Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1925 E. 2023/1589 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1925
KARAR NO: 2023/1589
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18.02.2020
NUMARASI: 2017/91 Esas – 2020/140 Karar
DAVA: Şirket ortaklığından çıkma
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı, dava dilekçesinde özetle; Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye nosu ile 23/02/2000 tarihli Limited Şirketi ana sözleşmesi Noter tasdikli olarak şahsının bu şirkette ortak olarak gözüktüğünü, ancak bu şirkete kandırılıp ortak gösterildiğini, bu şirketten herhangi bir çalışmasının herhangi bir faaliyetinin ya da herhangi bir kazacının olmadığını, aynı zamanda İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün sicil no: … sayısı ile de 31/07/2013 tarihinde resen terkin edildiğini, bu tarihler arasında kendisinin SSK’lı olarak başka bir işte eleman olarak çalıştığını, emekliliği için başvuruda bulunduğunda ilgililerce hâlen bu şirkette ortak olarak göründüğü bildirildiğinden, şirket ortaklığının feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Tasfiye Memuru vekili cevap dilekçesinde özetle; … Halkla İlişkiler Ltd. Şti.’nin 31/07/2013 tarihinde 6102 sayılı TTK geçici 7.maddesi uyarınca resen ticaret sicilden terkin edildiğini, bu durumda şirket ve şirket ortaklığının kanunen hükümsüz hale geldiğini, şirket ticaret sicilinden terkin edilmiş olduğundan tüzel kişilik sona erdiğini, tüzel kişinin tüzel kişiliğinin sona ermesi hâlinde, o tüzel kişinin taraf ehliyetinin sona erdiğini beyan ile konusuz kalan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı taraf şirket ortaklığından çıkmasına gerekçe olarak, hatıra binaen, şirkete kandırılarak ortak edildiğini, şirkete hiçbir zaman sermaye yatırmadığını, kar payı almadığını, şirkette her hangi bir çalışması olmadığını, şirketin hiç bir faaliyetine katılmadığı gibi diğer ortakça bu konularda bilgilendirilmediğini, başka kurumlarda sigortalı olarak çalıştığını ve emekli olmaya hak kazandığı halde şirket ortaklığının buna engel teşkil ettiğini gösterdiği, Şirket sözleşmesinde ortakların şirketten çıkma usulüne ve hakkına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Şirketin 24/02/2000 tarihinde sicile tescil edilip, 31/07/2013 tarihinde sicilden resen terkin edildiği, davanın ise 27/01/2017 tarihinde açıldığı, şirketin kurulmasından faal kaldığı 17 yıl kadar sonra şirkete hatır için ve kandırılarak ortak edildiğine yönelik davacı iddiasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, şirketin kar ve zarar halleri gibi faaliyetine iştirak etmediği, ayrıca her türlü şirket işinin bilgisi ve katılımı dışında yürütüldüğüne dair iddiası ispata muhtaç olup, dosya kapsamında bu iddiasını destekler bilgi, belge ve delilin mevcut olmadığı davacının şirketten çıkmaya haklı sebepleri olduğunu ispatlayamadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin yukarıda anılan kararı haksız ve isabetsiz olduğunu, zira müvekkilinin, şirketin kuruluş tarihinde davalı ile aynı sektörde çalışan bir kişi olup davalının ısrarı ile sırf şirketin kurulması için kendisine ihtiyaç duyulduğu ısrarıyla şirket ortaklığını kabul ettiğini ancak mahkemenin iddia ettiğinin tersine adı geçen şirket yasal olarak 17 yıl değil 13 yıl faal kalmış olmasına rağmen fiili olarak aslında hiçbir zaman faal olmadığını, zaten hiç faaliyette bulunmadığı için İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce sicilden resen terkin edildiğini, şirketin sürekli faaliyette bulunmuş olması durumunda müvekkilinin ortak sıfatıyla bundan haberdar olmaması hayatın olağan akışına aykırı olabileceğini, ancak şirketin zaten faal olmadığı için sicilden resen terkin edilmiş olmasının tam da müvekkilinin iddialarını ispatlar mahiyette olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin iddiasının, yargılama boyunca ortaya