Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1760 E. 2023/1828 K. 16.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1760
KARAR NO: 2023/1828
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17.07.2020
NUMARASI: 2019/282 E. – 2020/346 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yerinde üretim, taşıma yemek, tabldot yemek üretimi hizmeti verdiğini, borçlu şirkete yemek hizmeti verdiğini ve bu hizmet karşılığında fatura tanzim ettiğini, borçlu tarafından düzenlenen faturalara itiraz edilmediğini, davalı şirketin cari hesap borcunu ödememesi üzerine Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun takibe itiraz ettiğini, davalı şirketin Cari Mutabakat Mektubu ile takip konusu borcu kabul ettiğini, açıklanan nedenlerle davalının adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarına dava değerince ihtiyaten haciz kararı verilmesine, itirazın iptaline, takibin devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacak bölümüne ticari temerrüt faizine, % 20 den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; Davacı şirket ile müvekkili çalışanları için yemek hizmeti alındığını, son dönemlerde yemek kalitesinin düşmesi neticesinde çalışmanın sonlandığını, müvekkili şirketin davacıyla arasındaki kesilen fatura bedellerini ödediğini, davacının iddia ettiği gibi müvekkili şirketin borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle % 20 den az olmamak üzere müvekkili şirket lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… ticari defterlerin kanıt olması, bu defterlerin Ticaret Kanunu’nun öngördüğü şartlar içinde tacirin lehinde veya aleyhinde olarak kullanılması ve ticari bir uyuşmazlığında hükme esas teşkil etmesidir. Böylelikle, ticari bir uyuşmazlıkta ticari defter kaydı, uyuşmazlığın çözümünde yazılı bir kanıt aracıdır. Tacirin tuttuğu bütün defterlerdeki kayıtların birbirine uygun olması; birbirini tutması ve doğrulaması şarttır Ayrıca ticari defterlerin kanuna uygun olarak tutulmuş olması yanında tasdike tabi olan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin de Ticaret Kanununda belirtilen sürelerde ve şekillerde yapılmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde defterler, sahipleri lehine kanıt olma niteliklerini kaybederler. Bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağın olduğunu iddia eden taraf yazılı belgeler ile ispat etmesi gereklidir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddeleri ayrıca HMK Madde 222 de Ticari defterlerinin ibrazı ve delil olması açısından ilgili düzenlemeler mevcuttur.Davacı şirket, davalı şirkete 16.02.2019 tarihinde cari hesaplarının 94.813,60 TL borç bakiyesi verdiğine dair cari hesap mutabakatı mektubu göndermiş ve akabinde davalı şirket tarafından kaşe ve imza atılmıştır. Taraflar arasında cari hesap ekstreleri de mutabakat mektubu ile uyumlu gözükmektedir. TTK 94/2 maddesi uyarınca cari hesaba ilişkin davalı şirketin süresinde bir itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu göz önüne alındığında davacının davalı şirketten takip tarihi itibariyle 94.813,60 TL alacaklı olduğu bu nedenle yapılan icra takibine konu alacak miktarı Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği yerinde görülmekle açılan davanın asıl alacak yönüyle kabulüne karar verilerek, takip öncesi işlemiş 724,74 TL faiz alacağının harçlandırılmadığı davaya konu edilmediği tespit edilerek taleple bağlı kalınarak işlemiş faiz alacağı hükme esas alınmamış ve aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.İcra ve İflas Kanunu’ nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Bu doğrultuda davalı şirket alacağı ticari defter kayıtları doğrultusunda belirleyebilecek durumda olup alacak likittir ve icra inkar tazminatı şartları oluşmuştur.HUAK 18/A-14. Fıkrası ;’Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.’ hükümleri uyarınca görüşmelerin sonlandığı son anlaşmazlık tutanağı düzenlendiği ve arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No:… sayılı dosyasından arabulucu olarak atanan … ekte sunulan 1320 TL tarife bedeli üzerinden kesilen 06/05/2019 tarihli 17A sıra nolu Serbest Meslek Makbuzu doğrultusunda ödeme yapıldığı tespit edilerek davalı taraf aleyhine arabulucuk giderlerinin de yükletilmesi gerektiği anlaşılmıştır… ” gerekçesiyle, davanın kabulü ile Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 94.813,60 TL alacak üzerinden devamına, asıl alacağın % 20’si oranındaki 18.762,72 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın kabul kararının kaldırılması gerektiğini, davacı tarafça icra takibi başlatıldığını ve ödeme emrindeki alacak sebebi olarak mutabakat mektubu ile cari hesap alacağının gösterildiğini, cari hesap sözleşmesinin TTK’da yer aldığını, yazılı bir cari hesap sözleşmesinin olmadığını, takipte dayanılan belgede TTK 92.maddenin yer aldığını, takip sebebinin açık hesap olarak değerlendirilmesinin hakka ve hukuka aykırı olduğunu, pek çok emsal karar bulunduğunu, mahkeme