Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1893 E. 2021/204 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1893
KARAR NO : 2021/204
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2018
NUMARASI : 2016/735 E. – 2018/140 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen “… İşbirliği Sözleşmesi” ile 2013 yılının sonundan bu yana ticari ilişki içinde olduklarını, müvekkilinin çalışmalarıyla davalının satışlarını artırdığını, davalı şirket ile dava dışı … şirketi arasında “…” isim hakkının bölgesel dağıtımı konusunda sözleşme imzalandığını, davalının “…” isim hakkını satması üzerine … elinden “…” dağıtımının da alındığını, bu durum üzerine … davalı aleyhine dava açtığını, davalının … yüklü miktarda tazminat ödemek yerine … bayilik verilerek zararının bu yolla giderilmesine karar verdiğini, bu çerçevede Ankara … olarak … faaliyete başladığını, davalının … zararının bir an önce karşılayabilmesi için davacı şirketin en iyi olduğu bölgeleri elinden alarak bir süre sonra sözleşmeyi haksız şekilde feshettiğini, davalının fesih ihbarını 05.05.2015 tarihinde göndermesine rağmen davacıya ait bölgelerdeki siparişleri davacı yerine Ankara … yönlendirdiğini, daha önceden anneler günü için ekranına düşen siparişleri dahi davacı şirketten geri alarak … yönlendirdiğini, sözleşmede belirtilen bir aylık sürenin göstermelik olarak günlük bir iki sipariş göndererek tamamlamaya çalıştığını, gönderilen az sayıda siparişin de müvekkilinin zararına olacak şekilde Ankara’nın en uzak noktalarına teslim edilecek yerlere gönderdiğini, anneler günü olan 7-8-9 Mayısta Ankara … 800 civarında sipariş düşmüşken müvekkiline 8 adet sipariş yönlendirildiğini, fesih süresi içinde müvekkiline yeterli siparişin yönlendirilmeyerek iyiniyet kurallarına aykırı davranıldığını, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı şirket tarafından önceden hazırlanarak ve müzakere edilmeden davacıya imzalatıldığını, sözleşmenin müvekkili ile aynı durumda olun taraflara önceden hazırlatılarak imzalatıldığı, müvekkilin de işi kaçırmamak için sözleşmeyi müzakere etmeden imzaladığını, fesih dayanağı olarak gösterilen sözleşmenin 9/2.maddesinde “Çiçek Sepeti, herhangi bir zamanda, hiçbir gerekçe göstermeksizin, bir ay önceden yazılı olarak bildirmek kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hak ve yetkisine sahiptir. Bu halde işyeri herhangi bir alacak, tazminat ve sair hak iddiasında bulunamayacağı gibi hiçbir nam ve ad altında tazminat talep edemez.” düzenlenmesi bulunduğunu, sözleşmenin bu maddesinin TBK’nın 20-25 maddelerinde düzenlenen genel işlem şartlarını içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu, kaldı ki davalının sözleşmeyi, sözleşme hükümlerine uygun şekilde feshetmediğini, davalının bir aylık süreye uymadan müvekkiline ait sistemi kapattığını, müvekkiline ait bölgedeki siparişlerin başka bayiye yönlendirildiğini, feshin haksız olduğunu ileri sürerek, şimdilik haksız fesih nedeniyle uğranılan 12.000,00 TL’nin fesih tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin e-ticaret sitesi üzerinden yüzlerce çiçekçi ile çalıştığını, bu kapsamda davacı ile müvekkilinin bir süre sözleşme kapsamında iş birliği yaptıklarını, sözleşme kapsamında müvekkiline gelen siparişlerin davacıya yönlendirildiğini, sözleşmenin iki yıl yürürlükte kaldıktan sonra 03.05.2016 tarihli ihtarla müvekkilince 05.06.2016 tarihi itibariyle feshedildiğini, sözleşmenin 9/2.maddesinde müvekkilinin bir ay önceden bildirimde bulunmak koşuluyla sözleşmeyi dilediği zaman feshedebileceğinin düzenlendiğini, fesih ihbarından sonra bir ay süreyle davacı ile çalışıldığını, sözleşmenin 9/2.maddesinde ileri sürüldüğü gibi genel işlem koşulları unsurlarının bulunmadığını, sözleşmenin davacı taraf ile yapılan görüşmeler neticesinde davacının incelemesine ve bilgilendirilmesine imkan tanınarak imzalandığını, basiretli tacir olan davacının sözleşme yapıldığı sırada özgür iradesiyle sözleşmede yazılı fesih şartını kabul ettiğini, bu şartın sözleşme serbestisi içinde değerlendirildiğinde geçerli olduğunu, aksi halde dahi bu hükmün TBK’nın 21 anlamında geçersiz kılınabilmesinin mümkün olmadığını, ticari hayatın olağan akışında davalı şirketin 1 aylık süre tanıması ve bu süre zarfında sözleşmede herhangi bir yükümlülüğü bulunmamasına rağmen sipariş göndermeye devam ettiğinin göz önüne alındığında davacının menfaatine aykırı bir durumun olmadığını, davalının kendisine gelen siparişleri sipariş tuturı ve mesafe ayrımı