Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1784 E. 2021/1120 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1784
KARAR NO: 2021/1120
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
NUMARASI: 2017/794 E. – 2020/323 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Taşıyanın ve şirket müdürünün sorumluluğu)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin uzun süredir ticari araç yedek parçaları konusunda üretici ve tedarikçi olarak faaliyette bulunduğunu, davalılardan …’ın, müvekkil şirkette atanmış müdür olarak çalışmakta iken şirketin tür değiştirmesi ile 01.08.2016 tarihinden itibaren şirket genel müdürü olarak çalışmaya devam ettiğini, davalının 100.000 USD veya 100.000 USD karşılığı Euro ve Türk lirasına kadar şirketi münferiden, bu bedeli aşan işlemlerde ise … ile müştereken temsile yetkili olduğunu, davalı …’ın görevine 03.07.2017 tarihinde son verildiğini, davalının görevde olduğu dönemde 99.402,26 USD bedelli yedek parçanın yurt dışında bulunan … Limited isimli şirkete satışı için anlaşma yaparak, anlaşma kapsamında malın alıcının belirttiği … çekici plakalı … dorse plakalı araca yüklediğini, aracın emtiayı Estonya merkezli … Ltd. şirketine malları ulaştırmak üzere 17.08.2015 tarihinde yola çıktığını, ancak ürünlerin müşteriye teslim edilmeyerek kaybolduğunun belirlenmesi üzerine, Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu,, Başsavcılıkça olayın ülke sınırları içinde gerçekleşmemesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, müvekkilince olay nedeniyle ayrıca İstanbul İnterpol Europol Şube Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, ancak bu başvurudan da TIR’ın akıbeti ile ilgili olumlu sonuç alınamadığını, yükleme yapılan TIR bilgilerinin alıcı tarafından bildirildiğine dair her hangi bir belgenin bulunmadığını, bahse konu ürünlerin … Sigorta A.Ş. nezdinde sigortalı olduğunu, ancak poliçede “Sebebi belirsiz, açıklanamayan kaybolmalar” teminat harici tutulduğundan 03.10.2016 tarihli cevabi yazı ile sigorta şirketinin tazminat talebini reddettiğini, davalı müdürün Cumhuriyet Başsavcılığı ve İnterpol Şube Müdürlüğünde yer alan ifadelerinde “müşterinin belirttiği tıra yükleme yapıldığı” şeklinde beyanda bulunmasına rağmen, nakliye şirketine karşı dava zamanaşımı süresi olan bir yıl geçtikten sonra, bu defa Savcılığa verdiği ifadesinde, kayıp TIR’ın diğer davalı … Ltd. Sti. tarafından temin edildiğini beyan ettiğini, nakliye şirketi ve sigortacıya gönderilen ihtara cevap verilmediğini, davalının, “nakliye şirketinin mali durumu iyi olmadığından dava kazanılsa bile tahsil sıkıntısı yaşanacağına, bu yüzden zararın tazmini için, araca ve mala ne olduğunun ortaya çıkarılması yönünde yurt dışında gerekli takip ve müracaatı yaptığına” dair ifadelerinin bulunmasına rağmen, yurt dışında bu yönde her hangi bir iş veya işlem yaptığına dair evraka da rastlanılmadığını, davalı … Ltd. Şti. ile yapılan yazılı bir anlaşma olmadığını, ancak 09.03.2015 tarihli e-mail ile “Gümrüklü Taşıma Teklifi” gönderilerek kayıp tırın plaka ve yükleme bilgilerinin bu davalı tarafından bildirildiğine dair e-mail olduğunu, kayıp tırdaki ürünlerin 99.402,26 USD değerinde olduğunu ve pasaport fotokopisi karşılığı tanınmayan yabancı bir şoföre teslim edildiğini, davalı müdürün basiretli bir yöneticiden beklenmeyecek işlemler yaparak, yazılı taşıma sözleşmesi yapmaksızın, taşıma veya yük senedi düzenlemeden, kendi beyanlarıyla yükü pasaport fotokopisiyle teslim etmesi, savcılık ve interpole verdiği beyanlarında diğer davalıyı koruyucu beyanlarda bulunması, zamanaşımı süresinin dolmasına kadar diğer davalıyı koruyucu şekilde hareket etmesi nedeniyle görevini gereği gibi yapmadığını, müdürün davranışlarının açıkça kötü niyetli