Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1876 E. 2023/1776 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1876
KARAR NO: 2023/1776
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2020
NUMARASI: 2018/791 E. – 2020/348 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden borçluya kredi hesabı ve business kart verildiğini, diğer davalıların ise bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, taraflar arasında …A.Ş. teminatlı kredi sözleşmesi de bulunduğunu ve buna istinaden 17.05.2018 tarihinde 131.010,68 TL ödeme yapıldığını, borçluların sözleşmeye aykırı davranarak borcu ödememesi üzerine sözleşmenin feshedilerek Gebze … Noterliğinin 10.04.2018 tarihli hesap kat ihtarı gönderildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik davalı kefillerin itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, davalıların itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; esas borçlunun hukuki durumu belirlenmeden doğrudan kefillere gidilmesinin mümkün olmadığını, istenilen ana para ve faizin temerrüt faizlerinin hukuka aykırı işletilmesi ile ortaya çıktığını, faize faiz yürütüldüğünü, ana paranın ve uygulanan faiz oranlarının belirlenip hakkaniyete uygun talepte bulunulmadan dava açılmasının usulsüz olduğunu, icra takibinde borcun kaynağının farklı gösterildiğini, alacağın likit olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşme de davalı şirketin asıl borçlu, diğer davalıların müteselsil kefil olduğu, müteselsil kefillerin yukarıda ayrıntılı anlatılan kefalet sözleşmesi şekil şartlarını sağladıkları, kefiller şirket ortağı olduğu bu hali ile de eş rızası aranmayacağından kefaletin geçerli olduğu, davacı tarafından hesabın kat edildiği, kat ihtarnamesinin davalıların sözleşmedeki adreslerine tebliğ edildiği kefillere başvurulabileceği, temerrüdün oluştuğu, mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra dosyanın bilirkişiye tevdii edildiği, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmakla beraber davacının icra takibinde talep etmiş olduğu masrafı delillendirmediği, bu nedenle bu yönden reddine karar verildiği, ayrıca bilirkişi tarafından her ne kadar borçlu …’nin temerrüdünün icra takibi ile başlayacağı kanaatiyle hesaplama yapılmış ise de yukarıda açıklandığı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2013/15217Esas 2013/19775 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere taraflar arasında düzenlenen genel kredi ve teminat sözleşmesinin ‘Yasal İkametgahlar ve Deliller’ başlıklı 13.2. Maddesi ve İcra İflas Kanunu’nun 68/b maddesi hükmü nazara alındığında müteselsil kefil …’in kredi sözleşmesinde bildirdiği adresine çıkartılan hesap kat ihtarnamesine ilişkin tebligatın iade edildiği; bununla birlikte kefilin bankaca belirtilen ve kat ihtarında yazılan diğer adreslerine çıkartılan tebligatların da iade edildiği bu suretle; belirtilen yasal düzenleme ile kredi sözleşmesi hükümleri nazara alınarak, kefil adına çıkartılan hesap kat ihtarının tebliğ edilmiş sayılacağı, bu kapsamda bilirkişi raporundan ayrı olarak kefil … temerrüt tarihi 14/04/2018 olup, borcun tamamından sorumlu olduğu kanaatiyle kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek; Dava konusu kredi borcu alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalıların İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik itirazının ticari kredi alacakları yönünden 187.545,08 TL asıl alacak, 4.288,53 TL işlemiş faiz ve 214,43 TL BSMV olmak üzere toplam 192.048,04 TL üzerinden iptaline, asıl alacağı takip tarihinden itibaren %33,12 oranında temerrüt faizi işletilmesine; … ve ek hesap alacakları yönünden 57.914,65 TL asıl alacak, 1.142,46-TL işlemiş faiz, 57,12-TL BSMV olmak üzere toplam 59.114,24 TL üzerinden itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %28,08 oranında temerrüt faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 50.232,45 TL icra inkar tazminatının davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Genel işlem şartları niteliğindeki sözleşme hükümlerinin davalılar açısından uygulanmadan karar verildiğini, taraflar arasındaki genel kredi ve teminat sözleşmesinin genel işlem koşulları içerdiğini, sözleşmede yer alan borçluların menfaatine aykırı maddelerin sözleşmenin kapsamına girmesi ancak karşı yanın bu hususlarda açıkça bilgilendirilmesi ve içeriğini öğrenme olanağının sağlamasına bağlı olmasına rağmen, davacının bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, düzenlenen belgelerin hiç birinin müvekkilinin gerçek iradelerini yansıtmadığını, sözleşme ve eklerinin çok sayıda sayfadan