Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1919
KARAR NO: 2020/1453
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2017
NUMARASI: 2015/1260- 2017/1321 E.K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı şirket vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ Davacılar vekili, müvekkillerinden …’in, “…” isimli şahıs şirketinin sahibi olduğunu, dava dışı … – …’a inşaat sacları kesim ve büküm işini yaptığını, karşılığında keşideci … tarafından müvekkili …’e 30.06.2015 keşide tarihli, 50.000,00 TL bedelli çekin keşide edilerek teslim edildiğini, müvekkili …’in de borcuna binaen diğer müvekkili … limited Şirketine dava konusu çeki ciro ederek teslim ettiğini, müvekkili … Ltd. Şti. tarafından dava konusu çekin dava dışı … A.Ş. Bolu Şubesine takasa verildiğini, çekin keşide tarihi olan 30.06.2015 tarihinde çek bedelinin keşideci … tarafından müvekkili hesabına ödendiğini, tarafların birbirlerini ibra ettiğini, çekin haricen ödenmesi üzerine müvekkili şirketin çek aslını çek üzerindeki ciroları iptal edilmeksizin bankaya iade edilmek kaydıyla keşideci …’a teslim ettiğini, buna rağmen keşideci tarafından bedelsiz kalan çekin keşide tarihi 30.09.2015 olarak değiştirilerek davalı şirkete teslim edildiğini, davalı tarafından teslim alınan çekin müvekkilleri aleyhine icra takibine konu edildiğini, çekteki ciro silsilesinin kopuk olduğunu, müvekkilleriyle davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığını, icra tehdidi altında icra dosyasına ödeme yapıldığını ileri sürerek, icra takibine konu çekten ve takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili, müvekkilinin keşideci …’a sattığı malzemeler karşılığında dava konusu çeki aldığını, çekte ciranta olarak davacıların yer almalarını sağlayarak alacağın garanti altına alınmasının istendiğini ve bu şekilde çekin verildiğini, çekin keşide tarihinde ödenmemesi üzerine hem keşidecinin hem de ciranta olan davacıların defaten arandığını, fakat müvekkilinin oyalandığını, hatta bu bağlamda davacılardan … tarafından çeke mahsuben 14.10.2015 tarihinde müvekkilinin hesabına 5.000,00 TL banka havalesiyle para gönderildiğini, davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığını, çekte geçerli ciroları bulunan davacıların sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddine ve %20 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacılar vekili 04.05.2016 havale tarihli dilekçesiyle, dava dışı keşideci …’un davaya dahil edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davaya konu çekin keşidecisi tarafından borcun banka havalesi yoluyla haricen ödenmesi üzerine çekin keşideciye iade edildiği, daha sonrasında keşideci tarafından çekin davalıya teslim edildiği, davacı şirketin cirosunun yanında “Bolu Şubesi emrine ödeyiniz” şeklinde yer alan kayıt nedeniyle davacı şirketin cirosunun koptuğu, bu haliyle davacıların çek nedeniyle davalıya karşı sorumluluklarının kalmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, icra takibine konu çek nedeniyle davacıların borçlu olmadıklarının tespitine, koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı şirket vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, rapora karşı itirazları karşılanmadan ve yeni bir heyetten rapor alınmadan karar verildiğini, keza davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmediğini, çekin davacıların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığının tespit edilmediğini, herhangi bir açıklama olmaksızın davacılara yapılan 50.000,00 TL havalenin dava konusu çekle ilişkilendirilmenin doğru olmadığını, bunun varsayımdan öteye gitmediğini, ciro silsilesinin kopuk olmayıp müvekkilinin çeki düzgün ciro silsilesiyle edindiğini, “Bolu Şubesi emrine ödeyiniz” ibaresinin ciro silsilesine bir halel getirmediğini, öte yandan davacılardan …’in çek nedeniyle müvekkiline 5.000,00 TL ödeme yapmasının davacıların iddialarını çürüttüğünü belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, çeke dayalı icra takibinden dolayı menfi tespit davasıdır. Davacılar, dava