olduğunu ve verilen zararlardan (e)TTK’nın 342. maddesi gereğince sorumlu olduğunu, TTK’nın 855. maddesi gereğince davalı taşıyıcının kasıt veya pervasızca hareketi sonucu emtianın tümden zayi olması nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu, davalı şirketin gönderdiği aracın kayıp olmasına rağmen hiç bir işlem yamadığını, sürücünün kimlik bilgilerine ilişkin bilgi vermediğini, emtianın zayi olmaması için gerekli tedbirleri almadığını, taşımanın tüm aşamalarında emtianın taşıyıcı tarafından özenle korunması gerektiğini, davalıların iş birliği içinde hareket ederek emtianın zayi olmasını sağlamaları nedeniyle müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek, 99.402,26 USD tazminatın, tahsil tarihindeki kur değeri üzerinden, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili, cevap dilekçesinde özetle; diğer davalının, davacı şirketin müdürü olduğu dönemde Estonya’da bulunan … Limited Şirketi’ne ulaştırılmak üzere Litvanya merkezli … isimli alıcıya ürün satışını gerçekleştirdiğini, davacının, müvekkili şirketin taşıyıcı olduğunu belirtmesine rağmen müvekkilinin taşıyıcı olmadığını, TTK’nın 850. maddesinde, taşıyıcının, taşıma sözleşmesiyle eşya veya yolcu taşıma işini veya ikisini birlikte üstlenen kişi olarak tanımlandığını, davacı şirket ile müvekkili arasında herhangi bir taşıma sözleşmesi, fatura, gümrük kaydı, taşıma senedi veya yük senedi bulunmadığından müvekkilinin taşıyıcı olarak sorumlu tutulamayacağını, diğer davalının 22.02.2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığı ve 1457 başvuru numaralı İnterpol Şube Müdürlüğünde alman ifadelerinde, alıcı firma ile aralarındaki anlaşmaya göre alıcı firmanın belirlediği yabancı nakliye firmasına ürünleri yüklendiğini belirttiğini, ifadelerin hiçbir yerinde müvekkil şirketin adı dahi geçmediğini, ayrıca sürücü …’in müvekkili şirketle hiçbir ilişkisinin bulmadığını, davalı şirketin 2001 yılından beri uluslararası taşımacılık faaliyetini yerine getirdiğini, müvekkili ile davacı şirketin belirli dönemlerde ticari iş yaptığını, dava dilekçesinde sunulan 09.03.2015 tarihli mail aracılığıyla müvekkili şirketin gümrüklü taşıma teklifi gönderdiğini, sonrasında müvekkile herhangi bir geri dönüş yapılmadığından bu teklif kapsamında aralarında ilişki kurulmadığını, müvekkilinin davacı şirkete 13.08.2015 tarihinde, aralarındaki hatır ilişkisine istinaden malların yüklendiği TIR’ı gümrükte kontrol etmek için TIR’ın plakalarını teyit eden bir mail attığını, davacı tarafın müvekkilin iyi niyetini suistimal ederek sorumlu olmadığı bir zararın tazminini istediğini, müvekkil şirket ile davacı şirket arasında iş ilişkisinin halen devam ettiğini, dava dilekçesinde dayanaksız olarak müvekkilinin diğer davalıyla birlikte hareket ettiğinin belirtildiğini savunarak, müvekkili aleyhindeki davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı şirkette genel müdür yardımcısı olarak çalıştığını ve TTK’nın 553. maddesi anlamında hiç bir sorumluluğunun bulunmaması nedeniyle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, TTK’nın 560. maddesi gereğince davanın iki yıllık sürede açılması gerektiğini, tırın 2015 yılı Ağustos ayında kayıp olduğunu, şirket ve dava dışı müdür …’nın olayı başından beri bilmesi nedeniyle zamanaşımının gerçekleştiğini, davacının ürün satışı yaptığı, davacı ile dava dışı alıcı … firması ile eskiden beri ticari ilişkisinin bulunduğunu, davacı ile alıcının birlikte ürünlerin alıcının bulduğu nakliye şirketiyle gönderilmesi konusunda anlaştıklarını, Litvanya’da bulunan alıcının ürünlerin taşınması için davalı … A. Ş. ile anlaştığını, ürünlerin taşıma rizikolarına karşı … Sigorta tarafından sigortalandığını, ayrıca ürünlerin diğer davalı taşıyıcı tarafından da sigortalandığını, buna