gerekçesinde müvekkilin TTK 94 göre cari borcuna zamanında itiraz etmediğinden bahsettiğini, öncelikle taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, tüm dava sürecinde bu yönde savunmalarda bulunduklarını, mahkemenin çelişki içeren tespiti ile davacının sözleşmeye dayalı mutabakat mektubu ile takibe giriştiğini, borcun sebebi ile sıkı sıkıya bağlı itirazın iptali davasının reddi gerekirken devamına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, davacı ve davalı şirketler arasındaki ticari ilişkiden dolayı yazılı cari hesap sözleşmesinin mevcut olmaması karşısında başlatılan icra takibine neticesinde mahkemenin kabulünün usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından 16.02.2019 tarihinde davalı şirket adına cari mutabakat mektubu düzenlendiği, söz konusu mektupta cari hesabın 16.02.2019 tarihi itibariyle 94.813,60 TL olduğunun belirtildiği, davalı şirketin mutabakat mektubunu kaşe ve imzası ile onaylamış olduğu, davacı şirket tarafından davalı hakkında 19.03.2019 tarihinde Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 94.813,60 TL mutabakat mektubu ile cari hesap alacağı ve 724,74 TL faiz olmak üzere toplam 95.538,34 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalı şirketin borca ve takibe itiraz ettiği, davacının ise İİK 67 maddesi gereğince 1 yıl içerisinde iş bu itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. 15.01.2020 tarihli bilirkişi raporunda; incelenen davacı şirkete ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin yasal süresinde TTK hükümlerine göre usulüne uygun yapıldığı, dolayısı ile sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, incelenen davalı şirkete ait ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde, TTK hükümlerine göre usulüne uygun tasdik edildiği , HMK 222. madde gözetilerek, takdirin mahkemeye ait olduğu, davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, takip tarihi olan 19,03.2019 itibariyle davalı şirketten 94.813,60 TL alacağının bulunduğu, davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, takip tarihi olan 19.03.2019 itibariyle davacı şirkete 94,913,60 TL borcunun bulunduğu, takip tarihi itibariyle işlemiş faiz miktarının 724,74 TL olarak hesaplandığı, davacının takip talebinde talep etmiş olduğu faiz miktarı ile aynı olduğu, incelenen davalı şirkete ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin yasal süresinde TTK hükümlerine göre usulüne uygun yapıldığı, dolayısı ile sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, takip tarihi olan 19.03.2019 itibariyle davacı şirkete 94.813,60 TL borcunun bulunduğu belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından, rapora göre ihtiyati haciz kararı verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili, bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde, TTK 89.maddesi gereğince cari hesap sözleşmesinin yazılı olmadıkça geçerli olmayacağını, müvekkili ile davacı arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, cari mutabakat mektubunun cari hesap sözleşmesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın kabulüne karar vermiştir. HMK’nın 190 ve TMK’nın 6. maddesine göre; bir vakadan kendi lehine hak çıkaran taraf kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça hakkını dayandırdığı olguları ispat etmekle yükümlüdür. Bu kapsamda, davalının cari hesap alacağını talep etmesi nedeniyle, ilamsız takibe karşı yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında davacının takip konusu alacağını kanıtlaması gerekir. Davalının savunmasında taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını ve bu sözleşmenin olmamasından ötürü cari hesap mutabakat mektubunun geçersiz olduğunu beyan etmiş olması karşısında itirazının irdelenmesi gerekecektir. Taraflar arasında cari hesap sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı açıktır. Zira cari hesap TTK’nın 89. maddesinde düzenlenmiş olup, belirtilen şekilde yazılı bir cari hesap sözleşmesi imzalanmadığı tarafların kabulündedir. Taraflar arasındaki ilişki iki tarafın karşılıklı borç ve alacaklarını izledikleri açık hesap ilişkisi olarak nitelendirilebilir. Bu nedenle açık hesap ilişkisinde alacaklı görülen tarafa bu alacak farkını talep etmesi mümkündür. Bu nedenle takip talebinde cari hesap alacağının talep edilmiş olması taraflar arasında cari hesap sözleşmesi kurulduğu anlamına gelmez. Bu kapsamda, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere gerek davacı şirketin gerekse davalı şirketin ticari defter ve kayıtları usulüne uygun tutulmuştur. Ve davalı defter kayıtlarında davacının takip konusu yapmış olduğu alacak mevcuttur. HMK’nın 222. maddesi gereğince sahibi lehine ve aleyhine delil olarak kabul edilen defterler esas alınarak kurulan hüküm ve gerekçesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 4.857,54 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye geli kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.16.11.2023