Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1780 E. 2023/1769 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1780
KARAR NO : 2023/1769
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23.06.2020
NUMARASI : 2019/95 E. – 2020/344 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki 29/07/2015 tarihli satış sözleşmesi uyarınca davalı şahıs firmasına 12/06/2017 tarihinde 377,19 TL, 31/08/2015 tarihinde 14.778,40 TL, 11/09/2015 tarihinde 41.404,89 TL, 15/09/2015 tarihinde 19.424,21 TL miktarlı faturalarla toplam 75.984,69 TL mal satışı ve teslimi yapıldığını, davalının 31/08/2015 tarihinde 2.500 TL ve 11/09/2015 tarihinde 9.980 TL toplam 12.480 TL ödeme yaptığını, bakiye 63.504,69 TL mal bedelini ödemediğini, bu nedenlerle 63.504,69 TL.nin dava tarihinden itibaren işleyecek merkez bankası avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, davalının adresinin Bakırköy Adliyesi çevresinde olduğunu, davacının söz konusu alacağı için icra takibi yoluna başvurduğunu, İİK 68-70 maddeleri gereği itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası açmasının zorunlu olduğunu, aynı alacak için başka bir dava açma hakkı olmadığını düşündüklerini, bu davaları açmak için kanunda belirtilen sürelerinin dolduğunu, davalının borcunun belirtilen kadar olmadığını, bu nedenlerle davanın reddi ile %20’den aşağı kalmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, icra takip dosyası, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme uyarınca yapılan satıştan kaynaklanan alacağın tahsili noktasında toplandığı, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olunan bilirkişi raporuna göre, davacının icra takibine ve davaya konu etmiş olduğu faturaların ve ödemelerin ticari defterlerinde … hesabında alacak olarak kayıtlı olduğunu, faturaların … adına kesildiği görülmüş ise de, ödeme yapan kişinin … isminden yapıldığı, davacı tarafından davalı tarafa kesilen davaya konu olan faturaların sevk irsaliyesinin teslim edildiği ve teslim alan kısımda isimlerin ve imzaların yazılı bulunduğu, davacı ile davalı arasında her iki tarafında kaşe ve imzasının bulunduğu satış sözleşmesinin imzalandığı, dava öncesinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında takibe yapılan itirazda malların 2/3 ünün teslim edildiği teslim edilen malların ise sipariş edilen mallarla aynı özellikleri taşımadığının iddia edildiği ancak buna ilişkin bir belgenin de (malların ayıplı olduğuna dair ihtar bildirim vs). bilirkişi tarafından incelenen davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan kaydi olarak 63.504,69TL tutarında alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalı tarafından dosyaya ödemenin yapıldığına ilişkin herhangi bir yazılı delil sunulmadığı, bu nedenle davacının 63.504,69TL alacağının davalıdan tahsilinin gerektiği anlaşılmakla, davanın kabulü ile 63.504,69TLnin dava tarihi olan 14/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” gerekçesiyle davanın kabulü ile 63.504,69TL alacağın dava tarihi olan 14/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ticari defterlerin incelenmesi için bilirkişinin taraflarına ulaştığını, ancak belgeler teslim edilmeden, teslim süresi geçmeden raporun düzenlenerek dosyaya sunulduğunu, raporun hükme esas alınmasının hukuken mümkün olmadığını, bilirkişi incelemesi yapılırken … tarafından yapılan ödemelerin tümü düşülmeden ve dikkate alınmadan hesaplama yapıldığını, bu nedenle raporun hükme esas alınarak karar verilmesinin doğru olmadığını, davacının söz konusu hizmeti eksiksiz ve kusursuz bir şekilde müvekkiline teslim ettiğine dair bir belgenin dosyada mevcut olmadığını, dosyaya sunulan ve tek taraflı tutulan defterlerin tek başına hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, davacının malları kusursuz bir şekilde teslim ettiğine dair belge sunamadığından davasını kesinlikle ispat edemediğini, raporda üzerinde durulması gereken hususun müvekkilinin borçtan sorumlu olup olmadığına ilişkin olduğunu, davacının iddia edilen malları müvekkiline teslim etmediğini, müvekkilinin dosyanın tarafı olmadığını, mahkemenin öncelikle müvekkilinin dosyaya dahil olup olmayacağı hususunu değerlendirmesi ve daha sonra esasa girmesi gerektiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, davacının öncelikle icra takip yolunu seçtiğini, itirazın kaldırılması veya iptali yoluna süresi içerisinde kullanmadığını, alacak davası açmasının hukuken mümkün olmadığını, alacak davasında müvekkilinin dosyanın tarafı olmadığını, faturaların … adına kesildiğini, mal teslimi varsa …’a teslim olduğunu, taraf sıfatı sağlanmadan karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satım ilişkisinden doğan alacağın tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, sözleşme ile birlikte savcılık soruşturmasının gerçekleşmiş olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir.Uyuşmazlık, davacının dava konusu alacaktan dolayı sorumlu olup olmadığı, husumetin yerinde olup olmadığı, davalı tarafın bilirkişi incelemesine defter ibraz etmemesinde geçerli mazeretinin bulunup bulunmadığı ile kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında satış sözleşmesi başlığı ile 29.07.2015 tarihli adi yazılı sözleşmenin gerçekleştirildiği, sözleşmenin … kaşesi ile imzalanmış olduğu, ayrıca davacı şirket tarafından imzalanmış olduğu, … sözleşmede sipariş veren alıcı firma olarak yer aldığı, ödeme şekillerinin düzenlendiği, toplam alacak miktarının 22.226,40 USD şeklinde kararlaştırıldığı, ödemenin mallar teslim edilmeden önce %30 ön ödemenin peşin olarak, arta kalan %70 ödemenin haftalık ödemelerle 4 haftada peşin olarak ,31.07.2015’te 1.000,00 USD 15.08.2015’te 4.000,00 USD ödeme yapılacağı geri kalan malların teslimi halinde 4-6 hafta peşin ödeme şeklinde olacağının belirtildiği, yetkili mahkemenin İstanbul ve Sofia Mahkemeleri olarak belirlendiği, mahkemeler arasındaki yetki uyuşmazlığının söz konusu hükümden kaynaklanmış olduğu, davacı şirket tarafından davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 11.11.2015 tarihinde, 63.504,69 TL asıl alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, takip konusunun faturalardan kalan bakiye alacak olarak belirtildiği, takip dosyasına ekli faturaların davacı şirket tarafından … adına düzenlenmiş 15.09.2015 – 31.08.2015 – 12.06.2015 – 11.09.2015 tarihli olduğu, müşteki olarak davacı şirket ve dava dışı … tarafından davalı … ile dava dışı … hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğu, şikayet sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/121428 Soruşturma nolu dosyasında 25.02.2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, kararın içeriğinde, şikayetçi … davacı şirketin yetkili müdürü olduğunu, 29.07.2015 tarihinde … isimli iş yeri sahibi olduğunu söyleyen … ile satış sözleşmesi düzenlediklerini, teslim ettikleri malların karşılığında sadece 9.980,00 TL peşin para verildiğini, diğer kalan borcun teslimden sonra verileceğinin iletildiğini, sevk irsaliyeleri ve faturalarda yazılı malların peyderpey kendilerinin iş yerine teslim ettiklerini, ancak geri kalan ödemeleri yapmadıklarını, sonradan icra takibi yapılınca … sahibinin … olmayıp … olduğunu ve sözleşmeyi de eşinin yerine kendisinin imzaladığını öğrendiklerini, sözleşme düzenlenirken … ile muhatap olduklarını, …’ı görmediklerini, sevk irsaliyesi ile faturalara da … isminin yazıldığını, sözleşmeyi eşinin yerine imzalayıp daha sonra da borcunu ödemeyerek iş yerini kapatıp kaçan, kendilerini dolandıran şüphelilerden şikayetçi olduklarını belirttikleri, bunun üzerine başlatılan serbest meslek sahibi kişilerin dolandırıcılığı, özel belgede sahtecilik soruşturması kapsamında şüpheli … ifadesinde, eşinin adına kayıtlı olan … isimli iş yerinde sigortalı olarak çalıştığını, ve iş yerinin tüm işlemlerini kendisinin takip ettiğini ve iş yeri kaşesi üzerine de eşinin bilgisi ve rızası dahilinde imza attığını, müştekilerle sözleşmeyi kendisinin düzenlediğini, tüm ticari faaliyeti kendisinin yürüttüğünü, fatura ve irsaliyelerin kendi ismine kesildiğini, bir kısım malların teslim edildiğini ve 2.500,00 TL ile 9.980,00 TL para ödediklerini, ancak borçlarını fazla göstermeleri ve ödemeleri eksik göstermeleri nedeniyle icra takibine itiraz ettiklerini, borçlu bulunduğunu kabul ettiğini, ayrıca diğer suçlamaları kabul etmediğini, …’ın aynı şekilde beyanda bulunduğu, adına kayıtlı iş yerini eşinin işlettiğini ve kendi bilgi ve rızası ile işlemlerini yaptığını ve sözleşmeleri imzaladığını beyanı üzerine, ilişkinin hukuki ihtilaf olması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, davacı tarafça daha sonrasında sözleşme kapsamında alacak istemine ilişkin iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemenin 17.09.2019 tarihli celse ara kararı gereğince, bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesine, incelemenin 15.11.2019 günü yapılmasına, taraflara ticari defterlerini sunmalarına dair karar verilmiştir. Söz konusu celsede, her iki taraf vekili duruşmada hazırdır. 13.