Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1706 E. 2023/1672 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1706
KARAR NO: 2023/1672
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24.06.2020
NUMARASI: 2018/690 E. – 2020/337 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acıntalık sözleşmesinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalılar arasında imzalanan Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi’nin acentelik sözleşmesi olduğunu, müvekkili şirketin davalılar ve davalıların aboneleri arasındaki abonelik sözleşmesi kurulmasına aracılık ettiğini, davalıların yönetiminin değişmesi nedeniyi 31/07/2017 tarihinde sözleşmenin haklı bir neden olmaksızın sona erdirildiğini, davalıların denkleştirme tazminatı istemlerinin önüne geçebilmek amacıyla acentelik sözleşmesini gizlemeye çalıştığını, sözleşmenin incelenerek hangi sözleşme türü olduğunun tayin edilmesi gerektiğini, müvekkilinin davalılar ve davalıların müşterileri arasındaki abonelik sözleşmesi kurulmasına aracılık ettiğini, aracılık ettiği sözleşmenin tarafı olmadığını ve bu anlamda taraflar arasındaki sözleşmenin bayilik değil acentelik sözleşmesi olduğunu, müvekkili ve davalılar arasındaki sözleşmenin on yedi yıl sürdüğünü, bu süreçte de davalılara yüz binlerce abone kazındırdığını ve bu konuda da çeşitli ödül ve övgüler aldığını, on yedi yıldır devam eden ilişkiyi müvekkilinin kendi isteğiyle sonlandırmadığını, davalıların müvekkiline denkleştirme tazminatı ödemesi gerektiğini, davalılarca sözleşme süresinin en az on yıl devam edeceği güveninin verildiğini, müvekkilinin bu güvene istinaden yatırım yaptığını, iş ağını genişlettiğini, haklı bir sebep gösterilmeden sözleşmenin feshedilmiş olması nedeniyle müvekkilinin kâr etme hakkının elinden alınmış olduğunu, davalılarca müvekkiline dayanağı bulunmayan ceza faturalarının kesildiğini ve hak ediş tutarlarının düşürüldüğünü, bununla ilgili müvekkiline yeterli bilginin verilmediğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100 TL yoksun kalınan kârın, 100 TL ceza faturalarına ilişkin bedelin ve 100 TL denkleştirme tazminatının, sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki “Kurumsal Bayilik Sözleşmesi” adlı belge uyarınca davacının, davalılar ile davalıların aboneleri arasında abonelik sözleşmesi kurulmasına aracılık etme yükümlüğü altına girdiğini ve görevini ödül alacak kadar üst seviyede yerine getirdiğini, davalıların yönetimindeki değişiklik neticesinde ise ilgili sözleşmenin davalılar tarafından 29/04/2018 tarihinden geçerli olmak üzere haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini, dava konusu olayda davalılar ile davalıların aboneleri arasında abonelik sözleşmesi kurulmasına aracılık ettiğini, yani ürün sattığı müşterisiyle doğrudan ticaret yapan bayinin aksine, davacı/acente aracılık ettiği abonelik sözleşmesinin tarafı olmadığını, bu anlamda taraflar arasındaki sözleşmenin bayilik sözleşmesi olmadığını, acentelik sözleşmesi olduğunun açıkça ortada olduğunu, aleyhe olabilecek ibareleri kabul anlamına gelmemek kaydıyla bu hususun taraflar arasındaki sözleşmenin birçok maddesinde açıkça belirtildiğini, ilgili sözleşmenin 31/07/2017 tarihinde davalıların istemiyle sona erdiğini, davacının bu dönemde davalı ile davalının müşterileri arasında imzalanan abonelik sözleşmelerine aracılık ettiğini ve davalılara on binlerce abone kazandırdığını, hatta başarılı olarak bu konuda çeşitli ödül ve övgüler aldığını, davalılar davacıya yapmakta olduğu ödemelere ilişkin mevcut ödeme sisteminin davalılar tarafından davacının onayı olmaksızın tek taraflı olarak değiştirilerek davacının hak ettiği ücret tutarlarının düşürüldüğünü, davalıların marka birleşmesine rağmen tüzel kişilikleri muhafaza edildiğniden her birinin farklı ücret sistemine göre davacıya ödeme yapılmakta iken 2017 Ekim ayında yapılan bir bildirimde … A.Ş hedef gerçekleştirmelerinde %60’ın altında kalınması durumunda … A.Ş için hak edilen ücretten kesinti yapılacağının bildirildiğini ve buna göre kesinti yapıldığını, bu durumda izahı dahi mümkün olmadığını, davacının görevini en üst seviyede ifa ettiğini ve davalıların talebi üzerine ciddi bir yatırım yaparak iş ağını genişlettiğini, yani davalılar tarafından sözleşmenin en az 10 yıl süreceği konusunda bir güven ortamı yaratıldığını, buna rağmen sözleşmenin davalılar tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedildiğinden davacının sonraki dönem içi kar elde etme hakkının da elinden alındığını, davacının sözleşme kapsamında davalılara …’ın 02/06/2015 tarihli, … nolu 300.000TL bedelli kesim ve süresiz teminat mektubunu teslim ettiğini, ancak ilgili teminat mektubunun iade edilmediğini, öncelikle ilgili teminat mektubunun nakte çevrilmesinin önlenmesi yönünde ihtayati tedbir kararı verilmesini, hali hazırda bir teminat mektubu olduğundan işin doğası gereği bu hususta davacıdan bir teminat alınmamasına karar verilmesini, ilgili teminat mektubunun hükümsüz olduğunun ve davacının bu teminat mektubu nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespiti ile teminat mektubunun iptalini ve davacıya iadesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili şirketler ile davacı arasında bayilik sözleşmeleri imzalanmış olduğunu davacı yanın şirketin verdiği yetki ile müşterilerle bizzat muhatap olmadığını kendisine bağlı bayiler vasıtasıyla işlemler yaptığını, sözleşmenin fesh edilmesinin sözleşme süresinin dolması nedeniyle olduğunu, sözleşmenin 30/07/2017 tarihinde tarafların mutabakatı sonlandırma Protokolü ve İbraname ile sona erdirildiğini, birleşen 2018/691 Esas sayılı dosyasında davaya konu Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin de süresinin dolması nedeniyle sona erdiğini, asıl dava ve birleşen davanın sözleşmelerinin ve sözleşmenin sona erme tarihlerinin farklı olduğunu davaların ayrı yürütülmesi gerektiğini, asıl davaya konu sözleşmenin davacı yan ve müvekkillerinden … arasında imzalanmış olduğunu diğer müvekkilleri … ve … sözleşmenin tarafı olmadıklarını, asıl davanın belirsiz alacak davası olarak açılması için gerekli şartların oluşmadığını, davacı vekilinin birleşen dava yönünden ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu teminat mektubuna ilişkin yasal ve sözleşme gereği şartların oluşmamasından reddine, haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Sonlandırma Protokolü ve İbranamenin zayıf konumdaki davacı baskı altına alınarak imzalatıldığı olgusuna ilişkin olarak; teminat miktarlarının tutarındaki yükseklik, davalı şirket çalışanı …’in ibraname imzalatma hususunda baskı yapıldığım bölge yöneticilerinden duyduğuna dair beyan, aynı matbu formun kullanılması gösterilmişse de kanımızca bu olgular TK m, 18/2 anlamında basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gereken, ticarî hayatın risklerinden haberdar olduğu varsayılan davacı şirket bakımından bir geçersizlik sebebi olarak görülmemelidir. Bu bağlamda protokolün, geçerli ve taraftan bağlayıcı olduğu kanaati hâsıl olmuştur.Protokolün 3.3, maddesinde, davacı, herhangi bir ad altında menfi ve müspet zarar, maddi ve manevi tazminat, denkleştirme tazminatı vb. hiçbir ad altında tazminat ve alacak talebinde bulunmayacağını belirtmiş olup, kanımızca bu hüküm geçerlidii. Davacı talepleri de buna göre ele alınmalıdır.TBK md. 20 uyarınca genel işlem şartları, “bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.,J şeklinde tanımlanmıştır. Burada genel İşlem şartlarının sözleşmenin güçlü tarafınca önceden ve tek başına hazırlanmış olmasından kastedilen, diğer tarafın bu hazırlamada rolü ve söz hakkının olmamasıdır. (M Kemal Oğuzman/Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, I İstanbul, 2013, s. 165)Genel işlem şartlarının yer aldığı önceden hazırlanmış sözleşmelerin birbirlerinin tıpatıp aynısı olması gerekmez. Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez (TBK. md. 20/2).Dava konusu Kurumsal Bayilik Sözleşmesi ile Saha Gücü Sözleşmesi hükümleri incelendiğinde; her İki sözleşme metninin birbirine son derece yakın ifadeler ve köşullar içermesi,sözleşmelerin genelinde sürekli ekonomik olarak bağlı ve zayıf konumdaki davacı tarafın yükümlülüklerine yer verilmesi ve buna karşın davalı tarafın, davacıya karşı herhangi bir yükümlülüğünün hemen hemen hiç düzenlenmemesi yönünden genel işlem şartı niteliği taşıdığı söylenebilecek ise de gerek her İki sözleşmenin uygulanarak sona ermiş olması, gerek davacı tarafından sözleşmelerin hangi hükümlerinin genel işlem şartı niteliğinde olduğunun belirtilmemiş olması, gerek genel işlem şartına ilişkin talebin somutlaştırılmamış olduğundan davacının bu yöndeki itirazları kabul edilmemiştir.Haksız rekabet iddiası yönünden 31/10/2018 tarihli dilekçenin 8 nolu ekinde yer alan duyuru ve 9 nolu ekindeki mailler, davacının münhasır yetkilere sahip olmadığı gözetildiğinde TTK m. 54 bağlamında piyasadaki dürüst ve bozulmamış rekabeti bozan drüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar ve bu durumda maddi tazminat için gerekli olan davalının kusuru da ispatlanamamış olduğundan bu konudaki talebin reddi gerekmiştir. Davacının asıl birleşen dosyalar yönünden RKHK m.58 hükmü gereği 3 kat tazminat talebi bakımından davalıya ait doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan anlaşma,eylem veya kararın bulunmadığı ve bu yönde dosyaya herhangi bir delil sunulmadığından tazminat şartlarının ğerçekleşmediği anlaşıldığından bu yöndeki talebi kabul edilmemiştir.Kurumsal Bayilik Sözleşmesini 22.2 maddesi uyarınca teminat mektuplarının iadesinin şirketlerin davacıdan herhangi bir alacağının kalmadığının sabit olması şartına bağlı kılındığı, dosyada bu konuda bilirkişi incelemesinde davacı için 383.346,60 TL ceza kesintisi tahakkuku yapıldığı tespit edilmiş olup taraflar arasında düzenlenmiş herhangi bir hesap mutabakatı dosyaya sunulmadığından bu konudaki talebin de reddi gerekmiştir.Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde davacının asıl ve birleşen dava yönünden denkleştirme bedeli , yoksun kalınan kar, RKHK m.58 hükmü gereği 3 kat tazminat, teminat mektuplarının iadesi şartlarının gerçekleşmediği anlaşılmakla asıl ve birleşen davanın reddine karar verilerek… ” gerekçesiyle, asıl birleşen davaların reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her iki tarafın yerinde inceleme taleplerine karşılık, bilirkişilere mahkeme tarafından yerinde inceleme yetkisi verilmiş olmasına rağmen yerinde inceleme yapılmadığını, sonrasında ise taleplerin yerinde olmadığına dair rapor düzenlendiğini, hukukçu bilirkişi atanmasının hata olduğunu, HMK 266.maddesi gereğince hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağını, önceki dilekçelerini tekrar ettiğini, taraflar arasındaki saha gücü (asıl dava) ve kurumsal (birleşen dava) acentelik sözleşmelerinden doğan taleplere dayalı olarak açıldığını, gerekli belgelerin davalıların kayıtlarında bulunduğu belirtilerek ilgili kayıtlar üzerinde inceleme yapılmasının icap ettiğinin vurgulandığını, detaylı araştırmaya ilişkin belgelerin dosyaya sunulma imkanı bulunmadığından her iki tarafın 23.11.2018 tarihli dilekçeleriyle yerinde inceleme talebinde bulunduklarını, bilirkişi teslim tutanağında tarafların bu taleplerini yinelediklerini, kanun ve Yargıtay İçtihatlarından çıkan sonucun açık olduğunu, bilirkişilerin dosyayı titizlikle inceleyerek hangi alacak kalemi/talep için hangi belgelerin incelenmesi gerektiğinin tespit edilmesi gerektiğini, ardından ise yerinde incelemenin tarihi ve saati için taraflara bildirim yapılarak sonrasında ise tarafların huzurunda tarafların merkezinde ayrıntılı bir inceleme yapılacağını, davanın niteliğinin bunu gerektirdiğini, mali bilirkişinin ise raporda yerinde inceleme yaptığını iddia ederek bu konuda bazı bilgiler sunduğunu, öncelikle yerinde incelemede tüm bilirkişilerin ve tarafların hazır bulunması gerektiğini, aksi takdirde incelemenin verimli olmayacağı gibi tarafsızlığında sorgulanacağını, bilirkişinin incelemesinin bilhassa ceza faturalarına ilişkin alacak talebine dayalı olduğunu, asıl ve birleşen davada bunun yanında özellikle denkleştirme istemi gibi alacak kalemleri olduğundan bunların hesaplanması için gereken belgelerin incelenmediğini, mahkemenin hukukçu bilirkişinin genel işlem koşullarına ilişkin açıklamalarını kopyaladığını böylelikle emsali olmayan hüküm kurduğunu, özellikle sözleşmelerin uygulanarak sona ermesi ifadesinde tam olarak ne anlam çıkarılacağının anlaşılamadığını, TBK 20.maddede açıkça yazılı olduğunu, bunlar arasında sözleşmenin uygulanarak sona ermesi şeklinde bir kıstasın kesinlikle yer almadığını, bilirkişinin kendisine bir ölçüt icat ettiğini, rapordaki tek yerinde tespitin sözleşmelerin acentelik sözleşmesi olduğuna ilişkin bulunduğunu, TTK 122/4 maddesi gereğince bilirkişinin bununla yetinmeyip kanunun son derece açık hükmünü kendi uygun gördüğü şekilde yorumlayabilmek için insan üstü bir çaba sarf ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ilgili protokolün 25.07.2017 tarihinde imzalanarak protokole konu sözleşmenin 31.07.2017 sona ereceğinin belirtildiğini, denkleştirme isteminde önceden vazgeçilemeyeceğini, kanunun emredici hükmünün ne Yargıtay içtihadı ne de öğreti de bertaraf edilemeyeceğini, protokolün sadece asıl davaya ilişkin sözleşmede bulunduğunu, ancak bilirkişi ve mahkemenin ilgili protokol nedeniyle birleşen davaya ilişkin taleplerini de inceleme dışı tuttuğunu, doğmamış haktan feragat edilemez ilkesine yönelik açıklamalarına raporda ve gerekçeli kararda değinilmediğini, saha gücü sözleşmesi için imzalanan sonlandırma protokolü ve ilgili alacak kalemleriyle ilgili son derece basit bir değerlendirme yapıldığını, aleyhe yorumlanabilecek kısımlar kabul anlamına gelmemek kaydıyla İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/533 Esas sayılı dosyasına sunulmuş olan prof. Dr. … tarafından hazırlanmış olan uzman görüşünün rapora itiraz dilekçesinde ibraz edildiğini, olayda olduğu gibi davalıların diğer bir çok acenteyle benzer sözleşmeler imzaladığını, onlardan teminat aldıklarını, bu teminatları bozdurma tehdidi ile onlara sonlandırma protokolü ve ibraname imzaladıklarını, söz konusu davanında davalılar aleyhine açılan benzer birçok davadan biri olduğunu, dava konusu olaya korkutma hükümlerinin uygulanmasının mümkün ve gerekli olduğunu, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 08.05.1986 tarih, 1985/7787 Esas, 1886/3066 sayılı kararına göre tacirinde zorda kalabileceğinin açıkça belirtildiğini, TTK 58.maddesi kapsamında tazminat taleplerinin gerekçeli kararda kararın son paragrafında tek bir cümle ile reddedildiğini iddia ederek denkleştirme tazminatı ve çeşitli alacakların tahsiline ilişkin davada taleplerin reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, asıl ve birleşen dava yönünde verilen kararların kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi gereğince denkleştirme tazminatı ile yoksun kalınan kâr ve ceza faturalarının tahsili, birleştirilen dava ise Kurumsal Bayilik Sözleşmesi gereğince denkleştirme tazminatı, haksız rekabet tazminatı, ücret kaybı, yoksun kalınan kâr ve 300.000,00 TL bedelli kesin ve süresiz teminat mektubunun hükümsüz olduğunun ve davacının bu teminat mektubu nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tesipiti ile teminat mektubunun iptali ve iadesi taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin, … Saha Gücü Bayilik Sözleşmesinin mevcudiyeti ve son buldukları konularında herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, bilirkişi incelemesinin, hukukçu bilirkişinin seçiminin, bilirkişilerin yerinde inceleme yapmamış olmalarının sonuca etkili olup olmadığı, TBK 20.maddesi kapsamında sözleşme hükümlerinin genel işlem şartlarına aykırı olup olmadığı, protokol ve ibranamenin geçerli olup olup olduğu, ilgili rapor ve mahkeme gerekçesinin isabetli olup olmadığı ve hükmün usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında 29.04.2015 tarihinde Kurumsal Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davacı şirketin bayi olduğu, sözleşmenin 6.maddesinde tarafların hakları ve yükümlülükleri başlığı altında sözleşme ile kurumsal bayiye her şirketin ürün ve hizmetinin kendi markası altında sunulması koşuluna riayet edilerek … altında şirketlerin ürün ve hizmetlerinin satışına aracılık edilmesi ve abonelik sözleşmesinin kurulması ,sona erdirilmesi işlemleri ile ilgili belge ve dokümanı temin ederek şirket ile müşteriler/aboneler arasında gerçekleşecek olan abonelik sözleşmelerinin kurulmasına ve sonlandırılmasına aracılık etme hak ve yetkisini tanımak konusunda münhasır olmayan yetki verildiğinin belirtildiği, 6.2 maddede, Kurumsal Bayinin sözleşmeyi akdetmeye yetkili ve ehil olduğu ile diğer hususlara yer verildiği, 14.maddede Kurumsal Bayinin şirketlerin yazılı onayı olmadıkça şirketlere ait ürün ve hizmetler ve/veya şirketler tarafından izin verilen ürün ve hizmetler için faaliyette bulunma hak ve yükümlülüğünde olduğunu, 18.1 maddede, şirketlerin Kurumsal Bayiye sözleşme ve eklerine uygun olarak yapılmış, abonelik uzatımı, tarife değişikliği, her türlü ürün ve hizmet satışı vb konularında sözleşme konusu faaliyetleri çerçevesinde ticari işleyiş ve politikası doğrultusunda karar verebileceği şekillerde prim ve destek uygulamaları gerçekleştirebileceği, Kurumsal Bayinin bu hallerde önceki prim ve destek sisteminin hiçbir şekilde müktesab hak teşkil etmeyeceğini peşinen kabul, beyan ve taahhüt ettiği, 19.maddede, tazminat hakkı başlığı ile Kurumsal Bayinin sözleşmede belirtilen yükümlülükleri ihlal etmesi, hiç ya da gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle şirketlerin zarara uğraması halinde şirketlerin kanun, ceza sistematiği ve sözleşmeden kaynaklanan diğer hakları saklı kalmak kaydıyla tazminat istemi hakkına sahip olduğu, 21.1 maddede tarafların birbirlerinden olan karşılıklı hak ve alacakları nedeniyle TTK kapsamında bir cari hesap sözleşmesi ilişkisi mevcut olduğunu kabul ettikleri, 20.maddede cezai şart başlığı ile 10.000,00 USD tutarında her bir şirket için ayrı ayrı olmak üzere cezai şart bedelinin belirlendiği, 22.maddede teminat başlığı altında, Kurumsal Bayinin satış-satışa aracılık ilişkisi sebebiyle şirketler ve grup şirketleri, iştirakleri tarafından sağlanan tefriş, eğitim harcamalarının, promosyon, teşfik kampanya uygulamalarının, araç gereç, teçhizat, donanım/yazılım, sistem vb altyapı yatırımlarının karşılığı alacaklar ile bunların sözleşmenin her ne sebeple olursa olsun sona ermesi halinde iade edilmemesi eksik/ayıplı hasarlı iade edilmesi, sözleşmeye aykırı kullanımı, her türlü hasar, zarar ve alacaklarının ve anılanlarla sınırlı kalmaksızın sözleşme konusu tüm edim, borç ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin teminatı teşkil etmek üzere şirketler tarafından uygun görülecek tutar içerik, nitelik, konu, süreli bankalar tarafından tanzim edilmiş meblağı, özelliği ve içeriği ekte sunulan banka teminat mektuplarının en geç 01.06.2015 tarihine kadar şirketlere vermeyi aksi halde sözleşmenin 4.1.maddesinin uygulanacağının belirtildiği, 22.1.3 maddede teminat mektubu kapsamında şirketlerden biri aleyhine sözleşmedeki yükümlülüklerin ihlal edilmesi durumunda şirketlerin her birinin teminat mektubunu paraya çevirme, irat kaydetme hakkına haiz olduğu, 22.2.maddede sözleşmenin kurumsal bayinin ağır ihlali sayılacak bir eylemi nedeniyle feshedilmesi veya Kurumsal Bayinin sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle teminat mektubunun paraya çevrilerek irat kaydedilmesi durumu ile diğer durumlar saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin sona ermesi halinde Kurumsal Bayi tarafından verilmiş olan teminat mektuplarının tarafların karşılıklı hesap mutabakatına vardıkları veya şirketlerin Kurumsal Bayiden herhangi bir alacağının kalmadığının ve şirketlere herhangi bir zarar vermediğinin şirketler tarafından tespit edildiği tarihten itibaren 6 ay içinde mektubu veren bankaya iletilmek üzere Kurumsal Bayiye iade edileceği düzenlenmesine yer verildiği, sözleşmenin 25.maddesinde, sözleşmenin feshi ve sona ermesinin yer aldığı, 25.1 maddede aşağıdaki hallerde sözleşmenin taraflarının kanundan ve sözleşmeden kaynaklanan hakların saklı kalmak kaydıyla kendiliğinden herhangi bir ihtarda bulunulmasına gerek olmaksızın sona ereceği belirtilerek sona erme sebeplerine yer verildiği, sözleşmenin 32 maddeden ibaret olduğu, 17.11.2014 tarihinde ise … Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, Saha Gücü Bayilik sözleşmenin 22.maddesinde …’nın müşterilerine Saha Gücü Bayisi iş yerinde doğrudan parekende … Ürün ve Hizmetlerinin satış ve pazarlamasını gerçekleştirmeyen bireysel ve kamu kurumu aboneler edinilmesi için … Faturalı hat satışını … tarafından onaylanan çeşitli saha aktivitelerini … tarafından onaylandığı şekilde yapmak suretiyle gerçekleştiren vb yükümlülüklere üstlenen taraf olarak belirtildiği, sözleşmenin 5.2.maddesinde sözleşmenin imza tarihinden itibaren 5 yıl süre ile yürürlükte kalacağı, yenilenmesinin saha gücü bayisinin talebi ve …’nın onayı halinde gerçekleştirileceğinin belirtildiği, teminat mektubunun 9.maddesinde düzenlendiği, saha gücü bayisi ile imzalanacak sözleşmenin yürürlüğe girebilmesi için 350.000,00 TL tutarında süresiz, gayrikabilirücu banka mektubunun …’ya verileceği ve diğer hususlara yer verildiği, teminatın 34.maddede, tarafların hak ve yetkilerinin 36.maddede düzenlendiği, sözleşmenin 46 maddeden ibaret olduğu, davacı şirketin sözleşmede saha gücü bayisi olarak yer aldığı, taraflar arasında “Sonlandırma Protokolü ve İbraname” başlıklı 25.07.2017 tarihli belge düzenlendiği, söz konusu protokol ve ibranamenin konusunun 3.maddede taraflar arasında imzalanmış olan … Saha Gücü Bayilik Sözleşmesinin tarafların mutabakatı sonucunda karşılıklı olarak sona erdirilmesine ve dağıtım merkezinin sona erme tarihi itibariyle …’yı ibra etmesine ilişkin olduğunun belirtildiği, mutabık kalınan hususların ise 3.maddede 4 bent halinde düzenlendiği, 3.1.maddede tarafların yaptıkları karşılıklı görüşmeler sonunda serbest ve özgür iradeleriyle bayinin dağıtım merkezi faaliyetlerinin ve sözleşmenin 31.07.2017 tarihi itibariyle sona erdiği konusunda mutabakata varıldığı, 3.3.maddede bu kapsamda dağıtım merkezinin sözleşme kapsamındaki cari hesap alacakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak her ne sebeple olur ise olsun …’dan herhangi bir ad altında menfi ve müsbet zarar maddi ve manevi tazminat denkleştirme tazminatı ve benzeri hiçbir ad altında alacak ve tazminat talebinde bulunmayacağı, herhangi bir dava açmayacağını beyanla …’yı gayrikabili rücu ve kesin olarak ibra ettiği hususlarına yer verildiği, davacı şirket tarafından söz konusu protokol ve ibranamenin düzenlenmesinden sonra Beyoğlu … Noterliğinde 05.01.2018 tarihinde düzenlenen ihtarnameyi davalıların tamamına keşide ederek, hukuka aykırılıkların giderilmesi aksi takdirde sözleşmenin haklı nedenle fesih dahi yasal hakların kullanılacağının bildirildiği, açıklamalarda, uzun yıllar … ile çalışıldığı, bu süre içerisinde abonelik sözleşmeleri kurulmasına aracılık ederek çok sayıda yeni müşteri kazandırdığı, sözleşmeler imzalandığı, muhatapların kendi grup şirketi olan … unvanlı şirket vasıtasıyla hedef kitlesine hizmet vermeye başlandığı, ayrıca müvekkiline iktisadi anlamda yaşama imkanı vermeyecek ölçüde indirimli fiyat sunmak, ilave promosyon ürün vermek vb gibi davranışlarla haksız rekabet yaratıldığı, 14.12.2017 tarihli bildirimle sözleşmenin 2018 Nisan ayından sonra uzatılmayacağının bildirildiği, Kurumsal ve Bireysel mağaza faaliyetlerinin devamı için … ile akdetmiş olduğu Saha Gücü Sözleşmesinin 25.07.2017 tarihli sonlandırma protokolü ile müvekkiline müzakere etme olanağı tanımadan baskı altında imzalattırıldığı, hiç şüphesiz yıllarca ciddi emek ve özveri gösteren müvekkilinin denkleştirme istemi ve benzeri haklarından hiçbir gerekçe olmaksızın feragat etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu yöndeki taleplerini saklı tuttuklarını, belirterek hukuka aykırılıkların giderilmesini, abonelerden kaynaklı kesilen ücretlerin taraflarına ödenmesini, …’nin haksız menfaate ilişkin elde ettiği tutarların müvekkiline ödenmesini, ücrete ilişkin defter kayıtlarının suretlerinin gönderilmesini vb taleplerini dile getirdiği, ihtarnameden daha sonra ise asıl ve birleştirilen davaların açılmış olduğu anlaşılmıştır. 03.10.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda, tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya ibraz edilen 25.07.2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname ,Kurumsal Bayilik Sözleşmesi, Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi ayrı ayrı ve TBK 20.maddesi gereğince değerlendirilerek davalı tarafın haksız rekabetinin ve Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 58.maddesi uyarınca tazminat talebinin yerinde olup olmadığı, 300.000,00 TL bedelli teminat mektubunun iadesinin gerekip gerekmediği tartışılarak ,davacı şirketin ticari defter ve kayıtları mali yönden ve davalıların ticari defter ve kayıtları ayrı ayrı incelenerek yapılan tüm işlemler tarih sıraları ve miktarları da yazılmak suretiyle gösterildikten sonra, taraflarına verilen yerinde inceleme yetkisi ile davalı şirketler nezdinde ceza faturaları ile ilgili olarak yapılan incelemede “bayinin Ceza Sistematiğine aykırı eylem/işlemlerinin tespit edilmesi halinde öncelikle bayiye ceza faturası düzenlendiği, bu aşamadan sonra ceza faturasının cari hesaba işlendiği ve varsa bayinin hakedişinden mahsup edildiği, dolayısı ile faturası kesilen cezalar ile hak edişten kesilen cezalar gibi bir ayrımlarının bulunmadığı, iletilen cari hesap tablosunda “metin” başlıklı bölüme ceza yazılması halinde bu bilgilere ulaşılabileceği” yönünde bilgi verildiği, davalı (… * … * …) şirketlerin 2013-2018 yıllarına ait muavin hesaplarda yer alan harceketlerin açıklama/metin bölümünde “ceza” açıklaması içeren tüm hareketler tek tek taranmak sureti ile bu hareketler içerisinde davalılar tarafından davacı adına toplam 383.346,60 TL tutarında ceza kesintisi tahakkuku yapıldığının tespit edildiği, taraflar arasında akdedilen Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi ve Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin hukuki niteliğinin acenlelik sözleşmesi olduğu, Kurumsal Bayilik Sözleşmesi ve Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi bakımından denkleştirme talebinin şartlarının oluşmadığı ve 25.07.2017 tarihli Sonlandırma Protokolü ve İbranamenin geçerli olduğu, taraflar arasında akdedilen Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi ve Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin genel işlem şartları kapsamında değerlendirilemeyeceği, davalı tarafın haksız rekabet teşkil eden bir eyleminin bulunmadığı, RKHK md. 58 kapsamında zarar verenin elde eltiği veya elde etmesi muhtemel karların üç katına kadar tazminat talebinin dayanaksız olduğu, nihayet davacı tarafından verilen … nezdindeki 02.06.2015 tarihli ve 300.000 TL bedelli kesin ve süresiz teminat mektubunun özellikle şirketlerin Kurumsal Bayiden herhangi bir alacağının kalmadığının sabit olması halinde teminat mektuplarının iade edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesi ile emsal olduğu iddia edilen dosya için düzenlenen 17.10.2018 tarihli ticaret hukuku öğretim üyesi tarafından hazırlanan uzman görüşü dosyaya ibraz edilerek, raporun 1 yıl sonra sunulmuş olmasının bilirkişilerin davayı hafife aldıklarının ispatı olduğunu, hukukçu bilirkişi atanmasının hata olduğunu, bu bilirkişinin davacının hangi alacak kalemlerine hak kazandığının tespiti yapmaya kalkışmasının fahiş bir hata olduğunu, bilirkişi teslim tutanağında tarafların taleplerini yineleyerek bilirkişiye HMK 218.maddesi gereğince yerinde inceleme yetkisi verildiğini, bilirkişilerin açıklamalarının hatalı olduğunu, asıl davaya konu Saha Gücü Sözleşmesinin 2014, birleşen davaya ilişkin Kurumsal Sözleşmesinin ise 2006 tarihinden beri yürürlükte olduğunu, Kurumsal Sözleşmenin davalıların birleşmesi ile sonradan yenilendiğini, denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemeyeceğini ve diğer hususları dile getirerek yeni bir rapor alınmasını, yerinde inceleme için belirlenecek tarih ve saatlerin taraflara bildirilmesini, şirket merkezinde inceleme yapılmasını talep etmiştir. Davalılar vekili ise, bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyan dilekçelerinde, denkleştirme tazminat şartlarının oluşmadığını, sözleşmenin hiçbir hükmünün genel işlem koşulu teşkil etmediğini, Yargıtay’ın genel işlem koşuluna ilişkin son yıllarda vermiş olduğu kararlarında basiretli tacir ilkesine önem verdiğini, tacirlerin tüketicilerle aynı haklara sahip olmadığını ve basiretli tacir ilkesi gereğince genel işlem koşullarının uygulanmayacağının ifade edildiğini belirterek, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili tarafından, 17.06.2020 havale tarihli dilekçe ile Kurumsal Bayilik Sözleşmesi nedeniyle sunulan, … tarafında tanzim edilen 02.06.2015 tarihli 300.000,00 TL bedelli teminat mektubunun nakde çevrilmeyerek 13.05.2019 tarihinde ilgili bankaya teslim edildiği belirtilmiştir. Davacı vekili ise 26.03.2020 tarihli dilekçeyle, birleşen davaya konu 300.000,00 TL tutarındaki teminat mektubunun Aralık 2018 tarihinde davanın açılış tarihinden sonra davacıya iade edildiğini beyan etmiştir. Mahkemece, yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmiş olmasına rağmen bu hususun usulen yerine getirilmediği iddia edilmiş ise de bilirkişi raporunun 18.sayfasında taraflarına verilen yerinde inceleme yetkisi ile davalı şirketler nezdinde ceza faturalarıyla ilgili incelemelerin yapılmış olduğunun beyan edildiği, diğer taraftan yerinde incelemenin gerekli şekilde yapılmadığının davacı tarafça iddia edilmiş olmasına karşılık dosyanın bilirkişi incelemesinde bulunduğu süreç içerisinde davacı vekilinin incelemenin usulüne uygun yapılmadığına yönelik herhangi bir iddiasının bulunmadığı anlaşılmaktadır Diğer taraftan ,mahkemenin 18.10.2018 tarihli ara kararında, incelemenin nitelikli hesaplama gerektirdiği gerekçesiyle, ticaret hukukçusu bilirkişisininde mali ve teknik bilirkişilerle birlikte tayin edildiği, bu görevlendirmenin HMK 266.maddede düzenlendiği şekilde mahkemenin genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz hükmüne, bilirkişiye verilen görevlendirmede dikkate alınarak aykırılık teşkil etmediği sonucuna varılmıştır. Davacı vekili tarafından dava konusu sözleşmelerin TBK 20.maddesi gereğince genel işlem koşullarına aykırı olduğu iddia edilmiştir.Hangi maddenin genel işlem koşuluna aykırı olduğu açıklanmamıştır. TBK 20.maddesinde genel işlem koşulları, bir sözleşmeye yapılırken düzenleyenin ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olduğuna yer verilmiştir. Maddenin devamında bu koşulların sözleşme metninde veya ekinde yer alması kapsamı, yazı türü ve şeklinin nitelendirmede önem taşımayacağı ve diğer hususlara yer verilmiştir. Kural olarak genel işlem koşulları içeren sözleşmelerin düzenlenmesi, yasal sınırlar içinde hukuken mümkündür. Ancak, Yasanın 25. maddesine göre, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz”. Genel işlem koşulu içeren sözleşmeler, dürüstlük kuralına aykırı ve karşı tarafın aleyhine olacak hükümler varsa, bu hükümler hiç yazılmamış (hükümsüz) sayılacaktır. Ancak, olayımızda, her iki taraf tacir olmakla beraber, taraflar arasındaki sözleşmeler, kısa süreli değil yıllarca devam etmiştir. Sözleşme hükümleri imzalayanlar tarafından kolayca anlayabileceği bir içeriktedir.Sözleşmeler yürürlükte iken davacı tarafın sözleşmelere karşı herhangi bir çekincesine rastlanılmamıştır.Davacı taraf tacir olup imzalanan sözleşme nedeniyle basiretli bir tacir durumunda olduğundan genel işlem koşullarının davacı açısından uygulanması mümkün görülmemektedir.Yargıtay 19. HD’nin 14.01.2019 tarihli ,2017/987 Esas,2019/67 Karar sayılı emsal ilamında ,tacirlerin tüketicilerle aynı haklara sahip olmadığı ve basiretli tacir ilkesi gereğince genel işlem koşullarının uygulanmayacağı belirtilmiştir.Aynı dairenin,30.01.2018 tarihli 2016/12577 Esas.2018/234 Karar sayılı ilamında,aktin devamı sırasında ödenen cezalar yönünden işlem yapmayan davacının akdin feshi ile birlikte ödediği cezayı talep edemeyeceği keza geçen zaman içinde talepte bulunmayan davacının fesihten sonra geriye dönük olarak bu talepte bulunamacağı belirtilmiştir.Diğer taraftan teminat mektubu yargılama aşamasında iade edilmişse bile sözleşme şartları gereğince iptal şartlarının oluştuğu ispat edilememiştir.Bu nedenlerle davacı vekilinin bu konularda ki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen … Saha Gücü Bayilik Sözleşmesine dair imzalanan 25.07.2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibranamenin geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Söz konusu protokol ve ibranamenin 3.1maddesinde, tarafların yaptıkları karşılıklı görüşmeler sonunda serbest ve özgür iradeleriyle ile mutabakata vardıkları ifade edilmiştir. İbra, TBK 132.maddesinde borçların sona erme halleri arasında düzenlenmiştir. Maddede borcu doğuran işlemin kanunen veya taraflarca bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borcun tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesi ile tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabileceği belirtilmiştir. Somut olayda, taraflar … Saha Gücü Bayilik Sözleşmesi ile ilgili olarak ibra sözleşmesi düzenlemişlerdir. Yukarıda yer verildiği üzere sözleşmenin her iki tarafı da tacirdir. Tacirlerin basiretli tacir olarak davranmaları gerektiği yasal düzenleme gereğidir. Davacı tarafın ibranın geçersiz olduğuna dair iddiaları yerinde görülmemiştir. Davalıların baskısı sonucunda sözleşmenin ibraname ile sona erdirildiği iddia edilmiş ise de dosyaya buna dair somut bir veri konulamadığı gibi iddialar dosya kapsamında göre yerinde görülmemiştir. Davacının TTK 122.maddesi gereğince denkleştirme tazminatı istemi bilirkişi heyeti tarafından ayrıntılı şekilde değerlendirilmiştir. Taraflar arasında ki sözleşmelerin acentelik sözleşmeleri olduğu,davacı şirketin acenteliği üstlendiği sözleşmenin içeriğinden anlaşılmaktadır.Acentelik TTK m.102 vd düzenlenmiştir.TTK m 122 denkleştirme istemidir. Davacı TTK md. 122 uyarınca acentenin denkleştirme talebine hak kazanabilmesi için öncelikle (i) sözleşmenin denkleştirme talebini haklı kılacak şekilde sona ermesi gereklidir. Denkleştirme bedeli bir tazminat olmadığı içindir ki, talep haksız feshe bağlanamaz. Yani sözleşmenin kendiliğinden veya denkleştirme talebini haklı kılacak şekilde fesih yoluyla sona erdirilmesi mümkündür. Acentelik sözleşmesi sürenin dolması sebebiyle sona ermişse, diğer şartlar da mevcutsa denkleştirme talep edilebilir. Süreli veya süresiz bir acentelik sözleşmesinin fesih yoluyla sona erdirilmesi halinde acentenin denkleştirme bedeline hak kazanabilmesi için acentelik sözleşmesinin acente tarafından hakl’ı nedenlerle feshedilmesi veya sözleşmenin müvekkil tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmiş olması gerekir. Diğer bir şart ise müvekkilin, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyor olmasıdır (TTK md. 122/1/a). Yeni müşteri, acentenin sözleşme süresi içindeki faaliyetleri neticesinde, müvekkile doğrudan veya dolayısıyla bağlanan yeni müşterileri ifade eder Yeni müşterinin denkleştirme bedelinde bir unsur olarak kabulü ancak bu ilişkinin sürekli olmasına, bir başka ifade ile sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da müvekkil tarafindan müşteriden menfaat sağlanmasına bağlıdır. Yeni müşteri, acentelik sözleşmesi süresinde, acentenin gayreti sonucunda onun tarafından müvekkilin işletmesine kazandırılan müşteridir. (Arslan Kaya, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Ticari İşletme, Acentelik, İstanbul, 201 b &. 252-255) Müvekkilin markasının etkisi, hakkaniyet ölçüsü sebebiyle denkteştirme bedelinin tayininde işlev görerek bedelin aşağı çekilmesini sağlayabilir. Bu çetçevede, somut uyuşmazlıkta da davacının kazanmış olduğu müşterilerin salt olarak davalılarım marka imajı sayesinde işletlmeye kazandırıldığından bahisle denkleştirme tazminatına hak kazanılmayacağı söylenemez. Bu durum ancak mahkemenin hakkaniyet ölçütünü değerlendirirken dikkate alması gereken bir ölçü olarak değerlendirilebilir. Müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra yeni müşteriler sayesinde elde ettiği veya edeceği önemli menfaatler, somut kazanç veya kazanç sağlama ihtimali şeklinde olabilir. Üçüncü bir şart ise acentenin ücret kaybına uğramasıdır. Bu husus TTK md. 122/1/b hükmünde acentenin, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak onun tarafından işletmeye kazandırılan müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içerisinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyor olması şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, şayet sözleşme şona erdirilmeyip devam etseydi, acente yeni müşterilerle yapılan/yapılacak sözleşmeler sebebiyle isteyebilecek olmalıdır. Bu koşullara ek olarak somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, denkleştirme bedelinin ödenmesi (iv) hakkaniyete uygun olmalıdır Her ne kadar davacı, 31.10.2018 tarihli dilekçesinin 11. sayfasında Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin sürdüğü iki yıllık süre boyunca yaklaşık 150.000 müşteri kazandırdığını iddia etse de TMK md. 6 hükmü gereği “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ve bir vakıadan kendi lehine hak iddia eden davacı taraf o vakıayı ispat etmeye ye mecburdur. Dolayısıyla davacı tarafından, davalı şirkete yeni müşteriler ve bu sayede önemli menfaatler kazandırılmış olup olmadığı ile sözleşme ilişkisi devam etse idi elde edeceği ücretler net olarak ortaya konulmadığından, denkleştirme talebinin şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. TTK’nın 122/4 hükmü uyarınca denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Yani denkleştirme isteminden ne sözleşme öncesi, ne sözleşmenin akdedilmesi sırasında ne de sözleşme süresinde vazgeçmek mümkün değildir. Buna mukabil sözleşmenin sona ermesi aşamasında veya sonrasında ise bu talepten vazgeçilebilir (Arslan Kaya, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Ticari İşletme, Acentelik, İstanbul, 2016, s. 271) Fakat denkleştirme isteminin vazgeçilmezliği hükmünün amacı, tehdit, dayatma veya benzeri zorlamalarla müvekkile kıyasla daha zayıf durumda bulunan ve ekonomik olarak müvekkile bağlı acentenin bu hakkından önceden ve ileriye dönük olarak feragat etmesinin önüne geçmektir. Dolayısıyla feragati içeren bu tarz anlaşmalar, acente aleyhine olduğu ölçüde geçersizdir. (Arslan Kaya, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Ticari İşletme, Acentelik, İstanbul, 2016, s. 271) Bu veriler ışığında somut olay incelendiğinde, öncelikle sözleşmeyi sona erdirme aşamasında akdedilen Sonlandırma Protokolü ve İbranamede denkleştirme isteminden vazgeçileceğine dair bir düzenleme kural olarak öngörülebilir, yeter ki bu anlaşma tehdit, zorlama veya benzeri şartlar altında imzalanmış olmasın. Somut olayda, Sonlandırma Protokolü ve İbranamenin zayıf konumdaki davacı şirketin baskı altına alınarak imzalatıldığı olgusuna ilişkin olarak; teminat miktarlarının tutarındaki yükseklik, davalı şirket çalışanın ibraname imzalatma hususunda baskı yapıldığını bölge yöneticilerinden duyduğuna dair beyanın, aynı matbu formun kullanılması gösterilmişse de bu olgular TTK’nın 18/2 anlamında basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gereken, ticari hayatın risklerinden haberdar olduğu varsayılan davacı şirket bakımından bir geçersizlik sebebi olarak görülmemelidir. Bu kapsamda protokolün, geçerli ve tarafları bağlayıcı olduğu kanaatine varılmıştır. Protokolün 3.3. maddesinde, davacının, herhangi bir ad altında menfi ve müspel zarar, maddi ve manevi tazminat, denkleştirme tazminatı vb. hiçbir ad altında tazminat ve alacak talebinde bulunmayacağını belirtilmiş olup, bu hüküm geçerlidir.Açıklanan nedenlerle, bilirkişi heyet raporunda da ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere davacının asıl ve birleştirilen dava ile ilgili taleplerinin, kurumsal bayilik sözleşmesinin sözleşme süresinin dolması ile 29.04.2018 tarihinde süresinde bitmiş olması, saha gücü bayilik sözleşmesiyle ise tarafların bir araya gelerek protokol ve ibraname düzenlemiş olmaları ile TTK ve TBK’nın ilgili hükümleri gereğince davacı taleplerinin yerinde olmadığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 19.10.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.