yapmaksızın müşterilerine iletmek ve iyi hizmet vermekle yükümlü olduğunu, davalı şirket tarafından kullanılan sistemde söz konusu siparişlerin bölge tanımlaması yapıldıktan sonra davalı şirketin anlaşmalı olduğu işyerine otomatik olarak gönderildiğinden söz konusu siparişlerin davacının zararına olacak şekilde Ankara’nın en uzak noktalarına teslim edilecek yerlere yönlendirilmiş oduğu iddianın asılsız olduğunu, davacının uzak mesafeli gönderimlerden kaynaklanan masraflarını somut olarak ortaya koyabildiği takdirde talep etme hakkı bulunduğunu, davacının bu durumdan zarara uğradığı sonucunun çıkarılmasının yersiz olduğunu, sözleşmede davalının dağıtım işini diğer işyerleriyle de işbirliği yaparak devam ettireceğinin açıkça öngörüldüğünü, diğer işyerlerine gönderilecek sipariş sayı ve tutarının miktar ve sayı olarak sınırlandırılmadığını, e-ticaret alanında faaliyet gösteren davalının internet sitesine düşen aylık toplam sipariş miktarının her ay değişiklik göstermesi nedeniyle sipariş miktarlarının, davalı şirket ve işbirliği yaptığı iş yerleri tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığını, hiçbir işyerine belirli bir miktar için sipariş gönderme taahhüdünde bulunmayan davalının, kullandığı sistemde söz konusu siparişlerin işyerlerine bölge tanımlaması yapıldıktan sonra otomatik olarak düştüğünü, bu nedenle davacının bir önceki aya göre sipariş miktarının düşmesinin ticari hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacıya ait siparişlerin başka iş yerlerine yönlendirildiği iddiasının yersiz olduğunu, müvekkilinin, davacının zararlarından sorumlu tutulamayacağını, savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İş bu dava sözleşmenin haksız feshi sebebiyle tazminat davasına ilişkindir.6098 sayılı TBK’nın Madde 20 ve devamı genel işlem şartlarına ilişkindir. Buna göre ” Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz. Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez. Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz. Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır. Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır. Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılır. Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;taraflar arasında Çiçek Sepeti İşbirliği Sözleşmesi akdedildiği, davalının 03/05/2016 tarihinde gönderdiği ve 05/05/2016 tarihinde tebliğ olunan ihtarname ile sözleşmeyi feshederek taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin 05/06/2016 tarihinde sona erdiği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 9.2. Maddesinde yer alan ” Herhangi bir zamanda hiçbir gerekçe göstermeksizin 1 ay önceden yazılı bildirimde bulunmak kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hak ve yetkisine sahiptir. Bu halde iş yeri herhangi bir alacak tazminat vs hak iddiasında bulunmayacağı gibi hiç bir nam ve ad altında tazminat talep edemez” hükmünün genel işlem şartı niteliğinde olduğu, bahse konu düzenlemenin yazılmamış sayılmasının gerektiği zira dürüstlük kuralıyla da bağdaşmadığı, şu hale göre davalının sözleşmenin 9.2. Maddesine dayalı olarak akdi ilişkiyi feshetmiş olmasının haklı bir fesih olarak kabul olunamayacağı, düzenlenen bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere dava konusu sipariş sisteminin tamamen davalının kontrolünde olan bir sistem olduğu, sözleşmenin feshedildiği dönem ile önceki dönemler arasında belirgin biçimde bir sipariş azalışının söz konusu olduğu, sözleşmenin davalının bilirkişi raporuna da yansıyan tutumu dikkate alındığında da müzakere olunmaksızın davalının tek taraflı iradesiyle düzenlendiği, sözleşmenin birer yıllık sürelerle düzenlendiği dikkate alındığında sözleşmeyi haksız sebeplerle fesheden davalının davacının meydana gelen zararından sorumlu olduğu, davacının haksız fesih sebebiyle uğradığı kar kaybının denetime elverişli bilirkişi raporuna göre aylık 5.091,00 TL olarak hesaplandığı, sözlemenin sona erme süresi dikkate alındığında 7 aylık sürede davacının 35.637,00 TL zararın oluştuğu esasen davalının Mayıs ayı itibarı ile de davacıya gerekli sipariş yönlendirmesi yapmadığının davacı kayıtlarından (davalının gerekli log kayıtları sunmaması sebebiyle bu yönde inceleme yapılamamıştır.) tespit olunduğu dikkate alındığında bu aydaki zarardan da sorumlu tutulması gerektiği sonucuna ulaşılmış ise de davacının talebiyle bağlı kalınarak 12.000,00 TL’nin sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 12.000,00 TL alacağın, 05.06.