Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1846 E. 2023/1678 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1846
KARAR NO: 2023/1678
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/06/2020
NUMARASI: 2016/111 E. – 2020/168 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Simsarlık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket aleyhine Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 01.10.2016 tarihli 55.000,00 TL tutarlı yer gösterme ve emlak komisyon sözleşmesinden doğan borcun şimdilik 40.000,00 TL’sinin tahsilinin talep edildiğini, müvekkiline 7201 sayılı Kanun’unun 35. maddesine göre usulsüz tebligat yapılarak takibin kesinleştirildiğini, takibe konu sözleşmenin müvekkilince imzalanmadığını, daha önce bir taşınmaz için taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, dava konusu yer ile ilgili bir sözleşme bulunmadığını, müvekkili şirketin tutuğu yerin davalı tarafından gösterilmediğini ileri sürerek, Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki borçtan müvekkilinin sorumlu olmadığının tespitine, ödeme emrinin iptaline ve %20’den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı şirketin uzun süredir kendisini şirket yetkilisi olarak tanıtan … aracılığıyla müvekkili ile gayrimenkul yer gösterme sözleşmesi kapsamında ticari ilişkiye girdiğini, müvekkilinin her görüşmeyi yer gösterme sözleşmesi ile kayıt altına alarak …’nın imzası karşılığında ilgili yerleri gösterdiğini, 29.06.2015, 17.08.2015 ve 16.11.2015 tarihinde şirket yetkilisi/çalışanı …’nın 3 defa müvekkili ile görüşme yaptığını, her görüşme sonunda ilgili belgeyi imzaladığını, sözleşmenin 16.11.2015 tarihli kısmına denk gelen taşınmazın davacı şirketin halihazırda faaliyette bulunduğu yer olduğunu, aradığı taşınmazı bulan davacının 16.11.2015 tarihli son görüşmeden sonra gayrimenkul sahibine haricen ulaşarak müvekkilini aradan çıkartmak suretiyle taşınmazı kiraladığını, müvekkilinin taşınmaz sahibi ile davacının anlaştığını öğrenmekle bir kira bedeli + KDV ücrete hak kazandığını, ödeme emrinin usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğini savunarak, davanın reddi ile tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacılar icra takibine konu edilen sözleşmede tahrifat olduğunu, son atılan imzaların müvekkili tarafından atılmadığını beyan etmekle ATK Fizik İhtisas Dairesine dosya gönderilmiş, raporda belgenin sağ alt kısmında 16/11/2015 tarihinin üstüne atılmış olan imzanın dar alana sıkıştırılarak atılmış olmasından kaynaklı tanı unsurları net, sağlıklı değerlendirilemediğinden …’nın eli ürünü olup olmadığı hususunda daha ileri bir tespite gidilemediği belirtilmiş olup,imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözönüne alındığında davanın kabulüne karar verilmiş, tazminat şartları oluşmadığından bu talebin reddine…” gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıların Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, davacıların tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik, yetersiz ve denetime elverişli olmadığını, inceleme konusu sözleşmenin “müşteri başlığında” davacının kendi el yazısı ile ad soyadın yazdığı ve kendi imzasını attığı bölüm bulunduğunu, ancak adli tıp raporunda bu kısımda yer alan davacı imza ve yazı örneklerinin incelenmeden, sözleşmenin sadece 16.11.2015 tarihinin üstündeki imzanın incelendiğini, incelenmeyen üst kısmının … tarafından doldurularak imzalandığını, sözleşmenin üstündeki müşteri kısmının davacı tarafından isim, soyismi ve imzası atılarak bizzat doldurulduğunu, davacı tarafından doldurulan bu kısımın sözleşmeye geçerlilik kazandırdığını, bu kısımdaki imza ve yazılarda geniş alana atılmakla incelenmesinin mümkün olduğunu, kaldı ki söz konusu raporda zaten incelenen imzanın “biçimsel benzerlik” gösterdiğinin belirtildiğini, belirtilen kısımdaki imza ve yazının da davacı …’a ait olması karşısında sözleşmenin geçerli olduğunu, davacı …’a ait, sözleşme tarihinden öncesine ait yeterli numune toplanmadan dosyanın imza incelemesine gönderilmesinin hukuka aykırı olduğunu, incelenen belgelerden sadeci iki tanesinin sözleşmeden önceki tarihli olduğunu, diğer belgelerin ise sonraki tarihli olduğunu, imza örneği sunma konusunda yükümlülüğün davacıya ait olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılarak eksik imzaların toplanarak yeniden incelenmesi gerektiğini, rapordaki imzalar arasındaki biçimsel benzerlik bulunduğu tespitinin davacı lehine yorumlanması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı tarafından simsarlık sözleşmesinden kaynaklı 50.000 TL alacağın 40.000 TL’sinin tahsili amacıyla