iktisabında ağır kusuru veya kötü niyetinin bulunmaması nedeniyle korunması gerektiğini, müvekkilinin iktisabında ağır kusuru veya kötü niyetinin bulunduğunun davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, çekin yasal gereklilikler yerine getirilerek iktisap edildiğini savunarak, davacının usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı tarafça; İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile davalı yanca takibe konulan dava dışı keşideci … Ticaret A.Ş. tarafından düzenlenen 87.000,00-TL bedelli, 21.11.2018 keşide tarihli çek üzerindeki lehtar imzasının davacı şirket yetkilisine ait olmadığından bahisle çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile haciz tehdidi altında icra müdürlüğüne ödenen 115.649,01-TL’nin istirdadı talebine ilişkin eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Büyükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/275 Esas sayılı dosyasında davaya konu çeke ilişkin alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 02/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda yapılan imza incelemesi sonucunda; inceleme konusu çekin arka yüzünde atılı 1. ciro imzası ile davacı şirket yetkilisi …’nın mevcut mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından ilgi ve irtibat tespit edilemediğinin belirlendiği anlaşılmıştır. Davacı yan, dava konusu çekte lehtar ve 1. ciranta olarak görünmekteyse de; ciro imzasının davacı şirket yetkilisine ait olmadığı yukarıda ayrıntıları verilen ATK raporu ile saptanmıştır. Sahtecilik mutlak def’ilerden olup herkese karşı ileri sürülebileceğinden dava konusu çek yönünden davalı yana borçlu bulunulmadığının tespitine karar verilebilir ise de; dava tarihinden önce 29.01.2019 tarihinde davacı yanca icra dosyasına dosya borcu olan 115.649,01-TL ödendiğinden ve borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamayacağından borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı yanın menfi tespit istemine ilişkin talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Bundan sonra, davacı ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır. Bu nedenle davacı yanın istirdat isteminin kabulü ile 115.649,01-TL’nin ödeme tarihi olan 29.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı yandan istirdadı ile davacı yana ödenmesine ilişkin aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, davacı yanın menfi tespit isteminin hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine, davacının istirdat talebinin kabulü ile İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına davacı tarafından ödenen 115.649,01 TL’nin 29.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkili şirketin tüm yasal düzenlemelere uygun olarak kurularak faaliyette bulunduğunu, mevzuat hükümlerine uygun şekilde dava konusu çekin faktoring sözleşmesiyle …. Ltd.Şti.’den alındığını, işlem sırasında, taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığına dair gerekli evrakların ibraz edilerek çekle ilgili faktoring işleminin yapıldığını, ibraz edilen çekin bankaca ödeme yasağı nedeniyle ödenmemesi üzerine İzmir … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, Büyükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/275 Esas sayılı dosyasında alınan 02.06.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu raporundan, çekteki lehdar imzanını davacı şirket yetkilisine ait olmadığının belirlendiğini, mahkemece bu raporun esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, eldeki davanın sadece imzaya itiraz davası olmayıp ticaret mahkemesince imzaya bağlı kalmaksızın daha kapsamlı inceleme yapılması gerektiğini; davacının imzayı kabul etmemesine rağmen keşideciyle davacı arasında ticari ilişki bulunduğunun sabit olduğu, davacı ve keşideci beyanlarıyla ticari ilişkinin açıklığa kavuştuğunu; davacının çekin kargoda çalındığını beyan etmesine rağmen çekin davacıya teslim edildiğini, eldeki dava ile zayi nedeniyle iptal davasında, zayi zamanlarıyla ilgili farklı iddiaların ileri sürüldüğünü, Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde, çekin ne suretle ve nasıl çalındığını bilmediğinin beyan edilmesine rağmen huzurdaki davada çekin kargoda çalındığını ve çalan kişilerce piyasaya sürüldüğünün ileri sürüldüğünü, ancak çekin ne şekilde çalındığına ilişkin hiç bir delil sunulmadığını, çekin kargoda çalındığı iddiasının davacı yanca kanıtlanması gerektiğini, kıymetli evrak olan çekin adi kargo olarak gönderilmesinin hayatın olağan akışına aykırı ve bu iddianın ileri sürülmesinin kötü niyetin göstergesi olduğunu, müvekkilinin iktisabında iyi niyetti olduğunu, müvekkilinin kötü niyet veya ağır kusurunun kanıtlanmadığını, davacının çalındığı iddia ettiği çeke ilişkin suç duyurusunda bulunmama hususunun başlı başına kötü niyetin göstergesi olduğunu, müvekkili şirketin 6361 sayılı Kanun’un 9.maddesine uygun şekilde mal teslimine ilişkin fatura ve belgelere dayalı olarak çeki iktisap ettiğinden müvekkilinin kötü niyetinden söz edilemeyeceğini, istenilen bedelin çek hesabından ayrı olarak açılan blokeli hesaba ödendiğini, bu bedelin yargılama süresince kendilerine ödenmesine davacının muvafakat etmediğini, bu durumda kendilerine ödenmeyen bir bedelin istirdadının istenemeyeceğini, mahkemece kendilerine ödenmeyen bedelin istirdadına karar verilmesinin yerinde olmadığını, benzer konuda Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/887 Esas sayılı dosyasında ceza davasının sonucunun beklenmediğini gerekirse bu dosyanın de incelenebileceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, icra dosyasında takibe konu edilen çekteki ciranta imzasının davacı şirket yetkililerine ait olmaması nedeniyle, davacının takip ve çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve icra baskısı altında ödenen miktarın faiziyle birlikte istirdadı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, çekteki ciranta imzasının davacı şirket yetkilisine ait olmadığı, davadan önce ödeme yapılması nedeniyle menfi tespit isteminde davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle menfi tespit isteminin usulden reddine, davacının çek borcundan sorumlu olmaması nedeniyle icra baskısı altında ödenen 115.649,01 TL’nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava konusu çekin incelenmesinde, … A.