Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1718 E. 2023/1666 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1718
KARAR NO: 2023/1666
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11.03.2020
NUMARASI: 2018/17 E. – 2020/273 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı firma arasında sözleşme çerçevesinde ticari ilişki bulunduğunu ve bunun sonucu cari hesap ilişkisinden kaynaklı müvekkilinin alacaklı olduğunu, alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdüriüğü’nün … E. sayılı takip dosyası ile borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazı ile takibin durdurulduğunu. beyan ederek davalarının kabulünü, borçlunun itirazının iptalini, takibin devamını, davalının; alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; Davalı taraftan herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır. Davalı tarafın 6100 S. HMK m. 128 kapsamında süresinde cevap vermemenin sonucu olarak iddia olunan vakıaları tamamen inkar etmiş sayılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir. Tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulanların ve ibraz olanların sahibi lehine delil olduğu hususu gereği ile bilirkişi tarafından usule uygun tutulan defterlere göre hesaplanan miktara değer verilmiştir. Davalı tarafın usule uygun ihtarata rağmen ticari kayıtlarını ibraz etmediği anlaşılmaktadır. 6100 Sayılı HMK m. 222 gereğince usule uygun tutulan ticari kayıt ve defterlerin sahibi lehine delil teşkil edeceği ilkesine dikkat edilmiştir. Ayrıca faturanın geçerliliği hukuken TTK ve vergi kanunlarınca değerlendirilmiş ve bunun sonucunda aşağıdaki hükme varılmıştır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır hükmü dikkate alınmıştır. Faturalar ve irsaliyeler incelenmiştir. İş bu davada davacı taraf iddialarını somutlaştırmak ve alacağının varlığını ispatlamak durumundadır. Bilirkişi SMMM …’ın 22/01/2019 havale tarihli raporu incelenmiştir. Davacı tarafından incelemeye sunulan 2017 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalı yanın inceleme günü gelmediği- ticari defterlerini ibraz etmediği anlaşılmıştır. Dava dosyasına sunulu faturalar toplamının 82.764,88 TL olduğu ancak 10.248,75 TL bedelli faturanın vade farkı faturası olarak düzenlendiği, vade farkı faturasının düzenlenebilmesi için tarafların karşılıklı anlaşması gerekmekte veya aralarındaki faturalara vücut veren ticari sözleşme kapsamında hüküm bulunması gerekmektedir. Dosya kapsamında tarafların vade farkı konusunda açıkça mutabakatı bulunmamakla sonuç olarak davacı yanın davalı yandan takip tarihi olan 14.11.2017 tarihi itibarıyla 72.516,12 TL alacaklı olduğu, davacı yanın 72.516,12 TL alacağı için 3095 sayılı yasaya (m.2) istinaden icra takip tarihi olan; 14.11.2017 tarihinden 28.06.2018 tarihine kadar % 9,75, 29.06.2018 tarihinden itibaren ise % 19,50 oranında avans faiz talep edebileceği, tarafların, inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin mahkememiz taktirlerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Alacak usule uygun dosyaya ibraz edilen delil kayıtlar ile taraflar arasındaki sözleşme gereğince değerlendirilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeye, tarafların tacir olduğu hususuna dikkat edilerek TTK kapsamında bulunan aralarındaki ticari işin değerlendirilmesi sonucu; davacı alacağının aşağıda hükümde yazılan miktar kadar olduğu hesaplanmıştır. Aşağıdaki hükümde yazılı miktar kadar davacının davasını ispatladığı, davacının fazlaya ilişkin talebinin yerinde olmadığı değerlendirilerek davalı tarafın itirazında aşağıdaki hükümde belirlenen miktar kadar haksız olduğu ve sorumlu olduğu, alacağın likit olduğu ve tazminata hükmolunması gerektiği, davacının talebi dikkate alındığında davanın kısmen kabulünün gerektiğine kanaat getirilmiş, davalının takip öncesi temerrütünün bulunmadığına kanaat getirilmiş saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir… ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü-kısmen reddi ile davalının İstanbul … İcra Dairesinin … E. Sayılı takibe yapmış olduğu itirazın 72.516,12 TL asıl alacak ile 14/11/2017-28/06/2018 tarihleri arasında %9,75 oranında ve 29/06/2018 tarihinden ödeme tarihine dek %19,50 oranında avans faizi işletilmek üzere kısmen iptaline, bu miktarlar üzerinden takibin devamına, fazla talebin reddine, 14.503,22 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yargılama sırasında 25.10.2017 