Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1826 E. 2020/1437 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1826
KARAR NO: 2020/1437
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2017/359 Esas – 2019/485 Karar
TARİHİ: 09/05/2019
DAVA: Tazminat
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda esasa ilişkin karara karşı davacı vekilince, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına yönelik verilen ek karara karşı ise davalı … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ve davalı gerçek şahısların denizcilik işi yapmak üzere beş ortaklı …’yı kurduklarını, daha sonra müvekkili ile davalılardan … dışındaki ortakların ayrılarak şirketin iki ortaklı hale geldiğini ve tarafların 1/2’şer oranda hisseye sahip olduklarını, … şirketi tarafından … Bankası TAO Aksaray Şubesi’nde … nolu hesap açıldığını, … adına açılan iş bu hesaba yine şirkete ait … isimli geminin gerçekleştirdiği taşıma sözleşmeleri kapsamında hak kazanılan navlun bedellerine ilişkin muhtelif transferler yapıldığını, şirkete ait geminin seferler nedeniyle elde edilen gelirlerin şirketin bu hesabına birden fazla ve farklı şirketlerce havale edildiğini, ayrıca … gemisinin satıldığını ve satış bedelinin de alıcı tarafından iş bu hesaba havale edildiğini, müvekkilinin 1/2 oranında hissedarı olduğu … isimli şirketin çift imza ile temsil edilen bir şirket olduğunu, ancak davalı …’ın banka tarafından çift imza yetkisi de dikkate alınmaksızın usule ve yasaya aykırı şekilde ve haksız olarak diğer davalılara elden nakit ödemeler yapıldığının tespit edildiğini, mevzuatta düzenlendiği üzere bankadaki hesap üzerinde tasarrufta bulunabilme yetkisinin sadece hesap sahibi ve onun yetkilendirdiği temsilcilere ait olduğunu, bankaların tabi oldukları mevzuat ve düzenlemeler gereği elden yapacakları nakit ödemeler bakımından üst limitler bulunduğunu, tevsik zorunluluğu kapsamında olanların kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları 7.000,00 TL’yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmelerinin zorunlu olduğunu, davalı bankanın ise bu hususu gözetmeksizin haksız ve usulsüz işlemler yaparak davalılar lehine sebepsiz zenginleşme sağladığını ve müvekkilini zarara uğrattığını beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 504.745,00 USD’nin davalılardan, ödeme tarihinden itibaren USD’ye uygulanacak en yüksek mevduat faiziyle birlikte, müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar …, …, …, … vekili savunmasında özetle; davanın ticari işlerden olmadığını, görev itirazında bulunarak görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi yada deniz ticaret mahkemesi olduğunu belirterek görev itirazında bulunmuş; davacının davasının esasını haksız fiile dayandırdığını, TBK’nın 72. Maddesine göre haksız fiilde zaman aşımının iki yıl olduğunu, dava dilekçesinde paraların çekim tarihinin 2013 olarak gösterildiğini, dava tarihinin ise 2017 olduğunu belirterek zamanaşımı itirazında bulunmuş; davacı ile davalı banka arasında kurulmuş bir sözleşme ilişkisinin olmadığını, davayı dava dışı şirketin açması gerektiğini, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını belirterek husumet itirazında bulunmuş; dava dışı … Tarafından bankalardan 500.000 USD’ye kadar para çekmesi hususunda müvekkili …’ın yetkili kılındığını, ikinci cevap dilekçesinde ise hakem itirazları olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … TAO vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının doğrudan doğruya hesap sahibi olmadığını, dava dışı .. hesap sahibi olduğundan davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davacının davasını TBK’nın 72. maddesine göre zamanında açmadığını belirterek zamanaşımı itirazında bulunmuş; diğer davalı …’ın hesap sahibi şirket adına 500.000 USD’ye kadar yapılacak ticari operasyonlarda münferit imza ile temsil ve ilzama yetkili olduğunu, söz konusu yetkinin dava dışı şirketin 11/03/2013 tarihli yönetim kurulu toplantısında karara bağlandığını, bu karar şirket ortakları olarak davacı ve diğer davalı … tarafından alındığını, müvekkili banka tarafından bu karara uygun olarak işlem yapıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince 09.05.2019 tarihli gerekçeli kararla; “Dava 6102 sayılı TTK nun 553 maddesi (eski 6762 sy TTK 336 mad) gereğince dava dışı … kurucu ortağı … a karşı şirketin diğer ortağı … tarafından açılan sorumluluk ve tazminat istemi ile sorumluluğu gerektiren eylemde kusuru bulunan banka ve gerçek kişilere yöneltilen alacak istemidir. Davacı vekili dava dilekçesinde ; 02/10/2013 tarihli 130.000 USD, 03/10/2013 tarihli 322.050 USD, 07/10/2013 tarihli 100.000 USD, 11/10/2013 tarihli 13.440 USD, 11/10/2013 tarihli 444.000 USD miktarlı banka işlemleri dolayısıyla oluşan zararın tahsilini istemiştir. Davacı vekili HMK 31 maddesi gereğince 05/07/2018 tarihli dilekçesi ile istediği zararın dava dışı … e ödenmesini istediğini açıklamıştır. Belirtilen işlem tarihlerinin 2013 olması nedeniyle 6102 sayılı TTK hükümleri uygulanacaktır. Davalı gerçek şahıslar vekili görev itirazında bulunarak görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davalı … vekili görevli mahkemenin deniz ticaret mahkemesi sıfatı bulunan İstanbul 17.Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu ileri sürmüş isede; ihtilafa konu dava 6102 sayılı TTK nun 553 maddesi gereğince sorumluluk davası ve bankacılık işlemlerinden kaynaklanan zararın tazmini talepli olduğundan TTK.nun 4 ve 5.maddelerinde sayılan mutlak ticari dava mahiyetindedir. Davalılar vekilinin görev itirazı reddedilmiştir. Davalılar vekili her ne kadar hakem itirazında bulunmuş isede HMK.116.maddesinde uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı ilk itirazlardan olup, davalı gerçek şahıslar vekilince ilk itiraz olarak ileri sürülmediğinden bu talebin reddine karar vermek gerekmiştir. Taraf vekilleri delillerini bildirmiştir. Dava dışı … şirketinin esas sözleşmesi incelendiğinde; Şirketin 31/05/2011 tarihinde merkezi Panama şehri olarak ve Panama Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulduğu, esas sermayesinin 10.000 USD olup 100 paya isabet ettiği,şirket ortaklarının …, …, …, … oldukları anlaşılmıştır. 28/11/2012 tarihli genel kurul kararı incelenmiş; davacı … un şirketin yönetici müdür, Yusuf Kayan ın şirket yönetici sekreteri,… ın şirket yönetici sayman ı olarak seçildikleri, şiketin %50 hissesinin … ,%50 hissesinin de … a ait olduğu diğer ortakların ortaklıktan ayrıldığının tespit edildiği anlaşılmıştır. 6102 sy TTK nun 553.maddesi ‘Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.’ Bu esas sözleşme ve genel kurul kararına göre; Davacı … dava dışı …in ortağı olup TTK 553 maddesi gereğince davacı sıfatı ve taraf ehliyeti vardır. 6102 sy TTK nun 369 maddesi ‘Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.’ şeklindedir. Davalı … da dava dışı …in kurucu ortağı ve yöneticisi olup TTK 553 mad ve TTK 369 maddesi gereğince davalı sıfatı ve taraf ehliyeti vardır.Davalının husumet itirazı bu nedenle reddedilmiştir. Dava dışı … e ait … numaralı şirket hesabı davalı … TAO nın Validesultan şubesinde bulunmaktadır. Davalı gerçek kişiler …, …, … ile davalı banka husumet itirazında bulunmuştur. 6102 sayılı TTK nun 553 maddeleri gereğince ortak olmayan üçüncü kişilere karşı tazminat istemli alacak davasını ancak zarara uğrayan … açabilecektir.Mahkememiz dosyasında … tarafından açılmış bir tazminat,sorumluluk davası yoktur.Bu nedenle bu davalıların pasif husumet ehliyeti bulunmadığından husumet itirazlarının kabulü ile HMK 114/1-d ve 115/2.maddeleri gereğince bu davalılar yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulen reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili davalılara gönderdiği Beyoğlu … Noterliğinin 02/01/2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname örneğini, davalı vekili 11/03/2013 tarihli yönetim kurulu kararını ibraz etmiş, davalı gerçek şahısların bildirdikleri tanıklar dinlenmiştir. …in 11/03/2013 tarihinde yapılan yönetim kurulu kararlarına ilişkin tutanak incelenmiş; şirket ortağı ve yöneticisi olan … a 500.000 USD ye kadar ticari operasyon işlemleri için tek imza ile işlem yapma yetkisinin verildiği, bu miktarı aşan tüm işlemlerin yönetim kurulu tarafından onaylanması gerekeceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.Bu kararın banka hesabının bulunduğu … TAO nın Validesultan şubesine de bildirildiği banka beyanları ile sabittir. … TAO nın Validesultan şubesinde bulunan şirkete ait … nolu hesap hareketlerini gösterir kayıtlar getirtilmiştir. Banka hesabından çekilen paralar nedeniyle dava dışı şirketin doğmuş bir zararının bulunup bulunmadığı, çekilen bu paraların kime ve nereye ödendiği, banka işlemlerinin 11/03/2013 tarihli yönetim kurulu kararına uygun olup olmadığı konusunda bankacı bilirkişiler … ve arkadaşlarının 15/10/2018 tarihli kök ve 19/03/2019 tarihli ek bilirkişi raporu alınmıştır. 15/10/2018 tarihli kök raporda özetle; Davalı bankanın Validesultan Şubesi nezdindeki dava dışı … Şirketine ait vadesiz döviz tadilat hesabından talimatla ödenen dava konusu 5 adet ödemeden oluşan 1.009.490 USD’lik ödeme işlemlerinin ıslak imzalı talimatlara istinaden yapılmadığı, muhtelif tarihli yapılan ödemelerin davalı banka vekilince de belirtildiği üzere mail ekinde gelen talimatlarla gerçekleştiği, dava konusu ödeme talimatlarında yer alan şirket kaşesi üzerindeki imzaların konumlarının tüm talimatlarda tamamen aynı olması nedeniyle talimatlardan şüphe edilmemesi hususları dikkate alındığında davalı bankanın dava dışı şirkete ait hesaptan yapılan ödeme işlemlerinde kendisinden beklenen özen sorumluluğunu yerine getirmediği ve ağır kusurlu olduğu, diğer davalılar için ise dava konusu ödemelerin dava dışı şirketin hesabından nakit olarak çekildiğini, çekilen bedellerin dava dışı şirketin borçlarının ödendiğine ilişkin ibraz edilen herhangi bir delil ibraz edilmediğini, her ne kadar dava dışı şirket yurt dışı yerleşik şirket ise de yurt içinde yaptığı işlere ilişkin yürürlükte olan VUK gereğince yapılan işlemlerin belgelendirilmesi gerektiği ve davalı …’ın bu belgeleri ibraz etmesi gerektiği, diğer davalılar yönünden ise açılan soruşturmanın neticesinin beklenmesi gerektiği, mahkemece davalı bankanın ağır kusurlu olması durumunun kabul edilmesi halinde davacının dava dışı şirketteki hesabına karşılık gelen (%50) 504.745 USD’nin davalı … ın sorumlu olduğu bildirilmiştir. Davalı … tarafından cevap ve 2.cevap dilekçesinde şirket adına ödeme yapıldığı savunmasında bulunulduğu için bu savunmanın değerlendirilmesi bakımından bilirkişilerden 19/03/2019 tarihli ek rapor alınmıştır. Raporda özetle; davalı bankaya yönelik kök rapordaki görüşlerinden değişiklik olmadığını, dava konusu ödemelerin dava dışı şirketin hesabından nakit olarak çekildiğini, davalılar vekilince dosyaya sunulan dekont örneklerine göre talimatla çekilen 1.009.490 USD’lik tutarın 117.585 USD’lik kısımının dava dışı şirketin borçlarının ödenmesinde kullanılmış olduğu, kalan 891.905 USD’lik kısmın ise dava dışı diğer şirketin borçlarının ödenmesinde kullanıldığına dair belge sunulmadığı, dava dışı şirketin faaliyerlerinden yaratılan ve bilançosunun aktifinde yer alan 891.905 USD’lik tutarın dava dışı şirketin hesabından çekilmesi ile dava dışı şirketin mal varlığında bir azalma meydana geldiği ve bu sebeple dava dışı şirketin zararının söz konusu olacağı, dava dışı şirketin davalı banka nezdindeki hesabından 1.009.490 USD’lik tutarın çekilmesinde talimat asıllarının dosyaya ibraz edilmesi gerektiği, aksi durumda davalı bankanın ağır kusurlu oldığu ve bunun sonucunda dava dışı şirketin zararının meydana geldiği durumunun mahkemece kabul edildiği taktirde hesaptan çekilen ve dava dışı şirketin borçlarının ödenmesinde kullandığı belgelendirilmeyen toplam 891.905 USD’lik tutarın davacının şirketteki %50 hissesine karşılık gelen 445.952,50 USD’lik kısmından davalı … ın sorumlu olduğu bildirilmiştir. Alınan bilirkişi raporları ve getirtilen banka dökümlerine göre davalı şirket yönetici ortağı …’ın banka hesabında yaptığı son işlem tarihinin 11/10/2013 olduğu tespit edilmiştir. 6102 sayılı TTK nun 560 maddesi gereğince; zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren 2 yıl zararı meydana getiren eylemin meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Davalı … vekilinin zamanaşımı def’i dava tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından reddedilmiştir.Alınan kök bilirkişi raporunda dava dışı … şirketine ait vadesiz döviz tadilat hesabından talimatla ödenen dava konusu 5 adet ödemeden oluşan 1.009.490 USD’lik ödeme işlemlerinin ıslak imzalı talimatlara istinaden yapılmadığı, muhtelif tarihli yapılan ödemelerin davalı banka vekilince de belirtildiği üzere mail ekinde gelen talimatlarla gerçekleştiği, dava konusu ödeme talimatlarında yer alan şirket kaşesi üzerindeki imzaların konumlarının tüm talimatlarda tamamen aynı olması nedeniyle talimatlardan şüphe edilmemesi hususları dikkate alındığında davalı bankanın dava dışı şirkete ait hesaptan yapılan ödeme işlemlerinde kendisinden beklenen özen sorumluluğunu yerine getirmediği, dava konusu ödemelerin dava dışı şirketin hesabından nakit olarak çekildiği tespit edilmiştir. Alınan ek bilirkişi raporunda ise 1.009.490 USD’lik tutarın 117.585 USD’lik kısımının dava dışı şirketin borçlarının ödenmesinde kullanılmış olduğu, kalan 891.905 USD’lik kısmın ise dava dışı diğer şirketin borçlarının ödenmesinde kullanıldığının belgelenmediği bildirilmiştir. Buna göre dava dışı …in 02/10/2013 tarihli 130.000 USD, 03/10/2013 tarihli 322.050 USD, 07/10/2013 tarihli 100.000 USD, 11/10/2013 tarihli 13.440 USD, 11/10/2013 tarihli 444.000 USD miktarlı banka işlemlerinde; davalılarca nakit çekildiği kabul edilen ve banka kayıtları ile de sabit olan 891.905 USD paranın, şirketin borçlarını ödemekte kullanıldığı ispatlanamamıştır. Şirket zararı 891.905 USD dir. Davacı … 504.745,00 USD zararın tazminini istemiş olup mahkememiz davacının talebi ile bağlıdır. 504.745,00 USD şirket zararının davalı … dan dava tarihinden itibaren USD mevduat hesabına uygulanacak en yüksek mevduat faizi ile alınarak dava dışı …’ya verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili Beyoğlu … Noterliğinin 02/01/2017 tarih ve … yevmiyeli ihtarname tebliğinden itibaren faiz talebinde bulunmuş ise de; ibraz edilen ihtarnamede davalıların temerrüde düştükleri miktar açık ve belirlenebilir değildir. Bu nedenle yasaya uygun bir temerrüdün gerçekleşmediği…” gerekçesiyle, “1-Davalılar vekilinin hakem itirazının ilk itiraz olarak HMK 116.maddesi gereğince ileri sürülmediğinden reddine, 2-Davalılar vekilinin Deniz Ticaret Mahkemesi olan İstanbul 17. ATM’nin görevli olduğuna dair itirazın mahkememiz dava dosyasında görevli olduğundan reddine, 3-Mahkememiz dosyasındaki davayı dava dışı şirket açmadığı için davalı … ile davalılar …, …, …’ın husumet itirazlarının kabulü ile bu davalılar yönünden HMK 114/1-d ve 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulen reddine, 4-Davalı …’ın husumet itirazının TTK.553 ve 369.maddeleri gereğince dava dışı …’nın kurucu ortağı ve temsile yetkilisi olduğundan reddine, 5-Davalı …’ın zaman aşımı definin TTK 553.maddesi gereğince son işlem tarihi olan 11/10/2013’ten itibaren dava tarihine kadar 5 yıllık zaman aşımı süresi dolmadığından reddine, 6-Davacının davalı … yönünden davasının kabulü ile 504.745,00 USD’nin dava tarihinden itibaren USD mevduat hesabına uygulanacak en yüksek mevduat faizi ile alınarak dava dışı …’ya verilmesine…” karar verilmiştir.Bu hükme karşı, davacı vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İlk derece mahkemesince, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 344.maddesi uyarınca değerlendirildiği 10.09.2020 tarihli ek kararla; “… Dosyanın incelenmesinde, istinaf eden Davalı … vekiline usulüne uygun yapılan tebligata rağmen, süresi içerisinde eksik istinaf harçlarını yatırmadığı anlaşıldığından mahkememiz kararına karşı Davalı … vekilince yapılan istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına…” karar verilmiştir. Bu ek karara karşı da davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dışı şirketin zararının söz konusu olup, müvekkilinin de şirketin