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda, davacı firmanın ilgili hesap dönemine ilişkin tutulması zoruntu ticari defterlerinin, kanuna uygun, eksiksiz olarak tutulduğu, açılış ve kapanış onaylarının yetkili makamlarca zamanında yapıldığının tespit edildiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 89’da cari hesap sözleşmesinin tanımlandığı, anılan hükme göre, “iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı (bakiyeyi) isteyebileceklerine ilişkin sözleşmenin cari hesap sözleşmesi olduğu, davacının icra takibine ve davaya konu etmiş olduğu faturaların ve ödemelerin ticari defterlerinde, Tek Düzen Hesap Planına ve Muhasebe Sistemi Uygulama Tebliğlerine uygun olarak 120.01. …. Hesabın da alacak olarak kayıtlı olduğunun tespit edildiği, davacı şirketin 2015 yılına ait yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin kapanış tasdiklerinin süresinde yapılmış olduğu, sahibi lehine delil niteliğinde olduğu, davacı şirketin ticari defterler ve dayanağı belgelerin yardımcı defterlerin birbirini teyit etmesi nedeni ile TTK 85md ve HMK 222. maddesi gereğince delil niteliğine haiz olabileceği, davalı tarafın incelemeye katılmadığı, ticari defter ve kayıtları ibraz etmediğinden davalı taraf ticari defter kayıtları üzerinde bir tespitin yapılamadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunun fatura alacağı olduğu, davacı tarafından davalı tarafa kesilen davaya konu olan faturaların sevk irsaliyesi ile teslim edildiği ve teslim alan kısımda isimlerin ve imzaların bulunduğunun görüldüğü, mahkemece bedelin malı satın alan kişi yerine başkası tarafından nakit veya kredi kartıyla, havale vs. ödenmesi, faturanın bu kişi adına düzenlenmesini engellemeyeceği hükmünün kabul edilmesi halinde; davacının davalıdan kaydi olarak 63.504,69TL alacaklı olduğu, İİK 67/2 maddesi uyarınca takibin fatura ve cari hesaba dayanması bu kapsamda belirlenebilir ve likit olması sebebi ile ayrıca davacının %20 oranında olmak üzere 12.700,93TL icra inkar tazminatı talebinde bulunabileceği belirtilmiştir. Davalı vekili tarafından 03.01.2020 havale tarihli dilekçeyle, bilirkişi raporuna karşı itiraz edilerek, ticari defterlerin incelenmesinde bilirkişinin taraflarına ulaştığını ancak belgeler teslim edilmeden rapor düzenlenerek dosyaya sunulduğunu, bu raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını belirterek, öncelikle müvekkilinin borçtan sorumlu olup olmadığının, malların teslim edilip edilmediğinin ispatlanması gerektiğini, buna ilişkin belgenin sunulmadığını iddia ederek ,dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 03.03.2020 tarihli celse ara kararı gereğince, davalının 2015 yılına ait BA formlarının celbinin istenmesine, davalı defterlerini sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, BA formlarının celbinden sonra ek rapor konusunda ara karar oluşturulmasına karar verilmiştir. Duruşmada, her iki taraf vekili hazırdır. Davalı tarafça defterler, verilen süreye rağmen ibraz edilmemiştir. Mahkemece, yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın kabulüne karar verilmiştir.
HMK’nın 190 ve TMK’nın 6.maddesine göre; bir vakadan kendi lehine hak çıkaran taraf kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça hakkını dayandırdığı olguları ispat etmekle yükümlüdür. Bu kapsamda, davalı tarafça borçlu olunmadığı savunmasına rağmen mahkemece verilen sürelere rağmen bilirkişi incelemesine ticari defter ve kayıtları ibraz edilmemiştir. Diğer taraftan, dosya içerisindeki Cumhuriyet Başsavcılığana ait kovuşturmaya yer olmadığına dair karar örneği içeriğinden, davacının gerçekleştirilen sözleşmeyi ve ticari ilişkiyi kabul ettiği, söz konusu ilişkide kendisi adına dava dışı eşi …’ın hareket ettiğini belirttiği, bir an için dava dışı …’ın yetkisiz temsilci olduğu düşünülse dahi somut olayda, söz konusu faturaya dahil olan mallar davalı adına olan şirkete teslim edilmiştir. Sevk irsaliyeleri imzalı olup, kısmi ödemeler gerçekleştirilmiştir. Yazılı sözleşmenin davalı imzasını taşımadığı ve davalı yönünden geçerli olmadığı kabul edilse dahi ticari satış sözleşmesinde yazılı olma şartı geçerlilik için gerekmemektedir. Davacı tarafça fatura ve sevk irsaliyeleri ile alacak talebi ispatlanmıştır. Davacı tarafın icra takibi sonrasında alacak davası açmasına engel bir yasal düzenleme mevcut değildir. Takip alacaklısı davacı tarafça itirazın iptali davası açılabileceği gibi alacak davası da açılabilecektir. Davalı, alacakla ilgili olarak sorumlu bulunmadığına dair savunmasını geçerli olan delille ispatlamayamadığından ve davacı tarafça usul ve yasaya uygun tutulan ticari defter ve kayıtlarla taraflarca imzalanan sevk irsaliyeleriyle alacak hakkı ispat edilmiş olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 3.253,47 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, 3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.11.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.