Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1719
KARAR NO: 2023/1674
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23.10.2018
NUMARASI: 2016/1252 E. – 2018/1024 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bayilik sözleşmesinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle feshe bağlı cezai şart isteminin kabulüne, kâr mahrumiyetine dayalı tazminat isteminin reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı vekili taraflar arasında 15/05/2013 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Çerçeve Protokol akdedildiğini, anlaşma gereğince davalının müvekkilinden 9.209 ton ürün almayı taahhüt etmesine rağmen sözleşme süresinde 2.513 ton ürün aldığını, mevcut kar kaybının 93.744 USD olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile protokolün 12. maddesi uyarınca tahakkuk eden 250.000,00 USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline, ürün alım taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 93.744,00 USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı yanıt vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeni ile kar kaybı talep etmiş ve Ürün Alım Taahhütnamesinde bayi, eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD tutarı karşılığında kar mahrumiyeti ödemeyi taahhüt etmiş ise de, burada kararlaştırılan miktar kar mahrumiyeti değil yukarıda açıklandığı üzere ifaya ekli cezai şarttır. Taahhütnamede anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip bu kar mahrumiyetinin istenebileceği kararlaştırılmış ve davalı tarafından sözleşme haklı neden olmaksızın feshedilmiş olmakla birlikte, yine yukarıda açıklandığı üzere alacaklı sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde ceza koşulunu isteyemez. Taahhütnamede bunun aksi yönde bir düzenleme bulunmadığından ve somut durumda davacı,( fesih tarihinden sonra bile), herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan davalıya ürün vermeye devam ettiğinden artık ifaya ekli cezai şartı talep edemeyeceği kanaati ile bu istemi yerinde görülmemiştir. Davacının bir diğer istemi ile feshe bağlı cezai şart olup Protokolün 12.maddesi uyarınca sözleşme ve eklerinin bayi tarafından 9.maddede yazılı sürelere riayet edilmeksizin ve haklı neden olmaksızın (bu konuda davalının bir savunma ve delil ileri sürmediği nazara alınarak )feshedilmesi nedeni ile davacının bu kalem cezai şartı talep edebileceği kanaati ile bu istemi yerinde görülmüştür. Sonuç olarak davacının kar mahrumiyeti olarak adlandırdığı ancak düzenleniş biçimi itibari ile ifaya ekli cezai şart olan isteminin reddine, fesih nedeni ile cezai şart isteminin kabulüne karar verilerek…” gerekçesiyle, davacının feshe bağlı cezai şart isteminin kabulü ile 1.000 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davacının kâr mahrumiyeti isteminin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından isabetli olarak haksız fesihten kaynaklı cezai şart talebinin kabulüne karar verildiğini, kar mahrumiyet talebinin ise reddedildiğini, gerekçede ürün alım taahhüt hükümlerinin ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğunu, bu durumda TBK 179 madde hükmüne göre cezai şart talep edilebilmesi için her yıl ürün alımına devam edilmeden önce çekince konulması gerektiği, TBK 179.madde hükmünün emredici nitelikte olmadığı, ancak taraflar arasında sözleşmede aksi yönde düzenleme bulunmadığı, davalıya çekince gönderilmediğini bu nedenle talebin reddine karar verildiğini, kararın ret kısmının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme kararında yer alan TBK 179/2 maddeye atıfla tedarikçinin her yıl ürün vermeye devam etmeden çekince koyması gerektiğine ilişkin içtihadın somut olaya uygulanması imkanının bulunmadığını, TBK 179/2 maddenin emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan mahkemece iki hal dışında kalan eksik ifalarla bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğinin kararlaştırılabileceğini, doktrin görüşlerinin aynı yönde olduğunu, ceza koşulunun emredici olmadığını, tacir olan tarafların ürün alım taahhüdünün içeriğinin sözleşme serbestisi içerisinde kanundaki hükümden farklı olarak ve geçerli şekilde kararlaştırdıklarını, davaya dayanak Ürün Alım Taahhütnamesinin (g) bendinde kar mahrumiyet mutabakat dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiklerinin beyan edildiğini, davalının eksik