ilişkin davalı şirket yetkilisi … tarafından elektronik posta gönderildiğini, davacıya ait faturalı malların davalı şirketçe gönderilen araca 17.08.2015 tarihinde yüklendiğini, aracın 18.08.2015 tarihinde Estonya’ya gitmek için Türk gümrüğünden çıkış yaptığını, ancak ürünlerin hiç bir şekilde Estonya’daki alıcı olan … Ltd. isimli şirkete teslim edilmediğini, taşımanın davalı şirket bünyesindeki … tarafından organize edildiğini, anılan kişinin ürünlerin teslimi gereken 24.08.2015 tarihinden 4-5 gün sonra müvekkilini arayarak TIR’ın Romanya’da kayıp olduğunu bildirdiğini, müvekkilinin yaptığı araştırmalarda, Romanya’da davalı şirketin ayarladığı isimde bir şirketin bulunmadığının anlaşılması üzerine davacı şirketin dolandırıldığının anlaşıldığını, müvekkilinin 2008 yılından bu yana davalı şirkette özen yükümlülüğüne uygun şekilde çalıştığını, çalışma süresince şirketin sürekli kâr ettiğini, olaydan sonra dahi şirketin kârından müvekkiline ödeme yapıldığını, aracın kaybından sonra müvekkilinin şirket adına suç duyurusunda bulunduğunu, olayın yurt dışında gerçekleşmesi nedeniyle yurt dışındaki hukuki girişimlerin de müvekkilince yapıldığını, ancak şirketin ortağı ve aynı zamanda sınırsız yetkili müdürü olan …’nın avukatlık masrafların çok bulması nedeniyle davaların açılamadığını, işin anılan kişi tarafından takip edilmediğini, müvekkilinin şirketin yetkili müdürünü bir çok kez bilgilendirmesine karşın şirketçe bir tasarrufta bulunulmadığını, müvekkilinin şirketin avukatlarıyla birlikte zararın tazmini için sigorta şirketi ve diğer davalıya başvurularda bulunduğunu, müvekkilinin özen yükümlülüğünü fazlasıyla yerine getirmesine rağmen zarardan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olacağını savunarak, müvekkili aleyhindeki davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosyada mübrez CMR taşıma senedinde davalı … firmasının ünvanının yer almadığı, yükün doğrudan alıcıya değil, bir lojistik merkezine gönderilmiş olduğu, bu yükün dava dışı … firmasına satıldığının da CMR taşıma senedinden anlaşılmadığı ve emtia nakliyat sigortasını yaptıranın da davacı … firması olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından, davacının davalı şirkete navlun ödemesi yaptığı da anlaşılamamaktadır. Davalı şirketin ‘Gümrükte Taşıma Teklifi’ göndermiş olması ve kayıp tırın plaka ve yükleme bilgilerini e-mail ile bildirmesi sorumlu tutulması için yeterli görülmemiştir. Dolayısıyla TTK m.921-926-927. Maddeleri uyarınca söz konusu taşımada davalı şirketin akdi taahhüdü veya navlun tahsilatı söz konusu olmadığından sorumlu görülmemiştir. Diğer davalı …’ın da taşıma sürecinde kusurlu olduğu davacı tarafından ortaya konamamış ve mahkememizce dosya kapsamı itibariyle yapılan değerlendirmede sorumluluğunu gerektirir kusurlu bir eylemi tespit edilememiştir. Bu açıklamalar ışığında, meydana gelen ziyan nedeniyle davalıların sorumlu olmadığı takdir ve sonucuna varılarak…” gerekçesiyle, her iki davalı aleyhindeki davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ve davalı … Kırış vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının dava konusu uyuşmazlığı anlamak, çözmek ve yorumlamaktan uzak olup, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunun çoğunluk görüşüne de aykırı olduğunu, hükme esas alınan tanık beyanlarının görgüye dayalı olmayıp dedikodu türünden bilgiler olduğunu, tanıkların da davalıların TIR’ın kaybından sorumlu olmadığına ilişkin bir beyanı bulunmadığını, aksine siparişlerin genel müdür ve genel müdür yardımcıları tarafından görüldüğü, TIR’ın kaybolması ile ilgili davalı …’ın bilgilendirildiğinin belirtildiğini, davalı …’ın da cevap dilekçesinde taşıma işinin diğer davalı yanca yapıldığını kabul ettiğini, davalının