Ş. Şahinbey şubesine ait … çek nolu 21.11.2018 keşide tarihli 87.000,00 TL bedelli çekin davacı emrine düzenlendiği, keşidecisinin … San. A.Ş. olduğu, çekin lehtarın cirosuyla … San. A.Ş. tarafından iktisap edildiği, onun cirosuyla … sonrasında…İnşaat ve faktoring sözleşmesinin tarafı olan … Ltd. Şti. tarafından iktisap edildiği anlaşılmıştır. Son ciranta tarafından çek iktisap edilmiş, 21.11.2018 tarihinde iktisap edilen çekin Gaziantep 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/978 Esas sayılı dosyasındaki ödeme yasağı kararı nedeniyle ödenmediği anlaşılmıştır. Davalı tarafından çek bedelinin tahsili amacıyla İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, toplam 96.093,29 TL tutarındaki alacağın tahsili istenmiştir. Davacı tarafından İzmir 8. İcra Mahkemesine 2018/936 Esas sayılı dosyasında yetki itirazında bulunulmuş, mahkemece icra dairesinin davacı borçlu yönünden yetkili olmadığı belirlenmiştir. Davalı tarafından takibin Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında devam ettirildiği ve İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1212 D.İş sayılı dosyasında alınan ihtiyati haczin uygulandığı anlaşılmıştır. Davalı tarafından ibraz edilen faktoring belgelerinden, davalı ile faktoring borçlusu … Ltd. Şti. arasında faktoring sözleşmesi düzenlendiği, dava konusu çekin faktoring borçlusundan 25.07.2018 tarihli faturaya dayalı olarak alındığı, faturanın faktoring borçlusu tarafından önceki ciranta olan … adına düzenlendiği, davalı iktisabının yasaya uygun olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından 29.01.2019 tarihinde 115.646,01 TL İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yatırılmış olup, aynı şekilde keşideci tarafından tevdi mahalli tayini talep edilerek çek bedelinin ayrı bir hesaba yatırıldığı görülmektedir. Davacı tarafından Büyükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/275 Esas sayılı dosyasında çekteki imzanın davacıya ait olmadığı iddiasıyla takibin iptali istenmiştir. Mahkemece imza örnekleri toplanmış, çekteki ciranta imzasının davacıya ait olmadığı tespit edilmiştir. Davacının talebi, çekteki cirantaya atfen atılan imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmaması nedeniyle, menfi tespit ve icra tehdidi altında ödenen miktarın istirdatına ilişkindir. TTK’nın 780. maddesi gereğince, düzenleyenin imzası çekin zorunlu unsurlarındandır. Diğer yandan, bir kişinin kambiyo borcundan sorumlu tutulabilmesi için keşideci, aval veren veya ciranta sıfatıyla gerçek bir imzasının bulunması gerekir. Mahkemece de belirlendiği üzere, imza sahteliği mutlak defi olup tüm çek alacaklılarına karşı ileri sürülebilir. Her ne kadar davacı, şeklen ilk ciranta olarak görülmekte ise de lehdara atfen atılan ilk imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı yapılan yargılamada belirlenmiştir. Davalının imza incelemesine yönelik bir istinafı bulunmadığı gibi imzanın davacıya ait olduğu ileri sürülmemiştir. Davacı ile keşideci arasında ticari ilişkinin bulunması, davacı lehdarın bu çek borcundan da sorumlu olacağı anlamına gelmez. Zira, davacıyı çek borçlusu haline getirecek olan imza olup, imzanın davacıya ait olmadığının anlaşılması karşısında davacının çek borcundan sorumlu olmadığı açıktır. Davalı tarafından istinaf aşamasında ileri sürülen ve TTK’nın 792. maddesinde düzenlenen elden çıkan çekin iadesi yükümlülüğünün somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Davacı, rızası dışında elinden çıktığını ileri sürdüğü çekin istirdadını istememektedir. Yukarıda belirtildiği üzere talep, davacının çekteki imzası bulunmaması nedeniyle, çek borçlusu olmadığına ilişkindir. Davacının çekte imzası bulunmadığına göre, çekin ne şekilde ve ne zaman zayi olduğu ile keşideci ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmasının veya zayi olan çek yönünden suç duyurusunda bulunmasının bir önemi bulunmamaktadır. Davalının, çekin TTK ve 6361 sayılı Kanuna uygun şekilde iktisap etmesi, davacıyı çek sorumlusu haline getirmez. İmzaların bağımsızlığı ilkesi gereğince, davalının diğer çek borçlularına karşı hukuki hakları devam etmektedir. İstinaf başvurusunda belirtilen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/887 Esas- 2017/399 Karar sayılı ilamının taraflarla ilgili olmadığı, davacı, davalı ve dava konusu kıymetli evrakın farklı olduğu, belirtilen davada imza sahteliği nedeniyle menfi tespit ve istirdat talep edilmediği, TTK’nın 792. maddesinde belirtilen, rızası dışında çıkan çekin iadesinin talep edildiği, olaylardaki vakıaların benzer olmadığı anlaşılmıştır. Davalı yanca, benzer şekilde imzalanan çeklerin davacı tarafından daha önce ödendiği ve davacı iddialarının TMK’nın 2. maddesi anlamında iyi niyet kurallarına aykırı olduğu kanıtlanmamıştır. Davacı tarafından, dava konusu bedelin icra dosyasına yatırılması karşısında, mahkemece icra dosyasına yatırılan bu miktarın istirdadına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 5.979,38 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.