Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1924 E. 2020/1377 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1924
KARAR NO: 2020/1377
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26.10.2020 tarihli ara karar
NUMARASI: 2020/499
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen haksız rekabet davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında talep edilen ihtiyati tedbirin ilk derece mahkemesince reddine dair ara kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, uzun yıllardır ulusal ve uluslararası kargo taşımacılığı işi ile iştigal eden bir şirket olduğunu, müvekkilinin müşterilerinden ve diğer şirketlerden aldığı şikayetler doğrultusunda yapmış olduğu araştırma neticesinde davalının yıllardır müvekkilinin ticari unvanının esas ve ayırıcı unsuru olan “…” ibaresini web siteleri de dahil olmak üzere müvekkilinin logosuna çok benzer bir logo da kullanmak suratiyle aynı müşteri kitlesine hizmet verme çabasında olduğunu, ayrıca ve önemle belirtilmesi gereken husus ise yapılan araştırmalar neticesinde ticaret siciline kayıtlı … LTD. ŞTİ. isimli bir şirketin olmadığının tespit edildiğini, ancak davalının … LTD. ŞTİ. isimli gerçekte ticaret sicile kayıtlı olmayan unvanı … adı altında internet sitesinde kullandığını, şirketin ticaret unvanı … LTD. ŞTİ. olmasına rağmen davalının … LTD. ŞTİ. olarak gösterdiğini, müvekkili şirket ile hiçbir bağı ve ticari ilişkisi olmayan davalının web sitesi uzantısının da müvekkilinin şirketinin web sitesi uzantısı ile benzediğini, hizmet kalitesi ile haklı bir üne kavuşmuş, bilinen ve aranan bir marka haline gelmiş olan müvekkil şirketinin, kendisi ile aynı sektörde ve aynı müşteri kitlesine hizmet sunan davalı ile hiçbir ticari ilişkisi olmadığı halde müvekkilinin müşterilerini yanıltarak müşterileri elinden almaya çalıştığını, dolayısıyla davalı tarafından müvekkilin rızası olmaksızın, bilerek ve isteyerek iltibas yaratma saiki ile ticaret unvanının kullanılması sebebiyle işbu davayı ikame etme zorunluluğu hasıl olduğunu, müvekkilinin ticari unvanının müvekkilinin rızası olmaksızın bilerek ve isteyerek iltibas yaratmak amacıyla kullanıldığını belirterek; müvekkilinin ticaret unvanına tecavüzün ve haksız rekabet halinin tespiti ve men’ini, tecavüzün tespiti bakımından karşı tarafa tebligat yapılmaksızın mahallinde keşif yapılmasını, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin sicilden terkinini, davanın ikame edilmesi ile birlikte davalıya ait web sitesine erişimin kalıcı olarak engellenmesini, sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesini ve müvekkiline ait ticaret unvanının kullanıldığı tabela ve her türlü basılı reklam ve evrakların toplatılarak yok edilmesi için tedbir kararı ittihaz edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili şirketin davacı şirketten daha önce kurulduğunu ve ticaret siciline tescil edildiğini, tarafların kullanmakta olduğu logoların tamamen birbirinden farklı olduğunu, uluslararası alanda taşımacılık yapan müvekkilinin global anlamı olan ”…” kelimesini kullanmasında herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 26.10.2020 tarihli ara kararında; ”…Bu kapsamda, talep eden tarafça davalıya ait web sitesine erişimin kalıcı olarak engellenmesini, sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesini ve davacıya ait ticaret unvanının kullanıldığı tabela ve her türlü basılı reklam ve evrakların toplatılarak yok edilmesi için tedbir kararı talep edilmiş ise de; bu aşamada yaklaşık ispatın gerçekleşmediği, uyuşmazlığın yargılamaya muhtaç olduğu anlaşıldığından, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve hukuki nedenlerden ötürü, HMK.nın 389 maddesinde belirtilen ihtiyati tedbir şartları oluşmadığından talep edenin ihtiyati tedbir talebinin reddine ” karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarla, müvekkilinin kargo taşımacılığı ile