Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1858 E. 2023/1778 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1858
KARAR NO: 2023/1778
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24/10/2019
NUMARASI: 2017/729 E. – 2019/1091 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davalı bankaya yönelik davanın reddine, davalı şirkete yönelik davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 29.05.2017 tarihinde müvekkilinin, … İzmit Şubesindeki hesabından davalı şirketin, davalı bankanın Acıbadem Şubesinde bulunan hesabına, müvekkilin borcu bulunmamasına rağmen, banka personelinin kusuru ili 350.580,00 TL EFT gerçekleştirildiğini, durumun fark edilmesi üzerine müvekkilinin yetkililerince hemen her iki bankaya işlemin sehven yapıldığının bildirilerek paranın iadesinin istendiğini, ancak davalı bankanın, havale alıcısının, bankaya borçlu olması nedeniyle paranın banka alacağına mahsup edildiğini beyan ederek parayı iade etmediklerini, Kocaeli … Noterliği 31.05.2017 tarihli ihtarına cevap verilmemesi nedeniyle davanın açıldığını, davalı şirket ile müvekkilinin 2013-2016 yılları arasında yaptıkları ticaretten müvekkilinin borçlu olmadığı gibi alacaklı olduğunu, davalı şirketin piyasaya yüksek miktarda borcu bulunduğunu ve müvekkilimden alacaklı olmadığını kabul etmesine rağmen bankaca paranın iade edilmediğini, müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin 2016 yılı Ocak ayında sonlandığı ve davalı şirketin hali hazırda müvekkiline borçlu olduğunu, bu nedenle müvekkilinin EFT tarihinde alacaklı olduğu şirkete para göndermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, para gönderiminin sebepsiz zenginleşme teşkil etmesi nedeniyle iadesi gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 350.580,00 TL’nin 1.000,00 TL’lik kısmının EFT tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı banka vekili, savunmasında özetle; talep edilecek miktarın belirli olması nedeniyle kısmi dava açılamayacağını, davacının sehven para transfer edildiği yönündeki iddiaları gerçek dışı olduğunu, EFT işleminin davacının talimatı ile gerçekleştirildiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında uzun yıllara dayalı ticari ilişki ve para transferleri bulunduğunu, davacının diğer davalıya borçlu olmadığına ilişkin iddiasının asılsız olduğunu, dava dilekçesi ekindeki hesap hareketlerinde muvazalı ve fiktif hareketler bilindiğini, davalı şirket nezdindeki alacakların gizlenerek alacaklıdan mal kaçırma amacıyla hareket edildiğini, ibraz edilen hesap hareketlerinde bir çok fiktif kayıt ve olağan dışı muhasebe hareketi bulunduğunu, gerçeği yansıtmayan kayıtlara itibar edilemeyeceğini, davalı şirket hesabına gönderilen para için müvekkiline husumet yöneltemeyeceğini, davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkilerin müvekkilini ilgilendirmediğini, paranın gönderildiği hesap üzerinde müvekkilinin kanuni rehin hakkı dışında bir çok haczinin bulunduğunu, davacının sehven para gönderdiği varsayılsa ve müvekkil banka takas mahsup haklarını kullanmasa bile müvekkil bankanın hesap üzerindeki hacizleri nedeniyle paranın gönderene iadesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı … Limited Şirketi vekili, savunmasında özetle; davacı ile davalı şirket arasında dava dilekçesinde beyan edildiği üzere hiçbir ticari ilişki bulunmadığını, sehven yapılan EFT işlemi sonucu hesaba aktarılan paranın müvekkiline ait olmadığını ve sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verdiğini, müvekkilinin davalı bankayı bu konuda bilgilendirerek sehven gönderilen paranın iadesinin istenildiğini, müvekkilince bu nedenle davanın kabul edilerek, davalı tarafından o hesaba sehven yatırılan paranın davalı banka tarafından onayımız dahilinde iade edilmesinin istenildiğini savunarak, davanın kabulü ile yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı tarafın davalı şirket hesabına 350.580,00 TL havale işlemi üzerine para gönderdiği sabit olup; davalı … Ltd. Şti.’nin kabul yönündeki beyanı doğrultunda davalı taraf yönünden HMK 308. maddesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmiş,HMK 312/2 maddesi uyarınca davanın açılmasına kendisi sebebiyet vermeyip; cevap dilekçesi ile davayı kabul yönünde beyanda bulunduğundan yargılama giderleri davalı … aleyhine hükmedilmemiştir. Davalı Banka yönünden hesap üzerinde ihtiyati haciz kararı bulunması nedeniyle paranın bloke edilmesi halinde; havale edilen para davalı hesap sahibinin tasarrufuna geçmediğinden sebepsiz zenginleşmeden söz edilemeyeceğinden…” gerekçesiyle, davalı … Ltd. Şti. yönünden davanın kabulüne, davalı … AŞ yönünden davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece kısmi davada verilen kararın kesin olduğunun belirtilerek istinaf yolunun kapatılmasının hatalı olduğunu, bu nedenle karara karşı istinaf yolunun açılması gerektiğini, oysa kısmi dava açıldığını, HMK’nın 109.maddesine göre talep konusunun bölünebilir nitelikte olduğu durumda sadece bir kısmın dava konusu edilebileceğini, davada 350.580,00 TL’nin ihtilaflı olduğunun belirtilmesine rağmen şimdilik bu miktarın 1.000,00 TL’lik kısmının dava edilmesinin mümkün olduğunu, HMK’nın 341.maddesinde de alacağın bir kısmının dava konusu edilmesi halinde alacağın tamamına göre kesinlik sınırının belirleneceğinin düzenlendiğini;Davanın esasına ilişkini olarak, müvekkilince sehven yapılan bir EFT işlemine konu paranın bankaca kötü niyetli, bankacılık mevzuatlarına ve dürüstlük kurallarına aykırı şekilde iade edilmemesi üzerine dava açıldığını, müvekkilince 29.05.2017 tarihinde … İzmit Şubesindeki hesabından davalı şirketin … Acıbadem Şubesindeki hesabına sehven 350.580,00 TL EFT işlemi yapıldığını, bu tarihte müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını, hatanın fark edilmesi üzerine her iki bankaya başvurularak paranın iadesinin istenildiğini, ancak davalı bankanın, davalı şirketin bankaya borçlu olduğu gerekçesiyle paranın iade edilmediğini, müvekkilinde paranın iadesi için keşide edilen 31.05.2017 tarihli noter ihtarına cevap dahi verilmediğini, müvekkili ile davalı şirket arasında 2013-2016 yılları arasında ticari ilişki bulunduğunu, ancak bu ilişki kapsamında müvekkilinin borcu bir yana alacağı bulunduğunu, davalı şirket vekilinin sunduğu cevap dilekçesinde de davayı kabul ederek müvekkilinin borçlu olmadığının kabul edildiğini, alınan bilirkişi raporlarında da müvekkilinin davalı … firmasına borçlu olmadığı ve alacaklı olduğunun belirlendiğini, bu nedenle EFT işleminin sehven yapıldığının kabul gerektiğini, mahkemece bankanın savunması gibi ”hesap üzerinde ihtiyati haciz kararı bulunması nedeniyle paranın bloke edilmesi halinde havale edilen para davalı hesap sahibinin tasarrufuna geçmediğinden sebepsiz zenginleşmeden söz edilemeyeceğinden davanın reddine” şeklinde hüküm kurulduğunu;Davalı bankanın, diğer davalıdan alacaklı olabileceğini, ancak müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığını, müvekkil ile diğer davalı arasında muvazaalı ve fiktif hareketler bulunduğu, mal kaçırma amacına yönelik hareket ettiğine ilişkin iddiaların asılsız olduğunu, bu hususların yargılama sırasında kanıtlanamadığını, davanın kendi alacağı için haciz koyduğunu, bankanın üçüncü kişi olmayıp alacaklı olduğunu, kendi alacağının tahsili için müvekkilinin parasına el koyamayacağını, banka hesabı üzerinde haciz bulunmasının, hesaba gelen paranın davalı … şirketinin tasarrufuna geçtiği anlamına gelmeyeceğini, EFT ile bankanın aktifinde sebepsiz bir artış meydana geldiğini, bankanın doğrudan davalı şirketen alacaklı olmayıp üçüncü kişinin borcu için kesinti yapması halinde mahkeme kabulünün yerinde olacağını, ancak bankanın kendi alacağı için paraya