Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1848 E. 2023/1781 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1848
KARAR NO : 2023/1781
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/09/2020
NUMARASI : 2018/966 E. – 2020/505 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, taraflar arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlattığı takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, müvekkilinin edimini yerine getirerek faturaları davalıya tebliğ ettiğini, sözleşmede satım bedelinin USD cinsinden ödeneceğinin kararlaştırılmasına rağmen faturaların muhasebe mevzuatı gereği Türk Lirası cinsinden düzenlendiğini, faturaların üzerine bedelinin USD olarak ödeneceğinin yazıldığını, tebliğ edilen faturalara süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle fatura içeriğinin kesinleştiğini, fatura bedelinin TL cinsinden ödenmesi nedeniyle faturaların düzenleme tarihi ile fiili ödeme tarihi arasında kur farkı oluştuğunu, müvekkilinin kur farkından kaynaklanan 2.043,22 USD alacağı bulunduğunu, yabancı para cinsinden ödemeye ilişkin taraflar arasındaki sözleşme ve faturalardaki açık kayda göre fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmaması nedeniyle müvekkilinin alacağı bulunduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin 2.043,22 USD üzerinden devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının icra takibine konu kur farkına ilişkin fatura düzenleyerek tebliğ etmediğini, davacının düzenlemiş olduğu hizmet alım faturalarının yabancı para ile değil Türk Lirası üzerinden düzenlendiğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine dair yazılı ya da sözlü herhangi bir sözleşme bulunmadığını, faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemesinin faturadaki bedelin dövizle ödeneceğinin kabulü anlamına gelmediğini, davacı tarafın tercih hakkını Türk Lirası üzerinden kullandığını, talep edilen tutarın fahiş olduğunu, alacağın likit olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Taraflar arasında düzenlenen tüm faturalar taraf defterlerinde kayıtlı olup 11/07/2016 yılı öncesi ve sonrası için davacının 11/07/2016 yılına dek TL olarak düzenlediği, bu tarihten sonraki faturaları ise ‘TL olarak düzenleyip Bedelli USD olup dövizli tahsil edilecektir şerhinin’ bulunduğu, ancak Türk Vergi Kanunları gereğince faturaların düzenlendiği tarih itibariyle USD kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek muhasebe kayıtlarına aktarıldığı, davalı defterlerinde sadece Türk Lirası bazında fatura ve tediye kayıtlarının yer aldığı, davacı şirket ticari defter kayıtlarına esas cari hesap ekstrelerinde ise USD ve TL olarak ayrı ayrı takip edildiği anlaşılmakla davacının davalıdan takip ve dava tarihi itibariyle oluşan 1.810,28 USD alacağı olduğu kanaatinin mahkememizde oluştuğu, her ne kadar davalının taraflar arasında kur farkının uygulanacağına dair herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı, taraflar arasında kur farkına yönelik anlaşma olduğuna dair bir belgenin dosyaya sunulmadığı, vade farkının uygulanabilmesi için de taraflar arasında bir sözleşme bulunması ve taraflar arasında vade farkı uygulanacağına dair teamülün olması gerektiğine ilişkin itirazı var ise de; davacı şirket tarafından USD olarak düzenlenen işbu faturalarda, ‘Fatura bedeli KDV dahil … USD olup dövizli tahsil edilecektir.’ ibaresine yer verildiği, dosyaya konu faturaların bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere bedellerinin öncelikle yabancı para cinsinden gösterildiği ve Vergi Usul Kanunundaki zorunluluk nedeniyle Türk Lirası üzerinden düzenlendiği, yabancı para alacağına ilişkin kurla ilgili şerhin bulunduğu, davalı tarafın bu faturalara itiraz etmediği, bu durumda bedeli yabancı para olarak gösterilen faturalar yönünden akdi ilişkinin yabancı para cinsinden kurulduğu görülmekle davacının davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Y.19.HD’nin 2018/1227 Esas, 2019/1611 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.)…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik itirazının 1.810,28 USD asıl alacak yönünden iptaline, takibin asıl alacağa 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesine göre faiz uygulanarak devamına, kabul edilen miktarın takip tarihindeki TL karşılığı olan 6.924,04 TL’nin %20’si oranındaki 1.384,80 TL inkâr tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda, takip tarihi itibariyle tarafların birbirlerine borç ve alacaklarının bulunmadığının belirlendiğini, müvekkilinin defterlerinin usulüne uygun şekilde düzenlendiğini, taraflar asında kur farkı ödeneceğine ilişkin yazılı ya da sözlü herhangi bir sözleşme, mutabakat yahut teamül bulunmadığını, takip tarihine kadar da kur farkı talep edilmediğini ve buna ilişkin fatura düzenlenerek tebliğ edilmediğini, fatura üzerindeki tek taraflı olarak derc edilen kayıt ve ibarelerin davacıya kur farkını talep hakkı vermediğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2004/11345 E., 2005/7891 K. sayılı ilamında da bu hususun belirtildiğini, Yüksek mahkemenin, fatura üzerindeki tek taraflı olarak derc edilmiş ibarelerin davacıya kur farkı talep hakkını bahşetmeyeceğini kabul etiğini, buna rağmen faturalarda, “dövizli olarak tahsil edilecektir” ibaresi bulunduğundan bahisle kur farkı istenebilmesinin mümkün olmadığını, raporda faturalara 8 gün içinde itiraz edilmediğinin belirtildiğini, oysa itiraz edilmemesinin faturadaki bedelin dövizle ödeneceğinin kabulü anlamına gelmediğini, faturaların zorunlu içeriğinden olmayıp da fatura üzerine konulan kayıtların, faturaya itiraz edilmemesi halinde kabul edilmiş sayılamayacağına Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 2001/1 E. 2003/1 K. sayılı kararı ile kabul edildiğini, anılan karar ile faturaya itiraz edilmemesinin, faturaya sözleşme niteliğini de kazandırmayacağının benimsendiğini, kötü niyetli olan davacının alacağını tahsil ederken kur farkına ilişkin ihtirazı kayıt sunmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2016 ile 2017 yıllarını kapsadığını, icra takibi ile istenen kur farkı alacağının dayanağı olan faturaların en eski tarihlisinin ise 11.07.2016 tarihli olduğunu, davacının bu tarihten itibaren kur farkı alacağı talep etmesine rağmen bu süre içinde düzenlediği toplam 16 adet faturada ve yaptığı tahsilatlarda ihtirazi kayıt ileri sürmemesinin ve faturaları düzenleyerek alacağın Türk Lirası cinsinden talep etmesinin kur farkı alacağı bulunmadığını gösterdiğini, kur alacak talebine ilişkin olarak herhangi bir fatura düzenlenerek tebliğ etmeyen davacının kur farkından kaynaklı alacağının bulunmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan kur farkı alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında satım sözlemesi ilişkisi bulunduğu ve sözleşme kapsamında davacı tarafından satılan iplik emtiasının davalıya teslim edildiği ve bedelinin ödendiği sabittir. Uyuşmazlık, takip konusu faturalara yönünden taraflar arasındaki ticari ilişkinin yabancı para (Amerika Doları) cinsinden kurulup kurulmadığı ve davalının yaptığı ödemeler dikkate alınarak davacının kur farkından kaynaklanan alacağı bulunup noktasındadır. Davacı Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine 11.07.2016 ile 24.02.2017 tarihleri arasında düzenlenen 17 adet satım faturasından kaynaklı kur farkı alacağına dayalı olarak 2.043,22 USD’nin tahsili talep edilmiş, ödeme emrinin tebliği üzerinde süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Takip konusu edilen fatura konusu emtialar davalıya teslim edilmiş ve davalı tarafından da bedelleri ödenmiştir. Düzenlenen takip konusu tüm faturalarda faturanın vade tarihi belirtilmiş ve düzenleme kuruyla birlikte faturaların dövizli olarak tahsil edileceği yazılmıştır. Fatura kaydındaki bu tür içerikler faturanın zorunlu kayıtlarından olmaması nedeniyle, faturaya itiraz edilmemiş olması faturanın zorunlu içeriği olmayan bu tür kayıtların da kesinleşmesini gerektirmez. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 2001/1 E. 2003/1 K. sayılı kararı ile de faturanın zorunlu içeriği ve zorunlu içerik olmamakla birlikte faturaya yazılan ihtiyari kayıtların bağlayıcılığı değerlendirilmiştir. Bu durumda taraflar arasında kur farkı alacağı istenebileceğine ilişkin bir sözleşme veya teamülünün bulunduğunun kanıtlanması gerekir. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi ile ödemelerin EFT yoluyla yapıldığı ve karşılığında kıymetli evrak alınmadığı görülmüştür. Her iki tarafın ticari defterlerinde kur farkı alacağı bulunmamaktadır. Zira davacı, kur farkına ilişkin alacağını fatura ile talep etmemiştir. Taraflar arasındaki ticari ilişkinin bu faturalarla sınırlı olmadığı, bu faturalardan öncede Türk Lirası cinsinden tarafların ticari ilişkisinin devam ettiği ve ticari satım ilişkisi kapsamında herhangi bir yazılı sözleşme bulunmadığı gibi sözleşme öncesi taraflar arasında yapılmış herhangi bir müzakere veya teklife ilişkin belge de sunulmamıştır. Düzenlenen dava konusu faturalar yabancı para cinsinden düzenlenmemiş, Türk Lirası cinsinden düzenlenerek alt kısmında düzenlendiği tarihteki USD kuru yazılmuştur. Bu kayda dayanarak taraflar arasındaki satım sözleşmesinin yabancı para cinsinden kurulduğunun kabulü mümkün değildir. Mahkemece hükme esas alınan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018/1227 E. 2019/1611 K. sayılı ilamında da belirlendiği üzere, faturaların yabancı para cinsiden düzenlenmesi hâlinde kur farkı alacağının bulunabileceği düşünülse dahi somut olayda faturaların yabancı para cinsinden değil Türk Lirası cinsinden düzenlendiği anlaşılmıştır. Dava konusu uyuşmazlıkta satım sözleşmesinin yabancı para cinsinden kurulduğu kanıtlanmadığı gibi, sözleşme bedelinin uzunca bir süre Türk Lirası cinsinden ödemesine davacının bir itiraz ya da çekincesinin bulunmaması nedeniyle de ticari ilişkinin Türk Lirası cinsinden kurulduğunun kabul edilmesi gerekir. Uzunca bir süre bu duruma sessiz kalındıktan sonra ve sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra, kur farkı faturası dahi düzenlenmeksizin alacağın talep edilmesi dürüstlük kuralına uygun bir davranış olarak kabul edilemeyeceğinden, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Yukarıda açıklanan gerekçelerle;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın reddine,2-Alınması gerekli 269,85 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak yatırılan 132,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 137,25 TL’nin davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,5-Karar tarihinde yürürlükteki AAÜT esaslar uyarınca belirlenen 7.764,24 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,6-Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine,7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a)Davalı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,b)Davalı tarafça sarf edilen 148,60 TL başvuru harcı gideri, 48,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 197,10 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,8-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,9-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.11.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.