konusu 30.06.0215 tarihli çekte cirolarının olduğunu, çek bedelinin keşideci tarafından haricen ödenmesi üzerine cirolarını iptal etmeden keşideciye iade ettiklerini, bu haliyle çeki teslim alan keşidecinin çekin keşide tarihini 30.09.2015 olarak değiştirerek çeki yeniden tedavüle soktuğunu ve borcuna mahsuben davalıya verdiğini iddia etmiş; davalı ise çekin ciro yoluyla edinildiğini, çekteki geçerli cirolardan dolayı davacıların sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı şirket vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurularında bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyası istinaf incelemesi için dairemize geldiğinde, 2018/351 esas numarasına kaydedilmiştir. Anılan dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda Dairemizce verilen 2018/351 Esas – 2018/938 Karar sayılı, 27.09.2018 tarihli ilamla; “…Dava konusu keşidecisi … – … olan, 30.06.2015 keşide tarihli, 50.000,00 TL bedelli çekin keşide tarihinin 30.09.2015 olarak değiştirilerek paraf edilmiş olduğu, çekte sırasıyla … – …, … Ltd.Şti. cirosunun yer aldığı, … Ltd.Şti.’nin cirosunun sağ yanında ‘Bolu Şubesi emrine ödeyiniz’ kaydının bulunduğu görülmüş ise de bu kaydın üzerinde imzanın olmadığı görülmüştür. Bu durumda davacı …Ltd Şti’nin cirosunun beyaz ciro olduğunun ve buna göre, düzgün ciro silsilesi ile çeki edinen davalı şirketin çekin yetkili ve meşru hamili olduğunun kabulü gerekir. Aksi yöndeki ilk derece mahkemesinin değerlendirmesi yerinde görülmediği gibi düzgün ciro silsilesine göre hamil olan davalı şirketin kötü niyeti kanıtlanamadığından davalı şirket hakkında davanın kabulü doğru değildir. Diğer taraftan dahili davalı müessesesi hukuk usulünde yer almadığı ve davalı şirket ile bu şahıs arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde hakkında dava açılmayan …’un usulsüz olarak davaya dahil edilerek yargılamaya devam olunması da doğru görülmemiştir. … hakkında, ilk derece mahkemesince dahili davalı olarak hüküm kurulmasının hukuki dayanağı yoktur. Bu kişi aleyhinde usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından ve bu husus kamu düzenine ilişkin bulunduğundan resen dikkate alınmış, ilk derece mahkemesinin … hakkında verdiği karar kaldırılmış, hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine ve şartları oluştuğundan davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK.’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, işin esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacıların davasının reddine 2-İİK.nun 72. maddesi anlamında icra veznesine yatırılan paranın davalı takip alacaklısı şirkete ödenmemesi yönünde alınmış ve infaz edilmiş bir tedbir kararı olması nedeniyle alacağına geç kavuşan davalı şirket lehine 55.274,32 TL’nin %20’si oranında hesaplanan 11.054,86 TL kötü niyet tazminatının davacılardan alınarak davalı şirkete verilmesine, 3-Dahili davalı olarak gösterilen … davada taraf olmadığından, bu kişi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, …” karar verilmiş olup, bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2510 Esas – 2020/4109 Karar sayılı, 14/10/2020 tarihli ilamıyla, mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “…Bölge Adliye Mahkemesince; tüm dosya kapsamına göre, davacılardan … İnş Ltd. Şti. cirosunun sağ yanında ‘Bolu Şubesinin emrine ödeyiniz’ ibaresi yer alsa da bu ibare üzerinde imza bulunmadığından …’nin cirosunun beyaz ciro olarak kabul edilerek düzgün ciro silsilesi ile davalının yetkili hamil olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteğinin esastan kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın reddi ile şartları oluştuğundan %20 tazminatın davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ayrıca dahili davalı müessesesi hukuk usulünde yer almadığından ve davalı şirket ile bu şahıs arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde hakkında dava açılmayan …’un usulsüz olarak davaya dahil edilmesinin doğru görülmediğinin resen incelendiği belirtilerek … hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Davalı vekili cevap dilekçesinde; ‘14.10.2015 tarihinde ise taraflar arasındaki tartışmalar neticesinde davacılardan …, bu çeke mahsuben 14.10.2015 tarihli havale işlemi ile davalı müvekkilin, … numaralı … hesabına 5.000,00 TL göndermiştir.’ demiştir. Bölge Adliye Mahkemesince davalının kabulü doğrultusunda ödeme yapılan 5.000,00 TL’den dolayı davanın kısmen kabulü gerekirken davanın tamamen reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA…” karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamı izerine mahkememizce HMK’nın 373. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf beyanları alınmış, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacı tarafından davalıya 14.10.2015 tarihinde yapılan 5.000,00 TL ödeme düşülmeden icra takibine girişilmiş olması nedeniyle, bu ödeme yönünden menfi tespit talebi haklıdır. Takibe konu çek 50.000,00TL tutarlı olup bankanın çek yaprağı başına olan asgari sorumluluğunun bankaca ödenmesi nedeniyle davacının bakiye alacağı 48.800,00 TL olmuştur. Davacının takipten önce yaptığı 5000,00 TL’lik ödeme de düşüldüğünde, davacının bakiye 43.300,00 TL ve temerrüt faizleri üzerinden icra takiben girişmesi gerekirken, bu mahsubu yapmadan, 48.800,00 TL asıl alacak, 1.066,92 TL işlemiş temerrüt faizi, 4.880,00 TL %10 çek tazminatı, 150,00 TL %03 komisyon, 77,70 TL ihtiyati haciz masrafı ve 300,00 TL icra vekalet ücreti olmak üzere toplam 55.274,32 TL alacağın takipten işleyecek avans faiziyle tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı tarafından ödenen 5.000,00 TL’nin ana para alacağından düşülmesi, ayrıca icra takip tarihine karadar işlemiş temerrüt faizinin de kısmi ödeme olan 5.000,00 TL’ye isabet eden kısmının da düşülmesi gerekir. Davalı, takip talebine konu 48.800,00 TL için 1.066,92 TL temerrüt faizi talep etmiş olup, dairemizce resen yapılan oranlamaya dayalı hesaplama sonucunda, davacının bakiye 43.300,00 TL alacak için isteyebileceği temerrüt faizi miktarının 957,60 TL olduğu, bu durumda 109,32 TL fazla faiz talep edildiği, davacının alacağından bunun da düşülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu açıklamalara göre davacının, icra takibine karşı yönelttiği menfi tespit talebinin 5.000,00 TL asıl alacak ve 109,32 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.109,32 TL üzerinden kabulü gerekmiştir. TTK’nın 783/3.maddesi uyarınca, çekin karşılıksız çıkan tutarı üzerinden %10 oranında çek tazminatı talep edilebilir. Banka tarafından çek yaprağı başına sorumluluk tutarı olan 1.200,00 TL ödendikten sonra kalan karşılıksız çek tutarı 48.800,00 TL’dir. Bu tutarın %10’u 4.800,00 TL olup davalı taraf icra takibinde bu tutarı istediğinden, takibe konu çek tazminatından kısmi ödeme nedeniyle ayrıca indirim yapılması söz konusu değildir. Çek hamilinin başvuru hakkının kapsamını düzenleyen TTK’nın 810. maddesi uyarınca, hamilin çek bedelinin %03’ü oranında komisyon talep hakkı vardır. Kanun, hesaplamanın çek bedeli üzerinden hesaplanacağını amin olup, takip talebinde çek bedeli üzerinden binde üç oranında talep edilen komisyondan da kısmi ödeme nedeniyle indirim yapılması gerekmemektedir. Bu açıklamalara göre, icra takibine karşı yönelttiği menfi tespit talebinin 5.000,00 TL asıl alacak ve 109,32 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.109,32 TL üzerinden davanın kabulüne; fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddine karar verilmiştir. Davanın reddedilen bölümü yönünden İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra veznesine yatırılan paranın davalı takip alacaklısı şirkete ödenmemesi yönünde alınmış ve infaz edilmiş bir tedbir kararı bulunması nedeniyle; davanın reddedilen kısmı üzerinden davalı yararına takdiren %20 oranında tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir. Davalı taraf kısmi ödemeye rağmen fazla alacak talebiyle icra takibine girişmekle fazla kısım yönünden kötü niyetli görülmekle, İİK’nın 72/5.maddesi uyarınca, davanın kabul edilen kısmının takdiren %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir. Davaya dahil edilmek istenen … hakkında daha önce dairemizce verilmiş olan 2018/351 E- 2018/938 K.sayılı 27.09.2018 tarihli, bu şahıs hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair kararımız kesinleşmiş olduğundan, bu şahıs hakkında yeniden karar verilmesine gerek bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-İİK’nın 72. maddesi uyarınca davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine konu edilen çek nedeniyle davacıların davalıya 5.000 TL ana para, 109,32 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.109,32 TL borçlu olmadıklarının tespitine, 2-Fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddine, 3-Davalı taraf kısmi ödemeye rağmen fazla alacak talebiyle icra takibine girişmekle fazla kısım yönünden kötü niyetli görülmekle, İİK’nın 72/5.maddesi uyarınca kabul edilen tutarın %20’si oranında hesaplanan 1.021,86 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınıp davacılara verilmesine, 4-Davanın reddedilen bölümü yönünden İİK’nın 72. maddesi uyarınca, icra veznesine yatırılan paranın davalı takip alacaklısı şirkete ödenmemesi yönünde alınmış ve infaz edilmiş bir tedbir kararı bulunması nedeniyle; davanın reddedilen kısmı olan 50.465 TL’nin takdiren %20’si oranında hesaplanan 10.033 TL tazminatın davacılardan alınıp davalı şirkete verilmesine, 5-Davaya dahil edilmek istenen … hakkında daha önce dairemizce verilmiş olan 2018/351 E- 2018/938 K.sayılı 27.09.2018 tarihli, bu şahıs hakkındaki karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm bozma kapsamı dışında kalıp kesinleştiğinden, bu şahıs hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair; 4-a) Alınması gerekli 54,40 TL harcın, peşin yatırılan toplam 943,95 TL harçtan mahsubu ile artan 889,55 TL harcın, talep halinde, davacılara iadesine, b)Davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, c)Davalı tarafından ilk derece yargılamasında sarf edilen bilirkişi masrafı, tebligat ve müzekkere masrafı toplamı (ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı) 854,50 TL’nin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 790,00 TL’lik bölümünün davacılardan alınarak davalıya verilmesine, d)Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A….T.’ne göre belirlenen 4.080,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, e)Davalı şirket kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A….T.’ne göre belirlenen 7.360,00 TL ücreti vekaletin davacılardan alınarak davalı şirkete verilmesine, f) Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 5-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden: a)Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b)İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan toplam 979,90 TL peşin istinaf harcının talep halinde davalıya iadesine, c)Davalı tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 34,30 TL ile 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 132,40 TL yargılama giderinin, istinaftaki haklılık oranlarına göre belirlenen 120,88 TL’lik bölümünün davacılardan alınarak davalı şirkete verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, d)Davacılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 96,20 TL yargılama giderinin, istinaftaki haklılık oranlarına göre belirlenen 8,90 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, e)İstinaf yargılaması duruşmalı olarak yapıldığından ve tek duruşma icra edildiğinden ve istinaf başvurusu kısmen haklı bulunduğundan; i-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A….T.’ne göre belirlenen 2.040,00 TL maktu ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, ii-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A….T.’ne göre belirlenen 2.040,00 TL maktu ücreti vekaletin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, oybirliğiyle ve dava değerine göre kesin olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23.12.2020
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun iş bu karar tarihindeki değerine göre, karar kesindir.