Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1897 E. 2021/766 K. 11.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1897
KARAR NO: 2021/766
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2017/796 E. – 2019/50 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen bankacılık işleminden kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine yönelik verilen karara karşı, davalı … A.Ş vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılardan … Bankası AŞ.nin 26 yıllık müşterisi olduğunu ve davalı bankanın Avcılar Şubesi’nde hesabı bulunduğunu, 2014 yılı Şubat ayından itibaren banka hesabında taşınmaz satışından elde ettiği yüklü miktarda parayı tuttuğunu, bu tarihten sonra davalı bankanın bağlı kuruluşu mahiyetinde olan davalı … AŞ. Çalışanlarının ısrarla müvekkilini aradıklarını, davalı bankanın müvekkilinin banka hesap bilgileri ile iletişim bilgilerini davalı yatırım şirketiyle paylaşmasının bankacılık mevzuatına aykırı olduğunu, yatırım şirketi çalışanlarının ısrarlı aramaları sonucu müvekkilinin kandırılarak davalı banka şubesinde yatırım hesabı açmak zorunda kaldığını, müvekkilinin 90.000 USD karşılığı 240.000,00 TL miktarındaki parası bozularak sözde borsa ve yatırım alanında birkaç ay içerisinde tüketildiğini, bankanın müvekkilinin kayıplarının telafisi vaadiyle yüksek limitli krediler açtığını ve bu hesap sayesinde daha yüksek limitli işlemler yapılmaya başlandığını, gerçek dışı beyanlarla kandırılan müvekkilinin yapılan işlemlerde zarar ettiğini, bu aşamadan sonra davalıların çalışanlarının müvekkilinin telefonlarına dahi bakmadıklarını, davalıların Culpa In Contrahendo ilkesine ve Medeni Kanun’un 2.maddesi uyarınca dürüstlük ve iyi niyet kuralına aykırı davrandıklarını, davalı bankanın dava konusu iş ve işlemlere dahil olmasının açıkça yasakken dava konusu iş ve işlemlerin tamamının içerisinde aktif olarak yer aldığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL’nin 10.06.2015 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı … AŞ. Vekilinin cevap dilekçesi özetle; müvekkilinin tüm işlemleri ve müşteri ile olan tüm işlemleri ile talimatların SPK mevzuatına uygun olduğunu, davacının hise senedi piyasasında işlem yapmak amacıyla 14.09.2011 tarihinde Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza İşlem Çerçeve Sözleşmesi, Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formunu ve ekinde yer alan taahütname, rehin muvafakat yazısı, bireysel müşteriler için tanıma formu, olağanüstü formu imzaladığını, sözleşmenin tarihi dikkate alındığında bu tarihin davacının bankadaki parasını muhafaza etmeye başlamasından yıllar öncesine ait olduğunu, davacıya 15.07.2015 ve 21.08.2015 tarihlerinde kredi sözleşmesini imzalamadan önce, hisse senedi kredisi ve kredili işlemlerin risklerine ilişkin bilgilendirme yapıldığını, 21.08.2015 tarihinde ise davacının limit artırımına onay verdiğini, davacının kredili hisse alım satım işlemlerinde sözleşmelerle kendisine tanınan bu limitleri kullandığını, davacının kendisinin yaptığı veya talimatıyla yapılan kredili hisse senedi alım satım işlemlerinde zarar edince oluşan kredi açığının davacının mevduat hesabından karşılandığını, davacının bilgisi, icazeti veya onayı olmayan hisse senedi alım satım işlemi bulunmadığını, davacının olumsuz piyasa koşulları nedeniyle zarar etmeye başladığını, davacının imzaladığı sözleşmenin 11.maddesiyle, sözlü emirlerin geçerliliği ve bağlayıcılığını kabul ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … Bankası AŞ.vekilinin cevap dilekçesi özetle; müvekkil banka tarafından davacının hesabından gerçekleşen bir yatırım işlemi bulunmadığını, davacı ile diğer davalı arasında yatırım işlemlerine ilişkin çerçeve sözleşme imzalandığını ve bu sözleşmede müvekkilin taraf olmadığını, dava dilekçesinde belirtilen çalışanların müvekkili bankanın personeli olmadığını, dava konusu işlemlerinde davacı ile diğer davalı tarafından gerçekleştirildiğini ve talimatların diğer davalı tarafından alındığını, müvekkil bankaya husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin 29.01.2019 tarihli kararında; “…Görevli mahkemenin belirlenmesinde dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un dava konusu uyuşmazlık ile ilgili 3/1-k-1, 4/3, 73/1 ve 83/2 maddelerinde yer alan hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-k maddesinde; tüketicinin, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade ettiği, 3/1-l maddesinde; tüketici işleminin, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade ettiği, 4/3.maddesinde; Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimler ile sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemeyeceği, bankaların, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirleneceği, 73/1.maddesinde; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevli olduğu, 83/2.maddesinde; taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda; davacının bankanın gerçek kişi müşterisi olduğu, bu kapsamda taraflar arasındaki hukuki ilişkide davacının 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-k maddesinde belirtildiği şekilde tüketici konumunda olduğu, yapılan işlemin de 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-l maddesinde ifade edilen tüketici işlemi kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda; uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinin görevine girdiği, mahkememizin ise görevsiz olduğu anlaşılmaktadır. Göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Bu sebeplerle; dava dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1., 20., 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca görev yönünden usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. ” gerekçesiyle davanın görevi ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunun belirlenmesine, talep halinde dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … AŞ. vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davacının parasını düzenli mevduat geliri olan bankadan çekerek, tamamen ticari faaliyete dönük olarak, müşterilerine menkul kıymet satımında aracılık yapan, müvekkil şirkete yatırdığını dolayısıyla uyuşmazlık esasının, davacı ile banka arasında değil aracı kurum arasında olduğunu, aracı kurumların da, son derece riskli ve tüm birikimlerin dahi kaybedilebileceği çeşitli menkul kıymet ticaretine aracılık yapan işletmelerden olduğunu, mahkemece davacının gerçek kişi olması nedeniyle tüketici olduğunu kabul edilmesine rağmen işlemin tüketici işlemi olmadığını, tüketici işleminde hizmetin alınış amacının belirleyici olduğunu, somut olayda hisse senedi alım satımı yaparak kar elde etmek isteyen davacının, ticari amaçla hareket eden bir yatırımcı olarak hareket ettiğini, parasını bu nedenle aracı kuruma yatırdığını, hizmetin alınış amacı gereği, tüketici işlemi sayılması mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesinin görevli olduğunu, dosyaya eklenen Yargıtay kararlarının da bu doğrultuda olduğunu belirterek, bu nedenle ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılarak, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bankacılık ilişkisinden kaynaklanan zarar iddiasına dayalı alacak istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olup, bu karara karşı davalı … A.Ş. vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-22 E 2018/1102 K 16.05.2018 tarihli karar içeriğinde de belirtildiği üzere; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesinde tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”yi, sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, satıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Tüketici sözleşmesinde iki taraf mevcut olup, zıt amaçların güdülmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla satıcı ve sağlayıcı tanımında da yer verildiği gibi satıcı ve sağlayıcının işlem yaparken ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, karşısında yer alan kişinin ise bunun tersine bir amaçla yani ticari veya mesleki olmayan amaçla (kâr elde etme amacı olmaksızın) hareket etmesi gerekir. Tüketici mahkemesinin görevli olması için öncelikle uyuşmazlığın bir tüketici işleminden kaynaklanmış olması gerekir. Hangi tür uyuşmazlıkların tüketici uyuşmazlığı olduğu ise dava konusu işlem veya uygulamanın taraflarından birinin tüketici, diğerinin ise girişimci/satıcı/sağlayıcı olmasına göre belirlenmektedir. Hâl böyle olunca, davacının hizmeti davalı yatırım şirketinden finansal işlemler için aldığı, hizmetin alınma amacının öncelikle göz önünde bulundurulması gerektiği, davacının bu ticari amacı karşısında tüketici sayılması mümkün değildir. Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın esasına girilerek tarafların delilleri toplanmak suretiyle uyuşmazlık hususunda bir karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile istinafa konu kararın HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kaldırılarak dosyasının mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, görevsizlik kararını veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik karanın KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı … AŞ. vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.06.2021 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.