yarı oranında ortağı olmakla zarardan etkilendiğini, çift imza ile temsil olunan şirket mevcut olup davalı banka tarafından diğer davalılara elden nakit ödeme yapılmış olması nedeniyle davalı banka yönünden de davanın kabulü gerekirken davalı banka yönünden husumetten red kararının isabetli olmadığını, yine diğer gerçek kişi davalıların bankadan çekilen tutarları ne için ve nereye harcadıklarını kanıtlamadıkları için bu davalılar yönünden de davanın kabulü gerekirken husumetten red kararı verilmesinin isabetli olmadığını, mahkeme gerekçesinde yer verilen dava dışı şirketin hesabından çekilen tutarlardan 117.585 USD’nin şirket borçları için kullanıldığı yönündeki tespit ve buna dayalı neticenin de kabul edilir olmadığını, bu konuya ilişkin delilerin bilirkişi raporuna itiraz aşamasında sunulup, taraflarınca muvafakat edilmemesine rağmen değerlendirildiğini, delil sunma süresi içinde ibraz edilmeyen delile değer verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki 117.585 USD’nin şirket borçları için kullanıldığının kanıtlanmadığını, davalıların temerrüde düşürülmediği yönündeki mahkeme gerekçesinin de isabetli olmadğını, buna göre dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de doğru olmadığını ileri sürerek, mahkemenin kararının müvekkili aleyhine olan kısımlarının kaldırılarak ve davanın tüm davalılar yönünden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf başvurusunun yapılmamış sayılması kararı yönünden … vekili tarafından verilen 26.09.2020 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; istinaf başvurusunun yapılmaması yönünde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Anayasa’daki hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı çerçevesinde adli yardım talebinin reddi sonucu istinaf başvurularının yapılmamış sayılması kararının varsayıma dayalı olarak verildiğini, buna göre 10.09.2020 tarihli istinaf başvurusunun yapılmamış sayılması kararının kaldırılarak asıl istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdükleri usul ve esasa ilişkin istinaf nedenleri doğrultusunda ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının ortağı olduğu dava dışı şirket hesaplarından davalı şirket ortağı ve diğer davalılar tarafından usulsüz işlemler ile çekilen tutarın tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece yazılı gerekçe ile davalı … yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden husumet itirazı kapsamında davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince ve istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilen davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair ek karar hakkındaki davalı … vekilinin 26.09.2020 tarihli istinaf başvurusunun incelenmesinde; Davalı vekilince ilk derece mahkemesinin 09.05.219 tarihli esasa ilişkin kararı 27.12.2019 tarihli dilekçe ile istinaf edilmiştir. Mahkemece davalı vekiline HMK’nın 344. maddesi uyarınca istinaf harç ve giderlerini yatırması için 30.12.2019 tarihli muhtıra çıkarılmış, 22.01.2020 tarihinde tebliğ olunmuş, davalı vekilince 27.01.2020 tarihli dilekçe sunularak adli yardım talepli olarak istinaf başvurusunun incelenmesi talep edilmiştir. Bu talep üzerine Dairemize gönderilen dosyanın incelenmesi sonucunda 2020/793 Esas sayılı dosya üzerinden verilen 07.05.2020 tarihli karar ile davalının adli yardım talebi reddedilmiş, karara davalı yanca itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. HD’nin 2020/4 D iş sayılı, 07.07.2020 tarihli kararı ile davalı itirazının reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine Dairemizin 13.07.2020 tarihli kararı ile HMK’nın 344. maddesi uyarınca işlem yapılması için dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş, ilk derece mahkemesince HMK’nın 344. maddesi uyarınca davalı vekiline 23.07.2020 tarihli harç ikmal müzekkere ve muhtırası tebliğe çıkarılmıştır. Muhtıranın 07.08.2020 tarihinde davalı vekiline tebliğ olduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafça muhtıra tebliğine rağmen harç ve giderler yatırılmadığından ilk derece mahkemesinin 10.09.2020 tarihli ek kararı ile HMK’nın 344. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davalı vekilince iş bu ek karara karşı, 26.09.2020 tarihli dilekçe ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Öncelikle, ilk derece mahkemesinin HMK’nın 344.maddesi uyarınca verdiği ek kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Yukarıda tarihleriyle açıklandığı üzere; davalı … vekilinin adli yardım talebinin reddi kararının kesinleşmesi üzerine ilk derece mahkemesince HMK’nın 344. Maddesi uyarınca muhtıra tebliğ edildiği, verilen yasal süre içinde istinaf peşin harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince HMK’nın 344. Maddesi uyarınca, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair verilen ek kararda usul yasaya aykırılık bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin HMK’nın 344. Maddesi uyarınca verdiği ek karar usul ve yasaya aykırı olduğundan, davalının asıl istinaf dilekçesindeki istinaf nedenleri incelenmemiştir. Ek karara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde; Davacı, davasında, ortağı olduğu dava dışı şirketin davalı bankadaki hesaplarından diğer davalı ortak- yöneticisi ve gerçek kişiler tarafından usulsüz işlemler ile çekilen para nedeniyle uğranılan zararın davalı banka ve davalı gerçek gerçek kişilerden tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi karar gerekçesinde de işaret edildiği üzere; paranın çekildiği hesap dava dışı ayrı tüzel kişiliğe sahip şirkete ait olmakla, dava açma hak ve yetkisi dava dışı şirkete aittir. Davalı banka ile ortak- yönetici dışındaki gerçek kişi davalılar yönünden davacının aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. TTK’nın 553. maddesi uyarınca Kanun, şirket ortağına, şirket yöneticisine karşı sorumluluk davası açma hakkı tanımış ise de yöneticiler dışındaki şahıslar aleyhine ortak tarafından dava açılmasına olanak tanınmamıştır. Yargıtay yerleşik içtihadıyla, şirket taşınmazının muvazaalı olarak devredilmesi gibi bazı istisnai durumlarda şirket ortağına dava açma imkanı tanınmakta ise de somut olayda bu istisnai durumlar mevcut değildir. Buna göre mahkemece davalı … ile davalılar …, … ve … yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı gerçek kişiler vekili cevap dilekçesinden itibaren çekilen paraların dava dışı şirket borçları için kullanıldığını savunmuş ve banka kayıtlarına delil olarak dayanmıştır. Kök bilirkişi raporunun sonuç bölümünün 2 nolu bendinde de bu hususta banka ve transfer kuruluşları aracılığı ile transfer yapıldığına ilişkin belgelerin sunulması gerektiği belirtilmiş, davalılar vekilince de rapora itiraz edilerek savunma kapsamında dekontların sunulduğu, ek bilirkişi raporunda da sunulan dekontların değerlendirilmesi suretiyle dava dışı şirkete ait hesaptan çekilen tutarların 117.585 USD’lik kısmının şirket borçlarının ödenmesinde kullanıldığının tespit edildiği anlaşılmıştır. HMK’nın 145. maddesi kapsamında sonradan sunulan dekontların yargılamayı geciktirme amacı taşımadığı ve yukarıda yer verildiği üzere kök bilirkişi raporu kapsamında sunulduğu da dikkate alındığında, davacı vekilinin, davalıların delil sunma süresi içinde ibraz etmedikleri delile değer verilerek hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu ve 17.585 USD’nin şirket borçları için kullanıldığının kanıtlanmadığı yönündeki istinaf başvuru nedenleri de yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince, temerrüte esas olduğu ileri sürülen 02.01.2017 tarihli ihtarnamenin davalılara tebliğ edildiğine ilişkin tebliğ şerhi de bulunmadığı gözetildiğinde, mahkemenin temerrüt değerlendirmesinin hükümde hatalı yapıldığı yönündeki istinafı da yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istanaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2- İstinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin 10.09.2020 tarihli ek karara karşı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.12.2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren ikişer haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.