aldığı ürün miktarının raporda iddia edildiği şekilde 2.749,69 Ton olmayıp rapora itiraz dilekçelerinde belirtmiş oldukları üzere 6.697,03 ton olduğunu, dolaysıyla mahrum kalınan kar tutarının 93.758,43 USD olarak hesaplanması gerekirken 38.425,62 USD olarak hesaplanmış olmasının maddi hataya işaret ettiğini, davalının ürün alım taahhüdünün tam olarak gerçekleştirdiği bir dönemin bulunmadığını, ilamda vekalet ücreti hakkındaki değerlendirmeninde usul ve yasaya aykırı olduğunu, vekalet ücretinin eksik tespit edildiğini, 2018 yılı AAÜT 13.madde gereğince vekalet ücretinin maktu ücretin altında kalmamak kaydıyla belirlenmesi gerektiğini, bunun ise 2.180,00 TL olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, Standart Bayilik Sözleşmesi ve çerçeve protokol kapsamında haksız fesih nedeniyle cezai şart alacağı ve kâr kaybı tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda feshe bağlı cezai şart alacağının kabulüne, kâr mahrumiyetinden kaynaklanan tazminat isteminin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, Bayilik Sözleşmesi, protokol, ürün alım taahhütnamesinin varlığı hakkında herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, davacının sözleşmenin feshi ile birlikte cezai şart yanında kar mahrumiyet isteminin yerine olup olmadığı, sözleşme ve taahhütname kapsamında düzenlenen bilirkişi raporu ile mahkeme kararının ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinin isabetli olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında 15.05.2013 tarihinde “Standart Bayilik Sözleşmesi” tesis edildiği, sözleşme süresinin 5.maddede 5 yıl olarak belirlendiği, sözleşmede davalı şirketin bayi olarak yer aldığı, 1.maddede, bayinin mülkiyetini ve/veya münhasıran kullanım hakkına haiz bulunduğu Kocaeli ilindeki … nolu parselde kayıtlı gayrimenkul üzerinde kurulu bulunan akaryakıt satış ve servis istasyonunda münhasıran davacı şirketin veya şirketin belirleyeceği yerden alacağı akaryakıt vb ürünlere kendi nam ve hesabına olmak üzere satmayı bulundurmayı kabul ve taahhüt ettiğinin belirlendiği, sözleşmenin 14.maddesinde bayinin sözleşmenin bitiminde veya süresi dolmadan fesih etmesi halinde şirket tarafından bayilik süresince kullanımına izin verilen ticari marka ve renklerin kullanımına derhal son vereceğine yer verildiği, 37.maddede bayinin sözleşme ve/veya mevzuat hükümlerinden herhangi birini kısmen veya tamamen yerine getirmemesi mevzuat ve anlaşma hükümlerini ihlal etmesi durumunda davacı şirketin ürün ikmalini durdurmak maruz kaldığı kar kaybını talep etmek ,sözleşme ve eklerini derhal feshetmek, sözleşmenin feshi halinde çerçeve protokolde yazılı feshe ilişkin hükümlerin uygulanacağına yer verildiği, protokol başlıklı adi yazılı sözleşmenin taraflar arasında düzenlendiği, protokolde taraflar arasındaki standart akaryakıt bayilik sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olarak akd ve imza edildiğine yer verildiği, protokolün 12.maddesinde, protokol hükümlerinin ihlali düzenlendiği, bayi tarafından protokol veya bayilik anlaşması ile mevzuatın herhangi bir hükmünün kısmen veya tamamen ihlal edildiği veya satın aldığı ürün bedellerini vadesinde ödemediğinde vb durumlarda davacı şirketin anlaşmayı haklı nedenle fesih hakkına haiz bulunduğu hususuna yer verildiği, aynı maddenin (b) bendinde davacı şirketin fesih sebebiyle maruz kalacağı zarar ziyanı karşılamayı (c) bendinde şirketin anlaşmadan kaynaklanan tüm hakları ve diğer ceza şartları talep hakları saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinde 250.000,00 USD miktarında ceza şartının ifa tarihinde uygulanmakta olan TCMB döviz satış kuru hesaplanacak TL karşılığı olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, ayrıca anlaşmanın diğer hükümlerinde yer alan cezai şart tazminat haklarının saklı tutulduğunun ifade edildiği, ürün alım taahhütnamesinin ise ayrı bir başlık altında düzenlendiği, taahhütnamenin davalı bayi tarafından imzalanmış olduğu, taahhütnamede 1. yıldan başlamak üzere anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere yıllık asgari 1842 ton ,anlaşma süresinde toplam 9210 ton beyaz ürün (kurşunsuz benzin+motorin) alacağı hususuna yer verdiği,( a) bendinde, anlaşma süresinin bitiminde her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD tutarın TL karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi,( e ) bendinde, taahhütnamenin ve kar mahrumiyeti miktarının anlaşmalarda öngörülen cezai şart miktarına hiçbir şekilde mahsup edilmeyeceği, haklı nedenle fesih halinde cezai şarta ilaveten talep edilebileceğinin belirtildiği, 02.07.2015 tarihinde davalı şirket tarafından, Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen ihtarname ile 15.05.2013 tarihli bayilik sözleşmesinin tek taraflı, haklı ve geçerli olarak feshettiklerinin belirtildiği, gerekçede bayilik sözleşmesinin şirketin ekonomik sebeplerle dar boğaza girmesi, sözleşmeye konu istasyonun kira ve sair giderlerinin karşılanamaması ve istasyonlardan elde edilen kar marjının azalması vb sebeplerle sözleşmenin 6.maddesi gereğince malzeme ve teçhizat vb ekipmanı teslime hazır olunduğunun belirtilerek sözleşmenin tek taraflı fesih edileceğinin bildirildiği, davacı şirketin sözleşmenin feshi üzerine iş bu cezai şart alacağı ile birlikte kar mahrumiyet talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. 28.09.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacı şirketin 2013, 2014,2015 ve 2016 yılı kanuni defterlerinin incelendiği, defterlerin HMK 222 madde gereğince delil niteliğinde bulunduğu, davalının sözleşme süresince toplam 6.207.287 kg ürün satın aldığı, ürün miktarlarının tabloda gösterildiği, sözleşmenin imza tarihi olan 15.05.2013 tarihinden başlayarak sözleşmenin tek taraflı fesih beyan tarihi olan 02.07.2015 tarihinden sonra 08.10.2015 tarihine kadar davalının satın aldığı ürünleri yıllar itibariyle yıllık ortalama taahhüt miktarı esas alınarak yapılan performans hesaplamasının belirlendiği, davalının ilk sözleşme yılında %135,63 oranında performans göstererek ilk yıl için beklenilen miktarın üzerinde bir performans düzeyine ulaştığı, sözleşmenin imza tarihinden tek taraflı feih tarihine kadar geçen 26,5 aylık sürede ve fesih tarihinden sonra taahhüt kapsamına giren 5.526.00 ton alım miktarına karşılık davalının 6.465 ton fiili alım gerçekleştirerek %117,00 performans oranına ulaştığı ve başarılı bir performans ortaya koyduğu, bu hesaba ve yaklaşıma göre davalının bir taahhüt tamamlama eksikliği ve davacının kar mahrumiyetinden söz edilemeyeceği, sözleşmenin geçerlilik süresinin 5 tam yıl olduğu kabul edildiğinde ise 5 yıl için taahhüt ettiği 9.210 ton alım miktarına göre sözleşme süresinde yaptığı fiili alım miktarının 6.465,31 ton olduğu davalının toplam alım taahhüdünün %70,20 gerçekleştirdiği ve kalan kısmı ise ifa etmeden sözleşmeyi feshettiği, 5 yılık sözleşme süresine tamamen uyularak davalının karşılamadığı alım taahhüdü miktarının 2744,69 ton olduğu sözleşmede öngörülen ton başına 14 ABD Dolar kar mahrumiyet tutarının ise 38.425,62 USD olduğu, sözleşmenin 5 yıl geçerli olduğu , sözleşmenin imza tarihinden sözleşmenin tek taraflı feshine dair ihtar tarihine kadar geçen 26.5 aylık sürede taahhüt kapsamına giren 4067. ton alım miktarına (bu miktara 08.10.2015 tarihine kadar yapılan alımlar dahildir.) davalının 6.465,31 ton fiili alım gerçekleştirerek 4 117,00 performans oranına ulaştığı ve başarılı bir performans sonucu ortaya koyduğu; Bu kabule ve hesaha göre, davalının bir taahıhüt tamamlama eksikliği borcundan ve davacının kâr mahrumiyetinden söz edilemeyeceği, sözleşmenin geçerlilik süresinin 5 tam yıl olduğu kabulü ile 15.05.2013 tarihli sözleşmenin 15.05.2018 tarihine kadar geçerli olacağı dikkate alınarak, davalının 5 yıl için taahhüt ettiği 9.210 ton alım miktarına göre, sözleşme süresinde yaptığı fiili alımların miktarının 6.465,31 ton olduğu, davalının toplam alım taahhüdünün *6 70,20 sini gerçekleştirdiği ve kalan kısmı ifa ctmeden sözleşmenin feshini beyan cttiği, buna göre, davalının karşılamadığı (eksik) alım taahhüdü miktarının 2.744,69 ton olduğu, sözleşmede öngörülen ton haşına 14 ABD Doları (USD) kâr mahrumiyeti tutarı esas alınarak, davacının mahrum kaldığı kâr tutarının 38.425,62 USD olarak hesaplandığı, taraflar arasındaki 15.05.2013 tarihli Protokol’de yer alan cezai şart kapsamında davalının bir barcunun doğup doğmayacağı ve davacının 250.000 USD cezai şart için şimdilik 1.000,00 UISD için davacı lehine karar verilmesi takdirinin mahkemeye ait olduğu, davalı tarafından, taraflar arasındaki sözleşmelerin süresinden önce feshedilmesi karşısında 250.000.