oluşması ve ağır teknik bir dil kullanılması nedeniyle bu belgelerin kredi çekilmesi sırasında okunup anlaşıldığının kabul edilemeyeceğini, sözleşmedeki tek taraflı hükümlerin yazılmamış sayılmasına karar verilerek inceleme yapılması gerekirken aksi şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu;İcra takibinde faize faiz yürütülmesi ve bu doğrultuda hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, ödeme emrinde asıl alacak ve bu alacağa bağlı olarak faiz talep edilerek bu bedeller toplamına takip tarihinden başlamak üzere faiz yürütülmesinin istenildiğini, oysa hukukumuzda faize faiz yürütülmesinin atalı olduğunu, kararda asıl alacak, işlenmiş faiz ve BSMV bedelleri toplamına takip tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilerek faize faiz işletilemeyeceği ilkesini ihlal ettiğini;Doğrudan kefiller aleyhine icra takibine girişilmesi mümkün olmadığı gibi kefil …’in temerrüde düştüğü tarihin 14.04.2018 olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, bankaca borçlu ve kefillere karşı takip yapıldığını, kanunun aradığı şartların yerine getirilmeden doğrudan kefillere karşı takip başlatılmasının yerinde olmadığını, kefil … açısından, gönderilen tebligat iade gelmesi nedeniyle temerrüdünün icra takibi ile başlayacağının bilirkişi raporu ile belirlenmesine mahkemecı aksinin kabul edilerek tebligat yapılmayan kefil …’in 14.04.2018 tarihinde temerrüde düştüğünün kabulünün hatalı olduğunu;Kefillerin şirket ortağı olduğundan bahisle eş rızası aranması gerekmediği yönündeki gerekçenin hatalı olduğunu, kefil olan kişinin eşinin rızasının alınmasının gerektiğinin Yargıtay içtihatlarında kabul edildiğini, mahkemece şirket ortağı olan kefiller yönünden bu şartın aranmamasının hatalı olduğunu, ortakların sadece taahhüt ettiği sermaye payları ile şirkete karşı sorumlu olduklarını ve kefalet için eş rızasının zorunlu olduğunu, şirketi ile ortaklarının sorumluluğunun tamamen farklı olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 187.561,69 TL asıl alacak 4.659,02 TL işlemiş faiz, 232,91 TL BSMV, 816,11 TL masraf olmak üzere toplam 193.269,73 TL ve 57.914,65 TL asıl alacak 1.219,68 TL işlemiş faiz, 60,98 TL BSMV olmak üzere toplam 59.195,31 TL için takip yapıldığı, ödeme emrinin davalı şirkete 07.05.2018 tarihinde, davalı …’e 05.05.2018 tarihinde tebliğ edildiği, diğer davalıya tebligat yapılmadığı ve 11.05.2018 tarihinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu, itiraz ve davanın süresinde olduğu görülmüştür. Kefalet sözleşmesinin şekil şartlarını düzenleyen TBK’nın 583. maddesinde, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Düzenlenen genel kredi sözleşmesi şirket ortaklarınca müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalanmıştır. … CIF numaralı genel kredi ve teminat sözleşmesinin ekinde ön bilgi formu ve sözleşme metninin bulunduğu, 08.02.2013 tarihli sözleşmenin her iki kefil tarafından kefalet limiti, kefalet türü, sorumlu olunan tutar ve kefalet tarihinin el yazısı ile yazılarak imzalandığı ve kefalet sözleşmesinin TBK’nın 583. maddesine göre geçerli olduğu anlaşılmıştır. Diğer yandan TBK’nın 584. maddesinde kefalet için kural olarak eş rızası gerekir ise de maddenin ikinci fıkrası kapsamındaki değişiklikler için eşin rızası gerekmez. TBK’nın 584. maddesine 28.3.2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle eklenen fıkrada ise ” Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” hükmü getirtilmiştir. Anılan hüküm gereğince kefilin ticari faaliyeti veya ortak ya da yöneticisi olduğu ticari işletmeler için verilen kefalette eş rızası aranmaz. Somut olayda davalı kefillerin şirket ortağı ve yöneticisi olması nedeniyle eş rızası aranmayacaktır.TBK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra imzalanan GKS ve Ticari Kredi Kartı Sözleşmeleri bakımından dosyaya getirtilen belgeler dikkate alındığında; davalı asıl borçlu ve kefiller tarafından ön bilgi formlarının sözleşme imzalanması öncesi alınıp imzalanmış olduğu, davacı banka tarafından sözleşme içeriğinde bulunan genel işlem şartları bakımından davalıların bilgilendirildiği, davalı asıl borçlu şirket tacir olduğundan, kredi kullanmadan önce çeşitli bankalar ile kredi şartlarında görüşme yapma ve kendisine en uygun şartlarda kredi imkanını sunan banka ile kredi sözleşmesi yapma konusunda seçim hakkına sahiptir. Dolayısıyla kredi sözleşmesini serbest iradesi ile ve sözleşmede öngörülen şartları inceleyerek kabul etmiştir. Bankanın yaptığı işlem sözleşmeye, usul ve yasaya aykırılık oluşturmamaktadır. Diğer yandan gerçek kişilerin ise şirket