iştigal eden bir şirket olduğunu, … olan ticaret unvanın tescilli bir unvan olduğunu ve uzun yıllardır müvekkili tarafından kullanıldığını, davalının ticaret unvanın aynı olması sebebiyle karışıklıklar meydana geldiğini, davalının, müvekkiline ait ticaret unvanın esas ve ayırıcı unsuru olan … ibaresini web siteleri de dahil olmak üzere müvekkilinin logosuna çok benzer bir logo kullanarak aynı müşteri kitlesine hizmet verdiğini, yapılan araştırmalar neticesi … Ltd Şti isimli bir şirketin olmadığının tespit edildiğini ancak buna rağmen davalının ticaret siciline kayıtlı olmayan unvanı, … adı altında internet sitesinde kullandığını ve esasen davalı şirketin unvanının … Ltd. Şti olmasına rağmen … Ltd Şti olarak gösterdiğini, müvekkilinin web sitesinin ” www…net. ” davalının web sitesinin ise ” www…com.tr. ” olduğunu, sonuç olarak davalının müvekkilinin ticari unvanı, logosu ve internet sitesi uzantısı ile iltibas yaratmak suretiyle müvekkili ile haksız rekabet ettiğini, hem müvekkilinin hem de davalının ticaret unvanlarının esas unsurunun ”…” ibaresi olduğunu, müvekkilinin ticari unvanının yardımcı unsurunun ” … ”,davalı tarafın ticaret unvanının yardımcı unsurunun ise ” … ” olduğunu, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ret ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, 26/10/2020 tarihli ara kararın kaldırılarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticaret unvanına tecavüzün ve haksız rekabet halinin tespiti ve men’ini ile ticaret unvanındaki ibarenin sicilden terkini talebine ilişkindir. Dava içerisinde davalıya ait web sitesine erişimin kalıcı olarak engellenmesi, sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesi ve davacıya ait ticaret unvanının kullanıldığı tabela ve her türlü basılı reklam ve evrakların toplatılarak yok edilmesi, davalıya ait iş yerinin kapatılması, tedbir mahiyetinde talep edilmektedir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Haksız rekabet davasında ihtiyati tedbiri düzenleyen TTK’nın ihtiyati tedbirler başlıklı 61/1.maddesinde, ” Dava açma hakkına haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56.maddenin birinci fıkrasının b ve c bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, hukuk usulu muhakemeleri kanunun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verilebilir ” düzenlemesi yer almaktadır. İlk derece mahkemesi davacının tedbir talebini, sadece HMK’nın ihtiyati tedbir başlıklı 389 ve 390/3. maddeleri kapsamında değerlendirerek, uyuşmazlığın yargılamaya muhtaç olduğu ve yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davacının tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Davacının tedbir talebi TTK’nın 61. maddesi kapsamında, HMK’nın tedbire ilişkin hükümleri uygulanmak suretiyle çözümlenmelidir. Yani tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK 389 ve 390. maddelerinden yararlanmak gerekmektedir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Kanun hükmü, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. Ayrıca, eğer tedbir alınmazsa hakkın kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşması veya imkansız hale gelmesi ihtimalinin de bulunması gerekir. Dosyanın mevcut durumu itibariyle haksız rekabet koşullarının mevcudiyeti, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların sabit olup olmadığı, bu eylemlerin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı gibi konular ispata muhtaç olup, istinafa konu ara karar tarihi itibariyle yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında ortaya çıkacak durumlar kapsamında mahkemenin değerlendirme yetkisi saklı olmak kaydıyla, ara karar tarihi itibariyle ihtiyati tedbir için yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararı isabetli olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10/12/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f maddeleri uyarınca karar kesindir.