el koymasının hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince, hükmün HMK’nın 341. maddesi uyarınca kesin olduğu gerekçesiyle 24.10.2019 tarih ve 2017/729 Esas, 2019/1091 Karar sayılı ek kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kesin hükme ilişkin olması nedeniyle reddine, karar verilmiştir.Bu ek karara karşı davacı vekili, süresi içinde, aynı iddialarla istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı tarafından sehven davalı şirketin hesabına gönderilen paranın iadesi amacıyla banka ve havale alıcısına yönelik açılmış tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davalı bankaya yönelik davanın reddine, davalı şirkete yönelik davanın kabul beyanı nedeniyle kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı … İzmit Şubesindeki hasabından 29.05.2017 tarihinde davalı … Şirketinin, davala bankanın Acıbadem Şubesinde bulunan hesabına sehven ve davalı bankanın çalışanlarının kusuru ile 350.580,00 TL havale gerçekleştiğini belirterek, şimdilik 1.000,00 TL’nin HMK’nın 109. maddesi uyarınca tazmininine karar verilmesini istemiştir. HMK’nın 109/1.maddesine göre, talep konusun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmın ava yoluyla ileri sürülmesi mümkündür. Bu nedenle para alacağı konusunda davanın kısmi dava açması mümkündür. HMK’nın 341. maddesine göre kısmi davada istinaf sınırı, alacağın bir kısmının dava edilmiş olması hâlinde, alacağın tamamına göre belirlenir. Bu durumda, kesinlik sınırının dava konusu edilen miktar üzerinden değil, EFT miktarının tamamı üzerinden belirlenmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararı kesin nitelikte değildir. Açıklanan gerekçe ile ilk derece mahkemesinin, kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle reddine ilişkin 24.10.2019 tarih ek kararının kaldırılmasına ve davacı vekilinin mahkeme hükmüne yönelik istinaf başvurusunun incelenmesine karar verilmiştir.Davacı vekilinin esas hükme yönelik istinaf başvurusunun incelemesinde; davacı tarafından yapılan ile havale işleminin gerçek bir borca ilişkin olmadığına ilişkin davalı şirketin kabulü bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince, kabulün kesin hükmün sonucunu doğurması nedeniyle davalı şirkete yönelik davanın kabulüne karar verilmiş ve bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmamıştır. Mahkemece bilirkişi raporu alınarak karar verilmiş ancak gerekçeli kararda bilirkişi raporunun tekrarı dışında tarafların iddia ve savunmaları hakkında bir değerlendirme yapılarak, HMK’nın 297. maddesine uygun bir gerekçeli karar yazılmamıştır. Diğer yandan mahkemece davalı şirket aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş is ede gerek kısa kararda gerekse gerekçeli kararda davalıya yüklenen borçlar belirlenmemiştir. Sadece davacının davalı şirkete yönelik davasının kabulüne karar verilmiş, hangi miktardaki alacağın tahsil edildiği ve alacağa faiz uygulanıp uygulanmadığı, uygulanmış ise oranı ve başlangıç tarihi gösterilmemiştir. Hükmün infaz edilebilir şekilde yazılması, kamu düzenine ilişkin olup mahkemece infazı kabil ve gerekçeli bir kararın verilmesi zorunludur. Bu husus, istinaf incelemesinin yapılabilmesi için de gerekli ve zorunludur. İstinaf konusu karar gerek gerekçesiz olduğu gibi, kabul edilen dava yönünden infaz edilebilir bir karar niteliğinde de değildir.Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın, HMK’nın 297. maddesine uygun bir karar olmadığı, kısa karar ve gerekçeli kararın infaz edilebilir nitelikte olmadığı, karardaki bu yanlışlığın maddi hata şeklinde düzeltilmesinin de mümkün olmadığı, sonuç olarak kararın istinaf incelemesine uygun bir karar olmadığı kanaatine varıldığından, HMK’nın 363/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR Yukarıda açıklanan gerekçelerle:1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.02.11.2023