Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1818 E. 2020/1398 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1818
KARAR NO: 2020/1398
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2019/882 Esas
KARAR TARİHİ: 15/09/2020
DAVA: Şirket feshi
Taraflar arasındaki şirketin feshi, uygun görülmezse çıkma payı alacağı karşılığı şirket ortaklığından çıkarılma istemli açılan davanın t yapılan yargılaması sırasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik verilen ara karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin TTK 531 maddesi uyarınca fesih ve tasfiyesine karar verilmesini, uygun görülmemesi halinde müvekkilinin davalı şirketlerdeki paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek, şirketlerden çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı tarafça yargılama sonuçlanana kadar, yönetim kurulunun yönetim ve temsil yetkilerinin kaldırılarak, bu yetkilerin kayyıma devredilmesini, davalı şirketlerin yönetim ve temsil yetkisinin kayyıma devredilmesi taleplerinin uygun görülmezse, … A.Ş.’ ye ait İstanbul ili Pendik ilçesi … Mahallesinde bulunan ve tapunun … ada … parsel sayısında kayıtlı taşınmaza, … A.Ş.’ ye ait dilekçe ekinde sunulan listede bulunan taşınmazlara, her iki şirketin UYAP üzerinden yapılacak sorgulamada tespit edilecek diğer taşınmazlarına, üçüncü kişilere devir ve temliki ile her türlü ayni ve şahsi hak tesisinin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacının haksız ihtiyati tedbir ve kayyım atanması taleplerinin reddini, haksız davanın külli olarak reddini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince 15/09/2020 tarihli ara kararla, “…TTK’nın 531. maddesinde dayanan fesih davası açısından verilebilecek önlemler konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Yönetim Kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK nn 408(2)-b gereği şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetkidir. Bir şirkete kayyım atanmasının yegane yolu, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halidir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. Maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır. Somut olayda davacı,davalı şirketlere tedbiren yönetim kayyımı atanmasına,bu uygun görülmez ise davalılara ait taşınmazların üçüncü kişilere devir ve temliki ile her türlü ayni ve şahsi hak tesisinin önlenmesi yönündü ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup davalı şirketlere kayyım atanmamasının,davacı yönünden hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı konusunda mahkememizde kanaat oluşmadığı, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığı ,şirketlerin hali hazırda mevcut yönetiminin bulunduğu anlaşılmaktadır. Ticaret şirketleri kâr elde etme amacıyla bir araya gelmiş kişilerden oluşmuş tüzel varlıklardır. Yukarıda da belirtildiği gibi şirketin yönetim kurulunun oluşumu, işleyişi, görevden alınması öncelikle şirketin kendi iç yapısı içinde genel kurulda halledilmesi gereken konulardır. Yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle sınırlı olarak (organ boşluğu gibi) şirket yönetimine kayyım atayabilir. Sonuç olarak,davalı şirketlere yönetim kayyımı atanması koşulları oluşmadığından bu yöne ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar v vermek gerekmiştir. Somut olayda davacı,ayrıca Mahkeme tarafından yönetim kayyımı atanmaması halinde,davalılara ait taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini de talep etmiş ise de; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup somut olayda mahkememizde bu yönde olumlu bir kanaat oluşmadığı, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığı, ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup davacı tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymaması gözönüne alınarak davacının bu tedbir talebinin de bu aşamada reddine karar verilmesi gerektiği….” gerekçesiyle davacı vekilinin tüm ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine dair kararındaki, dosyada somut delil bulunmadığına dair gerekçesinin, dava dilekçesinde taşınmazların satışa çıkarıldığı hususunun bildirilmesi, satış ilanlarının sunulması ve ayrıca taşınmaz sorgusunda Pendik’teki taşınmazın çıkmaması karşısında, somut olayla uyuşmadığın apaçık ortada olduğunu, Kesinlikle kabul etmemekle beraber bir an için … A.