yöneticisi olarak kefalet sözleşmesini imzaladıkları ve kefalet sözleşmesinde genel işlem koşullarına aykırı bir yön bulunmadığı, kefalet nedeniyle şirket yöneticilerinin sorumluluğunun TBK’da düzenlendiği ve bu sorumluluk ile şirket ortaklarının TTK’da düzenlenen sermaye koyma borcuna ilişkin sorumluluklarının birbirinden farklı olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu kredi ticari kredi olup, takip talebinde ve mahkeme kararında faize faiz yürütülmesi kuralının ihlal edilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan uygulama ve uygulanan oran TTK’nın 8.maddesine uygun şekilde belirlenmiştir. Davalı gerçek kişilerin müteselsil kefil olması nedeniyle TBK’nın 585. maddesi gereğince önce borçluya başvurulmasına gerek bulunmamaktadır. TBK’nın 586. maddesinde doğrudan kefile başvurulabileceği kabul edilmiştir.Kredi hesabının kat edilmesi, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterli olup ayrıca kefillere ihtarın tebliği şartı aranmaz. Asıl borçluya gönderilen ihtar, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, TBK’nın 586. maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından gerekli bir unsurdur. TBK’nın 586. maddesine göre asıl borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehni paraya çevrilmeden kefil aleyhine takip yapılması mümkün değilse de, borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması halinde kefil aleyhine de takip yapılabilir. Kefile ihtarın tebliği ise aynı şekilde kefilin temerrütü için gerekli olup tebliğ edilmemiş olması halinde takip tarihi itibariyle kefilin temerrüte düştüğü kabul edilir. Bankaca hesabın kat edilmesi ve borçlu şirket ile …’e tebliğ edilen kat ihtarının sonuçsuz kalması nedeniyle anılan madde kapsamında kefile karşı talepte bulunulması yerindedir. Genel kredi sözlemesi, banka ile müşteri arasında düzenlenen bir çerçeve sözleşme olup, bu sözleşme kapsamında banka limit dahilinde müşterisine çeşitli nakdi veya gayri nakdi krediler kullandırabilir. Somut olayda, alacaklı banka tarafından davalı barçlı şirket ile düzenlenen 600.000,00 TL limitli genel kredi sözlemesi kapsamında ticari kredi verildiği gibi, kredi kartı da verilmiştir. Asıl borçlunun cari hesabında kullandırılan krediler nedeniyle oluşan borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borçlunun temerrüte düşürülmesi karşısında borçlu ve kefalet limiti dahilinde kefillerin de kullandırılan bu krediden sorumlu olduğu görüldüğünden, davalı şirket ile davalı …’in yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin, davalı …’in ise aşağıda belirtilen istinaf nedeni dışındaki tüm istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir. Alacaklı banka tarafından borçlunun temerrüdü üzerine hesap kat edilerek ihtarname gönderilmiştir. Alacağın muaccel hale gelmesi için kredi hesabının kat edilmesi yeterli olup ayrıca hesabın katına ilişkin ihtarnamenin borçlu veya kefile tebliği zorunlu değildir. Borcun ödenmemesi üzerine bankaca keşide edilen 06.04.2018 tarihli Gebze … Noterliğinin ihtarı ile 254.459,73 TL banka alacağının (ticari kredi, esnek ticari hesap, busines card) 24 saat içerisinde ödenmesi talep edilmiş ve kat ihtarına borçlu şirketin sözleşmede belirtilen İkitelli Başakşehir adresine gönderildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, borçlu şirketin İİK’nın 68/b maddesi gereğince hesabın kat edildiği tarih itibariyle temerrüte düştüğü kabul edilmelidir. Kat ihtarının kefil …’e 12.04.2018 tarihinde tebliğ edildiği ve bu kefil yönünden de takip öncesi temerrütün oluştuğu anlaşılmıştır.Davalı …, davalı kredi borçlusu şirketin kefili konumundadır. Kefilin sorumluluğu kendi temerrütü ile sınırlıdır. Kefil temerrüte düşürülmediği sürece temerrüt faizlerinden sorumlu tutulamaz. (Yargıtay 19.HD’nin 14.12.2015 tarih ve 2015/6616 E- 2015/16781 K sayılı ilamı) Temerrüt için hesap kat ihtarının kefile tebliği şarttır. Asıl borçlu yönünden sözleşmede belirlenen adrese tebligat çıkartılması ve tebliğ edilememesi halinde asıl borçlunun temerrütün gerçekleşeceğine ilişkin İİK’nın 68/b maddesinin kefil yönünden uygulanması mümkün değildir. Somut olayda, kefil …’e gönderilen kat ihtarının tebliğ edilemediği, 12.04.2018 tarihli Noterlikçe gönderilen iade yazısından anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu borçlu yönünden takip öncesi temerrüt oluşmadığı kabul edilmelidir. Bilirkişi tarafından belirtilen şekilde tespit yapılarak bu kefilin borcunun hesaplanmasına rağmen mahkemece sözleşmedeki temerrüte ilişkin hüküm dikkate alınarak bu kefilin sözleşmede belirtilen adresine