çıkan bilgiler ile sürekli desteklendiğini ve doğrulanmış olmakla ispat edildiğini, zira şirket gerçekten bir faaliyette bulunsaydı 13 yıl içinde muhakkak ki bir şekilde müvekkilinin imzasına ihtiyaç duyulacağını ki bu durumda müvekkilinin şirketin faaliyetinden hem haberi olacağını, hem de faaliyete dahil olacağını, ancak anılan süreçte davalı bir kez olsun müvekkili ile irtibata geçmediği gibi müvekkili şirketle ilgili hiçbir evrak veyahut belgeyi de tebellüğ etmediğini, bu itibarla yargılama sonunda artık müvekkilinin iddialarının ispata muhtaç olmadığını, tam tersine ispatlandığını, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2017/194 Esas sayısı ile ikame ettiğimiz ihya davasında adı geçen şirketin faaliyette bulunmadığı için sicilden resen terkin edildiği açıkça görüldüğünü, İlk derece mahkemesinin, tayin ettiği bilirkişinin ibraz ettiği raporu da dikkate almadığını, elbette ki hukuki takdirin bilirkişiye değil mahkemeye ait olduğunu, ancak mali müşavir bilirkişinin, müvekkilin ortaklıktan çıkması için haklı sebeplerin oluştuğunu bildirmesine rağmen bu raporun niçin hükme esas alınmadığını dahi açıklamadığını, delilleri yeterince tartışmamış, inandırıcı, somut bir gerekçe sunmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca haklı nedenle davalı limited şirketi ortaklığından çıkma istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, davacı vekilinin 02.3.2017 tarihli sunduğu beyan dilekçesinde, davacının davalı şirkete ilk kuruluşunda hatıra binaen ortak olduğu ileri sürülmüş, haklı nedenle davacının ortaklıktan çıkarılması talep edilmiştir. Dosya kapsamından davalı şirketin dava tarihinden önce 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicilden terkin edildiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki bu nedenle davacıya şirketin ihyası için dava açmak üzere süre verilmiş, açılan dava sonucunda da şirketin ihyasına karar verilerek tasfiye memuru olarak şirket ortaklarından … tasfiye memuru olarak atanmış, yargılama tasfiye memuruna tebligat yapılarak sürdürülmüştür. Eldeki davada davacı, sahte evraklarla ya da bilgisi dışında ortak edildiğini ileri sürmediği gibi, davacı vekilinin yukarıda belirtilen dilekçesi ile şirketin kuruluşunda hatıra binaen ortak olduğu anlaşılmaktadır. Dava 27.01.2017 tarihinde şirket ortaklığından haklı nedenle çıkma talepli olarak açılmış, yargılama aşamasında davacının çıkmayı talep ettiği şirketin 31.07.2013 tarihinde TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca terkin ile sicil kaydınını silindiği anlaşılmaktadır. Davanın da TTK’nın 638/2 maddesi kapsamında davalı şirket ortaklığından haklı nedenle çıkma davası olarak açıldığı ihtilafsızdır. Bu bilgiler ışığında davacının ortaklığından çıkmasına karar verilmesini talep ettiği şirketin dava tarihinden önce sicil kaydının resen terkini ile tüzel kişiliğinin ve davacının ortaklık sıfatının sona erdiği, buna göre davacının eldeki davada hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hukuki yarar dava şartı olmakla, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekirken ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın şirketin ihyası da sağlanarak yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz olmuştur. Yukarıdaki açıklama ışığında, davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, ilk derce mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 33 ve 355.maddeleri uyarınca resen düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, ilk derce mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 33 ve 355. maddeleri uyarınca resen düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından, HMK’nın 114/1.h ve 115/2. maddeleri uyarınca, davanın usulden reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 238,45 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.10.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.