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, taraf vekilleri ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;İlk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olduğunu, ancak davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ve müvekkilinin zararının 35.670,00 TL olarak belirlendiğini, zararın belirlenmesine ilişkin bilirkişi raporuna yönelik itirazların dikkate alınarak Mayıs ayına ilişkin zararın tam olarak belirlenmesi, diğer aylara ilişkin zararın ise gelir vergisi dikkate alınmaksızın belirlenmesi gerekirken, mahkemece itirazların değerlendirilmeden karar verildiğini, zira mahkemece belirlenen fazla miktar yönünden açılacak ek davada bilirkişi raporunun dikkate alınarak karar verileceğini, oysa rapordaki hesabın eksik olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda yeniden alacağın hesaplanmasına karar verilmesini ve neticede oluşacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemelerin tacirler arasındaki ilişkilere uygulanamayacağını, tacirin basiretli bir tacir gibi davranarak sözleşme ilişkisine girmesi gerektiğini, sözleşmenin incelenmeden imzalandığı iddiasının tacir yönünden kabul edilemeyeceğini, sözleşmenin davacıya e-postayla gönderilerek bilgilendirildiğini, sözleşmenin incelenerek müzakeresi gereken hükümlerinin değerlendirilmesi olanağının davacıya sunulduğunu, mahkemenin sözleşmenin taraflarının tacir olduğu gerçeğini değerlendirmeden sonuca ulaştığını, fesih imkanı sağlayan sözleşmenin 9.2. maddesinin genel işlem şartlarına aykırı olmadığını, müvekkilince anılan hüküm gereğince yapılan feshin yerinde olduğunu, müvekkilinin uzayan sözleşmeyi maddede belirtilen önele uyarak bir ay sonra hüküm ifade etmek üzere geçerli şekilde feshettiğini, ilk derece mahkemesince, TBK’nın 23. ve devamı maddelerindeki içerik denetimi yapılmaksızın fesih olanağı sağlayan hükmün geçersiz sayarak, sözleşme süresinin sonuna kadar tazminat hesaplanmasının yerinde olmadığını, sözleşmenin içerik bakımından denetlenmeden karar verildiğini, fesihle davacının zararının oluşmadığını, davacının eskisi gibi faaliyetlerine devam edebileceğini, sözleşme kapsamında davacı tarafından yapılan bir yatırım bulunmadığını, sözleşmenin 9.2. maddesinin geçersiz kabul edilmesi halinde dahi belirsiz süreli sözleşmenin taraflarca her zaman bir aylık süre verilerek sona erdirilebileceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesi niteliğindeki iş birliği sözleşmesinin davalı tarafça süresinden önce haksız olarak feshedildiği iddiasıyla, kâr mahrumiyetinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, sözleşmenin feshe ilişkin 9.2. maddesinin genel işlem koşulu içermesi nedeniyle geçersiz olduğu, haksız fesih nedeniyle davacının zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşmesinin, davalı tarafından tek taraflı olarak haksız şekilde feshedildiğini belirterek, sözleşmenin erken feshi nedeniyle uğranılan zararın tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise sözleşmenin, 9.2. maddesindeki süreye uygun olarak feshi nedeniyle davacının alacağının bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacı iddiaları yerinde görülerek, feshin dayanağı olan sözleşme hükmünün genel işlem koşulları kapsamında geçersiz olduğu ve davalının feshinin haksız olduğu belirlenerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında düzenlenen tarihsiz “Çiçek sepeti işbirliği sözleşmesi” bulunmaktadır. Sözleşme ilişkisinin taraf beyanlarına göre 2013 yılı sonlarında başladığı ve fesih tarihine kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin genel olarak, davalı tarafından internet ortamında işletilen ticari işletmeye internet ortamında gönderilen müşteri taleplerinin, davalı tarafından sözleşme ilişkisi içinde bulunduğu iş yerlerine aktarılmasına ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Sözleşmeyle, davalıya gelen siparişler bölgesine göre en seri şekilde anlaşma yaptığı iş yerlerine bildirilerek, siparişlerin müşterilere ulaştırılmasına ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Sözleşmede, davacı bayie münhasırlık yetkisi veren bir hüküm bulunmadığı gibi, davalının davacıya verilecek satış ve siparişler yönünden asgari bir taahhüdü de bulunmamaktadır. Sözleşmenin 11. maddesinde, sözleşme süresi bir yıl olup, sözleşmenin sona ermesinden 30 gün önce tarafların herhangi birinin yazılı olarak fesih ihbarında bulunmaması halinde sözleşmenin aynı süre ve şartlarda en fazla bir yıl uzayacağı ve yenilenen birinci yılın sonunda tarafların karşılıklı olarak iradeleri ile yenilenmesi kararlaştırılmadığı takdirde kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin ne şekilde feshedileceği 9. maddede düzenlenmiştir. 