sözleşmenin 13. maddesine göre gönderilen tebligatın yapılmış sayılması nedeniyle bu kefil yönünden de takip öncesi temerrüt oluştuğu kabul edilmiştir. Mahkemece yapılan bu değerlendirme hatalı olup, sözleşmenin 13/2.maddesindeki hükmün kefil bakımından uygulanmasının mümkün olmadığı Yargıtay uygulamalarıyla kabul edildiğinden, kefil …’in temerrütünün takip ile başladığı, bu nedenle takip tarihine kadar bu kefilin akdi faiz, bu tarihten sonra temerrüt faizi ile sorumlu tutulması gerekirken, bu davalının da temerrüdü oluşmadan ihtarın tebliği gereken tarihten itibaren temerrüt faizinden sorumlu tutulması yerinde görülmemiş ve bu nedenle davalı …’in bu yöne ilişkin istinaf başvurusu kabul edilmiştir. Bu davalı yönünden delillerin tam olarak toplandığı dikkate alınarak karar verilmesi için yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, Dairemizce ilk derece mahkemesi kararının davalı … yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, diğer davalıların istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davalılar ….Tic.Ltd.Şti vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu hükmünün takip öncesi işlemiş faiz yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalılar …Tic.Ltd.Şti vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu hükmünün takip öncesi işlemiş faiz yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulü ile davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline, ticari kredi alacakları yönünden 187.545,08 TL asıl alacak, (davalı …’in işlemiş faizden sorumluluğu 3.409,57 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) 4.288,53 TL işlemiş faiz, (davalı …’in BSMV’den sorumluluğu 170,48 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) 214,43 TL BSMV olmak üzere toplam 192.048,04 TL üzerinden ve davalı …’in toplam sorumluluğu 191.941,24 TL ile sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müteselsilen tahsili için takibin devamına, asıl alacak bölümüne takip tarihinden itibaren %33,12 oranında temerrüt faizi işletilmesine; Takibin … ve ek hesap alacakları yönünden 57.914,65 TL asıl alacak, (davalı …’in işlemiş faizden sorumluluğu 959,07 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) 1.142,46 TL işlemiş faiz, (davalı …’in BSMV’den sorumluluğu 47,95 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) 57,12 TL BSMV olmak üzere toplam 59.114,24 TL üzerinden ve davalı …’in toplam sorumluluğu 58.921,67 TL ile sınırlı olmak kaydıyla, davalılardan müteselsilen tahsili için takibin devamına, asıl alacak bölümüne takip tarihinden itibaren %28,08 oranında temerrüt faizi işletilmesine;Fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Hüküm altına alınan alacağın %20 si oranında hesaplanan 50.232,45 TL icra inkar tazminatının, (davalı …’in sorumluluğu 50.172,40 TL ile sınırlı olmak kaydıyla), davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 17.156,89TL harçtan, peşin alınan 3.049,15 TL harç mahsup edilerek kalan 14.107,74 TL harcın, (davalı …’in sorumluluğu 14.000 TL ile sınırlı olmak kaydıyla), davalılardan müteselsilen tahsiline, 4-Davacı tarafça yatırılan 3.049,15 TL peşin harç ve 35,90 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 3.085,05 TL harç giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 26.031,36’TL vekalet ücretinin, davalı …’in sorumluluğu 26.000 TL ile sınırlı olmak kaydıyla, davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdikerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3 maddesine göre hesaplanan 1.302,76 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,7-Davacı tarafından yapılan 984,00 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 978,90 TL’lik kısmının, davalı ….’in sorumluluğu 970 TL ile sınırlı olmak kaydıyla, davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Taraflarca yatırılan gider avanslarının kullanılmayan kısımlarının yatıranlara iadesine,9-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının harcının Hazineye gelir kaydına; ilk derece mahkemesi hükmü kaldırılıp yeniden hüküm kurulduğundan, davalılar tarafından yatırılmış olan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde, ilk derece mahkemesince, yatıran davalılara iadesine, b-Davalılar … Ltd. Şti. tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına,c-Davalı … tarafından harcanan 148,60 TL başvuru harcı gideri ile 45,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 193,60 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine,10-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.11.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.