Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1727 E. 2023/1771 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1727
KARAR NO: 2023/1771
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03.03.2020
NUMARASI: 2017/331 E. – 2020/208 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketle servis aracı sözleşmesi gereği servis hizmeti verdiğini, müvekkilinin yaptığı servis hizmetlerinin karşılığı olarak davalı şirkete fatura kestiğini, müvekkilinin bu faturaları iadeli taahhütlü olarak gönderdiğini, müvekkilinin faturaları düzenleyip davalı idareye vermesine karşılık müvekkilinin alacağı olan toplam 8.276,95 TL davalı şirket ödenmediğini, davalı şirket tarafından fatura bedelleri ödenmeyince taraflarınca davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından alacağın tahsili için icra takibine geçildiğini, ancak davalının borca itiraz ederek takibin durmasını sağladığını, açıklanan nedenlerle davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında yaptığı kötü niyetli itirazının iptaline, takibin devamına, %20 icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamış olup, 01/12/2017 tarihli beyan dilekçesinde; dilekçede açıklanan nedenlerle mahkeme nezdinde açılan davanın reddine, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan takibin kesin olarak durdurulmasını, haksız ve kötü niyetli şekilde müvekkili adına takip başlatın davacı aleyhine iddia edilen borcun %20 ‘ sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı şirketin 2016 yıllına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davalı şirketin 2016 yıllına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin mevcut olmadığı, defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz değildir. Davacı … – … San. ve Tic.’nin tarafından davalı …. Tic. A.Ş. arasında 27.09.2016 tarihinde başlangıç tarihi 05.09.2016, bitiş tarihi 30.09.2016 olarak belirtilen “Servis Aracı Sözleşmesi ” akdedilmiş olduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin icra takibine koyduğu alacağın; 30.09.2016 tarihli, … numaralı, 1.744,55 TL’lik, 30.10.2016 tarihli, … numaralı, 2.326,06 TL’lik,30.11.2016 tarihli, … numaralı, 2.558,67 TL’lik, 19.12.2016 tarihli, … numaralı, 1.498,75 TL’lik tutarlarındaki faturalardan kaynaklandığı ve ilgili faturaların irsaliyeli fatura olarak sözleşme kapsamında usulüne uygun düzenlendiği, davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde davacı tarafından davalı şirkete düzenlenen 30.09.2016 tarihli, … numaralı, 1.744,55 TL’lik,30.10.2016 tarihli, … numaralı, 2.326,06 TL’lik,30.11.2016 tarihli, … numaralı, 2.558,67 TL’lik tutarındaki 3 adet faturanın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davacı tarafından davalı şirkete düzenlenen 19.12.2016 tarihli, … numaralı, 1.498,75 TL’lik tutarlarındaki faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı bulunmayan 19.12.2016 tarihli, … numaralı, 1.498,75 TL’lik tutarlarındaki faturanın sözleşme kapsamında düzenlendiği ve davalının cevap dilekçesinde hizmet alımına itirazının bulunmadığı anlaşıldığından faturaya konu hizmetin tesliminde itilaf olmadığı anlaşılmış olmakla davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 8.127,97 TL alacaklı olduğu, davacının davalıdan 148,98 TL işlemiş faiz talebinde bulunabileceği kaanatine varılarak, davacının davasının kabulü ile, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki 8.127,97 TL asıl alacağa ve 148,98 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.276,95 TL alacağına ilişkin itirazın iptaline, takibin diğer kayıt ve şartlarda bu miktar üzerinden aynen devamına, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin infazda dikkate alınmasına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranı üzerinden hesaplanan 1.655,39 TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilerek …” gerekçesiyle, davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki 8.127,97 TL asıl alacağa ve 148,98 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.276,95 TL alacağına ilişkin itirazın iptaline, takibin diğer kayıt ve şartlarda bu miktar üzerinden aynen devamına, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin infazda dikkate alınmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, öncelikle ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edildiğini, süresinde vekaleten itiraz edildiğini, ancak itirazın iptali davasına dair dilekçenin müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, itirazında vekil sıfatıyla taraflarına yapılmasına rağmen dava dilekçesinin tebliğ edilmediğini, tebligatın usule aykırı olduğunu, mahkeme tarafından cevap dilekçesinin kabul edilmediğini, cevap dilekçesinin kabulünün gerektiğini, gerekçede davalı tarafından süresinde cevap verilmediğine dair ifadenin bu nedenle kabulü mümkün olmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşme içeriğinin tartışma konusu olmadığını, davacının bu sözleşmeye dayandığını, diğer tartışma konusu olmayan hususun ise davacının delil olarak sunduğu sözleşmedeki hükümlerle bağlı olduğu hukuki gerçeği olduğunu, sözleşmedeki aracın sözleşme süresi içinde işi bırakamayacağı, işi sözleşme bitiş tarihinden önce bırakması sonucunda şirketin alacağını irat kaydedileceği hükmünün gayet açık olduğunu, davacının sözleşmeyi haklı bir neden göstermeden, bir bildirim yapmadan, sözleşme tarihinden önce bıraktığının açık olduğunu ,mahkeme tarafından sadece defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme ile alınan rapora göre karar verilmesinin sözleşme ve içerikleriyle cezai şartın mahsubunun dikkate alınmamasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, dosyaya sundukları beyan ve raporlara itirazı dikkate alınmadan karar verildiğini, bu nedenlerle kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, servis aracı (yolcu taşıma) sözleşmesi uyarınca düzenlenen fatura alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, sözleşmenin varlığı konusunda herhangi bir ihtilaf mevcut değildir. Uyuşmazlık, davalı vekilinin icra takip dosyasında vekil olmasına rağmen dava dilekçesinin davalı asıla tebliğ edilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı, davalı tarafın yasal süre içerisinde cevap dilekçesini ibraz edip etmediği ile mahkemece sözleşme hükümlerinin resen değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği, bilirkişi raporu gereğince verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.Dosya kapsamından, taraflar arasında 27.09.2016 tarihli servis aracı sözleşmesinin imzalandığı, araç sahibinin davacı olduğu, sözleşmenin başlangıç tarihinin 05.09.2016 bitiş tarihinin 30.09.2016 olarak belirlendiği, hesap kesim tarihinin her ayın 5’i ile 10’u arasında gerçekleştirileceğinin ifade edildiği, davacı tarafça 2016 yılının 11 ve 12 aylarında servis taşımacılığına ilişkin faturalar düzenlendiği ve söz konusu fatura alacakları ile işlemiş temerrüt faizleri olmak üzere toplam 8.276,95 TL fatura alacağının tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 10.01.2017 tarihli ilamsız icra takibi başlatıldığı, icra takibine karşı davalı borçlu şirket tarafından itiraz edildiği, davacının ise İİK 67 maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır.Dava dilekçesi davalı şirket adresine 22.04.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı şirket tarafından yasal süre içerisinde cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir. Davalı vekili, 01.12.2017 havale tarihli dilekçe ile davaya ilişkin olarak beyanda bulunarak, beyanında, icra dairesinin yetkisiyle birlikte davacı tarafın sözleşmede belirtilen cezai şartlara katlanmak zorunda olduğunu, sözleşme hükmünün temel alınarak davacının şirkette alacağının irat kaydedildiğini, müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını beyan etmiştir. Davacı vekili tarafından 28.03.2018 tarihli celsede, davalı tarafın cevap dilekçesinin süresinde olmadığı belirtilerek, dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi talep edilmiştir. Mahkeme tarafından aynı celsedeki zapta geçen gerekçede davalı tarafça davaya süresinde cevap verilmediği ve davanın inkar edildiği belirtilmiştir. 22.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirketin 2016 yılına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davalı şirketin 2016 yıllına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin mevcut olmadığı, defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olamayacağı, davacı şirketin sahibi lehine delil niteliği bulunan 2016 yılı ticari defterlerine göre; davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 8.127,97 TL alacaklı olduğu, davacının davalıdan 148,98 TL işlemiş faiz talebinde bulunabileceği belirtilmiştir. Davacı vekili, zapta geçen beyanında, müvekkilinin işi bırakacağını yazılı olarak şirkete beyan ettiğini, karşı tarafın cezai şarttan dolayı herhangi bir ihtarnamesinin bulunmadığını belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.Davalı vekili, rapora itiraz ederek, savunma ve itirazları değerlendirilmek üzere ek rapor alınmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkeme tarafından bilirkişi heyetine yeni bir bilirkişinin dahil edilerek ek rapor tanzim edilmesine dair ara karar kurularak gider avansının davalı tarafça karşılanmasına aksi takdirde dosya kapsamına göre değerlendirme yapılacağına karar verilerek davalı vekiline bu konuda ihtarda bulunulmuştur. İnceleme gününde taraflardan gelen olmadığı ve bilirkişi ücretininde yatırılmadığı gerekçesiyle incelemenin yapılamadığına dair 07.01.2019 tarihli tutanak düzenlenmiştir.Mahkemece, yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden davanın kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.Davalı vekili, icra dosyasında davalı borçlunun vekili olarak itirazda bulunduklarını , dava dilekçesininde vekil olarak kendilerine tebliğ edilmesi gerektiğini iddia ederek, cevap dilekçesinin süresinde olduğunun kabulünü talep etmiştir. Dava dilekçesi mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. (HMK madde 122). Ayrıca aynı yasanın 119. maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar arasında davalı vekilinin adı soyadı veya adresine yer verilmemiştir. Dosya içerisine vekil tarafından vekaletnamenin ibrazına dair herhangi bir bilgi veya belge mevcut değildir. Vekaletname sunulduktan sonra Tebligat Kanunu, Avukatlık Kanunu ve ilgili yasal mevzuat gereğince tebligatların vekile yapılması yasal gerekliliktir. Ne var ki vekilin umumi vekaletname ile yetkilendirilmiş olması dahi müvekkilinin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve sorumluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, somut olayda olduğu gibi, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından dava dilekçesi vekil yerine asile tebliğ gerekir. Aksi taktirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin mahkemece kendiliğinden araştırılması gerekir. ( Yargıtay 15. HD’nin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı; Yargıtay 9. HD’nin 2017/23538 Esas, 2018/1023 Karar ve 23.01.2018 tarihli kararı). Bu sebeple davalı vekilinin buna dair istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı tarafında kabulünde olduğu üzere, dava dilekçesi davalı şirkete 22.04.2017 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalı vekili tarafından 01.12.2017 havale tarihli dilekçeyle beyan bulunulmuştur. Söz konusu süre HMK 127.maddede belirtilen iki haftalık süreden sonradır, davacı vekili ise cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini belirterek bu duruma muvafakat etmemiştir. Davacı tarafın ticari defter ve kayıtları, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu sonucunda davacı talebinin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekili her ne kadar sözleşmenin davacı tarafça süresinden önce ve ihtar edilmeden sona erdirildiği ve sözleşmede belirlenen cezai şartın davacı alacağından mahsup edildiği savunmasında bulunulmuş ise de savunmanın süresinde olmaması ve bu hususun resen araştırılmayı gerektirir kamu düzenine ilişkin bir konu olmaması nedeniyle davalı vekilinin istinaf nedenlerinin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 424,05 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.11.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.