kabulünde olan hususlarda tanık beyanlarının dikkate alınamayacağını, aracın kaybından sonra davalının yurt dışında hukuki girişimlerde bulunmasının dava konusu olmadığını, yükleme yapılan araç ve sürücüsüne ilişkin hiç bir bilgiye ulaşılamadığını, bu nedenle de yurt dışında dava açılamadığını, davalının basiretsiz davranarak yaklaşık 100.000 USD değerindeki emtiayı bir kimlik fotokopisi karşılığında teslim ettiğini; mahkemece rapordaki görüşün aksine azınlık görüşünün kabul edilmesinin hukuka uygun olmadığını, bilirkişi raporunda davalı yönetici ile taşıyıcının sorumlu tutulma nedenlerinin ayrı ayrı açıklandığını, sözleşmeye uygun şekilde taşıyıcıya malın teslim edilmediğini, alıcının gönderdiğinden bahisle nereden temin edildiği belli olmayan … firması tarafından taşıma belgesinin kaşelendiğini, davalıların bir birlerin suçlamalarının dahi birlikte hareket ettiklerini gösterdiğini belirterek, ilk derece mahkemesi karının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Gerekçeli kararının hüküm fıkrasının 5 numaralı bendinde 32.455,59 TL nisbi vekalet ücretinin takdiri gerekirken 3.400 TL maktu vekalet ücretinin takdir edildiğini belirterek, vekalet ücreti yönünden hükmün düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı tarafından Estonya’da bulunan dava dışı … şirketine satıldığı belirtilen emtianın taşıma sırasında kaybolması nedeniyle, şirket yöneticisi ve taşıyana karşı açılan tazminat davası olup taşımaya konu emtia bedelinin tazmini talep edilmektedir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın her iki davalı yönünden reddine karar verilmiş; karar karşı, yasal süresi içinde, taraf vekilerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355 maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık konusu olayda davacı vekili davalılara karşı farklı hukuki sebeplere dayalı olarak tazminat talebinde bulunmuştur. Dava dilekçesindeki açıklamalara göre; davalılardan …’ın şirketi belli bir limite kadar münferiden, bu limitin üstünde ise müştereken temsil ve ilzama yetkili olduğu, davalının temsil yetkisi kapsamında 99.402,26 USD bedelli yedek parça emtiasını yurt dışında bulunan şirkete sattığı, emtianın alıcı tarafından belirlenen yabancı plakalı araç sürücüsüne teslim edilerek, araca yüklendiği, aracın 17.08.2015 tarihinde yola çıktığı, 18.08.2015 tarihinde Türkiye Gümrüğünü terk ettiği ve aracın yüküyle birlikte Romanya’da kaybolduğu belirtilmiştir. Davacı, davalı yöneticinin emtianın satışı, nakliyesi ve zayi olmasıyla ilgili eylemlerinin basiretli bir yöneticiden beklenmeyecek davranışlar olduğunu, davalı yöneticinin özen ve bağlılık hükümlüklerini ihlal ederek şirketi zarara uğrattığını, her iki davalının el ve işbirliği içeresinde olduğunu, yükün davalı şirket tarafından temin edilen araca yüklendiğini ileri sürmektedir. Davalı yönetici, yükün diğer davalı tarafından temin edilen araca yüklendiğini, satım ve yükleme ile aracın yükle birlikte kaybından sonraki süreçlerde şirket ve genel müdürünün haberdar olduğunu, gerek satım ve taşıma sürecinde gerekse diğer çalışmalarda özen ve bağlılılk yükümlülüklerini ihlal etmediğini savunmaktadır. Taşıyan olduğu iddia edilen davalı şirket ise genel olarak taşıma ilişkisinin tarafı olmadığını, taşıma için gönderilen 09.03.2015 tarihli iletiye cevap verilmediğini, 13.08.2015 tarihli iletinin ise hatır ilişkisi nedeniyle gönderildiğini, taşıma ilişkisinde taşıyan, komisyoncu veya taşıma işleri organizatörü gibi sıfatlarla yer almadığını savunmaktadır. Dosyada bulunan 13.08.2015 tarihli elektronik postanın davalı şirket tarafından gönderildiği sabit olup bu yazıda, yükleme yapılacak TIR’ların plakası davacı şirkete bildirilmiştir. Ayrıca bu taşımaya ilişkin olarak davalı şirketin 09.03.2015 tarihli teklifi de bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümü için mali müşavir ve taşıma bilirkişisinden alınan kök raporda, davalı şirketin ticari kayıtlarının incelendiği, davacı ile davalı şirket arasında her hangi bir ticari ilişkinin bulunmadığının tespit edildiği, taşıma sözleşmesinde davalının taşıyan olarak yer almadığı, yükün davacı tarafından yüklendiği, davacı ile davalı şirket arasında taşıma sözleşmesi ilişkisinin bulunmadığı, davalının navlun almadığı, davalı şirketin komisyoncu sıfatının ötesinde taşıma işleri organizatörü veya taşıyıcı sıfatını taşımadığı belirlenmiştir. İtiraz üzerine bilirkişi kuruluna başka bir bilirkişi eklenerek ek rapor alınmıştır. Ek raporda gerekçeleriyle birlikte her iki davalının sorumlu olduğu belirtilmiş, taşıma bilirkişisinin rapora yönelik muhalefet şerhi yazdığı, mahkemece muhalefet şerhinin dikkate alınarak karar verildiği görülmüştür. HMK’nın 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının; hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini, Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri, hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini, hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını, gerekçeli kararın yazıldığı tarihi, içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K ). İlk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde davalı …’ın sorumlu tutulmamasına ilişkin denetlenebilir bir gerekçe bulunmamaktadır. Hukuki niteleme mahkemeye ait olup, davacı TTK’nın 553. maddesi uyarınca şirkete zarar veren müdür hakkında sorumluluk davası açmıştır. Diğer davalı yönünden ise taşıma sözleşmesindeki yükümlülüklere aykırılık hükümlerine dayanılmıştır. Bu nedenle her bir davalı yönünden taraf iddia ve savunmaları ayrı ayrı değerlendirilerek her bir iddia ve savunmaya neden üstünlük tanındığının gerekçeli kararda tartışılması gerekirdi. Yöneticinin sorumluluğunun belirlenebilmesi için davacı şirket kayıtlarında yeniden oluşturulacak ve içinde şirket yönetimi ve uluslararası taşıma konusunda uzman bilirkişilerin bulunduğu bir bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yapılarak, dava konusu emtianın yurt dışında kurulu şirkete gerçekten satışının yapılıp yapılmadığı, satım bedelinin tahsili konusunda ticari kural veya teamüllere göre gerekli işlemlerin yapılıp yapılmadığı, avans ödemesi alınıp alınmadığı, akreditif vb. ödeme yöntemlerinin kullanılıp kullanılmadığı, alıcı yabancı şirketle davacı şirket arasında daha önceye dayalı bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı, dava konusu taşımaya ilişkin olarak herhangi bir taşımacıya navlun ödenip ödenmediği, ödenmiş ise kime ödendiği, ödenmemiş ise navlun bedelinin kim tarafından ve kime ödendiği, bu kapsamda davalı yöneticinin özen ve bağlılık yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığı belirlenmelidir. Yine, yapılacak bilirkişi incelenmesinde, her davacı ve davalı taşıma şirketinin ticari kayıt ve defterleri incelenmek suretiyle, taşıma sürecinden önce gönderildiği anlaşılan ve taşıma yapan araçların plakalarının davalı tarafından bildirilmesine dair olup tarafların kabulünde olan 13.08.2015 tarihli elektronik postanın içeriği, belirtilen yazıdan taşımayı yapan araçların davalı şirket tarafından taşıma öncesinde temin edildiğinin anlaşılıp anlaşılmayacağı ve bu kapsamda davalının taşıyıcı veya taşıma işleri organizatörü/ taşıma işleri komisyoncusu olup olmadığının denetlenebilir bir şekilde ortaya konulması gerekir. İlk derece mahkemesince belirtilen yönler değerlendirilmeksizin, her bir davalının sorumluluk sebebi ayrı ayrı tartışılıp gerekçelendirmeden davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.09.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.