- USD Cezai Şartla birlikte, ürün alım taahhütnamesindeki 14 USD’un, sektörel görüşlerime paralel olarak Cezai Şart olarak nitelendirilmesi ile her iki Cezai Şartın da birlikte talep edilip edilemeyeceğinin, mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazda bulunulmuştur. 23.10.2018 tarihli celsede, davacı vekili bilirkişi raporundaki maddi hataya ilişkin beyanda bulunduklarını belirterek, kar mahrumiyetine ilişkin hatanın giderilmesini ve ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece ,davacı vekilinin bu talebi ara karar ile reddedilerek yukarıda belirtilen gerekçeye istinaden cezai şart isteminin kabulüne, kar mahrumiyet isteminin ise reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kabul etmiş olduğu sözleşmenin eki olan protokolün 12. maddesinde yer alan cezai şart alacağına dair herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Davacının talepleri arasında yer alan kâr mahrumiyeti talebi ürün alım taahhütnamesinde yer almaktadır. Bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde açıklanmış olduğu üzere davalı tarafça sözleşmenin fesih edildiği tarihe kadar davacının usul ve yasaya uygun şekilde düzenlemiş olduğu ticari defter ve kayıtlarına göre taahhütnameyi fazlasıyla yerine getirdiği anlaşılmaktadır. Davacı, sözleşmenin haksız şekilde feshedilmemiş olması hâlinde beş yıllık süre içerisinde alımı gereken bakiye ürün bedelini eksik alındığı iddiasıyla kar mahrumiyeti talebinde bulunmuştur. Bilirkişiler tarafından davalı bayinin fesih tarihine kadar satın almış olduğu ürünlere karşılık beş yıllık süre içerisinde alımı gerçekleştirmesi gerekirken sözleşmenin feshi nedeniyle gerçekleştirilmeyen ürün bedelini mahsup ederek aradaki miktarı kâr mahrumiyeti olarak belirlemiştir. Davacı vekili tarafından her ne kadar bu miktarın eksik belirlendiği iddiası ileri sürülmüş ise de söz konusu tespitler davacı şirketin kendi ticari defter ve kayıtlarına göre belirlenmiş olması karşısında tespite ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir. Diğer taraftan sözleşme feshedilmiştir. Bu sebeple, feshin sonuçları ihtarnamenin davacı tarafa ulaşmasıyla birlikte doğacağından taraflar arasında fesih tarihinden sonra sözleşmenin varlığından söz etmek mümkün değildir.Davacının, sözleşmenin feshi nedeniyle cezai şart alacağı ile birlikte kâr mahrumiyeti alacağını talep etmiş olmasının yerinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekecektir. Ancak mahkemece cezai şart alacağı kabul edilmiş ve o konuda istinaf kanun yoluna başvuru olmadığından davacının istinaf konusu yapmış olduğu mahrum kalınan kâr tutarı ile ilgili talebin değerlendirilmesi gerekmiştir. Taraflar arasında imzalanan 15.05.2013 tarihli bayilik sözleşmesi 02.07.2015 tarihli fesih ihtarnamesi ile sonlandırılmıştır. Davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre dava konusu sözleşmenin 08.10.2015 tarihine kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.Hukuki niteleme mahkemeye ait olup, akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.TBK’nın 179/II maddesine göre; “Ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici nitelikte olmayıp, taraflarca aksi kararlaştırılabilir.TBK’nın 179/II. maddesine göre, iki hâlde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Taraflar arasında imzalanan standart bayilik sözleşmesinin eki ve ayrılmaz bir parçası olarak imza edilen protokolün 12. maddesinde protokol hükümlerinin ihlali düzenlenmiştir. 12. maddenin 2. bendinde protokolü, standart bayilik anlaşması ve eklerinin … tarafından açıklanan şekilde feshedilmesi ve/veya bayinin anlaşma ve eklerine 9. maddede yazılı sürelere riayet etmeksizin feshetmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket etmesi hâlinde a fıkrasında protokol ve bayilik anlaşmasından doğan borçları ile bakiyenin herhangi bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın muaccel olacağı, b fıkrasında, …’in fesih sebebiyle maruz kalacağı bilcümle zarar ziyanı karşılamayı, c bendinde …’e standart bayilik anlaşmasından kaynaklanan tüm hakları ve diğer cezai şartları talep hakları saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinde 250.000,00 USD miktarında cezai şartı, son bentte ise …’in diğer zarar ziyan, kâr mahrumiyetinin anlaşmanın diğer hükümlerinde yer alan cezai şart ve tazminat haklarının ayrıca saklı tutulduğu, bayinin iş bu maddede yazılı cezai şartın …’in fesih sebebiyle uğradığı/uğrayacağı