tarihli faturada yazılı 10.248,75 TL’lik alacağın tenzil edilerek 72.516,12 TL alacağın olduğunun kabul edildiğini, kısmen ret kararının hukuka aykırı olduğunu, defter kayıtlara göre müvekkilinin 83.008,07 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bakiye alacağa dair miktarın kabul edilmemesinin hatalı olduğunu, davalı tarafın ödemenin gecikmesi sebebiyle vade farkı faturasını keşide edilmesini talep ettiğini, davalının duruşmalara gelmediğini, defter ve kayıtlarını sunmadığını, müvekkilinin kayıtlarına itiraz etmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen reddine dair kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satım ilişkisinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul- kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, davacının takibe konu ettiği vade farkına dair fatura alacağının subuta erip ermediği, buna yönelik red kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığına dairdir. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından davalı şirket adına değişik tarihli ve değişik miktarlı satış faturaları düzenlendiği, fatura içeriklerinin Alüminyum Pres vb şeklinde olduğu, faturaların 2017 yılının muhtelif aylarında ve muhtelif miktarlarda düzenlenmiş olduğu, davacı tarafça davalı borçlu hakkında 14.11.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 82.764,88 TL asıl alacak ve 243,19 TL işlemiş faiz olmak üzere 83.008,07 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe dayanak alacak sebebinin sözleşme, fatura, irsaliye, cari hesap şeklinde belirtildiği, davalı borçlunun takibe karşı itirazında borca ve ferilerinin tamamına itirazda bulunduğu, davacı alacaklının ise İİK 67. maddesi gereğince iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır.21.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arası ficari ilişkinin 23.05.2017 tarihinde başladığı, davacı yan tarafından davalı yana 4 adet toplam 387.128,74 TL tutarında fatura düzenlendiği, davalı yan tarafından davacı yana 3 adet toplam 304.363,86 TL tutarında ödeme yapıldığı, (Ödemelerin Davacı Ticari defterlerinde “… Bankasından Gelen Havale” açıklaması ile kaydedildiği), ödemelerin faturalara mahsubu sonucu davacı yanın davalı yandan 82.764,88 TL alacaklı olduğu, taraflar arasında 25.10.2017 tarihinden sonra başkaca ticari ilişki olmadığı, davacı yanın davalı yandan takip tarihi olan 14.11.2017 tarihi itibarıyla 82.764,88 TL alacaklı olduğunun görüldüğü, mahkeme tarafından 22.11.2018 tarihli duruşmada özetle; “taraflara inceleme gün ve saatinin bildirlleceği, ticari defter ve kayıtlarının hazır bulundurulmasını aksi takdirde defter ve kayıtların ibrazından kaçınmış sayılacakların taraflara ihtarına” karar verildiği, davalı yana gönderilen 22.11.2018 tarihli duruşma zaptının davalı yanın daimi çalışanı …’e 10.12.2018 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, davalı yanın incelemeye gelmediği, ticari defterlerini ibraz etmediği, taraflar arasındaki hukuki ihtilafın davacı yanın, 14.11.2017 tarihinde davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 82.764,88 TL bedelli asıl alacağı için icra takibi başlatması karşısında, davalı yanın takibe itiraz etmesi üzerine çıkmış bulunduğu, incelenen davacı yanın ticari defterlerinde; davacı yanın davalı yandan 14.11.2017 tarihi itibarıyla 82.764,88 TL alacaklı olduğu, bu alacağın davacı yan tarafından davalı yana düzenlenen 9 adet toplam faturadan kalan bakiye olduğu, salt fatura düzenlenmesi adına fatura düzenlenen kişiyi borçlu kılmayacağı, adına fatura düzenlenen kişinin fatura düzenleyene borçlu sayılabilmesi için ya düzenlenen faturayı tebliğ aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde fatura ve münderecatına itiraz etmemiş olması ya da faturanın ihtiva ettiği mal veya hizmetin tarafına tesliminin yapılmadığını ispatlaması gerektiği, davacı yan tarafından davalı yana düzenlenen 25.10.2017 tarihli … nolu 10.248,75 TL tutarlı faturanın açıklamasının “vade farkı” olduğu, vade farkı faturasının düzenlenebilmesi için taraflar arası akdedilmiş bir Vade Farkı sözleşmesi olması yada ya da faturalara konu olan sözleşmede bu vade farkına ilişkin açık hüküm olması gerektiği, davacı vekilinin dava dilekçesinde ve takip talebinde sözleşmeden bahsetmesine rağmen dosyaya sunulu sözleşme olmadığından vade farkı konusunda taraflarınca inceleme yapılamadığı, faturaların altında “vadesinde ödenmeyen faturalar için 63 vade farkı uygulanır” ibaresinin matbu olarak mevcut olduğu, faturalarda en altta vade sütununda, vade tarihi olarak fatura tarihlerinin yazılı olduğu, dosyaya sunulu taraflar arası akdedilen sözleşme olmadığından vade farkı konusunda inceleme yapılamadığı, bu noktada davacı tarafından davalı yana düzenlenen vade farkı açıklamalı 10.248,75 TL tutarlı faturanın dışlanarak davacı yanın davalı yandan alacağının tespit edildiği, davacı tarafından incelemeye sunulan 2017 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK.nın ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalının incelemeye gelmediği, ticari defterlerini ibraz etmediği, davacının davalıdan takip tarihi olan 14.11.2017 tarihi itibarıyla 72.516,12 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan HMK’nın 222. maddesine göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulması, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması gerekmektedir. Bu şartlara uygun biçimde tutulmuş defter kayıtlarının, sahiplerinin lehine delil olarak değerlendirilmesinin ise diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Ayrıca söz konusu maddenin son fıkrası uyarınca, davadaki taraflardan birinin diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen karşı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafın ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulmuş olması tek başına yeterli olmayacaktır. Davalı taraf davaya cevap vermeyerek bütün vakıaları inkar etmiş sayılacaktır. Davacının takip konusu yapmış olduğu faturalardan bilirkişi tarafından mahsup edilen fatura içeriği vade farkına ilişkindir. Davacı taraf bu faturaya yönelik alacağında sübuta erdiğini iddia etmektedir. Ancak taraflar arasında, vade farkına ilişkin herhangi bir sözleşme olmadığı gibi sürekli uygulama nedeniyle teamül hale geldiğine ilişkin ticari defter ve kayıtlarında da herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.09.2003 gün ve 2003/19-449 Esas, 2003/491 Karar 28.04.2004 gün ve 2004/19-2005 Esas, 2004/246 Karar, 06.10.2004 gün ve 2004/19-470 Esas, 2004/462 Karar sayılı vb emsal ilamlarında vade farkının sözleşmede kararlaştırıldığı ya da sonradan sürekli uygulama nedeniyle sözleşmenin bir unsuru kabul edildiği durumlarda alacaklının bu yöndeki istemini doğrudan sözleşmeye dayandırabileceği vurgulanmıştır. Nitekim 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında vade farkının, veresiye veya taksitle satışlarda ilk satış bedeline yani semene belirli oranlarda yapılan ilave başka bir anlatımla vade farkı mal ve hizmet satım sözleşmesinde kararlaştırılan veya ticari teamüllere göre vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihindeki mal ve hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle semenin ulaştığı miktarı ifade ettiği belirtilmiştir. TTK’nın 23/2. maddesindeki karine faturanın olağan içeriği ile ilgili olup faturaya sözleşmeyı değiştiren, diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların konulması, faturaya alanında olağan olmayan bu kayıtlara süresinde itiraz etmemiş olması bunları kabul ettiği ve sorumlu olacağı anlamına gelmeyecektir. Burada itiraz edilmemekle kesinleşen faturanın olağan içeriğidir. Vade farkı, içtihadı birleştirme kararında ortaya konulduğu üzere uygulamada mal ve hizmet bedelinin ödenmesi gereken günde ödenmemesi halinde alacağın gecikmesi nedeniyle ulaştığı miktar yani mal ve hizmetin yeni fiyatı olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere vade farkı sözleşmenin kuruluş aşamasıyla ilgili bir unsurken fatura sözleşmenin ifasıyla ilgilidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2004/19-470 Esas, 2004/462 Karar ve 06.10.2004 tarihli kararında ayrıca faturanın bir sözleşme olmadığı gibi faturanın olağan unsurlarından olmayan kayda itiraz edilmemiş olması da faturayı sözleşme haline getirmeyeceği salt faturalar üzerindeki vade farkı uygulanacağı ifadesinin vade farkı talebine dayanak teşkil edemeyeceğinin bu itibarla salt fatura üzerindeki vade tarihinin vade farkı talebi için yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin vade farkı alacağına ilişkin talebinin emsal yargı kararlarında da belirtilmiş olduğu üzere sübuta ermediği, bu anlamda mahkemenin bu fatura alacağına ilişkin ret kararının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 215,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.19.10.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.