Ş.’nin Bağcılar’da bir taşınmazı bulunması nedeniyle, yaklaşan bir tehlikenin bulunmadığı varsayıldığında, bu kere de üçüncü kişilere devredilen Pendik’teki taşınmazın değerinin, Bağcılar’daki taşınmazın değerinden katbekat fazla olduğunu, nitekim, dava dilekçesi EK-9’daki ilana göre, şirket yöneticilerinin Pendik’teki 5991m² büyüklüğündeki arsa nitekliki taşınmaza satış bedeli olarak 18.000.000 TL belirlediklerini, Bağcılar’daki mesken nitelikteki bir adet dairenin değerinin bu değerin çok çok altında olacağının kuşkusuz olduğunu, nitekim, söz konusu taşınmazın bulunduğu sitedeki bağımsız bölümlerin www…com isimli internet sitesindeki satış ilanlarına bakıldığında, taşınmazın değerinin 850.000 TL civarında olduğunun görüleceğini, bu durumun ise mahkemenin gerek dava açıldığında gerekse de ara karar tarihindeki somut delilleri görmezden gelmesi ve gerekli incelemeyi yapmaması nedeniyle müvekkilinin zarara uğratıldığını açık seçik gösterdiğini, … A.Ş.’nin dava dilekçesinin EK-1’de ada parsel numaraları yazılı Edirne’de 83 adet taşınmazının bulunduğunu, dava dilekçesi EK-9’da sunulan ilana göre de bu taşınmazların tamamının toplu olarak satışa çıkarıldığı ifade edildiğini,dosyaya 10.12.2019 tarihinde Edirne Tapu Müdürlüğünden gelen tapu kaydından da taşınmazların davalı şirket adına kayıtlı olduğunun görüleceğini, mahkemece 14.09.2020 tarihinde UYAP üzerinden yapılan taşınmaz sorgusunda da söz konusu taşınmazların halen davalı şirket adına kayıtlı olarak çıktığını, Davalı şirket adına kayıtlı 83 adet taşınmazın, Edirne ili Merkez ilçesi … Mahallesinde bulunan ve tapunun …, … ve … parsel sayılarında kayıtlı 312.560m² alan üzerine kurulu 55.000m² kapalı alanlı fabrikalar ile fabrikaların çevresini oluşturan ve fabrikalardan aynı düşünülemeyen 705.441m² alanlı yan yana toplam seksen (80) adet tarladan oluşmakta ve dava dilekçesi EK-9’daki ilanda bu taşınmazların toplu olarak satışa çıkarıldığının görüleceğini, Davalı şirketin yöneticileri, halen, … A.Ş.’nin Edirne’deki 83 adet taşınmazının satışı için uğraştıklarını, nitekim EK-3’te sunulan ilanlara göre, yöneticilerin, … adı altında, taşınmazların toptan satışına alıcı bulamadıklarından, 83 adet taşınmazı bölerek üçer beşer satışa çıkardıklarını, Mahkemenin tedbir kararı vermemesi halinde, yöneticilerin, Pendik’teki taşınmazı devrettikleri gibi, şirketlerin diğer taşınmazlarını da devredeceklerini bu halde ise huzurdaki davanın ve dolayısıyla müvekkiline hisselerinin değerlerinin ödenmesinin de bir anlamı kalmayacağını belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/882 Esas sayılı dosyasından verdiği 15.09.2020 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 531. maddesi uyarınca, davalı … Şirketin fesih ve tasfiyesine, bu talebin uygun görülmemesi halinde davacının şirket ortaklığından çıkartılmasına, ortaklık payının gerçek değerinin ödenmesine, şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanmasına, bu talep yerinde görülmez ise davalı şirket taşınmazlarının satış ve devrinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince,15.09.2020 tarihli ara karar ile tedbir istemlerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, tedbiren yönetim kayyımı atanması talebi hakkında genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 389. Maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda karşılıklı iddia ve savunmaların içeriği göz önüne alındığında karşılıklı iddia ve savunmalar çerçevesinde tarafların ortak olduğu şirketin amacına zarar verilip verilmediği, özel menfaat sağlanıp sağlanmadığı ya da dürüstlük kuralına aykırı davranılıp davranılmadığı hususlarının yargılamaya muhtaç olduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 390/3 maddesi uyarınca, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünde kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Bu açıklamalara göre, davacının iddiaları yönünden, bu aşamada yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve davalı şirketlerde yönetim boşluğu da bulunmadığından davalı şirketlere tedbiren yönetim kayyumu atanması talebinin reddine dair kararda isabetsizlik bulunmamıştır. Davacı, kayyım atanmaması halinde, davalılara ait taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini de talep etmiş bu yönde istenen tedbir kararı da reddedilmiş ve davacı vekilince karar bu yönüyle de istinaf edilmiştir. İstinaf inceleme tarihinde uyapta yapılan denetimde ilk derece mahkemesinin 2019/882 E sayılı dosyasında devam eden yargılamada 30.10.2020 tarihli ara karar ile davacının bu yöndeki tedbir talebinin kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle bu yöndeki istinaf başvurusunun istinaf inceleme tarihi itibariyle konusuz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı vekilinin yönetim kayyımı atanması yönündeki tedbir isteminin reddine ilişkin karar isabetli bulunduğundan ve davalı şirket taşınmazlarının devrinin önlenmesi yönünde istenen ihtiyati tedbir bölümü yönünden davacı istinafı konusuz kaldığından, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 391/3. maddeleri uyarınca istinaf başvurusunun reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10/12/2020
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri gereğince kesin karardır.