zararlardan kâr mahrumiyet miktarından mahsup edilmeyeceğini kabul ettiğine yer verilmiştir. Yine taraflar arasındaki “Ürün Alım Taahütnamesi”nde; “…birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere, yıllık asgari 1.842 ton, anlaşma süresince toplam 9.210 ton beyaz ürünü (kurşunsuz benzin+normal benzin+motorin) mühasıran … Petrol AŞ’den yazılı olarak göstereceği ikmal kaynaklarından satın almayı kabul/ve taahhüt ederiz. Yukarıda beyan ettiğimiz satın alma taahhdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getirmediğimiz takdirde, (a) anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 Usd tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi, (b) işbu taahhütnameye aykırılığın münakit anlaşmalarında ihlali olarak değerlendirilebileceğini, (c) söz konusu kar mahrumiyetin miktarının … tarafından her bir yıllık anlaşma döneminde veya bizzat belirleceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birlikte talep edilebileceğini veya, (d) anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip Lukoil tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edilebileceğini…( g )bendinde, … Petrol AŞ’nin anılan kar mahrumiyet tutarını mutabakatımız dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiğimizi…” denilmiştir.Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan ”yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart), 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/II. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/II.) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir. Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4521 Esas, 2021/7202 16.12.2021 tarihli ilamında;”… Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesine ek olarak akdedilen ürün alım taahhütnamesinin g bendinde, davacının eksik alıma dayalı cezai şart alacağını yıl sonunda veya toplam olarak sözleşme süresinin sonunda isteyebileceği belirlenmiştir. Bu durumda TBK’nın 179/2 maddesine göre, bu cezai şart alacağının istenmesi bakımından artık ihtirazi kayda gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalının ilk akaryakıtı alım tarihi olarak kabul edilen 28.05.2014 tarihinden, dava tarihine kadar tamamlanmış birer yıllık süreler göz önünde bulundurularak hesaplanacak cezai şart alacağına hükmedilmesi gerekmekteyken, yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir…” gerekçeye yer verilmiştir. Yine emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022/3482 Esas, 2023/2662 Karar ve 03.05.2023 tarihli ilamında da benzer yönde değerlendirme yapılmıştır.Açıklanan nedenlerle ve emsal Yargıtay içtihatları gereğince, yukarıda yer verilen taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin eki olarak kabul edilen ürün alım taahhütnamesinin (g) bendinde kâr mahrumiyet tutarının mutabakat dâhilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep edilebileceği belirlenmiştir. Bu durumda, TBK’nın 179. maddesinin 2. fıkrasına göre cezai şart alacağının istenmesi bakımından artık ihtirazı kayda gerek bulunmayacağından davalının ilk akaryakıt alım tarihi olarak kabul edilen 15.05.2013 tarihinden dava tarihine kadar üç dönemden fazla bir süre geçmiş ise de dava konusu sözleşme 08.10.2015 tarihine kadar yürürlükte kaldığından ve fesih tarihinde henüz cezai şarta ilişkin yıllık ürün alım süresi gerçekleşmediğinden ilk iki yıllık cezai şart alacağının yerinde olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Taraflar arasındaki üçüncü bir yıllık dönem 15.05.2015 tarihinde başlamış ve bir yıllık dönemin sona ereceği tarih 15.05.2016 olmakla birlikte sözleşme sürenin bitiminden önce 08.10.2015 tarihinde sona ermiştir. Bu nedenle eldeki davanın açıldığı tarih itibarıyla üçüncü bir yıllık dönem içinde davacının cezai şart alacağının doğmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay emsal bozma ilamında da açıkça, davacının tamamlanan birer yıllık dönemler için ceza koşulu alacağı talep edebileceği belirtildiğinden, tamamlanmayan üçüncü dönem için davacının ceza koşulu alacağı talep hakkı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.Yukarıda ayrıntısıyla açıklanan değerlendirmelere göre; davacının ilk bir yıllık dönem için 2.498,34 ton, ikinci bir yıllık dönem için 3.482,00 ton olmak üzere 5.899,16 ton ürün aldığı tespit edilmiştir. Davalı tarafın ürün alım taahhütnamesinde yıllık asgari 1.842 ton ürün alım taahhüdünde bulunmuş ise de sözleşmenin fesih tarihine kadar taahhüt ettiği bedelden yaklaşık % 50 oranında ve fazlasıyla ürün aldığı anlaşılmaktadır. Bu durum 28.08.