davacılar hakkında takip başlatılmış, takibin kesinleşmesi üzerine, davacılar tarafından menfi tespit talepli dava açılmıştır. TBK’nın 520/son maddesi uyarınca, taşınmazlar hakkındaki simsarlık sözleşmelerinin yazılı yapılması geçerlilik koşuludur. Tarafların sözleşmeye ne ad verdiklerinin önemi yoktur. TBK’nın 521/1.maddesi uyarınca simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Tellallık sözleşmesi, tellal ile bu sözleşmeyi imzalayan kişi arasında hak ve borç doğuran bir sözleşmedir. Davalı, şartların gerçekleşmesi halinde, davacıya karşı sözleşme ile yükümlendiği ücretten sorumludur (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/36598 E 2015/35239 K. 02/12/2015 T.). TBK’nın 521/1. maddesi uyarınca; simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Ancak taraflar sözleşmede bunun aksini kararlaştırabilirler (Yargıtay HGK’nun 2014/1 E- 2015/1539 K sayılı, 10.06.2015 tarihli kararı). Simsar ile gayrimenkul sahibi arasında sözleşme bulunmasına veya gayrimenkul malikinin rıza göstermesine, simsara yetki vermesine de gerek yoktur (Yargıtay 13.HD’nin 2013/25697 E- 2013/26145 K. sayılı, 28.10.2013 tarihli kararı) Dosyada bulunan simsarlık sözleşmesi niteliğindeki “Yer Gösterme Sözleşmesinin” incelenmesinde; sözleşmenin tarih kısmında 29.06.2015 tarihinin bulunduğu, matbu yazılı kısımların davalı ile … tarafından imzalandığı, sözleşmenin imzaların altındaki kısmına emlak komisyoncusu tarafından müşteriye gösterilen yerler olarak çeşitli tarihler yazılarak altına 16.11.2015 tarihinin yazıldığı ve bu yerin … tarafından imzalandığı görülmüştür. Gösterilen yerler arasında bir yerin hali hazırda davacı şirketin fabrika binası olarak kullandığı yer olduğu anlaşılmıştır. Davacı şirket kaşesi üzerine atılmış herhangi bir imza bulunmamaktadır. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan 14.02.2020 tarihli raporun incelenmesinde; belgenin sağ alt kısmında 16.11.2015 tarihinin üstüne atılmış olan imza ile …’nın mukayese imzaları arasında biçimsel benzerlikler görülmekle birlikte, inceleme konusu imzanın dar alana sıkıştırılarak atılmış olmasından kaynaklı tanı unsurlarının, net sağlıklı değerlendirilmediğinden, …’nın eli ürünü olup olmadığı konusunda daha ileri bir tespite varılmadığı görülmüştür. Tatbike konu imzaların 21.09.2012, 11.07.2013 ve 24.08.2015 tarihli iki belge olmak üzere toplam dört belgenin, simsarlık sözleşmesinin düzenlenmesinden önceki tarihli olduğu, diğer belgelerin ise simsarlık sözleşmesinden sonraki tarihli olduğu görülmüştür. Grafoloji raporunda, mukayeseye esas imzaların eksikliği veya yetersizliğinden söz edilmemiş, sözleşmedeki imzanın dar alana atılması nedeniyle benzerliği konusunda tam olarak bir tespit yapılamadığı belirtilmiştir. Simsarın ücrete hak kazanabilmesi için taşınmazların, karşılarında belirtilen ortalama bedeller üzerinden satılması veya kiralanması gerektiği sözleşmenin A maddesinde düzenlenmiştir. Bu nedenle TBK’nın 520. maddesine göre, aracılık yaptığı sözleşmenin kurulması halinde simsar ücrete hak kazanabilecektir. Simsarın ücrete hak kazanabilmesi için bu yerin simsar tarafından gösterilmesi ve simsarın faaliyeti sonucu kiralama sözleşmenin kurulması gerekir. Bu nedenle yer gösterme kısmındaki imzanın davacıların eli ürünü ait olup olmadığı önem arz edecektir. Yer gösterme kısmının üst tarafında bulunan matbu kısımdaki imza ve yazının davacılara ait olması sonuca etkili değildir. Çünkü simsar ancak yer göstermekle edimini ifa etmiş ve ücrete hak kazanmış olacaktır. Sözleşmenin altındaki bu imzanın davacıların eli ürünü olduğunun ise davalı tarafından kanıtlanması gerekir. TBK’nın 15. maddesi gereğince imzanın borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunlu olduğundan, imzanın borçluya ait olduğunun tereddütsüz bir şekilde belirlenmesi gerekir. İmzanın borçlunun imzasına benzemiş olması borçluyu yükümlülük altına sokmaz. Adli Tıp Kurumu raporunun içeriği ve başka mukayese imzalara ihtiyaç duyulmaması da dikkate alınarak incelemenin yeterli olduğu ve davalı simsarın, simsarlık hizmetini verdiğini kanıtlayamaması nedeniyle, mahkemece menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi yerindedir. Rapor içeriğine göre, davacıların başka imza örneklerinin toplanmasına gerek bulunmamaktadır. Simsar, simsarlık hizmetini vererek kiralama sözleşmesinin kurulmasına aracılık ettiğini yazılı delil ile kanıtlamadığından ilk derece mahkemesi kararı yerinde olup, davalının yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 2.049,30 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.19.10.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.