9.1. maddede, tarafların birinin sözleşme hükümlerini ihlal etmesi ve sözleşmeyi ihlal eden tarafa çekilen ihtarda verilen süreye rağmen bu ihlalin devam etmesi halinde, diğer tarafın sözleşmeyi derhal feshetme hakkının bulunduğu, sözleşmenin bu şekilde feshi halinde ihlal eden tarafın karşı tarafa verdiği zararları tazmin edeceği kararlaştırılmıştır.Uyuşmazlık konusu olan sözleşmenin 9.2.maddesinde ise; “Çiçek sepeti ayrıca, herhangi bir zamanda, hiç gerekçe göstermeksizin bir ay önceden yazılı olarak bildirmek kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hakkı ve yetkisine sahiptir. Bu halde iş yeri herhangi bir alacak, tazminat ve sair hak iddiasında bulunamayacağı gibi hiç bir nam altında tazminat talep edemez” düzenlemesi bulunmaktadır. Mahkemece, yapılan incelemede anılan hükmün, genel işlem koşulları denetimi sonucu haksız şart olarak kabul edilmiş ve feshin haksız olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi 2016 yılına dek sürmüş olup, davalı yanca keşide edilen Beyoğlu …. Noterliğinin 03.05.2016 tarihli ihtarıyla sözleşmenin, tebliğ tarihinden itibaren bir ay sonra feshedileceği ve bu süreye kadar hizmetin aksatılmadan sürdürülmesi istenmiştir. Davalı yanca keşide edilen cevabi ihtarda feshin kabul edilmediği bildirilmiştir. Taraflar tacir olup, sözleşme imzalanırken basiretli davranıp, sözleşmede öngörülen edimlerin sonuçlarını düşünmek zorundadırlar. Sözleşme, tarafların adeta yasası hükmündedir. Ahde vefa ilkesi gereğince taraflar sözleşme hükümlerine uymakla yükümlüdürler. Sözleşmede tarafların hak ve yükümlülükleri belirlenip feshin şartları kararlaştırılmıştır. Tacir olan davacının feshe ilişkin sözleşme hükmünün TBK’nın 25. maddesi anlamında dürüstlük kuralına aykırı haksız işlem şartı olduğunu ileri sürme hakkı bulunmamaktadır. Kaldı ki; sözleşme hükümlerinin genel işlem şartı niteliğinde olsa bile TBK’nın 20 vd maddeleri uyarınca, genel işlem koşulu içeren sözleşme yapılması mümkündür. Bu tür sözleşmelerdeki hükümlerin geçersiz kabul edilebilmesi için aynı Kanun’un 25.maddesi uyarınca içerik denetimi yapılması gerekir. Tarafların her ikisi de tacir olup bu nedenle feshe ilişkin hükümlerin tacirin basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme hürriyeti kapsamında ele alınması gereklidir. Bu itibarla sözleşmenin, feshe ilişkin hükümlerinin davacının durumunu dürüstlük kuralına göre ağırlaştıran haksız şart niteliğinde olduğundan da söz edilemez.Davalı yan, sözleşmenin açık hükmünde belirlendiği şekilde, bir aylık süre vererek sözleşmeyi feshetmiştir. Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunda, fesih öneli içinde ticari ilişkinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Sözleşme ile davalının asgari bir sipariş taahhüdü bulunmadığı dikkate alındığında ticari ilişkinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle fesih ihbarı öneli içinde de davacının tazminat alacağının oluşmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunu kabul edilmiştir. Aynı gerekçelerle davacının istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğice esastan reddine; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi geriğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesince hukukun olaya uygulanmasında hata edildiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın reddine,2-Alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 204,93 TL harçtan mahsubu ile artan 145,63 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, davacıya iadesine,3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Artan gider avanslarının yatıran tarafa iadesine,6-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına; 204,93 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde davalıya iadesine,b-Davalı tarafından istinaf aşamasında harcanan 98,10 TL başvuru harcı ile 45,00 TL posta giderinin toplamı olan 143,10 TL’nin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, c-Davacı tarafından istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,d-Davacı tarafından sarf edilen istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,e-İstinaf yargılaması dosya üzerinden yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,8-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.02.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.