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda davalının beş yıl içerisinde taahhüt ettiği 9.210 ton alım miktarına göre sözleşme süresinde yaptığı fiili alımların miktarının 6.465,31 ton olduğu, davalının toplam alım taahhüdünün %70,20’sini gerçekleştirdiği ve kalan kısmı ise sözleşmeyi ifa etmeden feshettiği, 5 yıllık sözleşme süresine tamamen uyulması halinde davalının karşılamadığı alım taahhüt miktarının 2.744,69 ton olduğu, karşılığının ise 38.425,62 USD olacağı, sonuç olarak davalının sözleşmenin imza tarihinden tek taraflı feshine dair ihtar tarihine kadar 26,5 aylık sürede taahhüt kapsamına giren 4.060,75 ton alım miktarına karşılık davalının 6.465,31 ton fiili alım gerçekleştirerek %17,00 performans oranına ulaştığı ve başarılı bir performans sonucu ortaya koyduğu bu kabul ve hesaplamaya göre davalının bir taahhüt tamamlama eksikliği borcundan ve kar mahrumiyetinden söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda sözleşmenin fesih tarihinden sonraki dönem için ürün alım taahhütnamesi kapsamında kâr mahrumiyetinden söz edilemeyeceğinden davacı vekilinin buna dair talebinin reddi kararında sonuç olarak bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak bu konuda mahkeme gerekçesinde yer verilen hususlar dosya kapsamına uygun düşmediğinden gerekçenin düzeltilmesi uygun görülmüştür. Davacı vekilinin bir diğer istinaf nedeni ise vekalet ücretinin eksik takdir edildiğine dairdir. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT ‘nin 13. maddesi ” (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” düzenlemesi mevcuttur. Mahkemece davacı yararına 423,06 TL vekalet ücreti takdir edilmiştir. Gerekçede, kabul edilen dava değerinin dava tarihindeki kur üzerinden TL karşılığı belirlenerek karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13. maddenin hükümlerine göre belirleme yapıldığı ifade edilmiştir. Söz konusu maddede kabul ve reddedilen AAÜT’nin genel hükümlerinin 13. maddesinde tarifelerin 3. Kısmına göre ücret düzenlenmiş, 13/2 fıkrada ancak hükmedilen ücretin kabul veya reddedilen miktarını geçemeyeceği belirtilmiştir. Somut davada, dava değeri olan 1.000,00 USD karşılığı 3.525,50 TL olarak tespit edilmiştir. Yürürlükte bulunan AAÜT gereğince maktu vekalet ücreti 2.180,00 TL olduğundan ve bu miktar 13/2 maddesi gereğince kabul edilen alacak miktarını geçmediğinden mahkemece davacı yararına 2.180,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken eksik vekalet ücretine karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile hükmün gerekçesi ve vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yaniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle, gerekçesi ve vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yaniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda,1-Davacının feshe bağlı cezai şart isteminin kabulü ile 1.000 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davacının kâr mahrumiyeti isteminin reddine, 2-Kabul edilen dava değerinin dava tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi ile belirlenen dava değeri 3.5255×1000=3525,50 üzerinden hesaplanan alınması gerekli 240,82 TL harçtan peşin alınan 121,07 TL harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı ve 121,07 TL peşin harç ile davacı tarafından karşılanan 1311,10 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 652,01 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına; davalı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değerinin dava tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi ile belirlenen dava değeri 3.5255×1000=3525,50 üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,5-Taraflarca yatırılan gider avansının artan kısmının yatıranlara iadesine,6- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 54,40 TL istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL başvuru harcı ve ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 97,0 TL posta gideri olmak üzere toplam 245,60 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,8-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 19.10.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi.