Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1878 E. 2023/1775 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1878
KARAR NO: 2023/1775
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2017/411 E. – 2019/1076 K.
İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/515 Esas sayılı
DAVA: Menfi Tespit
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/532 Esas, 2017/1158 Karar sayılı
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların reddine dair verilen hükme karşı, asıl davada davalılar- birleşen davalarda davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı … arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesini diğer davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine Ankara … Noterliğinin 12.01.2017 tarihli ihtarıyla hesabın kat edilerek borcu ödenmesinin talep edildiğini, borçluların ihtara rağmen ödeme yapmaması üzerine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/284 D. İş sayılı kararı ile ihtiyati haciz kararı alınarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında toplam 120.846, 36 TL banka alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalılar vekili, savunmasında özetle; davacı banka ile müvekkili … arasında düzenlenen kredi sözleşmesinin davacı tarafından KOBİ sözleşmesi olarak adlandırıldığını, sözleşmenin ticari nitelikte olmadığını, müvekkilinin mali müşavir olup tacir sıfatının bulunmadığını, müvekkilinin KOBİ ve benzeri tacir sıfatı bulunmaması nedeniyle mahkemenin görevsiz olduğu, müvekkili …’ın takip dayanağı kredi sözleşmesinin kefili olduğunu, müvekkilinin eşinin 90.000,00TL’ye kadar kefalete rıza verdiğini, rıza dışı kısım yönünden kefaletin geçersiz olduğunu, müvekkillerinin kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçları bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Birleşen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/515 Esas sayılı dosyasında davacı … vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı banka arasında düzenlenen 20.12.2013 tarihli 150.000,00 TL bedelli kredi sözleşmesi kapsamında 20.12.2013 düzenleme tarihli 50.000,00 TL bedelli üç adet bononun davalı bankaya verildiğini, bonoların tanzim tarihi ile kredi sözleşmesinin tarihinin aynı olduğunu, davalı tarafın kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağının ödenmediği iddiası ile ihtarname ile hesabı kat ettiğini, 117.966,79 TL asıl alacak üzerinden müstenidi kredi sözleşmesi ve hesap kat ihtarı olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı ilamsız takibini başlattığı takibin itiraz sonucu durduğunu, davalının itirazın iptali için İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/411 Esas sayılı dosyasında açtığı davanın derdest olduğunu, davalı bankanın kredi sözleşmesi tarihi ile tanzim tarihi aynı olan 3 adet bonoya istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında kambiyo takibi başlattığını, bankanın kredi sözleşmesi ve hesap kat ihtarına dayanarak giriştiği İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız takibi ile 3 adet bonoya dayalı olarak başlattığı takibin tarafları konusu ve sebebinin aynı olduğu, her iki takipte aynı alacağın talep edildiğini, ikinci takibinin derdest olduğunu, müvekkilinin derdest kambiyo takibi nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürerek, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece dava dilekçesi tebliğ edilmeden birleştirme kararı verilmiştir.Birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/532 Esas sayılı dosyasında davacı … vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, dava dışı … ile davalı banka arasındaki 20.12.2013 tarihli ve 150.000,00 TL bedelli kredi sözleşmesinin kefili olduğunu, bu sözleşmeden kaynaklı borcun güvencesini teşkil etmek üzere 20.12.2013 tanzim tarihli 50.000,00 TL bedelli 3 adet bononun bankaya verildiğini, bonoların düzenlenmesi ile sözleşme tarihlerinin aynı olduğunu, davalının kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağını Ankara … Noterliğinin 12.01.2017 tarihli ihtarı ile talep ederek, daha sonra 117.966,79 TL asıl alacak için kredi sözleşmesi ve hesap kat ihtarına dayalı olarak İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında ilamsız takibe başladığını, itiraz üzerine duran takibin harekete geçirilmesi için İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/411 Esas sayılı dosyasında açılan itirazın iptali davasının derdest olduğunu, davalı bankanın kredi sözleşmesi tarihi ile tanzim tarihi aynı olan 3 adet bonoya istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında kambiyo takibi başlattığını, bankanın kredi sözleşmesi ve hesap kat ihtarına dayanarak giriştiği İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız takibi ile 3 adet bonoya dayalı olarak başlattığı takibin tarafları konusu ve sebebinin aynı olduğu, her iki takipte aynı alacağın talep edildiğini, ikinci takibinin derdest olduğunu, müvekkilinin derdest kambiyo takibi nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürerek, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiytir. Birleşen davada davalı banka vekili, savunmasında özetle; davacının söz ettiği icra dosya numarasının yanlış olduğunu, doğru dosya numarasının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … ve … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyaları olduğunu, müvekkili bankanın alacaklı olduğu senetlerin dayanağı olan temel ilişkiyi kanıtlama ve ileri sürme yükümlülüğü bulunmadığını ve sadece senede dayalı alacak talebini ileri sürebileceğini, davacının taleplerinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce … İcra Müdürlüğüne müzekkere yazılarak … Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, dosyanın tetkiki sonucunda davacının 3 adet 50.000,00TL bedelli bonoları dayanak göstererek davalılar aleyhine takip başlattığı görülmüştür. Mahkememizce asıl dava ve karşı dava yönünden davacının, davalılardan takip tarihi itibari ile alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise ne miktarda alacaklı olduğu hususunda bankacı bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiştir. Alınan bilirkişi raporunda özetle; davacı ile davalı … arasında 150.000,00TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı kefilin 172.500,00TL kefalet limiti tahtında müteselsil kefil sıfatıyla imzalanmış olduğu, davalı …’ın eş muvafakatine ilişkin rıza beyanı sözleşme üzerinde 90.000,00TL limit dahilinde alındığını, davalı kredi lehtarı …’e taksitli, işletme, BCH ve kredili mevduat hesabı kredilerinin kullandırıldığı, kredi lehtarı davalıın mali müşavir olduğu, İstanbul Ticaret Odası kaydının olmadığı, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 24.madde hükmü uyarınca, Ankara … Noterliğinin 13/01/2017 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kredi cari hesabının 12/01/2017 tarihi itibariyle kat edildiği, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içinde 116.604,76TL tutarındaki nakdi kredi borcunun %25,68 oranındaki temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, davacının … nolu işletme kredisi nedeni ile toplamda 29.344,84TL, 1075 nolu cari hesap kredisi nedeni ile ana para alacağının 23.037,73TL olduğu, davacı bankanın hesap ekstresinin tamamını sunmadığı için en son faiz tahakkukunun ne zaman yapıldığının belli olmadığı, bu nedenle gecikme faizi hesabının yapılmadığı, … nolu kredili mevduat hesabı kredisi nedeniyle davacının alacağının 10.602,85TL olduğu, … nolu taksitli kredisi nedeniyle alacağının 971,00TL olduğu, … nolu cari hesap kredisi hesabı nedeniyle davacının ana para alacağının 51.079,97TL olduğu ve toplam bakiyenin 115.036,39TL olduğu, davalılara çıkarılan ihtarnamelerinin iade döndüğü, davalıların takip tarihi itibari ile temerrüde düştüğü, akdi faiz oranının %20,15 olduğu, sözleşmenin 4/c maddesi hükmü uyarınca temerrüt faiz oranının %40,30 olduğu, davacının takip talebinde %32 oranında temerrüt faiz talep ettiği, takip tarihi itibari ile davacının toplam alacağının 119.010,51TL olduğu, dava tarihinden sonra 361,10TL ödeme yapıldığı, birleşen dosyaların dayanağı olan kambiyo senetlerinin aynı alacak olduğu, takip tarihi itibari ile tahsilde tekerrüre yer vermemek kaydı ile kambiyo senetlerine dayalı takibin 117.852,39TL alacakla sınırlı olmak kaydı ile yerinde olduğu ifade edilmiştir. Mahkememizce tüm dosya kapsamında yapılan inceleme sonucunda asıl dosya davacısı ile davalı … arasında 150.000,00TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye diğer davalı …’ın 172.500,00TL kefalet limiti tahtında müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu, sözleşmenin incelenmesi sonucunda davalı …’ın 90.000,00TL ye rıza verdiği görülmüştür. Asıl dosya davacısının, davalılara Ankara … Noterliği’nin 13/01/2017 tarihi ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile 12/01/2017 tarihi itibari ile cari hesabın kat edildiği ve ihtarnameden tebliğ tarihinden itibari 3 gün içinde 116.604,76TL tutarın %25,68 oranındaki temerrüt faizi ile birlikte ödenmesinin talep edildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki sözleşmenin 4/c.maddesinde: ‘müşterinin temerrüte düşmesi halinde temerrüt faizi uygulanır. Temerrüt faizi, akdi faiz oranına azami %100 oranında ilave yapılmak suretiyle tespit edilir. Ancak cari faiz oranı akdi faiz oranında daha yüksek ise temerrüt faizi, cari faiz oranına azami %100’u oranında ilave yapmak suretiyle tespit edilir.’ hükmüne yer verilmiştir. Davacı tarafın dava dosyasına sunmuş olduğu belgelerden taksitli krediye uygulanan akdi faiz oranının %20,15 olduğu görülmüştür. Sözleşmenin 4/c maddesi hükmü gereğince temerrüt faizi oranının hesaplanması sonucunda temerrüt faizi oranının %40,30 olduğu tespit edilmiştir. Mahkememizce yukarıda izah edilen nedenlerden dolayı tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda, davalıların takip ile temerrüte düştüğüne, temerrüt faiz oranının taleple bağlılık ilkesi gereğince yıllık %32 olduğuna, yapılan hesaplama ve alınan bilirkişi raporundaki hesaplama sonucunda, davalı …’in takip tarihi itibari ile davacıya toplam borcunun 117.852,39TL olduğuna ve diğer davalının bu borçtan eşinin rızası doğrultusunda 90.000,00TL ile sınırlı olduğuna karar verilmiş ve asıl dava yönünden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Birleşen dosyalar davacılarının imzaladığı senetlerin davalı bankanın birleşen dosyalar davacılarının bankaya olan kredi borcunun teminatı olduğu ve anılan davacıların takip tarihi itibarı ile borçlarının bulunduğu ve senetteki imza nedeniyle asıl dava davalısı …’ın eş rızası aranmadığından ve borç miktarının bilirkişi raporu ile tespit edildiğine göre senet bedelinin istenebilir halde olduğu göz önünde bulundurularak birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Öte yandan İİK’ nın 67/2.maddesinde itirazın iptali davasında borçlu- davalının itirazın haksızlığına karar verildiği taktirde borçlunun diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumu ve davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre hükmolunan meblağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edileceği düzenlenmiş olup, somut olayda takip konusu alacak likittir. Bu nedenle asıl dosyada davalılar aleyhine alacak miktarının %20 si oranında icra inkar tazminatına…” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile (İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere) davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazlarının kısmen iptaline, takibin davalı … yönünden 115.036,39TL asıl alacak, 2.207,71TL işlemiş faiz, 168,29TL BSMV, 440,00TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere 117.852,39TL üzerinden; davalı … yönünden ise 90.000,00TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa yıllık %32temerrüt faizi ve faizin % 5’i oranında BSMV uygulanarak takibin devamına, dava tarihinden sonra yapılan 361,10TL ödemenin infazda dikkate alınmasına, alacak miktarının %20’si olan 23.570,48TL icra inkar tazminatının 18.000,00 TL sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen, 5.570,48 TL’sinin davalı …’den tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine; birleşen davaların reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davalılar- birleşen davalarda davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davalı birleşen davalarda davacı … ve … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı banka ile asıl borçlu … arasında düzenlenen kredi sözleşmesine değer davalının kefil olduğunu, davacı bankanın sözleşmeye dayanarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız takip başlattığını, ayrıca bu sözleşme kapsamında verilen 50.000,00’er TL bedelli 3 adet bonoya istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı kambiyo takibine girişildiğini, bu takipler için eldeki itirazın iptali davası ile menfi tespit davaları açılıdğını;Mahkemece görev kurallarının ihlal edilerek karar verildiğini, davaya konu edilen sözleşmenin KOBİ Kredisi adı altında imzalatılmasına rağmen müvekkilinin KOBİ ve tacir vasfının bulunmadığını, mahkemece yargılamanın tüm aşamalarında ileri sürülen görev itirazının dikkate alınmadığını, müvekkilinin dava konusu krediyi tüketici vasfıyla şahsi ihtiyaçları için kullandığını, KOBİ veya tacir vasfının bulunmadığın, ticari işletme sahibi olmadığını, muhasebe ofisinin teşrifi için de kredi kullanılmadığını;Müvekkilinin sicil kaydının bulunmaması nedeniyle gerçek kişi tacir olmadığının getirtilen vergi dairesi ve ticaret sicil memurluğu yazılarından anlaşıldığını, müvekkilinin kendi adına ticari işletme işletmediğini, bankanın tek yanlı olarak KOBİ Kredisi adı altında ticari vasıflı sözleşme imzalatıldığını, bu kredinin ticari nitelikli kredi olduğuna ilişkin bankaca belge sunulmadığını, kredinin muhasebe ofisinin teşrifatında kullanıldığının varsayımsal olarak kabul edildiğini, buna ilişkin kredi sözleşmesinin imzalanması aşamasında bankaya bir belge verilmediğini, bilirkişinin varsayımsal olarak kredinin kullanıldığı yerin belirlendiğini bu aşamada dahi demirbaşa ilişkin kayıtların incelenmediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın göreli tüketici mahkemesine gönderilmesine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine; birleşen davalar ise bankaca kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan takipler nedeniyle davacıların borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların reddine karar verilmiş; bu karara karşı, asıl davada davalı- birleşen davada davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, davacı ile davalı … arasında 20.12.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu kapsamda davalıya KOBİ kredisi kullandırıldığı, diğer davalının da sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı anlaşılmıştır. TBK’nın 584. maddesi gereğince davalı kefilin eşinin rızasının 90.000 TL yönünden alındığı ve bu miktar yönünden kefaletin geçerli olduğu mahkemece kabul edilmiştir. Kredi sözleşmesinin ön yüzünde davalı kredi borçlusunun el yazısı ile talep edilen KOBİ kredisi ile genel kredi sözleşmesine ilişkin belgelerin okunduğu ve bilgilendirme formunda kullandırılan kredinin ticari nitelikte olduğunun davalılarca kabul edildiği görülmüştür. Kefalet sözleşmesinin TBK’nın 583. maddesinde düzenlenen şartları içerdiği, kefilin sorumlu olduğu azami miktarının, kefalet tarihinin, kefalet türünün el yazısıyla yazıldığı ve kefilin eşinin rızasının yazılı olarak alındığı görülmüştür. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine bankaca Ankara … Noterliğinin 12.01.2017 tarihli ihtarıyla hesabın kat edildiği, kat ihtarına rağmen borcun ödenmemesi üzerine genel kredi sözleşmesine dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Takip dosyasının incelenmesinde, bankaca genel kredi sözleşmesine dayalı olarak 117.966,79 TL asıl alacak olmak üzere ferileri ile birlikte 120.846,36 TL’nin takip edildiği, süresinde borca itiraz edilmesi üzerine eldeki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür. Banka tarafından ayrıca İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 20.12.2013 düzenleme ve 12.01.2017 vade tarihli üç adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus takibe başlamıştır. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde; kullandırılan kredi, yapılan ödemeler, hesabın katı ve temerrüt tarihleri ticari kredi sözleşmesindeki düzenlemeler dikkate alınarak, faiz oranları belirlenerek asıl borçlu ve kefilin borçları ayrı ayrı belirlenerek rapor düzenlenmiştir. Davalılar vekili mahkemenin görevli olmadığını belirtmiş olup, mahkemece görevli olduğu kabul edilerek karar verilmiştir. Dosya kapsamında bulunan genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, bu sözleşme kapsamında alınan kredilerin cari hesap şeklinde işleyen bir kredi veya vadeli kredi talep edebileceğinin belirtildiği, yine bu kapsamda kullanılacak kredinin limitinin belirlendiği görülmüştür. Sözleşmeye göre taraflar arasında çerçeve sözleşme niteliğinde bir genel kredi sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin 4. maddesinde, tahsis edilen kredilere ve hesaplara ilgili mevzuata uygun olarak bileşik faiz yürütüleceğinin kararlaştırıldığı, hesaba ilişkin dökümde ise taksitli TL krediden söz edildiği görülmektedir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı ”Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un ”tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (ı) bendinde sağlayıcı “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (k) bendinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (l) bendinde ise tüketici işlemi ”mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade ede’r’ biçiminde tanımlanmıştır. Öte yandan, TTK’nın 4/1 maddesine göre tarafların sıfatına ve işin ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticari sayılan davaların mutlak ticari dava niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup TTK’nın 4/1 hükmünde (a) ile (f) bentleri arasında sayılmıştır. Bu bilgilere göre somut olayın değerlendirilmesinde; gerek davacı bankanın davalı ile yaptığı genel kredi sözleşmesi hükümleri gerekse bu sözleşme kapsamında davalıya kullandırılan ticari KOBİ kredisine ilişkin belgeler incelendiğinde, işlemin tüketici işlemi niteliğinde olmadığı, davalının da eldeki dava konusu kredi borcu nedeniyle tüketici konumunda olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava, bankacılık işlemlerine ilişkin olup TTK’nın 4-1.f maddesi uyarınca mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. İlk derece mahkemesince deliller toplanarak ve yeterli tahkikatla karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, mahkemenin görevine ve tahkikata ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Asıl davada davalı- birleşen davalarda davacılar vekilinin, görev ve eksik inceleme yapıldığı iddiası dışında somut bir istinaf nedeni bulunmamaktadır. Ancak HMK’nın 353. maddesi gereği, Dairemizce kamu düzenine ilişkin hususlar incelenmiş ve kefalet sözleşmesinin geçerli şekilde kurulduğu, mahkemece yargılamaya hâkim olan ilkeler çerçevesinde taraflara iddia ve savunmalarını ileri sürme imkânı verilerek, HMK’da belirlenen kamu düzenine ilişkin ilkelere uygun şekilde karar verildiği belirlenmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, asıl davada davalı- birleşen davalarda davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, asıl davada davalılar- birleşen davalarda davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Asıl davada davalılar- birleşen davalarda davacılar tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 4.933,03 TL istinaf karar harcının asıl davada davalılar- birleşen davalarda davacılardan tahsiline,3-Asıl davada davalılar- birleşen davalarda davacılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.02.11.2023